Zeynep Murati: “Bir yerde mücadele edebilme arzusu ile hukuk okudum”
Hukukun, sadece fakülteyi kazanmak veya okumak demek olmadığını, insan kişiliği ve yapısıyla da alakalı bir durum olduğunu söylüyor genç Avukat Zeynep Murati. Bu düşüncesi doğrultusunda ve aile mesleği diyebileceğimiz mesleklerden birini yapan Zeynep Murati, aldığı Avukatlık ruhsatıyla aktif olarak kendi şirketlerinde eşiyle birlikte avukatlık yapıyor. Zeynep Murati ile eğitimi ve kariyeri hakkında konuştuk. Şu konuşmalara yer verdi:
Okurlarımıza kendinizi tanıtır mısınız?
“31 Mayıs 1995 yılında Gostivar’da doğdum. İlköğretimi altıncı sınıfa kadar Gostivar “Mustafa Kemal Atatürk” ilkokulunda, yedinci ve sekizinci sınıfları Vrapçişte ilköğretim okulunda tamamladım. Lise için 14 yaşında Türkiye’ye geldim. İstanbul Derya Öncü Kolejinden 2014 yılında mezun olduktan sonra İstanbul Hukuk Fakültesi’ni kazandım. Fakülte hayatım boyunca Sivil Toplum Kuruluşlarında aktif görev alıp yazları yargı makamlarında staj yaptım. İstanbul Hukuk’tan 2019 yılında mezun oldum. Mezun olur olmaz Londra’ya gittim. Londra’da 6 ay kaldım, pandemi ilan edilince ülkeye geri döndüm. Döner dönmez İstanbul Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Yüksek Lisansı kazandım, eğitimime devam ettim. Yüksek lisans yaparken aynı zamanda avukatlık ruhsatını almak için zorunlu bir yıllık stajımı Mutlu Avukatlık ortaklığında tamamladım. Ruhsatımız 21 Eylül 2021 tarihinde aldım. Şu an yüksek linsans tez aşamasındayım. Şu an aktif olarak eşimle beraber Mesav Partners şirketimizde avukatlık yapıyoruz.”
Neden hukuk eğitimini tercih ettiniz? Bize anlatır mısınız?
“Malumunuz olduğu üzere babam Salih Murat ve abim İbrahim Murat da Hukukçu ve aynı zamanda eşim de Hukukçu. Türkiye’de bir tabir var armut dibine düşermiş diye, bizim ailede biraz öyle, 4 kardeşin 3’ü hukukçu oldu. Hukuka olan ilgim çok küçük yaşta başladı. Babamdan ötürü hukuka yabancı değildim, yaşım ilerledikçe ilgim arttı. Hukuk, sadece fakülteyi kazanmak veya okumak demek değil. İnsan kişiliği ve yapısıyla da alakalı bir durum olduğunu düşünüyorum. Hukuka olan ilgim yanı sıra, kişiliğimle de uyuştuğunu fark ettiğimde hukuk dışında bir alanda olmak istemedim. Bir yerde bir mücadele veriliyor ve o mücadele en güzel ve en doğru hukukla verilebiliyor. Mücadele edebilme arzusu ile hukuk okudum.”
Neden hakimlik, savcılık ya da hukukla ilgili daha başka bir iş değil de avukatlığı tercih ettiniz?
“Doğrusunu söylemek gerekirse Avukatlığı seçtim ve hep avukatlık yapacağım demek çok doğru olmaz. Şu an eşimle kendi ofisimiz Mesav Partners’de Avukatlık yapıyoruz fakat avukatlığın yanında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Kamu Hukuku alanında Yüksek Lisans yapıyorum. Avukatlık mesleğimin yanında Akademik kariyerime de devam ediyorum. Şu an mesleğimi severek yapıyorum. Ben hukukta bireysel bazda fayda sağlamak değil, toplumsal bazda fayda sağlamak istiyorum. Hâkim ve Savcılık yapmayı düşünmedim hiç. Hukukta tek bir alanda sınırlı kalmamak ve sadece o alanda gerçekleşen sorunları inceleyip çözüme kavuşturmak beni tatmin edeceğini düşünmedim. Bu sebeple de Hâkim Savcılık serüvenine çıkmadım. Hâkim Savcılık dışında bir Hukukçunun yapabileceği çok fazla meslek var. Hukuk fakültesinden mezun olduğumuzda Avukat, Hâkim, Savcı, Akademisyen veya farklı bir meslek sahibi olmuyoruz. Biz mezun olduğumuzda Hukukçu olarak mezun olup mezuniyetten sonra atacağımız adımla mesleğimizi seçiyoruz.”
Bu eğitim kariyer sürecinizde şu an burada olmanızı sağlayacak dönüm noktanız ne oldu?
“İlk ve Orta Öğretimimi Gostivar ve Vrapçişte’de tamamladım. Birçok program ve yarışmada Makedonya’yı temsil ettim. Yine temsil için katıldığım bir programda, altın madalya kazanmıştım, o zaman karar vermişim Türkiye’de eğitim hayatıma devam etmeyi. İnsanın nasibinin insana tanıtıldığına inanırım, benim ki de öyle oldu. Katıldığım programda Derya Öncü Koleji’nde okumaya karar vermiştim. 14 yaşında babamın karşısına geçip Türkiye’de eğitim almak istediğimi söylediğimde babam tereddüt etmeden beni Türkiye’ye getirdi. Babamın fedakarlığını her geçen gün daha iyi anlıyorum. Eğitim hayatım için elinden gelenin fazlasını yaptı hep, en iyisi için mücadele verdi. 14 yaşında beni okuluma bırakıp Makedonya’ya döndüğü gündür hayatımızın dönüm noktası. O gün başarılı olmak zorunda olduğumu, yorulmanın, üzülmenin, dinlenmenin, özlemenin başarana kadar ideallerime kavuşana kadar hayatımda yeri olmadığını anladım. Daha sonra YTB burslusu olarak Türkiye’nin en eski ve en prestijli üniversiteleri arasında bulunan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandım. Bu vesileyle YTB öğrencisi olarak Ana Vatan Türkiye’ye bana bu imkânları sağladığı için teşekkürlerimi bir borç bilirim. Mezun olduktan sonra eğitimime İngiltere’de devam ettim. İngiltere’den döndükten sonra stajımı başlattım, yoğun bir staj eğitimi gördüm. Bu süreçlerden geçerken de mezun olduğum İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Kamu Hukuku alanında Yüksek Lisans yapmaya başladım. Geçen aylarda da Avukatlık lisansımı alarak meslek hayatına tam olarak başladım.”
İlk aldığınız dava neydi?
“Türkiye’de Fakülteden mezun olduktan sonra Avukatlık mesleğini yapabilmeniz için zorunlu olarak Türkiye Barolar Birliğine bağlı bir hukuk ofisinde ve Adliye’de 1 yıl boyunca staj yapmanız gerekmektedir. Mezun olduktan sonra stajımı Banka Hukukuyla ilgilenen bir Hukuk bürosunda yaptım. Banka hukuku, hukukta spesifik bir alandır. Her avukatın ve hukukçunun yapmadığı bir alandır. Staj süremde belki de meslek hayatımda karşılaşmayacağım dava dosyalarını ve olayları inceleme fırsatım oldu. Staj süresinde Stajyer Avukatların davaya katılıp müvekkili temsil yetkileri yoktur. Bu sebeple ilk dava tecrübem Avukatlık Ruhsatımı aldıktan sonra oldu. Dava Haksız işgal tazminatı ismiyle de bilinen ecrimisil davası idi. Bir mal ya da taşınmazın sahibi veya idarecisinin rızası olmaksızın kullanılması durumunda talep edilebilen tazminattır. Ecrimisil davası temel olarak haksız işgal nedeniyle zarara uğrayan mal sahibinin zararının giderilmesini amaçlar. Miras olarak kardeşlere kalan bir malın kardeşlerin bazıları arasında yıllarca kullanılması ile kullanmayan tarafa doğan bir hakkın talebi idi. Bir tarafa fayda sağlamak, bir hakka kazandırmak daha doğrusu davayı kazanan taraf olduğumuzda yıllarca emek sarf ettiğim her şeyin karşılığını görüyorum, başarmış olmak hissi insanı mutlu ediyor.”
Ülkemizdeki hukuk sistemini nasıl görüyor ve değerlendiriyorsunuz?
“Uzakta da olsa devletimiz Makedonya’nın uzun zaman hukuk sistemini, yıllarca hukuk reformlarına yönelik girişimlerini, hukukun üstünlüğünü elde edilmesinde ve insan hak ve özgürlüklerde atılan adımları, bu bağlamda Avrupa entegrasyonda yapılan reformları yakinen takip etmekteyim. Ailece bu sorular bizim günlük hayatımızın bir parçası. Aile içi kazanımlarda ortak noktalarımızın olduğu bazı konularda ise farklılıklarımız göze çarpmaktadır. Kanaatimce Makedonya devleti çok milli, çok kültürlü, çok dilli çok medeniyetli bir devlet olması hasebiyle bütün bu çoklukları içinde hukukun üstünlüğünü sağlamaya büyük çaba sarf ettiği görüşünü taşımaktayım. Makedonya Anayasası ve kanunları bu farklılıkları bir değer görmekte. Diğer Balkan devletlerine bakıldığında Makedonya çoğu devlete emsal olacak niteliktedir. Diğer yandan Anayasada ve kanunlarda öngörülen kazanımlar bürokrasi engeline takınmakta. Bazı organların ve kişilerin keyfi ve menfi tutumları Makedonya’nın demokrasisine, hukukun üstünlüğüne ve insan hak ve hürriyetlerin daha ileri bir seviyeye gelmesinin en büyük sorunlarından biri.
Bu bağlamda yıllarca Türk soydaşının hukuk alanındaki konumunu, dününü, bugününü ve yarınını okumaya gayret etmekteyim. Türk soydaşların zemin olarak Makedonya’da hukuk sisteminde iyi bir zeminleri olduğunu fakat bazen anayasada garanti altına alınan haklar kanunlarla ve özellikle pratikte büyük antidemokratik uygulamalar ve bazen ayrımcılığa yol açmakta.
Zannımca Anayasamızda en büyük sorun madde 7. Bu madde bence anayasanın ruhuna aykırıdır. Eminim ki bir gün Türkleri ayrımcılığa götüren bu madde anayasamızdan kalkar ve Türkçe asırlarca bu topraklarda kullanımda olduğu gibi devamlılığı sağlanır. Diğer yandan Anayasamızda var olan Temel ilkeler Hakça ve orantılı temsil bir Anayasal hakkımız olmasına rağmen yakın çeyrek asırda Türklere bilinçli bir şekilde uygulanmamakta. Bu doğrultuda sorumlu olan kurumlar sorumsuz hareket etmektedirler. Bir diğer pratikte yeterince uygulanmayan anayasal maddelerden biri eğitim ve kültür haklarımızı içeren madde sayılmakta. Maalesef yıllarca, Eğitim ve Kültür Bakanlığının bazı tutumlarından dolayı Anayasal hakkımız sayılan Ana dilde eğitim hakkımızın çok fazla yerde kısıtlandığını diğer yandan kültür varlıklarımıza bilinçli olarak ilgi gösterilmediğini gözlemekteyim.
Anayasaya karşı olan Seçim yasasındaki seçim modelinin iki büyük millet tarafından diğer milletlere dayatma yapması ve bugün Makedonya’da Parlamento seçimlerinde maalesef Türklerin yalnız seçme haklarına sahip olmaları, maalesef yasadan doğan hukuksuzluktan dolayı seçilme hakları ellerinden alınmaktadır.
İnanıyorum ki yakın bir zamanda Makedonya devlet olarak hukukun üstünlüğünde, insan hak ve özgürlüklerinde ilerleme sağlayacaktır. Türkçenin yeri anayasal ruhuna uygun yerini alır, hakça ve orantılı temsilde, ilkokul ve lise anadilinde eğitim, kültürel yapımızın korunmasına yapılan keyfi uygulamalar ortadan kalkarak ve Makedonya demokrasisi kazanımla çıkacağını düşünüyorum.
Üzüntüyle söylemek isterim ki insanımızın hukuk bilinci, hak arama arzusu ve hukuk açısından sonuç elde etme arayışının yeterince olmadığını düşünüyorum.”
Bu alanda kariyer yapmak isteyen bir hukuk fakültesi öğrencisine fakülte yıllarını nasıl geçirmesini önerirsiniz ve bu alanda kariyer planında yüksek lisansın önemi nedir?
“Öncelikle Yüksek Lisans konusuna cevap vermiş olayım. Yüksek Lisansı, hukuk dalı içerisindeki pek çok alanda uzmanlaşma olanağını sağlar. Hukukta mevcut olan güncel sorunları aşabilme yetkinliğini beraberinde getirir ve Hukuksal konularla alakalı çok yönlü bakış açısını kazandırır. Hukuk çok geniş bir alan, hayatımızın her alanını kapsamakta. İş hayatımızdan tutun sosyal hayatımız hakkında kurallar koyan onları düzenleyen bir alandan bahsediyoruz. Bütün alanların tek kişi tarafından en ince ayrıntısına kadar bilinmesi zor. Hukukun çözümleri bazen apaçık yazan kurallar ve kanunlarda bazen çok ince ayrıntılarda. Bu sebeple kişinin becerisi olduğu, ilgi duyduğu bir alana yönelip o alanda başarılı, yararlı ve doğurgan olmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Geriye dönüp baktığımda her zaman başarılı bir eğitim hayatım vardı. Sorumluluk bilinci yüksek biriyim, çalışmayı, yeni şeyler öğrenmeyi seven, fakat hayatımda yeniliklerden hoşlanmayan ve başarılı olduğumda bundan keyif alan biriyim. Ben fakülte yıllarımı hem eğitim açısından hem de sosyal açıdan çok dolu geçirdim. Yaşadığım şehri gezdim, sinemaya, tiyatroya, müzelere, tarihi yerlere gittim. Alanımla alakalı olan konferans, seminer ve programlarda yer aldım, aktif olarak derneklerde görev aldım, derneklerde düzenlenen programlarda program düzenleyenler arasında yer aldım, hocalarımla bire bir iletişim kurdum. Fakat tüm bunları okumamdan dersimden arta kalan zamanda yaptım. Hukuk fakültesinde ağlayarak ders çalıştığım zamanları hatırlarım. Beni psikolojik olarak yıldırdığını düşündüğüm çok zaman oldu. Ama pes etmemem gerektiğini biliyordum. Olduğunuz şehri gezin, dostluklar edinin, okumak veya karşılaştığınız zorluklar sizi bu yola başlatan heyecanınızı yitirmesin, size bir şey katacak insanlarla düşüncelerinizi, eğitim aldığınız konuları konuşun, sosyal yardım kuruluşlarında görev alın. Kendi kurallarınız olsun ve bu kuralları ne biri ne de kendiniz de çiğneyin. Başarılı olmak için planlı olun ve her anınızın planını yapın.”
Son olarak neler söylemek istersiniz, öğrencilere iletmemiz için bize verebileceğiniz tavsiye, altın kural var mı?
“Günlerinin tek bir anlarını plansız ve boş geçirmesinler. 7/24 çalışmalılar demiyorum, derslerinden arta kalan tüm zamanlarını sosyal olarak doldurmalarını öneririm. Ve en önemlisi dil öğrenmeleri. İş hayatına atıldıktan sonra dil öğrenmeleri için bir zaman dilimleri kalmıyor maalesef. Yazları dil öğrenmeye çalışmalılar. Artık bir kişinin İngilizce bilmeme ihtimali bile düşünülmüyor. İngilizcenin yanında hangi dili biliyorsun diye soruluyor. Yabancı dil bilmeleri onlara kapıları daha kolay aralayacaktır. Lisans hayatlarında gelecek hayatlarının tohumlarını ektiklerini unutmasınlar ne kadar tohum ekerlerse kendilerini ne kadar geliştirirlerse gelecek hayatlarında da onun hasatlarını yiyecekler.”
- Bu haber 15-11-2021 tarihinde yayınlanmıştır.