Biz, bizmiyiz ki Üsküp biz olsun!
Ama bir tek şehir kaldı geçen senede; 2014 projesiyle ünlü olan başkent, Balkanların en Türk kokan şehirlerinden biri: Üsküp. Bu şehir ne eskilerin anlattığı kadar güzelliğini sadeliğinden alan ne de “Türk” artık. Tarihi şehir olan Üsküp, artık tarih oldu.
Bu yok olmanın sebebi doğal afetler, göçler, savaş değil. Şehrin özünü kaybetmesidir. Belki eskiden (kastım 5-10 yıl öncesi) dünyanın başkentleriyle güzelliği açısından baş edemezdi Üskübümüz, onlar kadar büyük, görkemli değildi ama en azından herşeyiyle bizimdi, bize özgüydü.
Türk çarşısından karşıya geçmeye kalktığınızda sanki aynı şehrin farklı yakasına değil de başka bir dünyaya geçiyormuş hissi, alakasız kültürleri yansıtan binalar, şehre bir faydası bile dokunmamış kişilerin heykelleri, taş köprüsünü gölgelemeye çalışan sözde gösterişli ama içi boş köprüler, Vardar nehrine demir atmış aslı restoran olan gemiler, fıskiyeler daha bilmem neler...
Yahya Kemal,”Üsküp ki Şar Dağında devamıydı Bursa’nın” diyor şiirinde. Kusura bakma hemşerim, malesef artık Üsküp, Bursa’nın değil, Atina’nın veya Roma’nın devamı gibi duruyor.
En çok da canımı yakan ne biliyor musunuz? Taş köprüyü geçerken sağ tarafıma bakmak. Zamanında Balkanların en görkemli, belki de en güzel camilerinden biri olan Burmali Camii’nin yerinde o inşaat çalışmasını görmek ve orada cami değil de başka bir binanın yapıldığını görmek gerçekten beni üzüyor, aciz kılıyor, utandırıyor. Orada neden Burmalı cami değil de caminin yıkılmasından sonra inşa edilen ve 1963 depreminde yıkılan Subay evi inşa ediliyor?
Bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz. Ancak hepimiz suçlu olduğumuz için belki bu suskunluğumuz. Biz susarken, camiyi oraya inşa ettirmemek için Ali Cengiz oyunlarıyla oraya, bir daha Burmalı Camii konusunun açılmamasını sağlayarak subay evi inşa ediyorlar.
Göstermelik protestolar yapılmıştı zamanında, Cuma namazları kılınacaktı, en kısa sürede de cami temelleri atılacaktı hani. Ama dediğim gibi suçlu olan sadece bir kesim değil hepimiziz. Aramızdaki çıkar çatışmaları, nefret, bölücülük varken elbet birileri bundan faydalanacak. Utanıyoruz, üzülüyoruz belki ama daha kaç kere utanmamız, daha kaç kere üzülmemiz gerekecek “Dur” demek için.
Biz yüzyıllardır buradayız. Tarihimizle, dilimizle, kültürümüzle, dinimizle. Dün, Üsküp’teki izlerimizi her yerde görmek mümkündü, bugün birçok yerde görmek mümkün. Yarın da bu izleri görebilmek istiyorsak, oturup iyice düşünmemiz lazım. “Ne yaptık” diye değil “Ne yapacağız” diye.
Heykeli Yunan, binası Batı Avrupa, büyükleri Bizanslı, Sırp veya farklı milletlerden olan bir yakası var artık Üsküp’ün. Abartılı makyaj yapmış bir kadın gibi duran şehrin bir yakasıyla, “Üsküp 2014”ün aslında başkentin ölüm fermanı olduğunu görmek o kadar zor değil. Hem ne demişler, “Öküz tahta oturusa padişah olmaz ama saray ahır olur” diye. Belki de günümüz Üsküp’ünü özetleyecek en güzel söz budur.
Bir şehir vardı, eskiden bizdi. Ne biz, artık eski biziz, ne de bu şehir eskisi gibi biz.
- Bu haber 20-02-2015 tarihinde yayınlanmıştır.