Esin Muzbeg: Sırbistan engeli Kosova bağımsızlığına gölge düşürüyor
Kosova bağımsızlığının 15’inci yıldönümünü kutluyor.
Bağımsızlığına oldukça sancılı bir süreçten geçerek ulaşan Kosova Cumhuriyeti’nin bugünlere nasıl geldiği, hangi süreçlerden geçtiği, uluslararası statüsünün ne olduğu, ekonomik gelişmelerin hangi seviyede olduğu ve bir çok gelişme hakkında daha Kosova Türklerinin önde gelen isimlerinden Esin Muzbeg ile değerlendirdik.
Sorularımızı yanıtlayan Esin Muzbeg, Kosova’da yıllarca yaşayan Türk toplumunun durumu hakkında da konuştu.
-15 sene içerisinde Kosova’da neler oldu, bağımsızlık sürecinde neler değişti?
“15 yıla baktığımız zaman çok uzun bir süre gibi gözüküyor fakat oldukça hızlı geçen bir zaman oldu. Vatandaşlar için ekonomik kalkınma, refah seviyesinin biraz artmış olması, bağımsızlıktan sonra yatırımların gelmiş olması, altyapı çalışmalarının tamamlanmış olması gibi ilerlemeler oldu. Ama öngörüldüğü üzere, bağımsızlığın bütün kapıları açacağı, Kosova’nın kısa zamanda statüsünün de uluslararası platformlarda tanınacağı konusundaki beklentiler biraz yavaş ilerledi. Bildiğiniz üzere Sırbistan ile müzakereler devam etti. Bağımsızlıktan önce Martti Ahtisaari’nin hazırlanmış olduğu bir paketle Kosova’nın nihai statüsüne ilişkin bir süreç yaşandı. Bağımsızlık ilan edildi ve bunu daha sonra uluslararası adalet divanı da destekledi. Yani bağımsızlığın uluslararası hukuka aykırı olmadığına dair bir karar çıkmıştı. Ancak buna rağmen Sırbistan Kosova’yı tanımamaya devam etti ve Sırbistan’la ilişkili veya onunla bağlantılı tanımayan ülkeler; Çin, Rusya, AB’den 5 ülke gibi de oldu. Onların tanımaması sebebiyle de statü meselesi yüzde yüz bir çözüme ulaşamadı. Kosova tarafından baktığımız zaman, evet, bağımsız bir ülke görüyoruz. Bağımsızlık yolunda ilerleyen kendi egemenlik haklarını kullanan bir devlet görüyoruz. Ama karşı taraf bunu tanımadığı sürece uluslararası ilişkilerde bazı sorunların yaşanması devam ediyor. Vatandaşlar açısından ne değişti derseniz yani kendi ülkelerine sahip olma ve kendi ülke vatandaşları olarak dünyayla entegre olma konusunda bir aidiyet ve hissiyat oluştu. Bir Kosova olma bilinci gelişti. Gelişmeye de devam ediyor. Avrupa Birliği’ne entegrasyon konusunda da süreçler halen devam ediyor.
-Yıllarca süren Sırbistan baskısının ardından bağımsızlığın ilan edilmesi ve özgürlüğün elde edilmesi sonrasında vatandaşların yıllarca özlemini çektiği ve elde etmek istediği o değerlere sahip oldu mu?
“Bir ülkenin bağımsızlığı ile ilgili kavram somut olan bir şey değil, somut bir konudan bahsetmiyoruz. Bağımsızlık daha çok soyut bir kavram. Siz nasıl bağımsız olursunuz, neye göre kıyasladığınıza bağlı olarak değişir. Dolayısıyla söylediğiniz şeyin karşılığını aslında Kosova vatandaşları elde etmiş oldu. Çünkü bu bağımsızlık hayali diyelim veya bağımsızlığa erişme isteği bu son 20, 30 yılın hikayesi değil. İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra kurulan Yugoslavya’da da Kosova’da çoğunluğu Arnavutlar oluşturuyor ve ilk baştan itibaren Kosova’nın Yugoslavya içerisinde bir cumhuriyet olma talebi ve isteği var. Bu ilk defa sosyalist Yugoslavya kurulurken dile getiriliyor. Ama daha büyük bir Balkan paktı olur, Arnavutluk da bunun içine dahil olabilir düşüncesi var belki 40’lı yıllarda. O gerçekleşmiyor fakat 68’deki ilk ayaklanmalar bu talebi tekrar gündeme taşıyor. Bu fiilen bir cumhuriyet olmasa bile 74 Anayasası ile oldukça geniş bir özerkliğe dönüşüyor. Dolayısıyla kısmen bu talep karşılanmış oluyor. Ama 80’li yıllara gelince tekrar aktifize oluyor ve tekrar Kosova’nın Cumhuriyet olma talebi gündeme geliyor. Bunun üzerine Sırbistan’ın baskıları 80’li yıllardan itibaren tekrar artmaya başlıyor ta ki özerkliğin kaldırılmasına kadar ve Miloşeviç iktidarının gelmesine kadar sürüyor. Böyle olunca da ipler kopuyor. Ve Kosova Sırbistan’ın tanımadığı bir bağımsızlık referandumu düzenliyor ve Kosova’yı cumhuriyet olarak ilan ediyor. Sırbistan’ın o dönemki müdahalesi bunun fiilen hayata geçmesini engelliyor dolayısıyla sürgünde bir Kosova hükümet kuruluyor ve 90’lı yıllar o hükümetin devam ettiği burada da baskıcı bir rejimin kurulduğu döneme denk geliyor. Bosna Hersek’te, Hırvatistan’da savaşların yaşandığı Kosova’da da olağanüstü bir durumun yaşandığı bir dönem oluyor. 97 ve 98 yıllarından itibaren tekrar çatışmalı bir hale dönüşüyor ve Kosova Kurtuluş Ordusu’nun sahneye çıkmasıyla Kosova artık Sırbistan’dan tamamen bir bağımsızlık talebiyle karşı karşıya oluyor. 99 yılındaki NATO müdahalesinden sonra aslında kurtuluşa erişmiş oluyor. Dolayısıyla yaklaşık olarak belki 70 yıllık hayal, onun biraz gerisine de gidersek 1912’den itibaren de Arnavutların Kosova’da bir devlet kurma isteği 99’da kurtuluşla 2008’de de bağımsızlığın ilanıyla gerçekleşmiş oluyor. Bunun gerçekleşmiş olmasının vatandaşlarda bir karşılığı var. Fakat bu bağımsızlığın sürekli olması, sürdürülebilir olması ve nihayete erdirilmesi konusunda başka tarafların da tanımasını gerektiren bir süreç olarak devam ediyor. Bu yüzden Kosova bağımsızlığını elde etmesi, vatandaşlarda bir tatmin oluşturdu ama Sırbistan’ın ve tanımayan diğer ülke ve kurumların da bu bağımsızlığı tanıması konusundaki çaba devam ediyor.”
- Bu 15 yıl içerisinde ekonomik açından nasıl bir kalkınma ve nasıl bir ilerlemeden bahsedebiliriz?
“Ekonomik anlamda düşünürseniz, bildiğiniz üzere Kosova 90’lı yıllarda hiçbir yatırım çekmemiş bir bölgeydi. Daha sonrasında bir savaş oldu, dolayısıyla savaştan çıkan bir ekonomiye sahipti. Eski sanayinin tamamen desanayileşmesi yani sanayinin bozulması süreci yaşanmıştı. Dolayısıyla 2000’li yıllara geldiğimiz zaman ekonomiden, üretimden vs. çok fazla bahsedemiyorduk. Bunların tamamen yeniden dizayn edilmesi ve yeniden inşa edilmesi gerekiyordu. 2008 yılına kadar çok cüzi ilerlemeler ve düzenlemeler yapılmıştı; bunlar daha çok hibeler üzerine gelişmişti. Çok zaruri olan bazı altyapılar düzeltilebilmişti. 2008’den itibaren de artık statüsü belli olunca, bağımsız bir devlet olunca daha büyük yatırımların ve projelerin gerçekleşeceği öngörülüyordu. Öyle de oldu. Yatırım anlamında ekonomik olarak altyapı ve enerji konularında ciddi yatırımlar ve düzelmeler yapıldı. Onlar da aşağı yukarı 2013-2015 yılına kadar tamamlandı. Havalimanı yenilendi, otoyollar yapıldı, enerjiye yatırımlar yapıldı vs. Tabii bununla iş bitmiyor, özel sektörün de yatırım yapması ve üretimin artırılması gerekiyor. Bu konudaki yatırımlar beklenin altında kaldı. Özel sektörün yapması gereken yatırımlar daha yavaş ilerledi. Genelleme yapacaksak, o alanda da bir ilerleme var. Kosova’nın bağımsızlık öncesi ve bağımsızlık yıllarında ihracatının ithalatı karşılama oranı yaklaşık yüzde 10’lardaydı, bugün yüzde 17’ere çıkmış durumda. Kosova’da da bir takım ürünler üretilmeye başlandı. Bu genel anlamda bir değerlendirme yaptığımızda hala çok düşük bir seviyede olduğunu söyleyebiliriz. Yani bir kıpırdama var ama yeterli ve tatmin edici düzeyde değil.
- Göç sorunu Kosova’da daha yaygınken Makedonya ile kıyaslayacak olursak Kosova yine daha hareketli, yatırım konusunda olsun, insan kaynakları açısından olsun sizce bu durum nasıl değerlendirilebilir?
“Diğer bölgelerle özellikle Kuzey Makedonya ile kıyaslanabilecek bir veriye sahip değilim ama Kosova’nın kendi içinde bir değerlendirme yaparsak şöyle bir durum var: Göç devam ediyor. Kosova bağımsızlığını ilan ettiği yıllarda ve ondan sonraki dönemlerde bütün Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip bir ülkesiydi. Ortalama yaş oranı 26 idi. Bugüne baktığımızda bu yaş ortalaması 30’a çıktı. Kosova nüfusu yaklaşık 15 yıl içerisinde 4 yıl yaşlanmış oldu. Ülkedeki gençler Avrupa’daki perspektifleri değerlendirmek üzere oraya gidiyorlar, gitmeye de devam ediyorlar ama Makedonya’daki olduğu gibi bir vize liberalizasyonu süreci henüz yaşanmadığı için bu gidişlerin tamamı daha kademeli ve daha zorlu yapılabiliyor. Gidip dönenler de var, yani orada edindiği tecrübeleri dönüp burada yeniden yatırımlara dönüştürenler var. Son yıllarda dikkatimizi çeken husus da aslında pandeminin de iş hayatına getirdiği bir kavram olan uzaktan çalışma imkanları oldu. Bazı gençler aslında yurtdışındaki şirketlere uzaktan hizmet vermeye başladılar. Bu da burada nüfusu tutan bir unsur oldu. Vize liberalizasyonunun önümüzdeki yıl itibariyle başlaması öngörülüyor. Yaklaşık 4-5 yıldır Kosova’daki özel sektörde bu göç sebebiyle kalifiyeli eleman yokluğu hissedilmeye başlandı. Bugün artık açıkça konuşuluyor hatta başka ülkelerden getirilebilir mi diye düşünülüyor. Etkilenmiş durumunda fakat alarm durumunda henüz değil.”
- Kosova ile Sırbistan ve Kosova ile Sırplar arasındaki gerginlik konusunda bir değerlendirme yaptığınız zaman bu durumun ülkeye nasıl bir olumsuz etkiden söz edebiliriz.
“Şüphesiz ki olumsuz bir yansıması oluyor Kosova’ya. Sırbistan da bu konjonktürün korunması ve böyle sürdürülebilir olması konusunda elinden geleni yapıyor. Kosova’nın bu konjonktürden çıkması gereken hamleler yapması gerekir. Basit bir örnek vermek gerekirse; sen bağımsızlığını elde ettin, bazı yatırımlarını da yapıyorsun ama Sırbistan engeli, Sırbistan’ın tanımaması her zaman bir soru işareti olarak kalıyor yatırımcının kafasında. Bu Kosova vatandaşlarını dolaylı yönden etkileyen bir unsur. En son yaşanan kriz sebebiyle mesela yılbaşı çevresinde çok geniş bir diasporası var Kosova’nın ve yurtdışından oldukça fazla göçmenler gelmişti. Gelme, gitme aşamalarında Sırbistan birtakım provokasyonla orada sınırların kapatılması, uzun kuyrukların oluşması gibi eylemlere sahne oldu. Bu ister istemez etkiliyor. Yabancı yatırımcıyı ise daha fazla etkiliyor. Ve bölge ülkeleriyle kıyaslayıp yatırımlarını ona göre değerlendirebiliyor. Yani destinasyon Kosova mı olsun yoksa bir başka bölge de olabilir mi diye düşünüyor. Sırbistan’ın olumsuz anlamdaki etkisi bu, yani tanınmamanın getirdiği bir sorun bu. Bazı pazarlar Kosova’ya ister istemez daha kapalı veya daha zor oluyor. Yani bir Rusya pazarını Kosovalı bir yatırımcı düşünemiyor. Ama Türkiye’den gelecek olan bir yatırımcının eğer Rusya pazarını hedefliyorsa, Kosova’da üreteceği bir ürünle, o da zorlu veya kapalı bir pazar olarak görülüyor.”
- Kosova’nın AB ve ABD ile ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz, özellikle bazı AB ülkelerinin Kosova’yı tanımaması hususunda neler söyleyebilirsiniz? Sizin açısından AB nasıl bir süreç izleyecek?
“Avrupa Birliği’nin topluca tanımasını gerektiren süreçte muhtemelen böyle şerhler konularak ilerlemiş olacak. Çünkü AB’de karar alma mekanizmaları biraz daha yaygın ve her ülkeye dağılmış vaziyette. Bazı ülkelerin Kosova’yı tanımama gerekçeleri kendi iç siyasetleriyle alakalı. Ve o iç siyasetin üzerine Kosova’nın bir politika geliştirmesi ve onları ikna etmesi mümkün gözükmüyor. Bu ancak Sırbistan’la yapılacak bir uzlaşma sonucu olabilir. Tüm Avrupa ülkelerinin ve Kosova’nın BM’ye üye olmasının yolu açıldığı zaman yapılabilir. Eğer böyle bir gelişme olmazsa bu müzakereler sonucunda Avrupa Birliği’nden bekleyebileceğimiz hususu daha çok belli ülkelerin şerh koyarak diğerlerinin topluca kabul etmesi söz konusu olabilir.”
- Peki Türkiye-Kosova ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Türkiye ile Kosova ilişkileri her zaman hem siyasi hem ekonomik hem kültürel anlamda pozitif bir yönde idi ve o şekilde de devam ediyor. Zaman zaman güncel siyasete bağlı olarak çeşitli pürüzler yaşanabiliyor ama ekseriyetle ilişkilerin iyi olduğunu söyleyebiliriz. Ekonomi anlamında bu yıl Kosova’nın birinci ithalat partneri Türkiye oldu. Bağımsızlıktan bu yana sürekli ya birinci ya ikinci ya da üçüncü sıradaydı. Yatırım ilişkileri açısından baktığımızda Türkiye’nin ilgisi her zaman buralara vardı. Son birkaç yıl içerisinde mesela yatırımların azaldığı veya çıktığı gibi rakamlara yansıyan durumlar var. Bunu detaylı olarak analiz ettiğimiz zaman bu yatırımların durduğu anlamına gelmiyor. Yatırımlar gelmeye devam ediyor ama burada kurulmuş olan şirketler artık yatırım süreçlerini çoktan tamamladılar. Çünkü 15 yılı bulan hatta 20 yıldan fazla burada faaliyet gösteren şirketler bile var. Bu şirketler artık kâr transferlerini da ana ülkeye yapıyor. Dolayısıyla o yatırımların rakamına yansıyan kısım bunların mahsubu sonuç yani gelen yatırım ve giden yatırımın mahsubu sonucu ortaya çıkıyor. Hala pozitif bir değer söz konusu, dolayısıyla ilgi devam ediyor. Yatırımlar da devam ediyor.”
- Kosova Türkleri asırlardır bu topraklarda, son 15 yılı Türkler açısından siyasi, kültürel ve ekonomik anlamında nasıl değerlendiriyorsunuz, özellikle de bağımsızlık öncesi ve sonrası bir değerlendirme yapabilir misiniz?
“Kosova Türklerinin durumunu, bağımsızlığı bir nirengi noktası olarak alıp değerlendirmeye alabileceğimizi düşünmüyorum. Bunu devam eden bir süreç olarak değerlendirmek lazım. Şu tespiti üzülerek belki yapabilirim; 99 sonrası ortaya çıkan bir realite vardı ve Kosova Türk toplumunun örgütlenme anlamında belli bir yapısı vardı. 2023 yılına girdik aşağı yukarı aynı yapı devam ediyor. Yani bu anlamda belki sivil toplum teşkilatları anlamında, siyasi gelişmeler anlamında, kültürel gelişmeler anlamında çok daha ileride, çok daha örgütlü, çok daha becerikli bir toplum haline gelmesi gerekirdi. Diğer toplulukları değerlendirdiğimiz zaman onların iç dinamiklerinin aslında ileriye doğru evrildiğini görebiliyoruz. Özellikle Arnavut toplumunda çok çok daha profesyonelce çalışan kuruluşlar, kurumlar ortaya çıktı. Ama Türk toplumuna baktığımız zaman sanki yerinde sayan bir toplumu görüyoruz.”
- Bu haber 18-02-2023 tarihinde yayınlanmıştır.