Arslan: Makedonya ile olan derin tarihi bağlarımız, yakın ilişki kurmamızı kolaylaştırıyor
Türkiye’de yaklaşık 900 bin üyesi ve 21 şubesi bulunan sendikalar konfederasyonu HAK İŞ Başkanı, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) Başkan Yardımcısı ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) Yürütme Kurulu Üyesi Mahmud Arslan Kuzey Makedonya’ya gerçekleştirdiği ziyaretle ilgili Yeni Balkan’a açıklamalarda bulundu.
Sorularımızı yanıtlayan Mahmud Arslan, Makedonya’daki temasları, bölgedeki faaliyetleri, sendikacılık ve Türklerin sendikalara bakış açısıyla ilgili fikirlerini paylaştı.
-Geçtiğimiz günlerde Makedonya ziyaretinde bulundunuz. Ziyaret amacınız neydi ve hangi temaslarda bulundunuz? Ziyareti nasıl değerlendiriyorsunuz?
HAK-İŞ Konfederasyonu yaklaşık 900 bin üyesiyle ülkemizin en büyük işçi konfederasyonlarından birisidir. Konfederasyonumuza bağlı farklı iş kollarında 21 sendikamız bulunmaktadır. Bu sendikalarımızdan biri olan Öz Çelik-İş Sendikamızın başkanlar kuruluna katılmak üzere Makedonya’ya gelmiş bulunmaktayım. Ziyaretimizin ana konusu sendikamızın başkanlar kurulu olsa da kapsamı bununla sınırlı kalmadı. Makedonya ile olan derin tarihi bağlarımız, diğer ülkelerden farklı olarak yakın ilişki kurmamızı kolaylaştırıyor. Yıllardır Makedonya’ya çeşitli vesilelerle geliyorum. Bu ziyaretlerimde her seferinde kendimi farklı bir ülkede değil de Türkiye’deymiş gibi hissederim. Tabi bu geliş ziyaretler sağlam dostlukların gelişmesine de vesile oldu. Her geldiğimde vakit ölçüsünde eski dostları ve Makedonya’da faaliyet gösteren gönüllü kuruluşları ziyaret ederim. Bu ziyaretimizde de bu geleneğimizi bozmadık. İki günlük kısa ziyaretimize birçok temasta bulunduk.
Konfederasyonumuz HAK-İŞ uluslararası ITUC, ETUC ve TUAC’ın aktif üyesidir. Yine aynı şekilde Makedonya’da bulunan SSM ve UNASM Konfederasyonları da bu sendikal üst yapılara üyedir. Bu kapsamda çeşitli vesilelerle ortak faaliyet yürüttüğümüz bu konfederasyonlara da nezaket ziyaretleri gerçekleştirdik. Bu ziyaretler kapsamında ziyaret ettiğimiz SSM Konfederasyonu, binasını kaybetme noktasına gelinen süreci bizlerle paylaştı. Biz de kendileriyle dayanışma içerisinde olduğumuzu söyledik. Ayrıca bu talebimizi Kuzey Makedonya Başbakanı Sayın Caferi’ye de ilettik. Makedonya Başbakanı Caferi de sorunun farkında olduğunu, konuya ilişkin elinden geleni yapacağını, onları davet ederek bu konuyu kendileriyle görüşeceğini söyledi.
İstikrarlı ve samimi çalışmalarımız iki ülke ilişkilerine ve sivil toplum kuruluşlarının gelişmelerine ciddi katkılar sunmaktadır. Gerçekleştirilen ziyaretlerde ve temaslarda hem Makedonya’daki son gelişmelerden haberdar olduk hem de önümüzdeki süreçte yapılması gereken birtakım çalışmalarla ilgili karşılıklı görüşmeler gerçekleştirdik. Bu nedenle ziyaretimizin çok verimli geçtiğini söyleyebilirim.
-Makedonya ile temaslarınız ne zaman başladı? Hangi sendikalar ile iş birliğiniz ve ortak çalışmalarınız var?
Makedonya ile ilişkilerimiz çok eskiye dayanmaktadır. Ancak konfederasyonlarımız arasındaki ilişkilerimiz Makedonya’nın bağımsız bir devlet olması ve kendi özgür sendikal hareketini başlamasının hemen sonrasında başladı. Makedonya İşçi Sendikaları Federasyonu (SSM) ve Makedonya Bağımsız ve Özgür Sendikalar Konfederasyonu (UNASM) ile çok iyi düzeyde iş birliğimiz var. Her iki konfederasyon ile çeşitli konularda karşılıklı eğitimler düzenledik ve kapasite gelişimi ile ilgili birbirimize destek verdik. Ayrıca ITUC ve ETUC üyeleri olarak aynı çatı altında ortak değerler çerçevesinde omuz omuza çalışıyoruz.
-Bölgede aktif olduğunuzu biliyoruz. Hangi ülkede ne tür etkinlikleriniz bulunmakta?
“HAK-İŞ olarak genel kurullarımızda aldığımız ilke kararları vardır. Dış ilişkilerimizin temelini de bu kararlardan biri olan: “Ülkemizin, bölgemizin ve küremizin bütün mağdur ve mazlumları bizden alacaklıdır” ifadesi yer almaktadır. Buradan yola çıkarak dünyanın neresinde olursa olsun haksızlığa, adaletsizliğe uğrayanlara, zulüm görenlere diline, dinine ve ırkına bakılmaksızın borcumuz olduğunu ve onların bizden alacaklı olduğunu düşünüyoruz. Balkanlarla olan tarihi ve kültürel bağlarımız düşünüldüğünde bölgede aktif olmak, samimi ve dostane ilişkiler kurmayı bir zorunluluk olarak görüyoruz. Arnavutluk, Makedonya, Kosova, Bosna Hersek, Karadağ, Sırbistan, Romanya, Moldova, Bulgaristan ve Yunanistan sendikalarıyla yakın ilişki içerisindeyiz. Aktif bir şekilde ikili diyaloglarımızın ve çalışmalarımızın olduğu gibi bölgesel ve uluslararası örgütlerde de sendikal hareketi güçlendirmek için çaba sarf ediyoruz. Karşılıklı olarak çok sayıda projeyi hayata geçirdik ve bu yönde çalışmalarımız devam ediyor. Bazı projelerden bahsetmek gerekirse, Bosna-Hersek Federasyon Merkez binasının inşaatına yardımcı olduk, Arnavutluk ve Kosova’daki sendikacıların gelişimi için eğitimler düzenledik. Makedonya’daki SSM Konfederasyonunun ulusal mevzuatlarından kaynaklanan sorunlarının çözülmesi için çeşitli platformlarda girişimlerde bulunduk. Kendilerinin yanında olduğumuzu ve her şekilde yardımcı olmaya çalışacağımızı göstermek için Üsküp’te ortak yönetim kurulu toplantısı yapabileceğimizi ve ortak bir basın bildirisi düzenleyebileceğimizi kendilerine ilettik.”
-Bölgeye baktığınızda Türkiye ve Avrupa sendikaları arasında ne tür farklılıklar gözünüze çarpıyor?
“İnsanların hayatları boyunca karşılaştığı zorluklar, coğrafi ya da kültürel etkiler, onların hayatlarında, dünyaya bakış açılarında etkili oluyor. Şüphesiz milletleri de bu şekilde değerlendirebiliriz. Tarihimizin ve kültürümüzün bize yüklemiş olduğu sorumluluklar var. Karşılaştığımız olaylarda ya da ilişki kurduğumuz farklı ülkelerin sendikal hareketleriyle asla bize ne faydası olacak diye düşünmedik. Kendilerini sendikacı olarak gören fakat ikinci bir gündemi olan yapılardan asla olmadık. Her zaman önünü ve arkasını düşünmeden inancımızın ve kültürümüzün gereğini yapmaya çalıştık. Bunları da kendi mütevazi öz kaynaklarımızla yaptık. Bereketini de gördük, görüyoruz.
Yukarıda ana hatlarıyla bahsetmeye çalıştığım bizim sendikal anlayışımızdır. Avrupa’nın sendikal anlayışı ise doğal olarak onların kültürel değerlerini yansıtmaktadır. Bu kapsamda somut bir karşılaştırma yapmak çok sağlıklı olmayabilir.”
-Türkiye dışında yaşayan ve azınlıkta olan Türklerin sendikaya bakış açılarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Onlara tavsiyeleriniz neler olacak?
“Türkiye Cumhuriyeti kurulurken sınırlarımız dışında kalan soydaşlarımız bizim ayrılmaz parçalarımızdır. Onların bulundukları ülkelerde huzur içinde yaşamaları ve o ülkenin imkanlarından eşit, her vatandaş gibi yararlanmaları temel isteğimizdir. Bazı ülkelerde soydaşlarımız çeşitli sebeplerden dolayı sendikal hareketten geri durmaktadır. Bazı ülkelerde ise sendika yönetimleri sistemsel olarak dışarıda tutmaya çalışmaktadır. Biz iki durumda da engelleri kaldırmak ve sendikal harekete teşvik etmek için yanlarındayız.
Türkiye dışında özellikle Avrupa’da yaşayan, çok sayıda işçi olarak çalışan, Türk vatandaşı kardeşimiz bulunmakta. Uzun süreden beri Avusturya, İsveç, Hollanda, Fransa, İsviçre gibi ülkelerde gurbetçi olarak tabir ettiğimiz vatandaşlarımızla bu konuda çalışmalarımız var. Viyana ve Stokholm’da temsilcilerimiz var. Ayrıca bulundukları ülkelerdeki konfederasyonlarla da Türk İşçilerinin örgütlenmesi ve sendika içerisinde yönetim mekanizmalarına gelmelerindeki engellerin kaldırılması için çalışmalar yapıyoruz.
Yurtdışındaki Türk işçilerin bulundukları iş yerlerindeki sendikalara üye olmaları ve mümkün olduğunca sendikalarda aktif görevler almalarını istiyoruz. Türkiye’de olmasını istediğimiz gibi tüm dünyada da işçilerin örgütlü olması temel prensibimiz. Bu kapsamda dünyanın neresinde çalışırsa çalışsın, vatandaşlarımızın sendikalı olmasını istiyor, imkanlarımız ölçüsünde de teşvik ediyoruz.
Çünkü sendikanın olduğu yerde kayıt dışı olmaz, iş kazaları en aza iner. Kısacası insana yakışır çalışma koşulları olur. Bu çabamız dünya sendikal hareketine de ciddi katkı sağlayacaktır.”
- Bu haber 25-03-2024 tarihinde yayınlanmıştır.