Giesel: "Balkanlardaki Azınlıkların Durumunun İyi Olduğu Söylenemez"
Balkanlar ve Türkiye üzerinde farklı konularda araştırma yapan Christoph Giesel ile söyleşi gerçekleştirdik. Giesel, okuyucularımızla bir çok konuda yaptığı araştırmalardan elde ettiği bilgileri paylaştı.
Dr. Christoph Giesel, Almanya doğumlu Balkanoloji, Slavoloji ve Kafkasoloji bölümlerini okudu. 2006 yılında Doktorluk unvanını da elde eden Giesel, Türkiye'deki Boşnak Muhacirler, Balkanlarda Müslümanlar, Türkiye - Balkan İlişkileri, Türkiye'deki Gayrimüslim azınlıklar, Irak ve Lübnan'daki Süryaniler, Yezidiler gibi konular üzerinde araştırmalar yaptı.
- Neden Balkanları ve özellikle Müslümanlar üzerinde araştırma yapmayı tercih ettiniz?
"İlgimi çekiyordu. Daha önceden de Balkanlara karşı özel ilgim vardı. Özellikle Yugoslavya'nın parçalanmaya başladığı dönemde. Televizyonda izliyordum. Çatışmaları görüyordum. Yugoslavya'nın güçlü bir ülke olduğunu öğrendim. Bu durum daha fazla ilgimi çekmeye başladı. Yugoslavya'ya seyahat etmeye başladım. Orada proje çalışmaları yapmaya başladım. Ayrıca Kafkas ve Orta Asya bölgesi de ilgimi çekiyordu. Tacikistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan gibi ülkeler de ilgi odağımdı. Fakat Balkanlar bana en yakındı. Ve öğrencilik dönemimde maddi imkanlarım sadece Balkanlara seyahat etmeye yetiyordu. Bu ilgim beni ayrıca Slavoloji okumaya da yönlendirdi."
- Boşnakların Türkiye'ye göçü üzerine de araştırma yaptınız. Bu konuda neler en çok ilginizi çekti bizimle paylaşır mısınız?
"Çok sayıda ilgi çekici konular var. Benim için en ilgi çekici nokta göçün yaklaşık 90 yıl kadar uzun bir sürede gerçekleşmesi. Boşnaklar önce Makedonya'ya göç etmeleri, burada Türk olarak kayıt olmaları gerekiyor ve daha sonra Türkiye'ye göç ediyorlardı. Sancak, Sırbistan ve Karadağ'dan göç eden bazı Boşnaklarla konuşma fırsatım olmuştu. Göç edenlerin büyük bir bölümü göç nedenini hiçbir soruna bağlamıyordu. Herhangi bir siyasi ve dini sorunlarının olmadığını söylediler. Göç etmelerini bir kaç sebebe bağlıyordular. Yaşlılar Tito öldükten sonra, Sırpların yeniden saldırmalarından korkuyordular. Ayrıca kırsal kesimlerde yaşadıkları için altyapı eksiklileri de onları göçe yönlendirdi. Zengindiler, çok sayıda hayvanları vardı. Fakat dağlık bölgelerde yaşayanlar kış aylarında kar yağışları nedeniyle hastalarını hastaneye götüremiyordular."
- Türkiye'ye göç eden Boşnaklar, oradaki ortama ayak uydurabildiler mi? Ne tür sorunlarla karşılaştılar?
"Türkiye'ye göç ettiklerinde başta çok büyük sosyal sorunlarla karşılaştılar. İstanbul'da kırsal bölümlerde yaşadılar. Beklemedikleri şeylerle karşılaştılar. Başlarda, kendilerine ayrımcılık yapılıyordu. Ayrıca yaşadıkları ortamdaki insanlar Yugoslavya'nın Komünist bir ülke olduğunu biliyor ve oradan gelen bu insanların da Komünist olduklarını sanıyordular. Türkçe de konuşamıyorlardı başlarda. O dönemlerde de insanlar Türkçe konuşmayanları Gayrimüslim olarak görüyordu. Türkiye'ye göç eden Boşnakların büyük bir bölümü Yugoslavya'ya ve özellikle Tito'ya büyük özlem duyuyordu. Fakat zamanla ortama ayak uydurdular. Siyasetle ilgilenmeye başladılar. Zamanla durumları düzeldi. Ve Türkiye'ye göç ettiklerinden memnuniyet duyuyordular."
- Konuşmalarınızdan anladığımız kadarıyla Türkiye'ye göç eden Boşnaklar Tito'yu seviyordu. Peki bunun nedeni neydi?
"Gün bugündür Türkiye'den yaşayan Boşnaklar Tito'yu sever. Evlerinde, ofislerinde Atatürk'ün resmi yanında Tito'nun da resimleriyle karşılaşabilirsiniz. 20. yüzyılın başında ve Osmanlı döneminde göç eden Boşnaklarla da konuşma fırsatı bulmuştum. Onlar da Tito'yu seviyordu. 'Biz komünist değiliz fakat Tito'yu seviyoruz.' diyorlardı. Çünkü Tito öncesinde durumlar çok kötüyken, Tito döneminde birlik ve beraberlik içerisinde yaşanabiliyor. İnsanlar İslam'ı rahatça yaşayabiliyorlardı."
- Hem Balkanlar hem Türkiye hem de Ortadoğu'daki azınlıklar üzerinde araştırmalar yaptınız. Balkanlar ve diğer bölgelerde yaşayan azınlar arasındaki farklardan söz eder misiniz?
"Ülkeye ve ülkelerdeki durumlara bağlı biraz. Örneğin Irak'ta azınlık daha önceleri çok iyi yaşıyorlardı. Fakat şu anda durumlar değişti. Balkanlara baktığımızda Makedonya ve Sırbistan'da azınlıklara yönelik yasaların en iyi olduğunu söyleyebiliriz. Bu yasalar iyi ama uygulamada pek da iyi olduğunu söyleyemeyiz. Bazı ülkelerde ise bir azınlık grubu dominant grupla iyi anlaşıyor fakat diğer grup anlaşamıyor. Bazı grupların da bir ülkede iki türlü azınlık olduğunu görebiliriz. Örneğin, Bektaşiler hem millet olarak azınlık hem de Müslümanlar arasında azınlık. Balkanlardaki azınlıklarının durumunun Türkiye ve Ortadoğu ülkelerindeki azınlıkların durumundan daha iyi olduğunu söyleyemem. Fakat son dönemde İslam ülkelerindeki radikalizmin yol açtığı savaşların ülkeleri zor duruma düşürdüğünü de göz ardı edemeyiz. Fakat Balkanlarda şu anda böyle bir tehdit bulunmuyor."
- Üsküp'te kısa süre de olsa kaldınız. Bir yabancı olarak Üsküp'ü nasıl buldunuz? Balkanların geleceğini nasıl görüyorsunuz? Özellikle son yaşananlar herhangi bir sorun yaratabilir mi?
"Balkanları seviyorum. Buradaki insanlarla arkadaşlık etmeyi seviyorum. Burada yaşayan insanlar çok misafirperverler. Bir çok ülke bir kaç yıl önceye kadar durumlar iyiydi fakat son dönemde bir gerileme söz konusu oldu. Daha önce seçim zamanı Makedonya'ya gelmiştim. Bazı sorunlara şahit oldum. Fakat genel olarak baktığımda yine de insanların arasında bir berberliğin geliştiğini gördüm. Fakat son geldiğimde biraz hayal kırıklığına düştüğümü söyleyebilirim. Bosna Hersek, Makedonya ve Sırbistan'da gerileme olduğunu gördüm. Gelişme potansiyeli olmasına rağmen gerileme olmuş. Bu gerilemeye sebep olanlara vatandaşların dur demesi gerekmesine rağmen insanlar bu yolu denemiyor. Çareyi Avrupa ülkelerine göç etmekte arıyorlar. Gelecekte neler olacağını bilmiyoruz. Çünkü kısa sürede çok büyük şeyler olabiliyor. Ukrayna mesela. Kırım da öyle. Kırım'da her şey normalken, bir anda çok şey değişti. Aynı şey Irak'ta oldu. Irak'taki Hıristiyan azınlık, ABD'nin gelmesinden önce daha iyi yaşıyordu. ABD Irak'a girdiğinde bu Hıristiyanların da işine yaramadı. Ortadoğu'da da öyle. Bir kaç yıl önce kimse IŞİD diye bir örgütün çıkıp Ortadoğu'yu bu hale getireceğini tahmin edemezdi. Üsküp'te 2001 yılında bazı dostlarla iyi zaman geçirirken, hayatın tadını çıkarırken bir de baktık ki hiç tahmin etmediğimiz bir çatışma çıktı. Demek istediğimi bugün her şey yolundayken yarın çok şey bozulabiliyor."
- Göçmen krizi konusunda ne düşünüyorsunuz, bu krizin çözüleceğine inanıyor musunuz?
"Makedonya ve Sırbistan büyük sorun yaşayacak. Bu konuda Avrupa Birliği bir çözüm üretmek zorunda. Çünkü Makedonya ve Sırbistan bu krizle mücadele etme kapasitesi yok. Sınırlarda insani felaket yaşanabilir. Kısa sürede çok sayıda insan akın etti. Bu sürenin kısa olması AB'yi hazırlıksız yakaladı. Fakat mülteci akının daha önceden de olacağı belliydi. AB bunu göz ardı etti. Planını yapamadı. Fakat zamanla bu sorunun da çözüleceğini düşünüyorum."
- Bu haber 05-10-2015 tarihinde yayınlanmıştır.