“Yücel’in yaptıkları Türkiye’de vatani hizmet olarak değerlendirilmiştir”
İkinci dünya savaşı sırası ve sonrasında Balkan Türklerinin milli kimliğinin korunmasında büyük emek sarf etmiş Yücel şehitleri, 73 yıl önce bugün Üsküp’te yargılanmaya başladı. Sadece altı gün süren ve Yücel Teşkilatının dört üyesinin idamına karar verilen davada, onlarca üye 20 yıla kadar hapis cezasına çarptırıldı.
Yugoslavya Türklüğünün Direniş Mücadelesi (1945--1948) – Yücel Teşkilatı kitabının yazarı Ercan Türksoylu, gazetemize verdiği özel röportajda teşkilat hakkında önemli bilgileri paylaştı.
Kitabı yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
İkinci dünya savaşı konjonktüründe tarih sahnesinde yerini alan Yücel Teşkilat, aradan 70 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen gümümüze kadar gelinen süreçte mutlak bir biçimde aydınlatılmayan önemli bir konudur. Aydınlatılamamasının temelinde, Yugoslav Devletinin konuyu bir devlet sırrı olarak görmesi ve araştırmaya kapalı tutulması, günümüzde yine Kuzey Makedonya Cumhuriyetinin konuya ilişkin sergilemiş olduğu tutum buna gerekçe olarak gösterilebilir.
Yücel meselesi 2000’li yılların başından itibaren Makedonya’da yaşayan Türklerin gündemine girmiştir. Makedonya ve Türkiye’de 2000 senesinden itibaren konuya ilişkin gazete makaleleri, konferanslar ve anma etkinlikleri tertip edilmiştir. Ancak, yapılmış olan bu çalışmalar konunun kapsamı bakımından yetersiz kalmıştır. 2017 senesinden itibaren yapmış olduğum araştırmalar neticesinde 2019 yılında, Makedonya’da Sıradışı Bir Sivil Toplum Kuruluşu: Yücel Teşkilatı başlıklı Trakya Üniversitesinde kabul edilen bir yüksek lisans tezi hazırlamış oldum. 2020 yılında ise konuya ilişkin bazı noktalarda düzenlemeler yaparak Yugoslavya Türklüğünün Direniş Mücadelesi: Yücel Teşkilatı adı altında bir kitap yayımlamış oldum.
Makedonya Türklüğü açısından son derece önem taşıyan bu konuyu, Makedonya, Sırbistan ve Türkiye Cumhuriyeti arşiv belgelerinin yanı sıra, Merkezi Haber Alma Teşkilatının raporları ışığında Yücel’i tüm boyutlarıyla objektif bir biçimde aydınlatılmasını ve gelecekte yeni bilimsel çalışmaların yapılması için bir kapı aralamayı amaçladım.
Konuya ilişkin açıklama yapmadan evvel bir dizi sorunun sorulması gerekmektedir. Bunlar sırasıyla şöyledir:
Yücel Teşkilatı’nın kurulmasında belirleyici olan faktörler hangileridir? Hangi tarihte ve hangi amaçlarla kurulmuştur? Teşkilatın çekirdek kadrosu hangi isimlerden oluşmaktadır? Yürüttükleri faaliyetler nelerdir? Yargılama sürecinde üyelere atfedilen suçlamalar hangi noktalarda toplanmıştır? Üyeler kaçar yıl hapis cezalarına mahkûm edilmişlerdir? Yugoslav devletinin yargılama kararı nasıl bir niteliğe sahiptir? Yargılama sonrasında Yücel hakkında nasıl bir algı oluşturulmuştur. Lider kadronun infazları nerede yapılmıştır? Üyeler mahkûmiyetlerini hangi hapishanelerde geçirmişlerdir? Üyeler hakkındaki erken tahliye kararının arkasındaki sır nedir? 1945 sonrasında Yugoslavya genelinde Yücel haricinde hangi örgütler kurulmuştur, idam cezasına çarptırılan üye sayısı kaçtır? Günümüzde Yücel hakkında nasıl bir değerlendirme yapılabilir?
Kuruluşunda etken olan unsurlara bakacak olursak, bunları şöyle sıralayabiliriz: 1918 den itibaren Sırp Hırvat Sloven Krallığının Slavlaştırma Politikaları, Bulgaristan’ın Makedonya İşgali, Komünist Rejimin Baskıları, Milliyetçilik akımları, Sovyetler Birliğinin Balkanlara Nüfuz Etme Girişimleri, Alman İşgali.
Yücel teşkilatı ne zaman kuruldu? Kurucuları kimlerdi?
Düşünsel manada 1941’de temelleri atılan Yücel Teşkilatı resmi olarak Ekim 1945 yılında kurulmuştur. Amaçlarında bakıldığında Şuayyib Aziz İshak’ın mahkemede yapmış olduğu açıklamadan hareketle, Teşkilatın Yücel adıyla, Türklerin kültürel, ekonomik ve siyasal anlamda kalkındırılmalarını hedeflediklerini belirtmiştir.
Yönetim Kadrosunda vazifeli isimler şunlardır:
Teşkilatın Başkanlığını Şuayyib Aziz İshak üstlenirken, Şerafettin Ferit Süleyman (Sekreter), Ali Abdurrahman Ali (Veznedar) ve diğer idari vazifelerde Nazmi Ömer Yakup, Refik Şerif Mehmet, Kemal Rasim İlyas, Fettah Salih Süleymanpaşiç, ve Abdülkerim Ethem İbrahim görev almıştır. Saymış olduğum isimler aynı zamanda Yücel’in çekirdek kadrosunu oluşturmaktadır.
d
Yücel Teşkilatı ne gibi faaliyetlerde bulundu?
Slav etkisindeki Türk kültürünün, dilinin ve değerlerin eriyip kaybolmaması için faaliyetlerine bu noktadan başlamışlardır. İlk Türkçe ders kitabı olan Sevimli Kıraat hazırlanmıştır. Daha sonra öğretmen adaylarına pedagojik eğitimi vermek suretiyle öğretmen kadrolarının yetiştirilmesinde önemli roller üstlenmişlerdir. Bunların yanı sıra Yugoslavya Türklerinin ilk yayın organı olan Birlik gazetesini 1944 yılı içerisinde kurmuşlardır. Gazete, dördüncü sayısından itibaren Yücel’in kontrolünden çıkarılarak bütünüyle rejimin yayın organı haline getirilmiştir. Daha sonra yine aynı yayın organı tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin izlemiş olduğu politikalar sert bir üslupla eleştirilerek komünizm propagandaları yapılmıştır. Nitekim 1949 yılına gelindiğinde Türkiye makamları tarafından, gazetede komünizm propagandası yapıldığı gerekçesiyle Türkiye’ye sokulması ve mevcutları toplatılması karara bağlanmıştır.
Üyelerin basın–yayın organları aracılığıyla yapmış oldukları faaliyetler kuşkusuz, Slav etkisindeki Türk kimliğinin muhafazası, dilinin ve değerlerinin yanı sıra milli şuurun uyandırılması ve birliktelik ruhunun sağlanmasında etkin oldukları anlaşılmaktadır. Nitekim 1996 yılına gelindiğinde, hiçbir menfaat gözetmeksizin Türk kimliğinin muhafazası için yapmış oldukları faaliyetler Türkiye Cumhuriyeti makamları tarafından vatani bir hizmet olarak değerlendirilmiştir.
Savaş döneminde belki de en önemli sayılabilecek faaliyetlerden birisi, özellikle Üsküp ve etrafında Bulgar Kara Kuvvetlerinin Türklere uyguladıkları baskı ve tecavüzleri önlemek maksadıyla Alman Ordusuyla işbirliğine yönelmeleridir.
Yargılanmalarına ne zaman başlandı? Onlara yöneltilen suçlamalar hangileriydi?
19 – 25 Ocak 1948 tarihinde Üsküp Bölge Mahkemesinde hakim karşısına çıkarılan Yücel’in 17 üyesi, Federatif Yugoslavya’nın anayasal düzenini ortadan kaldırmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin Üsküp Konsolosluğu ve Belgrat Büyükelçiliği ile bağlantı kurma, Yugoslavya’nın bağımsızlığını ve güvenliğini tehdit etme, diğer örgütlerle bağlantı kurma, Emperyalist ülkelerin propagandalarını yapma, Türkler arasında Yugoslav devleti aleyhinde güvensizlik algısı oluşturma, Casusluk yöntemleriyle devlet kurumlarından belge kaçıma, Silahlı terör grupları kurmak suretiyle ayaklanmaya teşebbüs ve suikast tertip etmek için grup kurma suçlarıyla yargılanmışlardır.
Dört gün süren yargılama sonucunda 25 Ocak günü karar duyurulmuştur.
Karara göre: Şuayyib Aziz İshak, Ali Abdurrahman Ali, Nazmi Ömer Yakup ve Adem Ali Adem, tüm mal varlıklarına el konularak, yaşamları boyunca siyasi ve bireysel haklarından mahrum bırakılarak idam cezalarına çarptırılmışlardır. Diğer üyeler ise 3 ila 20 yıla kadar hapis cezalarına çarptırılmışlardır.
19 – 25 Ocak sonrasında 1948 yılının sonlarına doğru yine toplamda 48 kişi daha hâkim karşısına çıkarılarak yargılanmıştır. Bu şahıslar ise 9 ila 1 Ay ağır şartlarda çalıştırılma cezalarına çarptırılmışlardır.
Yugoslav Devleti, dönemin yerel yayın organları olan BORBA, Politika, Nova Makedoniya ve Birlik gazeteleri aracılığıyla, Yücel üyelerinin Türkler aleyhinde kötü amaçlara hizmet ettiklerini, Türklerin lehinde düzenlenen kanunları sabote ettikleri ve en önemlisi Yücel Teşkilatını Casus ve Terör Örgütü olduğu, diğer örgütlerle bağlantılı oldukları, Makedonya genelinde silahlı depolar oluşturdukları sıklıkla gazetedeki manşetlerde yer almıştır.
İnfazlar nerede gerçekleştirildi? Bilinmemesinin sebepleri neler?
İnfazların nerede gerçekleştiği günümüze kadar bir sır olarak süregelmiştir. Bu olay hakkında birden fazla görüş mevcuttur. Gazeteci yazar Avni Engüllü’ye göre; olay 26 Şubat 1948’de Üsküp şehri yakınlarında gerçekleştiğidir. Teşkilatın Mehmet Şerif Dalip isimli üyesi ise kendi anılarında olay hakkında farklı noktalara işaret etmektedir. Birinci nokta, hapishanedeki bir teğmenin ifadelerine bağlı olarak, dört Yücel üyesinin 26 Şubat 1948’de Kraguyevac yakınlarında bulunan Lepenica deresine götürüldükleridir, ikinci noktada ise, 1950’li yıllarda mahkum olarak Sremska Mitrovica Hapishanesinde tutulan VMRO üyesinin ifadelerine bağlı olarak, Şuayyib Aziz İshak ve Nazmi Ömer Yakup’un infazlarının bu hapishanede yapıldığıdır.
Bu bağlamda şayet günün birinde olayın aydınlatılmasına ilişkin devletler düzeyinde bir araştırma komisyonu kurulacak olursa, araştırmacıların bu olayın izini sadece Makedonya sınırları içerisinde değil, Sırbistan’da da aramaları gerekir.
Rumeli Türkleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından 2013 yılında Makedonya Savcılığına İade-i itibar davası açılmıştır. Ancak aradan yedi yıl geçmesine rağmen herhangi bir karara bağlanmamıştır.
Af yasasıyla tahliye olan Yücel Teşkilatı üyeleri vardı. Kaç üye bundan faydalandı?
Üyeler 20 yıla kadar hapis cezalarıyla yargılanmış olsalar da çıkarılan af yasası uyarınca toplamda 61 üye 1955 yılına kadar şartlı bir biçimde tahliye edilmiştir. Örneğin; Yücelin 12 yıl hapis cezasına çarptırılan Fazlı Vehbi Şükrü Kadıoğlu isimli üyesi 1952 yılında tahliye edilmiştir. 1959 yılında ailesiyle birlikte göç ettiği Türkiye Cumhuriyeti makamları tarafından, kendisinin 4 yıllık bir mahkumiyet yaşadığı ve bu süre zarfında yapılan işkencelerden dolayı bedeni felçli bir hale geldiği kayıtlara geçmiştir.
Yine, Mehmet Şerif Dalip ismli üye ise 20 Eylül 1955’te serbest bırakılmıştır.
Tahliyelerin, Türkiye ve Yugoslavya arasında yapılmış olan Serbest Göç anlaşması dönemine denk gelmesi önemle vurgulanması gereken çok önemli bir ayrıntıdır.
1945 yılı öncesinde ve sonrasında Yugoslavya genelinde faaliyette bulunan diğer örgüt üyelerinin yargılanmasına değinmek önem arz etmektedir. VMRO Örgütünden 6, Genç Müslümanlar Örgütünden 4, Arnavut Ulusal Demokratik Örgütünden 4, Çetnik Örgütünden 11, Ustaş Örgütünden 43,kişi idam cezasına çarptırılmıştır.
Günümüze bakacak olursak Genç Müslümanlar hariç diğer tüm örgütler tarihe karışmıştır. Bu noktada Çetnik Örgütünden kısaca bahsetmek istiyorum. Belgrat Yüksek Mahkemesi Mayıs 2015’te almış olduğu bir karar doğrultusunda Yugoslavya’nın 1946 yılına ait yargılama kararını (boş ve geçersiz) olduğuna hükmetmiştir. Bu sayede Çetnikler Sırbistan’da halkın önemli bir bölümü tarafından birer milli kahraman olarak ilan edilmişlerdir.
- Bu haber 19-01-2021 tarihinde yayınlanmıştır.