Erdoğan Saraç: Kırmızı çizgilerimizde kim zikzak ederse bizden değildir
8 Mayıs’ta yapılacak Milletvekili Genel Seçim yarışına katılacak olan Türk adaylarla röportaj serisini sürdürüyoruz.
Bu kapsamda VMRO-DPMNE öncülüğündeki ‘Senin Makedonyan’ koalisyonunda yer alan Türk Milli Birlik Hareketi (TMBH) Genel Başkanı ve 6. Seçim Bölgesi dördüncü sıra milletvekili adayı Erdoğan Saraç sorularımızı yanıtladı.
-Partiniz bugüne kadar Türkler için neler yaptı? Bu seçime niye katılıyorsunuz?
“Partimiz bugüne kadar Türklerin birlik ve beraberliğini sağlamak için var olan en üstün çabayı göstermiştir. Ana hedefimiz de Türkleri bir çatı altına toplayıp bu toplumda saygın bir hale getirmektir. Ana hedefimiz bu olduğuna göre milli mutabakatı sağlama gereği duyduk. Maalesef bu seçimlerde de bu milli mutabakat sağlanamamıştır, bu yüzden istediğimiz neticelere ulaşmak çok zordur. Milli mutabakatı sağlayamayan toplumlar maalesef demokraside yol alamamıştır.”
-Parlamentoya girdiğiniz takdirde Eğitim Alanında yapacaklarınız?
“Siz de taktir edersiniz ki ben 34 yıldır siyasi hayatımda Türklerin eğitimi için önemli katkılar sundum. İşte Koliçan, Merkez Jupa, Plasnica, Lisiçani’de Türklerin Türkçe okuması için devlete karşı adeta bir yürüyüş yaptım. Netice itibariyle de 1999 yılında ben bunu kazandım. Türklere yönelik asimilasyonu engellemek için en büyük hamlemiz bu olmuştur. Kaldı ki Türk Demokratik Partisi genel başkanlığım döneminde de olmayan yerlerde Türkçe sınıfların açılması, özellikle liselerde Türkçe sınıfların açılması için önemli gayretler sunduk. Üsküp’te olsun, Gostivar’da olsun mesleki liseler, sağlık liseleri, ekonomi, ticari, düz liseler konusunda hedefimizi gerçekleştirmeyi başardık. Gostivar adeta Türkçe lise düzeyindeki eğitimin merkezi haline gelmiştir. Buraya Radoviş, Struga gibi şehirleri de ilave edebiliriz. Tabii gayretlerimiz Ustrumca ve diğer şehirlere de yönelik olacak. İnşallah programımızda vadettiğimiz eğitime yönelimlerimiz devam edecektir.
Siz de biliyorsunuz, azınlıklardan sorumlu bir kurumumuz var. Bu kurumun başında Türkler olmasına rağmen maalesef Türklere hizmet götürmediği için defalarca eleştirmişizdir. Eğitim Bakanlığı bünyesinde Türklere ayrı bir masa kurulmasını öngörüyoruz, programımızda. Bu masanın başına da liyakat sahibi, uzman kişi getireceğimize inanıyoruz, hangi partiden olursa olsun bu hedefimize ulaşacağımıza yürekten inanıyorum. Dolayısıyla var olan bu eğitim ağımızı genişletmek için ve Anayasal güvencemiz olan ana dilde eğitim görme imkanından tamamıyla faydalanmak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz.
Bugüne kadar gezdiğimiz çok köy var. Orada velilerin vurdum duymazlığı yüzünden Türkçe eğitim yapılmamaktadır. Biz onları teşvik ediyoruz. Onların yapacağı talepler doğrultusunda bu köylerimizde de Türkçe eğitimin yer alması için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Mutlaka gerçekleştireceğiz.
Bunun dışında Türklerin su sıkıntısı ve altyapı gibi biri sürü sorunları var. Bu konuda anavatanımızla bir projemiz var. Bu projenin bir bölümünü Radoviş ve Vasilevo Belediyesi’nin meclislerinden geçirdik. Bunlara şimdi bütçe temin etmek gerekiyor. ‘Müstakbel Başbakan’ (VMRO-DPMNE Genel Başkanı hristiyan Mickoski) ile yaptığımız görüşmede, bu su ihtiyaçlarını daimi olarak gidermek için bütçeden de para ayırılacağına dair söz aldık. Ayrıca 2011 ile 2014 yılında milletvekili olarak parlamentoda en çok ziyaretçi kabul eden milletvekiliydim. Bu defa da kapılarım ardına kadar açık olacaktır. Bildiğimiz ve bilmediğimiz sorunlar ne varsa bana ulaşırsa, onların çözümü için hukuki zeminde ne yapılması gerekirse yapmaya hazır olduğumu beyan ediyorum. Eminim ki önemli bir kısmını halledeceğiz.”
-Ekonomik kalkınma ve istihdam alanlarında yapmayı planladıklarınız nelerdir?
“Bizim ana hedefimiz Türk yatırımcılarının maksimum şekliyle Makedonya’da yer alması. Önceki hükümetler, özellikle de maalesef iki Türk partimizin içinde bulunduğu sosyal demokrat önderliğindeki hükümetler, Yunan işadamlarına öncülük tanımıştır. Onlara Türk işadamlarına nazaran farkı imtiyazlar sağlamıştır. Biz bunu engelleyeceğiz. Türk işadamlarının Makedonya’nın toprak bütünlüğüyle alakalı hiçbir sıkıntısı olmadığına göre bu diğer yatırımların farklı siyasi boyutlar alabileciğine inanıyoruz. Mesela Yunanistan’dan gelen, Bulgaristan’dan gelen, Sırbistan’dan gelen bu yatırımcıların belki de ileriye yönelik büyük hayalleri var. Ama Türkiye gerçekten Balkanlar için bulunmaz bir dosttur ve bu dostumuzun ticari açıdan ciddi manada Makedonya’ya yatırım yapmasını sağlayacağız. Bütün hukuki imkanlar ne ise, eksikler ne ise tamamlayacağız. Türkiye’den gelen işadamları gerçekten Makedonya’daki Türklerle alakalı istihdam konusunda önemli bir hamle yapmıştır.
Siz de biliyorsunuz gençlerimizin çoğu ihtisas sahibi olmasına rağmen maalesef geleceğini Batı Avrupa’da veya yurtdışında görmektedir. Biz bu imkanları Makedonya’da sağlamak istiyoruz. Mutlaka Makedonya’ya geri dönmelerini sağlamak için elimizden gelen gayreti somut olarak göstereceğiz. Vatandaşımızın bu ülkede, Avrupa’daki maaşlara rekabet edebilecek seviyede maaş almalarını sağlayacağımıza söz veriyorum.
Yine ‘Müstakbel Başbakan’ ile yaptığımız görüşmede onun da ana ilkesi gençleri burada durdurmak. Tahsillerini tamamlamış uzman kişilerin Makedonya’da hizmet vermesi ve bunun karşılığını da buradaki vatandaşların görmesi söz konusudur. Bu doğrultuda ‘müstakbel başbakana’ kültür veya ekonomi bakanlıklarından ayrı olarak bir turizm bakanlığı kurulmasının ekonomik açıdan katkı olabileceğini ilettik. Şimdi mümkün değil, Turizm Bakanlığı bu yıl Kültür Bakanlığı’ndan ayrı olarak kurulması söz konusu olmayacak. Kültür Bakanlığı bünyesinde bir bölüm olarak kalacak. Buna biz talibiz. Türkiye ile olan ilişkilerimiz turizm alanında da ileri seviyededir. Sezon var veya yok, gerçekten en çok turist Türkiye’den geliyor, en samimi turistler Türk turistlerdir. Bu durum bizim de ekonomimizin kalkınmasına katkı sağlamaktadır. Biz bunu en üst safhaya ulaştırmak için elimizden gelen en büyük gayreti göstereceğiz.
İtalya’da olan işadamlarımız, son dönemde Makedonya’ya karşı çok önemli bir duygusal yaklaşım gösteriyorlar. Onlar, İtalya’daki yatırımlarını Makedonya’ya devretmek istiyorlar. Mesela bizim Münir Şemsi kardeşimiz, İtalya’da tanınmış işadamlarından bir tanesidir. Bütün yatırımlarını Makedonya’da yapmasını, özellikle Merkez Jupa Belediyesi’nde yatırım yapmasını hükümetin sağlayacağı desteğe ve imtiyazlara bağlamaktadır. Biz bunu temin etmeye çalışacağız. Dolayısıyla herkesin bildiği bir şekliyle insanlarımızın hayat standardını ister istemez büyüteceğiz. Hayat standardı masrafları kapatmadığı müddetçe, fakir olan insanımızın sayısı giderek artacaktır. Bizde orta tabaka diye bir şey yok. Oysa her bir devletin orta tabakası güçlü olduğu zaman o devlet stabildir, gerçekten geleceğe ümitle bakabilir. Bu orta tabakayla elbetteki ekonomik huzur genel manada temin edilebilecektir.”
-Kültür ve kültürel miras alanlarında neler yapmayı planlıyorsunuz?
“Biz bu konuyla ilgili diğer partilere nazaran bir Türk partisi olarak broşür yayınladık. Bu broşürde biraz önce konuştuğumuz eğitim konusunda ayrıntılı bilgiler var. Kültürel miras için de öyle. Kültürel mirasımızın korunması ve fonksiyona dönüştürülmesi ana hedeflerimizden bir tanesidir. Mesela Manastır’daki Yeni Cami’nin müze olması bizi memnun etmez veya Pirlepe’deki caminin barbarca yok edilmesine giden bu adımlardan sonra tekrar fonksiyonel hale dönüştürülmesi bizim ana hedefimlerimizden bir tanesidir. Bunun için başka hiçbir bahane olamaz. Dünyevi eserler olan saat kulelerin üzerindeki haçların durması demokrasi ile asla bağdaştırılamaz. Ecdadımız bu saat kulelerini din, ırk, mezhep gözetmeksizin vatandaşlara hizmet etmesi için inşa etmiştir. Bunlar dünyevi eserlerdir, profan yapılardır. Bu dünyevi eserlere dini simgeler takılması asla kabul edilemez. Hatırlarsanız ben 1993’te bunun mücadelesini vermiş fakat istediğim neticeye ulaşamamıştım. Ama bugünün şartlarında Makedonya Kilisesi’yle uyum sağlayarak, Makedonya İslam Birliği’nin de araya girmesiyle bu saat kulelerinin haçlardan ve ideolojik simgelerden kurtulması için gayret göstereceğiz.
Ülkemizde Osmanlı döneminde inşa edilen Türk İslam eserlerinin birçoğu gerçek manada yok olma karşısında bulunmaktadır. Bunların yeniden devlet olarak, Türkiye’deki kurumlarla işbirliği yaparak, hem de fonksiyon olarak; yani cami ise cami olarak hizmete verilsin, hamamsa hamam, kültür merkeziyse kültür merkezi, han ise han kalmasını sağlayacağız. Ama hanlar içerisinde birahanelerin yapılması ya da gece kulüpleri olarak kullanılması hakikaten muhtevasına çok aykırı düşmektedir. Bunları da hukuk yoluyla, sunacağımız yasalarla engellenmesi için elimizden gelen gayreti yapacağız. Mesela bir köyde osmanlı döneminde inşa edilen çok muhteşem bir camimiz var. Ama ahır olarak kullanılıyor. Birilerine mal olarak yad edilmiştir. Caminin o halini görünce insan, perişan oluyor. Gerçi orada bir iki hane Müslüman var ama barışın, huzurun ve demokrasinin yaşatılması için o caminin yeniden kazandırılması gerektiğine inanıyorum. Bu konuda komşu ülkelere kıyasen Makedonya biraz şanslıdır. Çünkü ayakta kalmış çok sayıda eserimiz var. Bu eserleri ayakta tutmak için de planlı programlı ve hükümet destekli faaliyetler yürütülmesi lazım. Bu yapıların korunması bireylerin ya da dışardan vakıfların dayanışmasıyla gerçekleşebilir fakat ana hedef Makedonya hükümetinin olması gerekmektedir.
Son dönemde Makedonya Türk Kültür Merkezi gibi kurumlar kuruldu, böyle göstermece enstitülere Türklerin ihtiyacı yoktur. Orada bir müdür yapmak için, bir kişiye istihdam temin etmek için böyle göstermece ve aldatmaca kurumlarla kendimizi tatmin edemeyiz. Hele halk tiyatrosu içerisine bunu dahil ederseniz ve tiyatroyu da bunun içine sokarsanız, o zaman çok profesyonel çalışan bir kurumun bütün değerlerini adeta göz ardı etmek gibi bir durum olur. Biz şahsen Türk Milli Birlik Hareketi olarak kısa adı ‘TÜRKÜM’ olan Türk Kültür Merkezi tarzında kuracağımız bir vakıfla bu Türk kültür mirasımızı kendi kollarımızı sıvayarak, sağlam temeller üzerinde korumak için elimizden gelen gayreti yapacağız. Biz bunu 2023-2024’te gerçekleştirmeliydik fakat başına getireceğimiz kişinin donanımlı olabilmesi ve ihtiyaçlarımıza cevap verebilmesi için hala bazı çalışmalar ve beklentilerimiz var. Bunu tamamlayınca 2025 yılında bir Türk Kültür Merkezi kurarak, eski unutulmuş sporlarımızı, adetlerimizi burada canlandırmayı umuyoruz. Mesela bizim burada bir Türk folklor hocamız yok. Biz profesyonel haliyle Türk kültürünü Makedonya ve Balkan değerleriyle tanıtmaya ve korumaya adayız. Bir de okçuluk; bizim geleneksel sporlarımızdan bir tanesidir. Çocuklarımızı gece kulüplerinden veya yanlış yollardan çekmek için çok önemli bir hamle olabileceğini inanıyoruz. Ben Macaristan’da Türk kurultaylarında 300 bin insanın okçulukla uğraştığına şahit oldum, ki çoğu kendini Türk hissediyor. Gerçekten Makedonyalı çocuklar arasında önemli bir çığır açacağına yürekten inanıyorum. Onun için de tabi edebiyatla uğraşan kollarımızın olması, ama bu kollar derken gerçekten ekolden geçer. Yarın bütün tarafların sitayişle bahsedeceği bir ekolün olması söz konusu. Bu Türk Kültür Merkezi, Makedonya’daki otantik kültürümüzün korunmasında önemli bir hamle olacak. Tabi bunu hükümet eliyle yapabilirsek, sadece kağıtta kalmayıp, Makedonya hükümeti buna gereken bütçeyi temin ederse oradan da bu işlerin yürütülmesi mümkün olabilir. Ama şimdilik sadece göstermelik, bir kişinin istihdamı için yapılan bir hamledir. Bu bizi tatmin etmez.”
-Seçim Bölgenizde neler planlıyorsunuz?
“Ben bu bölgenin çocuğuyum. Hayatımın en güzel kısmını burada geçirdim. Daha önceden lise döneminde edebiyatla uğraştım. Şiirlerim dönemin Birlik, Polog ve Tan gazetelerinde yayınlanmıştır. Adeta gelecekle ilgili bir tasavvurum olmuştur. Daha sonra futbolla uğraştım, bir dönem milli hakem olarak görev yaptım, ardından da tanınmış bir tüccar olarak faaliyet gösterdim, tahsilimi de Manastır’da Yüksek Gerilim Mühendisliğinde sürdürdüm. Gostivar’da tanınmış biriyim, yabancı değilim. Benim onlarla dayanışmam her zaman gözle görülür bir şekildeydi. Ben bu dayanışmayı sürdüreceğim, hangi sorun olursa olsun. Burada Türk derneklerinin, Türk partilerinin kurulması gibisinden hamleler; sadece ve sadece Makedonya’daki Türklerin milli ve manevi değerlerini ayakta tutmak ve Makedonya Cumhuriyeti’nin bizim de vatanımız ve devletimiz olduğunu herkesin anlayacağı şekliyle bildirmektir. Biz buranın yabancısı değiliz. Makedonya’nın kurucu unsuruyuz. Elbette eşit haklı vatandaş olarak muamele görmemiz gerekmekte. Böyle kontenjan gibi şeylere bağlamak söz konusu olamaz. Bizim liyakatlı çocuklarımız var, gerçekten Makedonlarla, Arnavutlarla rekabet edebilecek becerileri vardır. Maalesef Türk azınlığı olarak hesaba katıldığımızdan dolayı istediğimiz yerlere ulaşamıyoruz. Biz bunu kesinlikle temin edeceğiz.
Gostivar’da son dönemde en hassas problem göç meselesi. Gostivar’da son sayımlara göre, 79 bin 900 seçmen var, şu anda sadece 59 bin kişi var. Yani bunun nasıl kayıp olduğunu tasavvur etmek bile zor. Cenabıhakk bize böyle bir pozisyon verirse hükümette olan bütün ortaklıktan çıkan yetkilerimizi, yatırımların sadece Üsküp ve Kalkandelen veya Gevgeli’yle kalmayıp -MATTO’nun düşündüğü bir serbest ticaret bölgesi, ki biz bu girişimi destekliyoruz- bu tür oluşumların Gostivar’da da olması dolayısıyla istihdamın sağlanması için hükümetlere baskı yapacağız.
Köylerimizde böyle altyapıyla alakalı sorunlarımız yoktur ama tarımla ilgili ciddi sorunlarımız var. Bizim tarımcılarımız gereken desteği hükümetten alamıyor. Şar Dağı’nın eteklerinde olduğumuz için küçük ve büyük baş havanlarımız daha önceden çok yaygındı. Hükümet bunları farklı metotlarla elinden karşılığını vermeden almıştır. Bu durumlar artık atlatılmıştır. Şimdi bu insanlarımızı hem küçük baş hem de büyük baş hayvan yetiştirmede teşviklerin daha büyük olması gerektiğini düşünüyorum. Bunların içinde en çok Türklerin olduğunu da belki de ilk defa duyacaksınız. Türkler hakikaten bu dönemde hayvancılığa büyük ilgi göstermektedir. Bunların hem sürülerini büyütmek, hem de Makedonya pazarının dışına pazarlamak için imkanlar sağlanması gerekiyor. Bunu ben gerçekten yaptığım istişarelerde nasıl yapılabileceğimiz, hangi fonlardan yararlanabileceğimiz konusunda ciddi manada malumatım var, bunları parlamentoda da kürsüden değerlendireceğiz. Bütün bu hamleler, Makedonya’daki insanımızın veya Gostivar’daki insanımızın buraya mıhlanmasını, ülke dışına çıkacak yerde, hayati meselelerde burada kalıp, geleceğini burada görmesi açısından çok önemli. Dolayısıyla genel anlamda göç ve beyin göçü engellenmeden Gostivar’ın da kalkınması söz olamaz. Bildiğiniz gibi Gostivar hem üniversite hem de lise eğitiminde bir merkez teşkil ediyor. Bu konuda da gelirlerin sağlanacağını, devlet eliyle veya özel vakıfların girişimleriyle bir yurdun yapılması için gayretlerimiz olacak. Bu tip yurtların da yapılmasıyla, öğrenci sayısının artmasına Gostivar’ın da bir ticaret merkezi haline gelmesi açısından önemli bir katkı olacağına eminiz.
Vardar nehri Gostivar için büyük bir nimettir. Ben Eskişehir’e bakıyorum, bizim belediye başkanlarımız onların ufkunda olsalar elbette ki Gostivar farklı bir turizm merkezi de olabilir. Daha önce milletvekiliyken, parlamentoda vatandaşların tehlikeden korunması için nehir kıyısında korkulukların yapılmasını talep etmiştim. O zaman gerçekleşmedi, belediye başkanımız bunu yapmıştır fakat biz bunu yeterli görmüyoruz. Suyumuzun seviyeli olarak, atraktif yani kayıkların da gezebileceği ve üzerinde restoranların yapılabileceği, vatandaşlarımızın oraya gidip vakit geçirebilecek bir yer haline getirilebileceğine yürekten inanıyorum. Planlarımız arasında statların açılması gibi projeler de var. Zamanı gelince şartlar oluştuğu zaman daha detaylı olarak sunmaya hazırız.
Gostivar’da son dönemde en büyük kaygılarımızdan biri ailecek yurtdışına taşınılması. Öğrenci sayımızda ciddi manada bir düşüş var. Bir de ; Gostivar en muhafazakar bölge olmasına rağmen, bugün Gostivar’da boşanmaların rakamı Makedonya’da birinci sırada. Bunu da ahlaki değerlerle, dini eksiklikle, manevi değerlerimizle bağdaşmadığı için çok açık ve net olarak, bu konuda farklı sempozyumlar, farklı bilgilendirmeler yaparken aile ocaklarını sağlam tutmak ve nüfus artışıyla ilgili, mesela bugün ailelerimiz en az bir en çok iki tane çocuğu var. Hakikaten burada kalıcı olmamız için yeterli değil. Dün akşam da ‘Başbakanı’ duydunuz tabi kendisi Makedonlar için düşünüyor bunu ama biz Türklerde de bunu uygulayacağız. Brinci çocuk, ikinci çocuk ve üçüncü çocuk için katkı sağlayacağız. Hakikaten toplam gelir vergisini yıl sonunda tamamiyle 10 bin denardan fazla ailelere geri çevireceğiz. Aileye böyle bir şeyin yük olmayacağını biz zaten dinen biliyoruz ama maalesef modern gelişmeler burada da kısıtlamalar yol açmaktadır, biz bunu teşvik edeceğiz.”
-Türk toplumuna yeni bir şeyler neler sunacaksınız?
“Türklere vadedebileceğimiz en önemli konu birlik ve beraberliktir. Bunu taassubu ne olursa olsun temin etmemiz lazım. Bu konuda anavatanımız da ciddi manada isterse bunu yapabilir. Bize yardımcı olabilir ama biz kimsenin arka bahçesi olmayız. Biz Makedonya’daki şartlarımız ne gerektirirse Türkiye de kayıtsız şartsız yardımcı olmak için böyle bir çizgide buluşmak iseriz. Bugün artık Makedonya’da partilerimizin birleşmesi söz konusu olamaz, çünkü taassup farkı var. Ama kırmızı çizgilerimiz var. Kırmızı çizgilerimizde kim zikzak ederse bizden değildir, bunu herkes böyle bilmeli. Bu yüzden bu kırmızı çizgiler konusunda mutabakatı sağlamamız lazım. Hangi oluşum olursa olsun, hangi hükümet olursa olsun kırmızı çizgilerimize dokunana sesimizi çıkarmamız lazım. En azından ana noktalar üzerinde bir fikir birliğine varmamız lazım. Bir de güdümden kurtulmamız lazım. Ben ömrümde sadece ve sadece Cenabıhakk’a biat etmişimdir, kimseye biat etmem. Ama kariyer için Türklüğe zarar verene, birilerine biat etmek gerçekten benim karakterimde yoktur. Bizim de böyle siyasetçilere ihtiyacımız var. Bugün Makedonya’da üç tane siyasi partimiz varken sözde yeniden siyasete atılacak insanların, bu partilere girip taze kan, getirip partilerin gelişmesini sağlamak yerine; yeniden bir bölücülüğe yol açmaları gerçekte tasvip edilmez, bunu kim desteklerse desteklesin. Bu hali hazırda var olan oluşumlar içerisinde onlara göre de yer vardır mutlaka. Nitekim kapılarımız herkese açıktır. Özellikle de seçim esnasında birbirimize atışmalarla, kör dövüş şeklinde efor harcamak kabul edilemez. Herkesin aklını başına alması lazım. Biz burada kalıcıyız, kalıcı olmak için yarın karşılaşacağımız zaman görüşebilecek bir ruhumuz olsun, bir duruşumuz olsun.
Gelecek dört yıl içerisinde Türkler için en önemli mesele istihdamdır. Hayat standardının düşüşü en ağır bir durumdur. Maalesef Türkler arasında kayırmacılık, rüşvet ve görev istismarı konularında ciddi sıkıntılarımız var. Mesela siz bugün Türk olarak adalete başvurduğunuz zaman bu mahkemelerde yüzde yüz haklı olsanız bile, böyle bir netice alacağınızdan emin değilsiniz. Çünkü karşı tarafların çeşitli bahanelerle tanıdıkları var, altyapısı var, biz bunu temin etmemiz lazım. Bize Türklere adalet, hukuk lazım. Dört yıl içerisinde Makedonya’yı bir hukuk devleti haline getirmek, hukukun üstünlüğünü sağlamak benim Türklere yapacağım en büyük katkılardan birisi olacaktır. Adalet varsa, hukuk varsa buradaki sorunlarımız gerçek manada çözülür ve haklı taleplerimiz gerçekleşebilir. Bugün adalete güven yüzde 5 seviyelerine düşmüşse o zaman böyle adaletten nasibimizi almak söz konusu olamaz.”
-Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
“Ben 35 yılımı Türklerin milli birliği ve beraberliği için, milli ve manevi değerlerini ayakta tutabilmek için gayret gösterdim ve bu çizgimden beni kimse alıkoyamaz. Milletvekili olmuşum veya olmamışım bu böyle devam edecektir. Bunu herkesin bilmesi gerekiyor. Bu çizgide diğerlerinin de olması lazım. Bu çizgide olmadığımız müddetçe, özümseme olayları, gerek sandıkta gerek gerçek halimizde devam edecektir. Bir de Türkiye Cumhuriyeti bizim anavatanımızdır. Tek garantimiz, sigortamız Türkiye Cumhuriyeti’dir. Türkiye Cumhuriyeti eskisinden farklı gerçekten Makedonya’da bazı hamleler yapmaktadır, bizim başımız dik, alnımız açık, yüzümüz aktır. Kimseye bir borcumuz yoktur. Ama bunlar gerçek manada Türkler yani soydaş açısından yapılırsa bunun kıymeti daha artar.
Farklı grupların İslam çatısı altında bize babalık yapmaları asla kabul edilemez. Çünkü biz millette inanırız ama siyasilere inanmıyoruz. Ben Gostivar’daki mitingde dedim ki ‘Arnavutlar dini olarak kardeşimdir, beş vakit namazda camide görüşürüm, sokakta da görüşürüm ama siyasiler bu aynı duyguyu taşımıyor. Özellikle bu Marksist Leninist kafalar, devamlı bize ‘şöyleymiş, böyleymiş’ gibi bahaneler üretmektedir. Asla kabul edilemez. Gostivar’da özellikle o tarafta gelinlerimiz var, bu tarafta da gelinlerimiz var, o tarafta halarımız bu tarafta dayılarımız var. Önemli ölçüde birbirimize girmiş durumdayız pozitif manada, böyle kaldıramamazlık hallerini kesinlikle reddediyorum. Biz elhamdulillah Müslümanız. Dinimize göre inanların hepsi kardeştir. Biz bunun gerçek manada hayatta da gerçekleşmesini istiyoruz. 22 yıl Türklerle ilgili hiçbir projesi olmayan biri, ilk defa siyasete atılan bazı Türkler diyorlar ki ‘biz geleceğimizi onlara havale edeceğiz, onlar bizi savunacak’ böyle bir şey abesle iştigaldir. Ben bu hakkımı kimseye devretmem.”
- Bu haber 05-05-2024 tarihinde yayınlanmıştır.