Nurten Ruşid babası Yücelci Mustafa’yı anlatıyor
Nurten Ruşid: ‘Biz burada oldukça, Türkçe de var olacaktır’
Bu topraklarda yaşayan Türkilerin milli ve manevi değerlerini korumak amacıyla kurulan Yücel Teşkilatı mensuplarının idam edilişinin ve haksız yere cezalandırılışlarının 72’inci yıldönümü. Bugün burada birçok değerimizin yaşaması için canları pahasına mücadele eden Yücelcileri rahmet ve minnetle anıyoruz.
Yücelciler hakkında her yıl çeşitli etkinlikler yapılıyor. Birçok kişi Yücelcileri anlatıyor. Fakat bu sefer gelin onların hikayesini kendi ailelerinden dinleyelim.
Yücel Teşkilatı mensuplarından biri olan ve tutuklanarak 1949 yılında 2 yıl 7 ay hapis ve 5 yıl sürgün cezasına çarptırılan Mustafa Ruşid’in yaşadıklarını kızı Nurten Ruşid gazetemizle paylaştı. Yaptığı açıklamalarla Nurten Ruşid bizleri o günlere götürüyor.
‘Babam Yücel mensubu olduğunu ailesinden gizlemiş’
Babasının yaşadıkları zor günleri halasından öğrendiğini aktaran Nurten Ruşid, acı dolu günleri şöyle anlatıyor:
“Babamın yargı ve hapis döneminde yaşadıklarını büyük halamdan öğrendim. O dönemleri onun yanında olan halamdan duyduklarım şöyleydi: “Onları en önde dizdiler. Biz arkada duruyoruz. Hakim tarafından teker, teker hepsinin cezası söylenirken, arkalarından ölüme, ölüme diye bağıran insanlar (ki aralarında Türkler de var) kanımızı dondurdu. Zaten sıkıntımız büyük”. Babam Yücel mensubu olduğunu ailesinden gizlemiş. Bir gün eve geldiğinde beni bu günler polis alacak. Lütfen sakin olun, panik yapmayın, diye söylemiş. Hapis günleri çok zor geçmiş. Taş ocağında çalıştırılması ve özellikle de üzerine uygulanan siyasi ve psikolojik işkence. Halamın söylediklerine göre hiçbir zaman şikayet etmemiş ama üzerinde ki bitkinlik çok şey anlatıyormuş. Hapis ve sürgün döneminden sonra da Yücel hakkında ki suskunluğu devam etmiş.”
‘Hepimiz göç edersek bu çocuklar ne olacak?’
Babasının mücadelesini sürdürdüğünü söyleyen Nurten Ruşid, sözlerinin devamında, “Babam, diğer Yücelicilere nazaran, burada kalmayı ve mücadelesini devam etmeyi tercih etmiş. Hiçbir zaman komünist partisi üyesi olmayan babam, o dönemlerde okullarda kullanılan matematik ve fizik kitaplarını gönüllü olarak tercüme etmiş ve derlemiştir. Daktilo makinesiyle biri gelip ona yazdırdığını hatırlıyorum. Annem ve babamla beraber ev ev gezip özellikle kız çocuklarının eğitilmesi hakkında aileleri ikna etme çabalarına bizzat şahit oldum. Annemin Türkiye’ye göç etmeleri hakkında ki yalvarışlarını ve babamın hepimiz gidersek bu çocuklar (öğrencileri kastederek) ne olacak, diyerek direndiğini de duydum. Yaz tatilini feda edip evde öğrencilere matematik ve fizik dersleri verdiğini de çok iyi hatırlıyorum” ifadelerine yer verdi.
'Anne ve babamın hikayesini başkanlarından dinledim’
Anne ve babasını daha küçük yaştayken kaybettiği için onların mücadelelerini başkalarından öğrencini ifade eden Nurten Ruşid, “Maalesef, 6 yaşındayken, üç buçuk ay arayla kaybettiğim anne ve babamın mücadelesini başkalarından öğrendim. Gönül isterdi ki onlardan öğreneyim. Takdir-i İlahi. 1962 -63 yılında vekaleten müdür olarak atanan babamın, iki ay sonra Ramazan Bayramı günü öğrencileri pikniğe götürdüğü için müdürlükten alındığını saygın yazarımız Avni Engüllü tarafından yazılan Bayram Gezisi hikayesinden öğrendiklerimin sadece bir örneği” şeklinde konuştu.
‘Çok zor bir dönem geçirdik’
Nurten Ruşid, uzun yıllar ailesiyle birlikte baskılara maruz kaldıklarını şöyle anlatıyor:
“Mahkeme tarihinden vefat tarihine kadar geçen uzun yıllara rağmen üstümüze uygulanan baskı devam etti. Yetim ve başarılı öğrenciler olmamıza rağmen burs kapıları yüzümüze kapatıldı. Türkiye’deki Yücel mensuplarından gelen yardım anında kesildi. Askerlik döneminde erkek kardeşim devamlı olarak soruşturmalara maruz kaldı. Çok zor bir dönem geçirdik.”
‘Açığa çıkarılmayan dosyalarda neler veya kimler gizleniyor?’
Yücelcilere gerekli ilginin ve itibarın gösterilmediği için sitem eden Nurten Ruşid, ayrıca Yücelcileri anma adı altına birçok şeyin de yanlış yapıldığının altını çiziyor. Nurten Ruşid bu konu hakkında ifadeleri kullandı:
“Günümüzde Yücel teşkilatının ve Yücelicilerin burada ki Türklüğün ayakta durması ve yaşatılmasındaki katkıları meydanda. Uzun yıllar Türk halkı tarafından gizli olarak saygı duyan bu kişilerin açıkça takdir edilmesi inanılmaz gurur verici bir duygu. Amma velakin, Yücel ve Yüceliciler adına yapılmayan veya bana göre ters olan bazı unsurlar da mevcut. Hiçbir Türk partisi tarafından Yücel dosyalarının gün yüzüne çıkarılmaması. Bu dosyalarda neyin veya kimin gizlendiği konusunda kafalarda soru işaretleri oluşuyor.”
‘Yücelcilere saygı göstereceksek bunu doğru bir şekilde yapalım’
Konuşmasının devamında ‘Yücel Ödülleri’nden de söz eden Nurten Ruşid, “Yücel adına verilen ödüllerin, o dönemin siyasi görüşlerine kölelik yapmakla birçok canın yakılmasına neden olan insanlara verilmesi, o mahkeme salonunda arkalarından ölüme, ölüme diye bağıran insanlara verilmesinden hiçbir farkı yok. Bu insanlara ve özellikle idam edilen o dört cana, saygı gösterecek isek bunu da doğru bir şekilde yapalım lütfen. Bunu yapacağımıza bu mücadelede canını veren ve mezar taşı bile olmayan Şuayb Aziz, Adem Ali, Ali Abdurrahman ve Nazmi Ömer’in Türkiye’de ki ailelerini Üsküp’e davet edip bir teşekkür borcu olarak onlara takdim etmemiz daha iyi olmaz mı sizce?” ifadelerini kullandı.
Nurten Ruşid ile gerçekleştirdiğimiz sohbet kendisinin anlamlı sözleriyle tamamladık. Ruşid, “Biz burada oldukça, Türkçe de hep var olacaktır” sözlerini ifade etti.
- Bu haber 02-03-2020 tarihinde yayınlanmıştır.