Hakim Salih Murat'ın Kaleminden Yücelciler
En evvela daha güzel bir Makedonya, hukukun üstünlüğü, eşitliğe dayalı bir toplumsal ilişkilerin vuku bulması için mücadele eden Yücel Şehitlerimizi rahmet, minnet ve dua ile yad ediyorum, Yüce Allahtan kendilerinin şehitliklerini kabul eylemesini dua eder iken hayatlarını zindanlarda ve sürgünlerde geçiren diğer büyüklerimizin derin acılarını paylaşıyorum.
Yücelciler Makedonya Türk Milletinin bağrından çıkan, milletimizin derdiyle derman olan milli ve muhafazakar bir teşkilatımızdı. Yücelciler zamanında yaşanan gelişmelerden dolayı zorunlu olarak kurulan bir Türk teşkilatımızdır.
Bilindiği üzere bu topraklarda 6-7 asır at koşturmuşuz, her yönüyle her topluma ve gelişmelere iz vermişiz, insanlık adına gönül köprüleri kurmuşuz, insanlığı güzelleştirip Balkanları her yönüyle etkilemiş bir millet olarak Balkan, Birinci dünya ve akabinde İkinci dünya savaşıyla var olan dengelerin altüst olması, değerlerin değişmesi, hukukun üstünlüğün olmaması, bireysel ve devletin eliyle yapılan gasplar, yasaklar ve göçler başta Türkler olmak üzere Müslüman topluluğu Krallık Yugoslavya'dan başlayarak II-ci dünya savaşında ve ondan sonra kurulacak Sosyalist Yugoslavya'da kademe kademe devam ederek hat safhaya ulaşacağını gören o zamanın ileri gelen Türk aydını, uleması, esnaf ve öğretmenlerimiz böyle muazzam bir teşkilat kurmuşturlar.
Kuruluş tarihçesi 1940 dan sonra, yani ikinci dünya savaşı esnasında başlayıp ilk etapta savaş döneminde Türklerin durumu ve her türlü konumu ile ilgilenerek bu durumdan birlik ve beraberliklerini korumak ve bu felaketi en az hasarla atlatmak için çok yönlü etkinlikler yapmışlardı. Onun için kurulacak o zamanlarda yeni devlete:
- Makedonya Türklerinin siyasi, ekonomi, kültürel ve haklarını koruma, geliştirme ve geriye iade etmek,
- Tüm yeni oluşumlarda Türklerin Makedonya’da ki konumunu, muhtemelen kurulacak Devletteki beklentileri,
- Yeni Devlet düzenin yapısı ve Türklerin yeri ve bu sistemde Müslüman Türk varlığının ağırlığı,
- Diğer yandan olası negatif gelişmelerde Müslüman Türklere yapılacak haksızlıkları önlemek, her türlü tedbirler almak ve uygulanacak stratejiler, ve
- Türk ve Müslüman camiasının elinde bazı imkanlar olabilse ve bu imkanları iyi değerlendirebilseler buralarda bir Türk Devletinin kurulması için gayret gösterecekler.
Kurtuluştan sonra Yücelciler Makedonya'da tamamıyla Türk davasını kontrol altında almış bulunmaktaydılar. Birlik Gazetesi, Türkçe Radyo, Tiyatro, Öğretmenlik Okulları, Dini Ulema ve Temsildeki Türkler tamamıyla Yücelcilerin kontrolünde bulunmaktaydı. Teşkilat gün geçtikçe genişledi ve tüm Makedonya'ya yayıldı. Zikrettiğim iddialar mahkeme süreci esnasında zikredilmektedir.
Yücelciler, o zamanlarda Krallık Yugoslavya’nın parçalanması, Müslümanlar arasında ki Milli ayırımları, Balkan’larda, Avrupa’da ve Dünyadaki dengeleri çok yakından takip eden, iyi bilen ve yorumlama kabiliyetine sahip bir oluşumdu. Almanya’nın çıkışı çok iyi değerlendirilmiştir. Bütün bu gelişmeleri bir bütün olarak göz önünde bulundurmuş olursak, böyle bir teşkilatın kurulması zorunlu hale gelmiş bulunmaktadır.
YÜCELCİLERİN TUTUKLANMALARI
Yücel çemberinin gün geçtikçe genişlemesi, etkili olması, sempati kazanması ve söz sahibi olması Komünistlerin dikkatini çekmeye başladı. Komünistler bu teşkilatın devamlı büyümesi karşısında endişe duymaya başladılar. Türklerin milli ve manevi dava prensiplerine bağlanarak birlik haline gelmesi iktidarı çok rahatsız ediyordu. Buna daha fazla dayanamayarak Yücelcileri tutuklamaya karar alındı.
Bütün bu kanunlarda ve pratikte yapılan haksızlıklara ve getirecek felaketlere dur deyecek birleri varsa bunlar da Yücelcilerdir. Bunun için bunlar bu savunmalarını ölümle ödediler. Savunmalarını yaparken öldürüldüler.
Yıllarca süren pazarlıklar sonuç vermeyince, dışarıdan gelen bir emir üzere burada hesaplaşmaya hazır bulunan iktidar, Eylül 1947 tarihinde en ileri gelen Türk aydınlarıyla ve onun ardından tüm Makedonya Türk insanıyla hesaplaşma dönemini başlatmaya uygun bulmuştur.
19 Eylül Yücelcilerin çoğu tutuklanarak Üsküp OZNA’sında sorguya tabi tutulmuştur. 19. Eylül 1947 tarihinden, 19.Ocak 1948 tarihine kadar tutuklularla ilgili yayın basında hiçbir haber yayınlanmamıştır. Bunu sır olarak tutmaların tek sebebi, Türk insanının tepkisinden korktukları içindir. O zaman büyük ayaklanmalar beklenilmiştir. Tutukluluk sürecinde çok büyük işkenceler yapılmıştır. Her zaman teke tek sorguya alınmışlardır. Her sorgudan sonra akıl almaz işkence, hakaret ve zülüm işlenmiştir. İşte böyle adalet dağıtmaya uğraşmışlar adaletsizler. Tutukluluk döneminde hiç biri yakınlarıyla yada avukatlarıyla görüştürülmemiştir. Sorgulamada hiçbir delil sunulmamış. Düzmece tutanaklar, iftira dolu deliler ve ’’bunu neden yaptın sorusu’’, ’’her zaman bunu yapmadım cevabı’’ ve yine ’’o zaman bunu neden yapmadın’’ sorusu ve yeniden tekrarlamalar biri diğerinin ardına gelmektedir. Bu sorguyu ve işkenceleri yapanlara her zaman mahkumlardan cesur ve yiğitçe verilen cevaplar almışlardır ve sinirlerine hakım olmayarak işkencelerini bir kat daha artırmakta kurtuluş bulurmuşlar. Savunmalarını yaparken ölüme gitmişler. Bence, birbirlerini biri hariç elden hiçbir zaman vermemişler.
Ailelere her zaman tutuklama sebepleri olarak şunlar söylenmiştir ’’Evladınız, eşiniz yada babanız partiye ve onun ideallerine ihanet etmiş ve durum zamanında tespit edilerek çok daha fazla ihanete sebep olmaması için parti tarafından himayemize verilmiştir. Gelin görün bu himaye nasıl olmuş. Bir daha güneş gözü görmemek, bir daha aile, ana baba, dost akraba, çoluk çocuk sevgisi, muhabbet, hasret, zevk ve iyiliği bir daha iç görmeyen hissetmeyen ve duymayan, nasıl olur da himaye altına alınırmış?
Sorgulama sürecince düzmece sorular, gece gündüz demeden psikolojik baskı, tehditler ve her türlü işkence ve kuvvet kullanılmıştır. Sorgulama bazen sabah saatlerinde, bazen gecenin ilerlemiş saatlerinde, bazen gün ortasında yapılmıştır. Tutukluların koğuşları dar, pist ve elektriksizmiş. Hijyenik şartlar insana yakışmayacak seviyede, yemek ve içmeye gelince hayvanlara verilen yemeklerden daha değersiz ve kalorisiz yemekler verilmiştir. Hemen hemen tüm Yücelciler tutukluluk, hapis cezalarının infaz süreçleri boyunca ve ondan sonra sağlık sorunlarıyla yaşamışlar. Gördükleri bu işkence ve züllümün etkilerinden dolayı hayatlarında hiçbir zaman sağlık sorunlarından kurtulamamışlardır.
Tutukluluk sürecinde hiçbir hukuk hükmü işlenmemiştir. Her şey çiğnenmiştir. İnsan hakları hayvan hakların dönüşmüştür. İnsanlar canavarlara dönüşmüş, kaba kuvvet ve işkencenin dışında başka bir şey kullanmamışlardır.
Yücelcilerle ilgili toplu üç tutuklama, soruşturma ve hüküm getirilmiştir. Birinci tutuklama 19.09.1947 yılında gerçekleşmeye başladı. Çok sayıda ileri gelen Türk aydını tutuklandı. Tutuklular işkenceye maruz kaldılar. İlk tutuklulardan 17 kişiye karşı iddianame ve dava açıldı. 4 ölüm cezası, 13-ü toplam 195 sene ağır hapis toplam olarak 17 kişi hüküm yedi. 4 infaz 27.02.1948 sabahı Üsküp'te gerçekleşti. İkinci tutuklama Mayıs 1948 yılında gerçekleşti. Bu tutuklamadan dolayı yaklaşık 30 kişi hüküm giydi. 1948 yılının sonuna kadar üçüncü grubun tutuklaması gerçekleşti ve yaklaşık 20 kişi hüküm giydi.
Yücelciler davasından önce tutuklananlar ve hüküm giyenler, 3 davada hüküm giyenler ve ondan sonra tutuklananların sayısı 100 geçmektedir. Tutuklananlar arasında ve cezaya çarptırılanlar zamanın en ileri gelen Türk aydınları ve esnaflar yer almaktadırlar. Tutuklulardan %50'den fazlası öğretmenler oluşmaktaydı. Zamanın iktidarı, bu ayıbı ve bu haksızlığı örtbas etmek için tutuklamaları kamuoyundan 4 ay gizli tuttu. Yayın basında tutuklamalarla ilgili haber bile yoktu.
İddianame ve Mahkeme Kararı
Savcı, sanıkları şu iddianameyle suçluyordu: ''Bir dış temsilcinin etkisiyle Terörist-İspiyon teşkilatını kurarak Makedonya'da yaşayan Türkleri Makedonya Halk Devletine karşı organize ederek devlet düzenini değiştirmeye ve yıkmaya yönelik olduklarını. Makedonya'da yaşayan Türklerin Halk Devletinde istikballeri iyi olmayacağını, var olan hakları ellerinden alınacak, mal mülklerine el konulacağını, Türk’lerin temsilde olmayacakları, okullarının kapanacağını, büyük sürgünler olacağını, din ve vicdan hürriyetleri ortadan kaldırılacağı propaganda yaptıkları için'' ve diğer konular iddianamede yer almaktadır.
Ancak iddianamedeki suçlamaları bugün değerlendirdiğimizde, bunların birçoğunun doğru çıktığını söylemek mecburiyetindeyiz, Mesela :''Türklerin istikballeri iyi olmayacağı'' Bu devlettin kurtuluşundan sonra Türklerin istikbali ne oldu. Tamamıyla yok olma safhasına gelmedi mi? ''Mal mülklerine el konulacak''. Yüzyıllarca mal mülk sahibi İnsanlar bir gecede dilenci haline getirilmediler mi? ''Okulları kapatılacak''. Kapatılmadı mı?. ''Büyük sürgünler olacağını'' . Olmadı mı ? Tutuklamalardan birkaç yıl sonra baskı ve mallarına el konularak yüz binlerce insan asırlarca yaşadıkları toprakları bir daha görmemek şartıyla terk etmediler mi? ''Din ve vicdan hürriyeti kaldırılacak''. Kaldırılmadı mı ? Yüzlerce Cami yıkılmadı mı? Çok sayıda mezarlık, hamam, tekke, çeşme ve diğer tarih eserlerimiz yerle bir edilmedi mi?.
Makedonya Türklerinin yıllardan beri sahiplenmemesine rağmen, yine de Yücelciler Makedonya Müslüman Türk insanının öz ve öz kendi mirası sayılmaktadır. İyi veya kötü olsun bu miras sadece bize aittir. Buna sahip çıkmamız gerekir. Bu mirası masamızın üstüne getirerek paylaşmamız gerekir.
Üzülerek kaydetmek istiyorum ki bugün tarih adına Yücelciler hakkında yazılanların, pek azı hariç, gerçek tarihle alakası yoktur Mutlaka bir gün hakikatler ve gerçekler ortaya çıkacak.
Tito Rejimi’nin uydurma ve düzmece davası Makedonya’da yaşayan Türk insanını ve varlığını, yok olma derecesine kadar gidecek olumsuz sonuçlar getirmiştir. Diğer milletlerin ileri gelenlerine yapılan tutuklamalar yalnız tutuklananlara ve onların yakınlarına etki etmiştir. Yücelciler davası ise hüküm giyenleri, onların yakınları ve dostları dahil tüm Türk halkına etki etmiştir. Dava sonuçları adete bir milletin toplu göçüne sebep olmuştur. Bu göç soykırım kapsamına girmesi gerekir.
Sonuç olarak , bu günlerden tam 67 yıl önce Makedonya’da yaşayan Müslüman Türkler yasa boğuldular. Yüzlerce aydın tutuklu olarak zindanlarda ölüme mahkûm oldular. Bunlara karşı büyük insanlık suçu işlenmiştir. Düzmece Muhakemelerden çıkan sonuç: 4 ölüm cezası, yüzlerce insana hapis cezası, vatandaşlıkları ellerinden alınması, mal mülklerine el konulması, her türlü içkence ve sürgünler uygulanmıştır. Şuayip efendi ve arkadaşları bütün hayatlarında eğilmek nedir bilmediler, inandıkları davadan sonuna kadar dönmediler ve bu dava için şehit ve daha sonra toplu sürgün edildiler.
Bir Milletin, tarihi yıkıldığı yerden başlar. Biz Makedonya’da yaşayan Müslüman Türkler, buralarda ne zaman yıkıldığımızın yollarını ararken, bu yollar bizi hep Yücelciler dönemine götürüyor.
Bir Yücelci bir hatırasında şunu söylüyor : „Bizleri memlekete türlü mübalağalar ile de olsa hatırlayabilecek kaç kişi olacaktır ? Memlekete yeni nesil bizleri tanımadan gelip çağını yaşamaya başladı bile„ Onları Makedonya’da yaşayan ve yaşayacak Müslüman Türkler olarak rahmet ve dualarla ebediyen anmamız gerekir. Yeni nesil insanları, onları o zamanın yiğit ve kahraman insanları olarak kalplerinden hiçbir zaman silmemeleri gerekir.. Onlara destanlar yazmamız gerekir. Makamları Cennet Olsun. Onları Rahmetle anmamız boynumuzun borcu olmalıdır.
Maalesef üzülerek söylemek isterim ki, toplum olarak Yücel Şehitlerimize yeterince ilgi ve alaka gösteremedik. Bu süreçle yeterince mesafe alamadık. Bugün Makedonya’da ‘’Yücel haftası,, olarak onları değişik faaliyetlerle yad etmemiz gerekirdi.
Araştırmalar neticesinde, insanımız onlara yapılan haksızlıktan dolayı Makedonya hükümeti ve makamlarının özür dilemesini, haklarının iade edilmesini ve gasp edilen mallarının geri verilmesini talep etmeliyiz.
AYM Üyesi Salih Murat
Yeni Balkan, 29.02.2016
- Bu haber 29-02-2016 tarihinde yayınlanmıştır.