İdam edilişlerinin 75’inci yıldönümü: ‘Yücelcilere yöneltilen terör ve ajanlık suçlamaları asılsızdır’
Makedonya Türklerinin haklarının korunması adına verdikleri kültürel mücadele neticesinde Yugoslavya’da dönemin rejimi tarafından asılsız suçlamalarla hüküm giyen Yücelcilerin bugün idam edilişlerinin 75’inci yıldönümü.
Bu vesileyle geçtiğimiz günlerde Yücelcilerle ilgili kitabı basılan emekli diplomat ve tarihçi Salim Kadri Kerimi ile bu önemli davayı yürüten kahraman Yücelciler hakkında konuştuk.
Yaptığımız mülakatta Salim Kadri Kerimi, bir yandan kitabı hakkında bilgi verirken, diğer yandan da Yücelcilerle ilgili bugüne kadar gün yüzüne çıkmamış bir çok bilgiyi okuyucularımızla paylaştı.
‘Büyük göçü tetikleyen asıl olay Yücel meselesiydi’
Salim Kadri Kerimi sözlerinin başında “Emekli diplomat ve tarihçiyim. 35 sene diplomasiyle uğraştım fakat tarih, benim özel ilgi alanımdı. 2014 yılında emekli olduktan sonra araştırmalar yapmaya başladım. Makedonya Türklerinin yakın tarihteki en önemli meseleleri olan göç ve Yücelciler konularını araştırdım. İlk önce göç üzerine çalışmalar yaptım. Bu çalışmalar esnasında halkımızın göç etmesini tetikleyen asıl nedenin Yücelciler olduğunu tespit ettim. 1953 yılında Yugoslavya ile Türkiye arasında varılan anlaşmanın ardından büyük bir göç zuhur ediyor. Bu göç o kadar artarak büyümüş ki bir çok köy ve yerleşim yerinde hiç Türk kalmamış, özellikle de Doğu Makedonya’da.” diye konuştu.
‘Makedonya’da Türklerin yüzde 60’ı göç etmiş’
Türkiye ile Yugoslavya arasındaki göç anlaşmasının bir kısmı Türkiye’de bir kısmı Yugoslavya’da kalan ailelerin birleşmesi için atılan bir adım olduğunu ifade eden Kerimi, “Maalesef Makedonya tarafının teklifiyle Yugoslavya’da bu anlaşma çiğnenmiş ve kötüye kullanılmıştı. Ve sadece bir kısım Türklere değil Türklerin tamamına, Arnavut, Boşnak kardeşlerimize izin vermişler ve 10 yıl zarfında 250 bin Müslüman ki bunların 120 bini Türk, Makedonya’dan göç etmiş. O dönemde Türklerin yüzde 60’ı göç etmiş.” dedi.
‘Türk toplumu olarak son 30 yıldır bu meseleyle gerektiği kadar ilgilenmedik’
Yücel konusunu araştırmaya nasıl karar verdiğini de aktaran Kerimi, “Daha önce de dediğim gibi Yücelcileri araştırmamın birinci nedeni göç olaylarından kaynaklandı. Bunun dışında şunu ifade edebilirim; biz Türk toplumu olarak son 30 yıldır bu meseleyle gerektiği kadar ilgilenmedik. Daha önce ülkemizde Yücelcilerle ilgili tertiplenen bir kaç faaliyete katıldım. Bu faaliyetlerde her yıl aynı şeylerin tekrarlandığını, net bir tespit yapılamadığını, Yücelcilerle ilgili ciddi bir girişim olmadığını farkettim. Ve 3-4 yıl önce bir karar verip bu konuyu araştırmaya başladım.” ifadesini kullandı.
‘Yücelcilerle ilgili arşiveler halen kapalı’
Arşivlerdeki belgelerin halen gün yüzüne çıkarılmadığını kaydeden Kerimi, “Yücelcilerle ilgili arşivler hala kapalı duruyor. Bu evrakların gün yüzüne çıkması çok önemli. Fakat bir soru işareti daha var, arşivlerde Yücelcilerle ilgili bütün evraklar duruyor mu yoksa birileri onları ortadan kaldırdı mı? Ben ve benim gibi bu konuyu araştıran, üzerine makaleler, kitaplar yazanların iddialarının doğrululuğunun teyit edilmesi açısından evrakların gün yüzüne çıkması büyük önem taşıyor.” dedi.
‘Eğer Yugoslavya ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkiler 6 ay önce bozulsaydı…’
Konuya farklı bir açıdan da değinen Salim Kadri Kerimi, “Bize göre Yücel meselesi tamamen kurgusal ve yapay bir mesele. Kritik bir dönemde gündeme geldi. Benim tezim; eğer Yugoslavya ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkiler 6 ay önce bozulsaydı, Yücel meselesi olmayacaktı. Bunun en önemli delili de şu; Yücelcilerin idamından 4-5 sene sonra Türkiye ile Yugoslavya arasındaki ilişkiler geliştikçe tutuklu olan tüm Yücel üyeleri serbest bırakıldı. Böylelikle Yücelcilere karşı mahkemedeki bütün suçlamaların boşuna olduğu ortaya çıkıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
‘Kitabı yazarken Yücelcilerle ilgili bütün kaynaklardan faydalandım’
Salim Kadri Kerimi kitabı yazarken kullandığı kaynaklar hakkında da bilgi vererek, “Kitap yazmaya başlamadan önce tezimi masaya koyup, o meseleyle ilgili yazılan çizilen her şeyi toplamaya ve topladıklarımı da okuyup analiz etmeye başlarım. Şu ana kadar Yücel ile ilgili 4 kitap yayımlandı. O kitapları okudum, analiz ettim. Son 30 yıldır Yücelcilerle ilgili yazılan makaleler üzerinde de incelemeler yaptım. Sonra bir diplomat olarak o dönemdeki Yugoslavya-Türkiye ile Yugoslavya-Sovyetler Birliği ilişkilerini araştırdım. Ayrıca Sovyetler Birliği-Türkiye ilişkilerinin üzerinde de çalıştım. Sırbistan, Makedonya, Hırvatistan, Bulgaristan, Arnavutluk basınınında o dönemde çıkan haberleri de inceledim. Bir kaç arkadaşımın desteğiyle çok önemli yazılara ulaştım. Tüm bu incelemelerimi kitabıma aktardım. Kısacası, kitabı yazarken Yücelcilerle ilgili bütün kaynaklardan faydalandım.” diye konuştu.
‘Yücelcilerle ilgili Makedonca yazılan ilk kitap olma özelliğine sahip’
Salim Kadri Kerimi, Yücelcilerle ilgili kitabını, aynı konuda yazılan diğer kitaplardan ayrıştıran unsurların ne olduğu yönünde kendisine ilettiğimiz soruyu şöyle yanıtladı:
“Bu kitabım Yücelcilerle ilgili Makedonca yayımlanan ilk kitap olma özelliğine sahip. Aynı zamanda kitabımda o dönemdeki farklı siyasetçilerin meseleye etkisi ve girişimlerine de yer verdim. Söz konusu siyasetçilerin Yücelcilere karşı yürüttükleri karalama kampanyası kapsamında konuşmalarını, yazılarını, makalelerini inceleyip kitabıma aktardım. Sadece Makedonya’dan değil bir çok bölge ülkesinde yazılanları da yansıttım. Türkiye Cumhuriyeti’nin o dönemdeki siyasetini de analiz edip yazdım. Göç kitabına gelince; bu konuyla alakalı Arnavutça sayın Kerim Lita Beyefendinin yazdığı kitaptan başka bir kitap bulunmuyor ki o kitapta da sadece Arnavutların göçü ele alınmıştır. Kitapta Makedonya Türkleriyle ilgili yanlış bilgiler sunulmuştur. Buna binaen ben de göç konusunu da inceleyip araştırdıktan sonra Türk, Arnavut, Boşnak ayrımı yapmadan bir bütün olarak kitaplaştırdım.”
‘Makedon tarihçiler Yücel meselesiyle ilgilenmemiş’
Yücelcilerle ilgili Makedon kaynakların olup olmadığı konusuna da değinen Kerimi “Maalesef Yücelcilerle pek fazla ilgilenen ve yazan olmamış. Bazı kısa yazılara rastlamak mümkün fakat bunların hepsi o dönemdeki rejimin Yücelciler karşısındaki tutumuna destek veren yazılar. Sonuç olarak Makedon tarihçi ve bilim adamların Yücel meselesiyle uğraşmamışlar.” sözlerini sarf etti.
‘İtibarlarının iade edilmesi noktasında da bir girişimde bulunmamız şart’
“Biz Türk aydınlar, Türk siyasiler olarak son 30 yıl bu meseleyle yakından ilgilenmedik, herhangi ciddi bir girişimde bulunmadık.” ifadelerini ardından Kerimi, “4 Yücelcinin idamını Türk toplumu hak etmedi. 75 sene önce bu kişiler düşünmeden idealleri uğruna hayatlarını feda etmişler. Biz ise 75 sene geçmesine rağmen ciddi bir girişimde bulunmadık, bence Yücelcilere büyük bir haksızlık yapıyoruz. Bir an önce Türk toplumu olarak harekete geçmemiz, arşivlerin açılmasını talep etmemiz gerekiyor. Herhalde idamlarıyla ilgili birileri bir şey yazmıştır, böylece mezarlarını bulmamız kolaylaşabilir. Aynı zamanda yetkili mahkemelerden Yücelcilerin itibarlarının iade edilmesi noktasında da bir girişimde bulunmamız şart. Tüm bunlar tamamlandığında da gömüldükleri yerden alıp usülüne uygun bir şekilde defnettikten sonra bu meseleyi bir neticeye vardırabiliriz.” düşüncesini dile getirdi.
‘İlk tutuklamalar Eylül 1947’de başlamış’
Yücelcilerin mahkeme ve hapse atılma sürecinden de söz eden Salim Kadri Kerimi bu konu hakkında “İlk tutuklamalar Eylül 1947’de başlamış. Yücelciler ilk olarak Üsküp Kalesi yakınlarında bir hapishaneye sevk edilmişler. Orada 4 buçuk ay tutulmuş, sorguya çekilmiş ve eziyet edilmiştir. Yücelci Rahmetli Mehmet Şerif Dalip - Ardıcı, kitabında neler çektiklerini anlatmıştı. 19 Ocak 1948’te 17 Yücelci mahkemeye çıkarılmıştır. Mahkeme 5 gün sürmüş, duruşma pazartesi başlayıp, cuma günü sona ermiştir. Cumartesi günü Bit Pazar meydanında bir miting düzenlenmiş ve 25 Ocak 1948 Pazar günü mahkeme kararları açıklanmış, o gün İdrizovo ceza evine götürülmüşler. Sadece Mehmet Şerif Dalip’i Türk vatandaşı olduğu için bir kaç hafta sonra Sremska Mitrovica hapishanesine nakletmişler. 27 Şubat 1948 tarihinde 4 Yücelci idam edilmiş. Diğerleri 1954 yılına kadar hapiste kalmışlar. Ardından Yugoslavya, Türkiye ile Balkan Paktı’nı imzaladıktan sonra, bir “jest olarak“ bütün Yücelciler serbest bırakılmıştır. Yüzde 99’u aileleriyle birlikte göç etmiştir.” diye konuştu.
‘Yücecilere yöneltilen ajanlık ve terör suçları tamamen yersizdir’
Yücelcilere yöneltilen bütün uluslarası ajanlık suçlamalarının yersiz olduğunu, Yücel teşkilatı üyelerinin asla böyle bir girişimde bulunmadıklarını ifade eden Kerimi, “Hatta ve hatta Rahmetli Şuayib Aziz, Ulusal Arnavut Demokratlar teşkilatının işbirliği teklifini de reddetmiştir. Yücelcilerin Türklerin milli haklarına sahip çıkmak, gazete çıkarmak, radyo yayını başlatmak, kitap yayımlamak gibi amaçlarından başka hiç bir amaç gütmemiştir.” diyerek sözlerini tamamladı.
Hüseyin Musli
- Bu haber 27-02-2023 tarihinde yayınlanmıştır.