BAL-GÖÇ Genel Başkan adayı Kader Özlem: “Balkan Türklüğü bir davanın adıdır”
BAL-GÖÇ yeni başkanını seçiyor. Hafta sonu Bursa’da 18. Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında yapılacak olan seçim Balkan camiasını yakından ilgilendiriyor. Sadece Bursa değil Türkiye ve Balkan coğrafyasında ilgi uyandırmakta.
Bu vesileyle bazen dernek temsilcisi, bazen Balkan Uzmanı olarak karşımıza çıkan ve birçoğunun yakından tanıdığı Kader Özlem ile bir konuşma gerçekleştirdik.
__________________________________________________
Kader Özlem kimdir?
1986 yılında Rodoplar Bölgesinde Kırcaali’de doğdum. Zorunlu göçte ailemle birlikte Bursa’ya göç ettim. Çocukluğum ve gençliğim Bursa’da Balkan göçmenlerinin çok yoğun olarak yaşadığı Yeşilyayla, Hürriyet, Yunuseli bölgelerinde geçti. Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler alanında lisans ve yüksek lisans eğitimi aldım. Doktoramı Trakya Üniversitesi’nde aynı bölümde tamamladım. Burada Balkan Araştırma Enstitüsü’nde akademisyen olarak görev yaptım. Daha sonra Bursa Uludağ Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümüne geçiş yaptım. Halen aynı bölümde öğretim üyesiyim. İngilizce ve Bulgarca bilirim. Siyasi Tarih Doçenti olmakla birlikte uzmanlık alanım Balkanlar’dır. Bununla birlikte diplomasi ve uluslararası göçler üzerine araştırmalarım mevcut.
__________________________________________________
Sizleri önce sivil toplumda tanıdık, ondan sonra akademik çalışmalarınızla ün yaptınız. BAL-GÖÇ’te büyüdüğünüzü söylesek abartmadığımıza inanıyorum, Balkan Türklerinin bu büyük aile sizler için ne ifade ediyor?
Dediğiniz gibi uzun zamandır, hatta 17 yaşımdan itibaren teşkilatlardayım. Sivil toplum anlamında oldukça ciddi bir birikimimiz var. Görev yapmadığımız birimi çok azdır.
Diğer taraftan, akademisyenlik mesleğimiz. Avantajım şu olmuştur mesleki açıdan: Hem bölgeden olup hem bölgeyi çalışmanın sağladığı elverişli ortam. “Bizim Hoca” diyen çok insan tanırım bölgeden. Bundan fazlasıyla keyif alırım.
Diğer taraftan, Bulgaristan sınırları içerisinde Türklerin ve Müslümanların en yoğun olarak yaşadığı bölgelerden birisinde dünyaya gözlerimi açıp hayatı tanıdığım ilk andan beri Rumeli Havası ve Balkan Kültürü gönül ve fikir dünyamı şekillendirmiştir. İçinde bulunduğunuz ortam bunu sağlıyor bir yerden sonra. Ben kendimi ve fikri birikimimi bu kültürün bir ürünü olarak görüyorum. Dolayısıyla nerede bir Rumeli-Balkan kültürü almış bir insanla karşılaşsam kendimi sanki bir akrabamla karşılaşmış gibi hissederim. Sizlerle de öyle tanışıp arkadaşlık etmedik mi? Ya da ortak arkadaşlarımız, dostlarımız… Yıllar önce nasıl bir araya gelip kaynaştık?
Balkan Türklerini anlamak için bölge geneline açılmak lazım. Tek bir nokta örneklem sağlayabilir ama geneli göremezsiniz. Karış karış gezmek lazım. İnsanların sofrasına oturmak lazım. Ama o sofraya oturabilmek için hane halkının sizi kendisinden görmesi lazım. O kadar kredinizin olması lazım onlarda. Bunun dışında büyük bir ailedir Balkan Türkleri. Aynı kaderi yaşamıştır, her ne kadar İmparatorluğumuz sonrası oluşan yeni sınırlarda herkes kendine özgü kaderi yaşasa da… Özünde aynı şeyi yaşamışlardır.
Benim açımdan büyük bir aile olmasının yanında Balkan Türklüğü bir davanın adıdır. Suyun beri tarafında bulunan biri olarak Türkiye’ye göç ederek biten bir hikâye değil bu. Bu taraftan bakarak gerideki insanımız için “neler yapabiliriz” diye uğraşma meselesidir. İmkanlarımız nispetinde elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
BAL-GÖÇ yönetimine niye talipsiniz?
Bulgaristan’da yaşayan Türklere karşı o zamanki rejim tarafından yürütülen ad kıyımı ve kültürel yok etme politikalarına karşı bir tepki olarak tarihi bir misyonla kurulmuş olan Bal-Göç’ü, kuruluş değerlerinden uzaklaşmadan bilgi çağının gereklerine göre yapılanmış; yeni kuşaklara ulaşabilir hale getirmek istiyorum. Adeta bir duraklama/fetret dönemine sokulmuş olan bu büyük derneği yeniden ayağa kaldırma ve bütün Rumeli-Balkan Coğrafyasında etkili bir hale getirmek için göreve talibim.
Aslında göreve talibim derken, 2019 yılında dernek içerisinde “dava adamı” şeklinde tanımlayabileceğim bazı kişiler derneğin artık bir yenilenme ve değişim çağın gereklerine uygun bir etkinliğe kavuşması ve gelecek nesillere aktarılması için “senin liderliğine ve hizmetine ihtiyacımız var” diyerek geldiler. O zaman üyelerle çeşitli bölgelerde görüşmeler gerçekleştirdim. Derneğimizin geleceği için bir yenilik ve değişim ihtiyacı olduğu üyelerimizce vurgulandı ve bizlerde bir taban hareketi olarak BAL-GÖÇ’TE YENİLİK VE DEĞİŞİM HAREKETİNİ başlattık. Bugün geldiğimiz nokta itibarıyla fikirlerimizin doğruluğu anlaşıldı ve göreve talip olan diğer saygıdeğer ekipler de bizim fikirlerimizi ve söylemlerimizi kullanmaya başladılar. Üyelerimiz arasında yoğun bir destekçimiz var. Ancak rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki daha kongre olmadan bizim fikirlerimizin ve söylemlerimizin haklılığı tescil edilmiş oldu.
Nasıl bir ekiple iş yapmayı planlıyorsunuz? Bu soruya çok kısa ve net bir cevap vereceğim. Bizim ekibimiz yıpranmamış ve tertemiz yüzlerden oluşmaktadır. Pırıl pırıl, arı gibi çalışkan, motivasyonu yüksek, birbirine kenetli bir ekibiz. Ekip üyelerimizin %60’ı kadınlar ve gençlerden oluşmaktadır. Bu son cümle dernekçilik terminolojisi açısından yeterli olsa gerek.
Balkanlar’da kalan Türklere yönelik etkinlikleriniz ne olacak?
Bizler derneğimizin adıyla özdeşleşen “BALKAN” kelimesinin ve “Bal-Göç” markasının hakkını vermek için “BALKANLI BAL-GÖÇ” söylemimizle bölgede yaşayan insanlarımıza açılacağız. Bunun içinde bölgede yeterli bir tanınırlığımız olduğunu düşünüyorum. Ayrıca kadrolarımızda bölgenin genelinden ekip arkadaşlarımız var. Bulgaristan’ın yanı sıra Kuzey Makedonya, Kosova ve Batı Trakya’dan…
Çalışmalara dair ilk önceliğim hızlı bir şekilde bölge insanıyla bağlarımızı kuvvetlendirmek. Bununla birlikte özellikle kardeş derneklerimiz var bölgede. Onlarla birlikte projeler gerçekleştirme arzusundayız. Bunu reele dökebiliriz kolayca. Gerçi hem Türkiye’de hem bölgede dernekçiliğin benzer sorunları var. Beraber el ele verirsek bunların üzerinden rahatlıkla gelebiliriz diye düşünüyorum. Balkan Gençlik projesi de yönetimimizin planları arasındadır. İnşallah göreve geldikten sonra hızlı bir şekilde bunları uygulamaya koyacağız.
Balkan göçmenlerinin Türkiye’deki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dağınık bir durumdadır. Durumdan memnun olduğumu söyleyemem. “Ben”den ziyade, “Biz” diyebildiğimiz zaman çağ atlayabileceğimizi düşünüyorum. Şeklen bir bütünlük değil, özde bütünleşme içerisinde olmalıdırlar. Ülkemizdeki nüfusun yüzde kaçının Balkan göçmeni veya Balkan kökenli olduğuna dair net bir sayı veremesek de dile getirilen oran ¼ şeklindedir. Ciddi bir potansiyeldir. Ayrıca Balkan göçmenleri ülkemizin bölgeyle olan demografik bağlarını oluşturmaktadır. Ne var ki camiamızın dağınık bir görüntü arz etmesi bizim işimize yaramadığı gibi, bu potansiyelin harekete geçmesinden rahatsız olabilecek olan kesimler bulunduğunun altını çizmek isterim.
Türkiye’deki Balkan göçmenleri camiasının bütünleşebilmesi için göçmenlerin derneklerinin yönetimlerinde gençlerin ve kadınların bulunması gerektiğini düşünüyorum. Ne demek istediğim anlaşılmıştır sanırım. 300’e yakın derneğimiz var Türkiye’de Balkan göçmenlerine yönelik faaliyet göstermek iddiasında olan. Ne yapılıyor peki? Sorun nerede? Derneklerimizin yönetimleri şu soruya yanıt vermelidir: Onlar mı derneğe hizmet ediyor, dernek mi onlara? Bunu söylerken davaya kendini adamış, vefakar, hizmetkar, birlikte görev yapmaktan gurur duyduğumuz dernekçilerimizi hariç tutuyorum elbette. Ama bu dernek enflasyonunu iyi değerlendirmek lazım.
Türkiye’deki Balkan göçmenleri konusunu şüphesiz başlı başına bir araştırma konusudur. Bu konuda fazlasıyla mesai harcamış biri olarak önümüzdeki yıllarda bir araştırma kitabı yayınlamayı planladığımı belirtmek isterim.
Bizim sormadığımız sizin dile getirmek istediğiniz başka bir konu var mı?
Balkanlar bizim için bir sevdanın adıdır. Bunun için de BAL-GÖÇ yönetimine talip olduk. Yapılacak olan genel Kurul’da Yenilik ve Değişim Ekibi olarak çalışmalarımızı sürdürmek arzusundayız. Belirttiğim gibi, Seçimi biz fikren kazandık. Şu anda sadece bu Yenilik ve Değişimi gerçekleştirecek olan ekibi seçmeye çalışıyoruz. Ekip olarak bu fikirleri hayata geçirecek olan formüller bizde. Derneğe güzel bir sinerji getirdik. Bunu daha da yukarıya taşıma gayretindeyiz. Lakin ısrarla vurgulamak isterim ki; BAL-GÖÇ Balkan Türklüğü davasında bizler için sadece bir araçtır. Amacın kendisi değildir. Amacın kendisi bölgedeki insanımızdır, burada yaşayan hemşerilerimizdir.
Seçimde başarılarınızı dileriz.
Teşekkür ederim. Sizler aracılığıyla Kuzey Makedonya Türklerine en derin selam ve saygılarımı sunuyorum. Yeni Balkan ailesine çalışmalarında başarılar diliyorum.
Mürteza SULOOCA
- Bu haber 11-03-2022 tarihinde yayınlanmıştır.