Türklerin En Eski Bayramı: NEVRUZ/YENİ GÜN/TÜRK ERGENEKON BAYRAMI
Tarihler 21 Martı gösterdiğinde kara kış geride kalmış, karlar erimeğe kardelen çiçekleri açmaya başlamış demektir. Zorlu geçen bir kışın ardından güzel güneşli günlerin müjdecisi kardelenler, kır çiçekleri açar ve gönlümüze neşe saçar. Hayvanlar yeni yavrular dünyaya getirir, ağaçlar ve bütün tabiat canlanmaya başlar. Yaşam için umut yeniden yeşerir ve dirilişin, doğumun göstergesi olur. Türk milleti için de yok olmak üzereyken dirilişin ve yeniden varoluşunun simgesi olmuştur. Türk milleti kendi kültürünün derinliklerindeki bir olayı kaynak göstererek bayram niteliğinde kutladığı Nevruz, Türk halkı tarafından bir kurtuluş günü olarak algılanır ve Ergenekon efsanesi ile bağlantılı olarak değerlendirilir.
Efsaneye göre Türkler Çinlilerle yaptıkları bir savaşta bozguna uğratılır. Bu savaştan sadece iki kağan oğlu Nokoz ve Kiyan ile iki kız kurtulur. Dördü beraber bir ala geyiğin arkasından koşarken yuvarlanarak genişce bir çukura düşerler. Düştükleri bu yer yeşillikler içerisinde ve gür ağaçlık bir yerdir. Etraflarından birbirinden güzel kuşlar ötüşmekte, kelebekler uçuştmaktadır. Pırıl pırıl suyu, kuşları yeşili ve güzel ağaçlarıyla adeta cennet gibi bir yerdir. Bu yemyeşil ovada bir süre sonra peşinden koştukları ala geyikle buluşurlar ve geyiğin sütü ile hayatlarını devam ettirirler. Bir süre kağan oğulları beraber geldikleri kızlarla evlenirler ve sayıları çoğalır. Aradan çok zaman geçer ve burada tam 400 yıl kalırlar. Ama Turan’a kavuşmaktan da ümitlerini kesmezler. İşte hayatlarını kurtaran ve çoğalmalarını sağlayan bu gizli yurt Ergenekundur.
Bu gizli yurttan Turan’a çıkmak isteyen Türkler bir türlü çıkış yolu bulamazlar. Bir gün bu gizli yurtta daha önce hiç görmedikleri bir boz kurt görürler ve bu kurt Ergenekondaki geyiklerden bir tanesini parçalayarak yer. Çoban kurdu takip eder ve bir delikten çıktığını görür. Delik insanların geçemeyeceği kadar dardır. Turan’a çıkış yolu burası olmalıdır diye düşünürler. Fakat dağ demirden olduğu için yıkamazlar. İçlerinden demircililikle uğraşan birisi büyük ocaklar yakar, örs kurar, hayvan derilerinden körük yaparak yaptıkları aletlerle deliği eriterek genişletirler ve Boz Kurtun gösterdiği yoldan giderek bu yerden, yani Ergenekun’dan çıkarlar. O yüzden bu gun kurtuluş günüdür, Turan denen kutlu ülkeye kavuşma günüdür ve bugün yeni gündür, bugün nevruzdur.” (Çay, 1985: 23-24)
Ergenekondan çıkış tarihi olan 21 Mart yeni bir gün kabul edilmiş ve Türklerin takvimi olan 12 Hayvanlı Türk Takviminin de ilk günü kabul edilmiştir. O zamanlardan günümüze kadar 21 Mart Yeni Gün/Nevruz. Yeni Gün/Nevruz hep coşkulu bir şekilde kutlanmıştır. Türklerin en eski bayramı olan Yeni Gün/Nevruz günümüzde Türk Dünyasının her yerinde kutlanmaktadır. Sultan Nevruz da denen bu gün için “Türk Dünyasının çeşitli yerlerinde Nevruz, Ulusun Ulu Günü, Ergenekon, Erken Gün, Baba Marta, Bozkurt, Çağan, Yeni Gün, İlk Yaz Yortusu, Kürklü Marta, Mart Dokuzu, Mereke, Meyram, Mevris gibi adlarla da anılır.” (Genç, 1999:III- IV)
Türkler aracılığıyla Asya ve Avrupa’ya yayılmıştır. Çin kaynaklarından Hunların milattan yüzlerce yıl önceleri 21 Mart tarihinde hazır yemeklerle kırlara çıktıkları, bahar şenlikleri yaptıkları, günümüz Nevrûz kutlamalarındaki geleneklerin o zaman da yer aldığı bilinmektedir. Aynı gelenekler, Hunlardan sonra Uygurlarda da görülmüştür. Türklerin tarih sanesine çıkışlarını anlatan Nevruz/Yeni Gün “Yenisey-Orhun çevresinden, Altaylara, oradan da Hun Türklerinin Avrupa'ya yürümeleriyle Macaristan'a ve Balkanlara ulaşmış, M.S. 800'lerden itibaren Hazar'ın güneyinden Anadolu'ya ve Mezopotamya'ya taşınmıştır... Bütün Türk devletlerinde olduğu gibi Selçuklularda da kutlanan Nevruz geleneği Osmanlılarda da devam etmiştir. (Turan:1998:90) “Osmanlı saraylarında Nevruz özel törenlerle kutlanırdı. Müneccimbaşı yeni takvimi padişaha götürüp sunar ve ondan bir ihsan alırdı. Bu törenler Osmanlı hanedanının yurt dışına çıkarılışına kadar saraylarda özel eğlence günleri olarak kutlanmıştır. Yine Nevruz'da hekimbaşı da macun kaynatır, içine anber, afyon bir çok kokulu bitkiler koyardı. Manisa "Mesir Şenlikleri" de Nevruz kutlamalarından kaynaklanmıştır.” (Sümer, http://www.hbvdergisi.gazi.edu.tr)
Nevruz için özel hazırlıkların yapıldığı bilinmektedir. Bunlar:
Nevruza özel yiyecekler hazırlanır.
Macunlar yapılır,
Semeni denen buğdayın çimlendirilmiş hali çocuklar arasında yarışa dönüşür,
Büyükler ziyaret edilir,
Evdeki bütün eski sular dökülerek yeni sular doldurulur.
Nevruz için bütün cadde ve sokaklar süslenir, kutlama alanı tam bir bayram alanına dönüştürülür.
Önceden pişirilmiş ve rengarenk boyanmış yumurtalar nevruz günü tokuşturulur.
Nevruz için yakılan ateş, arınmanın temizlenmenin ve tabiatın canlanmasının simgesi olur. Nevruz ateşinden “ağırlığım ve uğrum (uğursuzluğum) hep sana olsun ey ateş” denerek atlanılır.
Şenlikler sabahlara kadar sürer.
“Nevruz, Türklerin Ergenekon’dan çıktıkları gündür. Ergenekon/ Nevruz bayramı Türklerde bir tabiat, varoluş ve diriliş bayramı niteliğindedir”. (Oğan, 1973: 34)
Ergenekondan çıkış günü olduğu unutulmasın diye bu gün de ateşler yakılır, ateşte ısıtılmış demirler örsler üzerinde coşkuyla dövülür.
NEVRUZ SEMAHI
Bugün dağlar yeşillendi
Sultan nevruz sefa geldin
Cümle kuşlar hep dillendi
Sultan nevruz sefa geldin
Tacik, Çeçen hem Altaylar
Mesirede zengin baylar
Kırgız, Kıpçak cümle boylar
Sultan nevruz sefa geldin
Bugün bahar eyyamıdır
Nevruz, Türk'ün bayramıdır
Gönüllerin sultanıdır
Sultan nevruz sefa geldin
Allah deyü öten kuşlar
Dua eyler dağlar taşlar
Yeşillendi hep ağaçlar
Sultan nevruz sefa geldin
Geçti şita döndük yaza
Ali Nebi'm vurur saza
Kızanlar düştü alaza
Sultan nevruz sefa geldin
(eyyam: günler- şita: kış- alaz: ateş)
Ali Nebi
NEVRUZ MANİSİ
Ağrım, uğrum tökülsün
Oda düşüp kül olsun
Yansın alov saçılsın
Menim bahtım açılsın.
(Türk Dünyası Nevruz Şiirleri Antolojisi, Ankara 2004)
Semeni
Yine gözel vetenime geldi yaz,
Azad gönlüm bu âlemden ayrılmaz.
Kim bu mavi gözelliğe vurulmaz?!
Gülüş dolur dodağlara semeni
Bizim eller ohuyur bu nağmeni
Semeni, ay semeni sahla meni,
Düzerem dört yanına nergisi, yâsemeni,
Semeni, ay semeni sahla meni.
Bu bayramda hir il meclis düzelden,
Men el çekmem, senin kimi gözelden
Sofraların bezeyisen ezelden,
Yaraşırsan otağlara semeni.
Bizim eller ohuyur bu nağmeni,
Semeni, ay semeni sahla meni.
Düzerem dört yanına nergisi, yâsemini,
Semeni, ay semeni sahla meni.
Men il boyu hesretini dözerem,
Ele bilme gözlemekten bezerem.
Yollarını sözlerinle bezerem
Getme menden uzağlar semeni.
Bizim eller ohuyur bu nağmeni,
Semeni, ay semeni sahla beni,
Düzerem dört yanına nergisi, yâsemeni,
Semeni, ay semeni sahla meni.
(Türk Dünyası Nevruz Şiirleri Antolojisi, Ankara 2004)
Yrd. Doç. Dr. Selçuk Kürşad Koca
- Bu haber 21-03-2018 tarihinde yayınlanmıştır.