Pamuk, Edebiyat Değil Edebiyat Dışındaki Beyanatlar Yazarların Başına Bela Getiriyor
Edebiyatçı olarak kendini ifade de özgür olduğunu belirten Pamuk, “Benim bir romanımda Türkiye'yi eleştirmek için hayali bir ülke icat etmeme gerek yok. İstediğim gibi eleştirebilirim” dedi.
Üsküp’te uluslararası Tabernakul 2013 ödülüne layık görülen ve bu akşam ödülü Başbakan Nikola Gruevski tarafından almak için Üsküp’e gelen Orhan Pamuk, Yeni Halk Tiyatrosunda düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, “40 yıldır roman yazıyorum. Böyle bir ödülü her zaman en son kitabıma en son sözüme değil bütün bu 40 yıla verildiğini düşünerek teşekkür ediyorum. Kültürlerimiz, hayat tarzlarımız birbirine yakın. Türkiye'de ortaokula giden herkes, yalnızca Kemal Atatürk'ün hayat hikayesinden dolayı, Makedonya'nın, Manastır'ın tarihini, önemini bilir. Her Türk çocuğu, daha ilkokuldayken, ortaokuldayken Makedonya'yı bir kere işitir.
Yalnızca yaşadığımız hayat tarzı, evlerimiz, kültürlerimiz, tarihimiz değil, kullandığımız kelimeler de çok yakındır birbirine. Ortak tarih ve kültürden bahsetmek kolay, bir de ortak geleceğimiz var. Belki benim kitaplarım gelecek hakkında, onlar hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Bu gelecekten neyi kastediyorum. Ben yazarım. Bundan 40 yıl evvel yazı yazmaya başladığımda, şimdi gerçi biraz durum değişti, ama o zaman herkes bana "Kitap mı yazacaksın" , "Bunla yaşayacağını mı sanıyorsun" , "İmkan yok" derdi.
Bir başka konu, kitaplarımda taşralılık konusudur. Avrupa'nın kenarında, tam Avrupalı olamamak konusudur. Severim bu konuları. Avrupa'nın kenarında, sınırda çok da fazla tanınmıyorsunuzdur. Kitap yazıyorsunuzdur, ülkenizde tanınmıyorsunuzdur. Okuyan da çok az. Biraz öfkelenemeye başlarsınız. Kitaplarım biraz da bu öfkeyle yazılır. Bir de bunun sütüne bitmez tükenmez siyasi dertler, sansürler, yasaklamalar girer. Aslında içimizde, ruhumuzda taşıdığımız bu öfkeyle, içinde yaşadığımız dünyanın güzelliğini görme arzusu da bizim yazar kimliğimizi, hatta daha geniş olarak bütün kültürel kimliği, ülkenin kimliğini araştırmayı da getirir” dedi.
Yazar olma kararının yanlış olmadığını söyleyen Pauk, “Yanlış bir karar almadığımı düşünüyorum. 40 yıl önce yanlış karar aldığımı düşünenler de artık fikirlerini değiştirdiler. 40 yıl önce karar alırken benim inandığım ilke, insan hayatta sevdiği şeyi, kalbinden işittiği şeyi, hayatın kendini götürdüğü, ruhundan geleni yapmalı gibi. Osmanlı kültüründe ticaret yapmak önemli, itibarlı bir şey değildi. Babam, amcam, dedem hepsi inşaat mühendisiydi. Matematik bilmek, bilmece çözmek, beyin akrobatiği yapmak hep böyle bir aileden geldim.
O ailede de çok para kazanmak önemli değildi. Ayrıca o zamanlar kitaplar çok az okunur, roman okuyan insanlar çok azdı. Şimdi bu değişti en azından. 40 yılda Türk kitap sanayisi çok büyüdü, okur sayısı arttı. İnsan roman yazmaya başlayınca, yazar olmaya karar verince bütün hayatını buna adamaya karar verince gençliğinde, bu sisli bir denizde ileride bilmediğin bir adaya gitmektir. Ya varırsın, ya varmazsın ama yola çıkmak önemli” olduğunu ifade etti.
Pamuk, her Türkün en az bir kere Makedonya’yı duyduğunu bunun da Mustafa Kemal Atatürk’ün sayesinde olduğunu belirtti.
Yeni roman geliyor
Pamuk yakında yeni roman müjdesi verirken, “Şimdiyse Kafamda Bir Tuhalık" adlı romanı bitiriyorum. Size onun müjdesini veriyorum. Benim çocukluğumda, İstanbul'da yoğurt sırtında bir sıyrık taşıyan seyyar satıcılar tarafından yapılırdı. Daha şişelere, kaplara konmamıştı. Sabahları yoğurt satan, akşamları boza satan bir satıcının 60 yıllık hayat hikayesine koşut olarak İstanbul'un gecekondulardan, yüksek gökdelenlere gelişimini anlatıyorum bu hikayede” dedi.
Gazetecilere baskı yapılıyor
Basıkların sadece bu dönemde değil her dönemde olduğunu ifade eden Pamuk, “Ne yazık ki Türkiye hapisteki gazeteci, fikir suçluları bakımından dünyada insan hakları dernekleri, PEN, hepsi söylüyor, dünya sıralamasının sonunda. Türkiye'de sansür yoktur. Yazarsınız, başınız derde girebilir, hapse girebilirsiniz, toplum dışına itilebilirsiniz. Baskı daha çok gazeteciler, gazetecilik yapanlar, toplumu bilgilendirenler, olup bitenleri yazanlar üzerinedir. Burada da mahkemeler, hukuk üzerinden baskılar vardır.
Bir de büyük gazete patronları üzerinden baskı vardır. İşten atılırsınız. Ben Türkiye'de hiçbir yazıhanede, hiçbir gazetede çalışmadığım için yalnızca kendi başıma romancılık yaptığım için işten atılmak korkum yoktur. Ama tekrar altını çizeyim, ülkemde düşünce özgürlüğü çok kötü bir vaziyette, yerlerde sürünüyor. Şunu da ekleyelim, eskiden daha iyi değildi” diye konuştu.
-
Ödülle Makedonya’nın tanınması amaçlanıyor
Ev sahibi Tabernakul adına konuşan Venko Andonovski, bu ödülün ikinci kez verildiğini ve artık geleneksel hal aldığını ifade etti. Amaçlarının Makedonya olarak Ustruga Şiir Akşamları yanı sıra şiir dışında diğer edebiyat türlerde yazarlara üst seviyede ödül vermek olduklarını ifade etti.
Ödülün her yıl iki yazara verildiğini ifade eden Andonovski, bu yıl Orhan Pamuk ile Rus yazar Viktor Erofeev’in layık görüldüğünü belirtti. Geçen yıl bu ödül Milan Kundera ile Lyubivoye Rşumovik’a verilmişti.
Tabernakul ödülü Goran Stamenkov’un eseri olan bir bronz heykel, bir altın ile 5 bin avro ödül verilmekte.
Tabernakul yayınlarından Orhan Pamuk’un “Sessiz Ev”, “ Saf ve Düşünceli Romancı”, “Benim Adım Kırımızı” ve “Masumiyet Müzesi” kitabını Makedonca yayınlamıştır.
- Bu haber 25-12-2013 tarihinde yayınlanmıştır.