Ortaylı, Makedonya İzlenimlerini Paylaştı
21 Aralık Türkçe Eğitim Bayramı vesilesiyle geçtiğimiz günlerde Üsküp’e gelen ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Makedonya izlenimlerini Hürriyet’teki köşesinde paylaştı. “Türk Dil Bayramının Komşu Ülkesi: Makedonya” başlıklı yazıda Ortaylı şu ifadelere yer verdi:
“Geçen hafta Üsküp’te Makedonya Türk Demokratik Partisi’nin davetiyle Türk Dil Bayramı’na katıldım. Zira 4 Aralık 1944 Türkler için dil bayramı olarak kabul edilmiştir. Bu şüphesiz ki Tito’nun Yugoslavya’sında Makedonya’daki Türk azınlığa verilen eğitim ve kültürel faaliyetleri Türk dilinde yapmak hakkıdır ve sanıyorum Makedonya Türkleri arasında Tito’ya halen duyulan sempatide bunun payı vardır.
MAKEDONYA’nın nüfusu toplam 2 milyon 22 bin, son nüfus sayımına göre biraz azalma var. Bu azalma önemli sayıda vatandaşın Batı Avrupa’ya işgücü olarak gitmesinden kaynaklanıyor. Cumhuriyetin yüzde 65 nüfusu Makedonca konuşuyor. Bu Doğu Slav grubundan Bulgarcaya benzeyen bir dildir. Yüzde 25 nüfusu ise Arnavuttur ve iki grubun dili cumhuriyetin resmi dili olarak anayasada yer almıştır. Makedonların bir kısmı “Arnavutça yer aldığı takdirde, yüzde 4 nüfusu meydana getiren Türklerin dili niçin resmi dil olmasın?” dediler. Bunların arasında eski Cumhurbaşkanı Georgi İvanov da vardı. Belki de Makedoncanın tek resmi dil olarak kalması için ileri sürülen bir görüştü.
DİNİ GRUPLAŞMA YOK
Cumhuriyetin içinde şurası bir gerçek Müslümanlar veya Hıristiyanlar arası dini bir gruplaşma söz konusu değil. Türkler daha çok Makedonlarla uyuşabilen bir grup, Makedonlar, Sırplarla o kadar iyi değiller; bu anlaşılır. Bosnalılarla iyiler. Bizim Ulah dediğimiz çağdaş Romanya’ya yakın Arumen grubu yüzde 1’in altında ama iktisadi ve kültürel bakımdan hissediliyorlar.
Türkler, 1944’ten beri tiyatroda, yayında, gazetecilikte, orta tahsilde ağırlıklarını hissettirdiler. Doğrusu dil sorunu olan bir grup değil ve ana ülkeyle Yugoslavya devrinden beri dil ve kültürel iletişim açısından yakınlar. Yani hemşerileri olan Necati Cumalı’nın oyunlarını olduğu gibi, hiçbir dramaturjik ve metinde tek bir değişiklik yapmadan oynadıklarını gözümle gördüm. O zaman Türk ve Arnavut Halklar Tiyatrosu vardı. Bugün de aynı ismi taşıyor mu bilmiyorum ama Türk dilinde tiyatro hayatı devam ediyor.
Dil üzerinde konuşurken Türk dilinin tarihi geçmişine, yayıldığı coğrafyaya, üç ana lehçe etrafındaki gruplaşmalara, harf devrimi gibi konulara değindim. Burada bir sorun yoktur ve doğrusu bilhassa gençler çok iyi takip ediyorlar. Batı Avrupa’daki sorunu görmedim. Türkçe konuşulan konferansı çok kolaylıkla takip ediyorlar. Metinleri de öyle okuyorlar.
ÖNCE HUZUR LAZIM
Makedonya’nın ismini Yunanlar nihayet değiştirttiler. Eski gülünç başlığın (Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti) yerine biraz daha realist olanı ‘Kuzey Makedonya’ gelmiş. Doğuyla yani bizim ülkemizle olan karayolu ilişkisi için Bulgaristan daha yakın olduğu halde sınırlarda gösterilen güçlükler ve vize probleminden dolayı Yunanistan üzerinden gidilip geliniyor. Cumhuriyetin iktisadi sorunları ağırlıkta. Bunların çözümü için her şeyden evvel huzur lazım. Tarım hiç şüphesiz ki bütün şehirleşmiş toplumlar gibi üretimde ikinci yeri tutuyor ama galiba yapısal olarak daha sağlam. Türk nüfusun tek başına sahip oldukları sadece bir belediye var. Bu belediyenin içinde de bütün diğer etnik gruplar için olduğu gibi bayrak çekme serbestisi var. Ülkenin ortasından geçen Vardar Nehri bizim tarihimizde ve folklorumuzda yer etti. Geçtiğiniz zaman bazılarını ismi değişse de Yunanistan’da kalan Kılkış veya Köprülü (Velez), Resne, Bitola (eski adı Manastır) gibi yerler göze çarpıyor.
Her ne kadar son zamanlarda enflasyon oranları düşük gidiyorsa da üretimin arttırılması çabaları ve bunun için gerekli nitelikli nüfus çoktan yurtdışına çıkmış vaziyette. Bütün Balkan dünyasının genel problemi maalesef biz de dahil dışarıya göç...
Yazının tamamını okumak için tıklayın.
- Bu haber 30-12-2019 tarihinde yayınlanmıştır.