Bizim tatiller
Cansun Bukovec
Artık sınıf öğretmenimizle son resim çekilir, arkadaşlarımızın fotoğraflarının arkalarına imza atar, okul çantamız olmaksızın okula gider, 10 Haziran geldi mi, son zil sesi duyulur ve artık bizim için tatil başlardı. Okul yılını başarıyla tamamlayan öğrenciler ev yoluna koyulurken yolda meraklı kimseler tarafından şehadetnamelerine bakılır, gururları okşanır ve artık eve gelince armağanlarını dört gözle beklerdiler. Artık büyük bir "oh" çekmiştirler. Her ne kadar bazı kurallar gevşediyselerde, ortadan kalkmış değillerdir. Çocuklar "hayta" olmasınlar diye bazı zanaatçıların yanına verilir, bazıları ebeveynlerinin işlerinde yardım ederler, bazıları da gezmekle meşgul olurlardı. Hasretle beklenen gurbetçi akrabalar gelip çatınca, özlemler giderilir, kalabalık aile ve komşu sofraları kurulur, çocuklar ortalığın altını üstüne getirir, şakalar havada uçuşur, şarkılar söylenir saate aldırmaksızın meltemin hafif yeliyle, ince hırkalarla geç saatlere kadar oturulurdu.
Yeni gün başlayınca çocuk sesleri tüm mahallelere yayılır, tüm ovalarda çınlardı. Erken kalkanlar arkadaşının penceresinin altında yüksek sesle çağırınca artık uyanma vakti gelmişti. Elde birer dilim ekmek, bazen küçük bir değnek, bazen top, bazen bilye hangi oyuna başlanacağının tasarıları tamlandıktan sonra etraftaki hanelerin vay haline. Büyük bir ustalıkla kiraz, dut, erik, şeftali gibi ağaçların tepelerinde kahvaltı sonrası meyvelerini yer, bazı komşulardan yüklü bir azar işittikten sonra misket, saklambaç, yakan top, birdirbir, el kızartmaca, bozuk telefon, futbol, basket ve aklınıza gelip gelmeyecek, olan olmayan oyunlar oynanırdı. Nerede ve nasıl oynadığımıza pek de dikkat ettiğimizi söyleyemeyeceğim. E, arada sırada yara bere alan arkadaşlarımıza özveriyle yardım etmeyi biz görev edinirdik. Güneş tepeye geldiğinde her ne kadar istemeseler de onların nerede olduklarını bulmaya çalışan aile üyeleri tarafından bulunduktan sonra eve götürülürdüler. Zeytinyağlı, domatesli, patlıcanlı, biberli, naneli yoğurtlu hafif yemeklerle süslenen sofradan sonra kısa bir şekerleme yapıp, güneşin de etkisini yitirmesiyle ta akşam veya yatsı ezanına kadar birçok afacanlığa imza atardık. Bisiklet sürmek, el becerileri sergilemek, hele bazı enstrüman çalmayı biliyorsak, onu icra etmek büyük bir haz verirdi.
Sınıftan görüşmediğimiz arkadaşlarımızı evden çevirmekli telefonla arayıp genelde telefonu açan anneden arkadaşımızı telefona vermesini isterdik. Çalışkan öğrenciler gelecek yılın lektürlerini yaz tatili boyunca okuyup, gelecek yıla karınca misali hazırlık yapardılar. Yaz tatilinde denize gitmek bir lükstü. Denize gidebilen arkadaşlarımızın etrafına toplanır, her ne kadar bazı zaman hikâyeleri abartılı olsalar da dinlemekten büyük keyif alırdık. Bilgisayarlar çıktığında bile sokak oyunlarımıza ara vermedik, cep telefonlarımız zaten yoktu. Ağustos gelip, ateş böceklerinin sesini duyduğumuzda, ince yaz yağmurları çiselediğinde, sokaklardaki gürültü sönmeye başlayınca, meyve çeşitleri kıtlaştığında artık anlardık ki bizim için tatilin sonu gelmişti. Yoksa şimdi böyle değil mi?
- Bu haber 11-08-2023 tarihinde yayınlanmıştır.