21 ARALIK TARİHİ 26 EYLÜL TARİHİNE ÇEKİLMELİDİR
Prof. Dr. Yusuf HAMZAOĞLU
Batı Dünyası’nın bilim insanları ve milletleri, Avrupa’da Türk varlığı ve kültürünün Osmanlı Türkleri’nin gelişiyle başladığını öne sürmektedirler. Ancak dil, edebiyat, tarih, kültür, arkeoloji, antropoloji, etnoloji, sosyoloji, felsefe, sanat, güzel sanatlar, folklor, müzik folkloru, toponomastik ve diğer ana bilim dallarının ulaştıkları neticeler, adı geçen kıtada Türk varlığı ve kültürünün Milât’tan 7000 yıl önce Türklerin Batı Anadolu’dan Avrupa’ya taşınmasıyla başladığını kanıtlamaktadırlar. 8 Kasım 2010 tarihinde Almanya’nın Köln Şehri’nde çıkan “Kölner Expres” Gazetesi’nde yayımlanan “Hepimiz Biraz Türküz” manşetli bir yazıda, “Günümüze kadar yapılan araştırmalar ve incelemeler, Avrupa ülkelerinde yaşayan çiftçilerin, Anadolu’dan göç ettiğini, Almanya’ya ve diğer bazı Avrupa ülkelerine taşınan çiftçilerin Milât’tan 7000 yıl önce Anadolu topraklarından geldiğini kanıtlamışlardır” denmekteydi. Bu yazı Avrupa’da ve dünyada çok büyük yankı uyandırdı.
Mainz Üniversitesi öğretim üyelerinden antropolog ve arkeolog Prof. Dr. Joachim Burger’in Taş Devri’nden kalan iskeletler üzerinde yaptığı araştırma ve inceleme sonucuna göre, o dönemin insanlarının Batı Anadolu’dan Avrupa’ya göç ettiğinin bilimsel olarak tespit ettiğini bildiri olarak bilime sunmuştur. Batı Anadolu Bölgesi olan Lydia’dan söz konusu dönemde Avrupa’ya gelen insanların evcil hayvanları da beraberinde getirmiş ve yerleşik olan insanlarla ilişki içinde bulunmuş olduğunu da ifade edilen araştırmada, Anadolu’dan Avrupa’ya göç edenler, kıtada yaşayanlarla kaynaşarak bugünkü nesillerin ataları olmuşlardır. Başka bir söyleyişle, bugünkü Avrupalıların atalarını ilk, orta ve son taş ve diğer devirlerde Anadolu’dan Avrupa’ya taşınan Türkler oluşturmaktadır. Manfred Kofmann ise bu gerçeği, “Artık bütün Avrupa, kendi medeniyetinin temelini Türklerin attığını bilmek ve kabul etmek zorundadır” sözüyle dile getirmiştir. Tarih boyunca Türklerin Avrupa’ya akını hiçbir zaman durmamıştır. Onların Avrupa’ya yaptıkları akın Osmanlı döneminde, özellikle 1839 Tanzimat’ın ilânından sonra hız almış, 1960 yılından sonra ise çok büyük yoğunluk kazanmış ve milyonlarca Türk Avrupa ülkelerine çalışmaya ve yaşamaya gitmiştir. Günümüzde Avrupa’da 7 milyon civarında Türk çalışmakta ve yaşamaktadır. Bu rakamdan 4-5 milyon Türk Almanya, 600 bin Fransa, 600 bin Avusturya, 600 bin Hollanda, 100’er bin Belçika, Danimarka, İsveç ve İsviçre, on binlerce Türk ise diğer Avrupa ve Balkan ülkelerinde çalışmakta ve yaşamaktadır.
Kaynaklar, Milât’tan önce 1000-700 yılları arasında Avrupa’ya taşınmaya başlayan Etrüsk ve Saka, M.S. 372 yılından itibaren Hun, Avar, Proto Bulgar, Peçenek, Oğuz, Kuman, Hazar, Selçuklu, Osmanlı, 1960’lardan sonra ise Türkiye Cumhuriyeti Türkleri’nin gelişiyle devam ettiğini kanıtlamaktadırlar. Avrupa’da ve Balkanlar’da Türk varlığı ve kültürünün tam 9021 yıl bir tarihi vardır. Çekya Cumhuriyeti’nin Bırno Kenti civarında yapılan bir arkeolojik kazıda Milât’tan 700 veya günümüzden 2721 yıl önce basılan ve Etrüsk veya Saka Türkleri’ne ait olan bir altın para keşfedildi. Bu keşif Avrupa’da Etrüsk ve Saka Türk varlığı ve kültürünün günümüzden 2721 yıl önce var olduğunu kanıtlamış oldu.
Limni Adası’nda bulunan stelin üzerindeki metin bilginlerce okunmuş ve onun Ön-Türkçe ve Ön-Türklere ait olduğu ve M. Ö. VII yüzyıla kadar bu adada yaşayan Ön-Türklerce konuşulduğu anlaşılmıştır. Ön-Türklerin veya Etrüsklerin Anadolu’dan göç ettikleri tezini savunanların gösterdikleri en önemli kanıt Limni Adası’nın Kaminia Köyü’ndeki mezar taşıdır. Herodotos ve diğer Antik bilim insanları ve diğer kaynaklar Etrüsk Türkleri’nin bir kısmının Akdeniz, İtalya, Balkanlar, Adriyatik ve İyon denizleri üzerinden Anadolu’dan Avrupa’ya göç ettiğini, bir kısmının ise Anadolu’da kaldığını kaydetmektedirler. Etrüsk Türkleri’nin Anadolu’da kalan kısmı Ege Denizi’ndeki Limni Adası’nı da zaptetmişlerdir. 1885 yılında Limni Adası’nda bulunan Kaminia Köyü’nde keşfedilen bir mezar steli bir anda dikkatleri bu teoriye çekmiştir. Stelin üzerinde bir savaşçı resmi ile Etrüsk Türk yazısına çok benzeyen veya aynı olan bir yazı bulunmaktadır. Bu stel M.Ö.VII yüzyıla ait olduğu ve adanın Atinalılar tarafından işgalinden çok önce meydana geldiği tespit edilmiştir. Sovyet dilbilimci Nikolay Y. Marr, 1930 yılında, “eski çağlarda Akdeniz kıyılarında Yunanlılar ve Romalılar’dan çok önceleri Türklerin yaşadığını, buralarda Yunanca ve Lâtince’den daha önce Türkçe’nin konuşulduğunu” öne sürmüş oldu. Adile Ayda ile Kâzım Mirşan, Etrüsklerin Ön veya Proto Türk olduklarını öne sürmektedir. Yunanlıların “Turhan” dedikleri Turlar Batı Anadolu’dan İtalya’ya göç eden Etrüskler yani Türkler’dir. Ünlü İtalyan antropoloğu Vernesi, “M.Ö. 1600-1000 yılları arasındaki dönemde hemen hemen bütün İtalya’nın Etrüsklere bağlı olduğunu öne sürmektedir. Etrüsklerin genetiğinin diğer milletlere kıyasen en çok bugünkü Türkiye Türkleri ile yakınlığı vardır. Bu yakınlık %98.2 arasında olduğu kanıtlanmıştır” yazmaktadır. Rischthofen, İskytler doğudaki Ural-Altaylı unsurlarla kaynaşmışlardır, Wiesner ise kafatası ölçülerine ve Hippokrates’in tasvir ettiği özelliklere dayanarak, İskytlerin ‘Turanid’ yani Türk olduklarını işaret etmektedir. İskytler, Ural Dağları, Aral Gölü, Hazar ve Karadeniz’in kuzeyindeki topraklardan Avrupa, Anadolu, bütün Asya ve Afrika’ya yayılmışlardır. Avrupa kolu Alp Dağları üzerinden İtalya’ya geçip soydaşları Etrüsklerle birleşmişler ve İtalya nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturmuşlardır. Başka bir söyleyişle bugünkü İtalya nüfusunun kökenini Türkler oluşturmaktadır. Aynı tez diğer Avrupa milletleri için de geçerlidir. Bu tezi Alman, İsveç, Finlandiya, Macar ve diğer bilim adamlarının yaptıkları araştırmaların ve incelemelerin neticeleri kanıtlamaktadır.
Türk milleti Avrupa, Asya ve Afrika’da 16 cihan kağanlığı ve 200’den fazla devlet kurdu. Osmanlı’dan önceki dönemde Avrupa, Balkanlar ve Makedonya’da yoğun Türk nüfusu yaşıyordu. Bu nüfusu milyonlarca Hun ve Avar, 800 bin Proto Bulgar, 800 bin Peçenek, 600 bin Oğuz, 600 bin Kuman ve 14 bin Vardar Türk’ü oluşturuyordu. Türkler bu dönemde Avrupa nüfusunun neredeyse yarısını oluşturuyordu. Türkler, Avrupa milletlerinin dilleri, edebiyatları, kültürleri, sanatları, mimarîleri, folklorları, müzik folklorları, toponomastikleri ve diğer nitelik ve değerlerini etkilediler. Onlara Türk nitelik ve değerleri kattılar. Onların gen hamurunu Türk genleriyle zenginleştirdiler. Türk etkileri Avrupalı, Balkanlı ve Makedonyalıların fizyonomilerinde ve hayatlarının diğer kesimlerinde görüldü. Bu etkiler adı geçen milletlerin günümüzde de fizyonomilerinde görülmektedir. Çekme badem gözlü, hafif çıkık elmacık kemikli, brachycéphale, az sayıda dolychocéphale kafa yapılı, ortadan uzun boylu ve diğer Türk vasıflı Avrupa ve Rumeli kökenli insanlara günümüzde de rastlanmaktadır. Böyle uzun, zengin ve parlak bir geçmişe sahip olan Makedonya Türkleri, 17 Haziran 2018 tarihinde Yunanistan tarafından kurulan Kuzey Makedonya Cumhuriyeti ve aynı tarihte meydana getirilen Kuzey Makedon milleti tarafından Türkçe Eğitim Günü olarak 21 Aralık 1944 tarihinin dayatılması Türklere karşı yapılan çok büyük bir baskıyı, hileyi, ayrımcılığı ve adaletsizliği oluşturmaktadır. Bu baskıyı, hileyi, ayrımcılığı ve adaletsizliği Bayramlar Kanunu’nun getirildiği sırada Türk önyargısıyla zehirlenmiş olan dönemin Başbakanı Nikola Gruyevski yapmıştı. Bu zat Balkan ve Avrupa ülkeleri, özellikle Bulgaristan ve Yunanistan tarafından tanınmayan Kuzey Makedon milleti ve kültürünün eğitim, dil, bilim, kültür, sanat, millî ve diğer bayramlarının kutlanması için antik çağa kadar uzanan tarihleri seçerken, Türklere gelince, dönemin Türk Demokratik Partisi’nin Genel Başkanı Kenan Hasipi’ye, “siz kendinize eğitim ve dil bayramı olarak 1944 yılından sonra bir tarihi seçebilirsiniz” demiş. Zaman darlığı yüzünden Kenan Hasipi, rahmetli Fahri Kaya’ya başvurmuş ve ondan Türkçe Eğitim Günü’nün kutlanması için bir tarih önermesini istemiş. Rahmetli Fahri Kaya, Türk dili, edebiyatı, tarihi, kültürü ve medeniyetiyle hiçbir ilgisi olmayan 21 Aralık 1944 tarihini Makedonya Türkleri’nin Eğitim Günü olarak kutlanmasını önermiş. Kenan Hasipi, Türkçe Eğitim Günün’nün tarihini belirlerken, diğer iki Türk partisi, MATÜSİTEB, “Vizyon” ve “Balkan” Türk üniversiteleri, Üsküp Filoloji Fakültesi’nin dâhilinde faaliyette bulunan Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ve Pedagoji Fakültesi öğretim üyeleri, Makedonya Türk ilkokulları, liseleri ve özellikle bilim insanlarına da danışmalı ve onlarla birlikte bir Türkçe Eğitim Günü tarihi seçilmeliydi. Bayramlar Kanunu getirildiği sırada başbakan olan Nikola Gruyevski’nin 1944 yılından sonra bir tarihin seçilmesini istemesinin amacı, Kuzey Makedonya Türkleri’ni Türkiye Türkleri ve Türklüğü’nden koparmaktı. Kuzey Makedonya’da ikinci bir Türk milleti meydana getirmekti. Ancak, Nikola Gruyevski bir Türk milleti, çok sayıda Türk boyları, bir Türk dili, çok sayıda Türk lehçeleri ve şivelerinin var olduğunu bilmiyordu. O, 21 Aralık tarihinin Türk eğitimi, dili, bilimi, kültürü, sanatı ve diğer nitelik ve değerleriyle hiçbir ilgisinin olmadığını da bilmiyordu. 21 Aralık 1944 tarihinin Makedonya Türk eğitiminin başlangıcı olarak kutlanmasıyla Kuzey Makedonya Türkleri’nin 9021 yıllık tarihinin inkâr edilmesi ve 1342 yıllık İslâm tarihinden koparılması demektir. Bu yüzden, 21 Aralık 1944 tarihini Türkçe Eğitim Bayramı olarak kutlamaktan bir an evvel vazgeçilmelidir. Uzun ve zengin Türk tarihi, Makedonya Türk varlığı, kültürü ve medeniyetinin veya Türklüğü’nün Türkiye Türklüğü’nün ayrılmaz bir parçası olduğunu kanıtlamıştır. Makedonya Türkleri, Türkiye Cumhuriyeti’nde ve Türk Dünyası’nda kutlanan bütün büyük ve önemli bayramları kendi bayramları olarak kutlamalıdırlar.
Biz Makedonya’da yaşayan Türklerin görevi atalarımızdan, dedelerimizden bize aktarılan eğitimimize, bilimimize, dilimize ve diğer millî nitelik ve değerlerimize önem vermek ve onları yaşatmaktır. Peygamber Ef. Hz. Muhammed, eğitime ve bilime çok büyük önem veriyordu. İslâm’ın geleceğini, yayılmasını ve güçlenmesini eğitimin ve bilimin ilerlemesinde görüyordu. O, “Her kim ilimi aramak için yola çıkarsa, Allah-ü Teâlâ ona bu sayede cennete giden yolu kolaylaştırır... ve ilim talebi için (evinden) çıkan kimse, dönünceye kadar Allah yolundadır...” diyordu. Peygamber Ef. Hz. Muhammed bilim adamlarını peygamberlerin mirasçıları olarak görüyor ve “Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler ne bir altın, ne de bir gümüş miras bırakmışlardır. Ancak ilmi miras bırakmışlardır. İşte o mirası alan büyük payı almıştır”, “İlim Çin’de de olsa arayınız. Çünkü ilim tahsil etmek her erkek ve kadın Müslüman’a farzdır” diyordu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de eğitime ve bilime çok büyük önem veriyordu. O’nun 1925 yılında eğitim için, “Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk hâlinde yaşatır; ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder,” bilim için ise, “Hayatta en hakikî mürşît ilimdir” dediği bilinmektedir.
Günümüzde Kuzey Makedonya’daki Türk dili ve eğitimi çok önemli kurum ve üniversiteler, özellikle Gostivar ve Viyana “Vizyon” ve Üsküp “Balkan” üniversiteleri ile Kuzey Makedonya Türk okulları, Türkiye Cumhuriyeti Maarif okulları ve Türkiye Cumhuriyeti’nde eğitim – öğrenim görüp Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’ne geri dönen, Türk eğitimi, bilimi ve diline katkı sunan gençlerimizin bilimsel çalışmaları sayesinde en başarılı ve en parlak dönemini yaşamaktadır. Daha da önemlisi, bu alanda ve her alanda Türkiye Cumhuriyeti’nin sunduğu destek sayesinde, Türkçemize ve Türklüğümüze sahip çıkan imkânlarımızın çoğalmasından dolayı minnetimizi ve şükranlarımızı ifade ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Dil Bayramı 26 Eylül’dür. Türkiye Türkleri ve Türklüğü’nün ayrılmaz parçası olduğumuzdan dolayı, biz de 26 Eylül’ü Dil Bayramı olarak kutlamalıyız. Bu yüzden 21 Aralık Türkçe Eğitim Bayramı’nı 26 Eylül’e çekmeliyiz. Bu çekmeyi MATÜSİTEB, Türk siyasî partileri, okullar, üniversiteler ve gerekiyorsa referandum yoluyla bütün Makedonya Türkleri yapmalıdır.
Türkiye Türkleri’nin Millî Bayramı 29 Ekim’dir. Türkiye Türkleri ve Türklüğü’nün ayrılmaz bir parçası olduğumuzdan dolayı biz Makedonya Türkleri’nin de Millî Bayramı 29 Ekim’dir. 2022 yılından itibaren 26 Eylül’ü Türk dili ve eğitimi, 29 Ekim’i ise Türk Millî Bayramı olarak kutlamaya başlamalıyız.
Saygılarımla
- Bu haber 16-09-2021 tarihinde yayınlanmıştır.