“Maliye Milli Piyango Bana Türkiye Milli Takımının Kapılarını Açtı”
İlk adımlarını Makedonya’nın en başarılı takımı Rabotniçki Ferşped’te başlayan Yoşko Milenkoski, 15 yılda 15 şampiyonluk yaşadı. Bu dönemde Makedonya milli takımını da yöneten başarılı teknik direktör yurt dışında kendini ispatladı. 2011 yılından bu yana ise Maliye Milli Piyango kazandığı başarılarıyla yılın başında Türkiye Erkek Voleybol Milli Takımının başına geçti. Bu vesileyle kendisiyle bir röportaj gerçekleştirerek merak edilen soruları kendisine yönelttik.
Öncelikle sizi tanıyalım. Yoşko Milenkoski kimdir?
Kariyerime Köprülü’de başladım. 1994 yılında Borec kulübünden Rabotniçki Ferşped’e transfer oldum. 13 yıl boyunca Makedonya şampiyonu olarak tamamladım. O kadar da Makedonya kupası kazandım. Milli takıma yardımcı antrenör olarak girdim. 5 yıl bu görevi yaptıktan sonra baş antrenör koltuğuna oturdum ve Avrupa maceram başlayana kadar Makedonya milli takımın başındaydım.
Avrupa kariyerim Karadağ’ın Budvanska Rivijera’da başladı. Bir sezon orada koçluk yaptıktan sonra yine memlekete döndüm ve daha iki sezon Rabotinçki Ferşped’in başındaydım. 2010 yılında Afrika’dan gelen teklifli kabul ederek Tunus’a gittim. Kısa zamanda büyük başarılara imza attım. Bu kez Türklerin gözüne girdim ve ‘Gel bizim takımın başına geç’ denildiğinde Ankara’ya geçtim. 2011 yılından bu yana Maliye Milli Piyango’yu yönetmekteyim. Yılın başında ise Türk milli takımından onur verici bir teklif aldım ve hiç düşünmeden kabul ettim.
Bir de akademik geçmişim var. Üsküp’teki Az. Kiril ve Metodiy Üniversitesinde öğretim üyesiyim. Akademiye asistan olarak girdim, 1999 yılında doktoramı beden eğitim ve spor alanında hazırlayıp savundum.
Maliye Milli Piyango voleybol kulübüne giden yolunuzu anlatır mısınız?
Başta Rabotniçki Ferşped’le aldığım başarılar, ardından Karadağ’nın Budvanska Riviera üst üste iki kez Top Tims Kupasında oynadığımız ‘Final Four’ ve Tunus’un temsilcisi CSS Sfaks’la Arap liginde finale yükselmekle birçok menajerin dikkatini çektim ve teklifleri bana ulaştı. Onlardan biri de Türkiye’nin güçlü kulübü Maliye Milli Piyango idi ve en çok düşündüğüm teklifti. Sebebi de Makedon voleybolun en başarılı oyuncusu Nikola Gyorgyiev’in bu takımın formasını giymesi.
Artı Ankara’da bulunan milli oyuncumuz Hari Nakovski’nun önerilerini göz önüne alan yönetim daha cazip teklif yapmalarına götürdü. Görüştükten sonra Türk temsilcisinin başına geçmeyi kabul ettim. Bu transferin doğru bir karar olduğuna inanıyorum, çünkü Maliye Milli Piyango bana Türkiye voleybol milli takımının kapıları açtı, Türkiye gibi bir ülkeyi yönetmeye şans verdi.
Ankara’da sizi nasıl karşıladılar? Başkentteki ilk günleriniz nasıl geçti ve Türkiye’deki hayata alıştınız mı?
Türkiye’de 6 yıllık süreden çok büyük bir memnuniyetle bahsetmek istiyorum. Ankara halkı daha ilk günden çok iyi karşıladı. Çok yakın bir misafir gelmiş gibi kapılarını bana açtılar. Türk insanında var olan dürüstlük ve iyilik davranışları beni çok etkiledi. Etrafımda yer alan her biri saygılı, çalışkan ve başarılı olması beni daha motivasyonlu olmama sebep oluyor. Alışkanlıklar hayatın bir parçası, yukarıdaki özellikler bana Ankara’ya daha kolay ayak uydurmak için yardımcı oldu.
Gelenekleri, görenekleri ve iletişim yolunu aşmamda çok yardımcı oldular. Ayrılma zamanını hiç düşünmek istemiyorum, çünkü Ankara ve Türkiye kalbimin içindeler. O gün beni çok üzecek, o gün bana çok ağır gelecek, kalbimden zedeleyecek. O günü hiç yaşamak istemiyorum, daha uzun yıllar Türk halkın arasında olmayı planlıyorum.
6 yıllık süreçte Maliye Milli Piyano’yla çok başarılara imza atınız. Bunlardan bazılarından bahsedebilir misiniz?
Maliye Milli Piyango, Türk erkek voleybolunun en kaliteli ve en başarılı takımlarından biridir. Son 5 sezonda zirvede yer aldı ve her zaman ilk sıralar için yarışıyor. Takım, sadece yurtiçi yarışlarında değil, Avrupa sahnesinde de büyük başarılara imzasını attı. Ligde büyük takımların korkulu rüyası olduk. Fenerbahçe, Arkas, Halkbank ve Ziraat Bankasına karşı sürpriz sonuçlar alarak, herkesin ilgisini çektik. Türkiye kupasında ise finali gördük. Avrupa’ya her sene konuk oluyoruz ve çoğu takıma diz çöktürmesini de biliyoruz. Latina (İtalya); Lokomotiv Harkov (Ukranya); Antverpen (Belçika); Stroitel Minsk (BeyazRusya); Dinamo Bukurest (Romanya); Jastrzebski Viegel (Polonya); Orion (Hollanda); Nefels (İsviçre) sadece aklımda kalanlar.
Avrupa’nın CEF kupasında ‘dörtlü finallerde’ üçüncülüğü kazandık. İki yıl önce Balkan liginde final oynadık ve Yunan temsilcisi Paok’u yenerek şampiyon olduk. En önemlisini de kulüp içinde attığımız adımlar. Altyapıya el koyduk. Gençleri bir araya topladık, takımları kurduk. Kısa süre geçmesine rağmen, çocuklarımız çok büyük başarılar kazandı. Bu, A takımın geleceği için çok önemli. Çünkü, bu çocukların en yeteneklileri takımın temeli olmaya hazır.
Federasyon, Türk voleybol erkeklerini size emanet ettiler. Sizinle en iyi dereceleri elde edeceklerini inanarak milli takımın başına gelmenizi istediler. Bu konuda düşünceleriniz ve A milli takımdaki hedefleriniz ve gelecekle ilgili bakışınız?
Türkiye gibi bir milli takımın başında olmak çok büyük bir onur olduğunu bir çok kez ifade ettim. Voleybol milli takımı çok kaliteli ve prestijli olduğu için her teknik direktörün hayallerini süslemektedir. Ama, bu koltukta oturmak bana layık oldu, şans bana güldü.
Federasyon, Maliye Milli Piyango’daki başarılarımı görmüş, benimle ilgilenmeye başlamış. Yılın başında irtibata geçtik ve düşüncelerini ve gelecekle ilgili projelerini sundular ve bana teklifi sundular. Beni böyle bir göreve layık gördükleri için hiç düşünmeden kabul ettim ve Türkiye’nin başarıları için var gücümü ortaya koyacağıma söz verdim. Bu koltuğa oturmak onur verici ama terletiyor da. Herkes başarı bekliyor, herkes kurtarıcı olarak görüyor. A milli takımı zirveye götüreceğime inanıyor. Bu, da bu işin zorlukları ama hiç bir zaman pes etmedim, etmeyeceğim. En iyi günleri yaşamak için bu görevi kabul ettim.
Öncelikle, mevcut kadroyu incelemeye aldım. Potansiyel var, gelecekte güzel işler yapacak oyunculara sahibiz. Gençlere de dikkat edeceğim, çünkü yetenekli voleybolcularımız var. Kadroyu genişleteceğim çünkü takvimimiz çok kabarık. 2-3 ay içinde 45 müsabakaya çıkabilecek bir programımız var. Bu organizasyonda büyük başarıları elde etmek için mücadele vereceğiz.
Hedefimiz yükseklerde. İlk üçte girmek ana hedefimiz. Bunu da başaracak güce sahip olduğumuza inanıyorum. Belki, bu çok sorumluluk ister ama daha çok çalışıp bunun altına imzamızı atacağız. Ben oyuncularıma güveniyorum.
Uzun yıllar Türk voleybolun içinde yer alıyorsunuz, yakından da takip ediyorsunuz. Türk voleybolundaki düşünceleriniz neler?
Türk voleybolu emin adımlarla ilerliyor. Uzun dönemli projeler yapıldı. Federasyondan hazırlanan projeler bir bir hayata geçiriliyor. En küçük yaşlardan başlayan voleybol okulları açıldı. Özellikle, “Voleybol fabrika” adlı proje ülke çapında gerçekleşiyor ve iyi ürünler vermekte. Projeye çok sayıda sporcu katıldı, çok sayıda uzmanlar yardımlarını sundu. Öyle olunca, projenin çok başarılı sonuçlara imzasını atacağına eminim. Çünkü, bu okullardan çıkacak olan voleybolcular altyapısı çok kaliteli olduğu için milli takımın formasını giyme adayları olacaklar. Bu projelerde ben de yer alıyorum ve çok umutluyum. Bu yüzden, Türk voleyboluna karşı çok güzel düşüncelerim var, daha çok büyük başarılara atacağına da inanıyorum.
Futbola kıyasen Türk voleybol ve basketbolu daha az bütçeyle çok büyük başarılar elde ediyor ve Avrupa’nın zirvesinde yer alıyor. Bunu korumak neler yapılmalı, Dünya zirvesini yakalamak için ne adımlar atmalılar?
Futbola yapılan yatırımlar kadar voleybol ve basketbolda bütçeler alamıyorum. Ama bu anlayış sadece Türkiye’de hakim değil, tüm dünyada aynı ve hiç bir zaman böyle bir kıyaslama yapamayız. Futbola çok büyük paralar harcanıyor ama voleybol, özellikle Türk basketboluna da iyi para girdi. Bunun kanıtı ise takımların formasını giyen dünya yıldızları. Hem voleybol hem basketbol’da çok kaliteli, çok başarılı sporcular gördük. Önceden çok uzakta olanlar şimdi Türk takımların başarıları için ter döküyor. Kalitesini madalyalarla süsleyen sporcular, şimdi Türk kulüplerinde yer alıyor. Böyle olunca, Türk sporu daha kaliteli oluyor, en iyiler arasında girmeye hak kazanıyor. Bu, hem oyunu hem seyirciyi hem de yatırımcıyı etkiliyor, herkesin heyecanını yükseltiyor.
Her gün halkın arasındasınız. İyi karşılandığınızı söylediniz. Peki Türk insanının voleybola karşı ilgisi nasıl ?
Yoşko Milenkoski: Türk insanın sporu çok sevdiğini rahatça söyleyebilirim. Bu, dikkatimi çok çekti. Sporla yatıp sporla kalıyorlar. Özellikle futbol. Spor yarışlarına bir göz atarsak göreceğiz ki, seyirciler her maça çok büyük ilgi gösteriyor, takımlarını yalnız bırakmıyor. Bir de kulüpler arası çok büyük bir rekabet var. Buna taraftar da eklenince sporun güzelliği ortaya çıkıyor. Bütün bunları voleybolda da görüyorum. Belki futbol’un gördüğü kadar değil ama yine de memnun edici. Gün geçtikçe seyirci sayısı büyüyor, bu sporla ilgilenenlerin sayısı kabarıyor.
Hazırlayan: Bülent Sulooca
- Bu haber 03-05-2017 tarihinde yayınlanmıştır.