Etki-Tepki Yasası Bize Sökmez!
Newton'un yasaları malumunuzdur ve en bilindiklerinden biri de etki-tepki yasasıdır. Ancak, yüzyıllar önce ortaya atılan teoriler, yasalar bilimin gelişmesiyle doğrulanmış, yanlışlığı kanıtlanmış veya evirilmiştir.
Biz Makedonya Türkleri de etki-tepki yasasının değiştirmek üzereyiz. Son bir yıldır, Makedonya'da gündem o kadar hızlı değişiyor, siyasi ve ekonomik krizler geçiriyor ve bu olaylardan Türkler etkileniyor ama biz tepkimizi, tavrımızı bir türlü ortaya koyamıyoruz.
Sadece siyasi partiler değil, sivil toplum kuruluşları, çeşitli kurumlar veya bireysel olarak ele aldığımızda durum aynı. Tepkisiziz! Diğer toplumların az önce saydığım kuruluşları en küçük olayda bile basın toplantısı düzenliyor, olmadı yazılı açıklama yapıyor ve konu hakkındaki tutumunu ortaya atıyor. Bizde ise durum apayrı bir boyutta. Dini ve resmi tatiller için yayınlanan tebrikler olmasa, kurumlarımızın var olduğunu unutacağız!
Burmalı caminin yerine subay evi inşa ediliyor. Tepki yok! Üsküp 2014 projesiyle şehrin Türk kokan tarihi dokusu zedeleniyor. Tepki yok! Türk çarşısında isteyen istediği inşaatı yapıp tarihi çarşıyı harap ediyor. Tepki yok! Türk öğrencilere Türk öğretmen atanmıyor. Tepki yok! Haklarımız veriliyor. Tepki yok! Güncel siyasi gelişmelere zaten hiçten tepkimiz yok. Burada tepkiden bahsederken, kişisel çıkışları bir kenara bırakıyorum. Tepki dediğim, birkaç kurumun hepimizi ilgilendiren bir konuda koordineli olarak hem yasal yollardan hem de baskı uygulayarak tepki göstermeyi kast ediyorum.
Az önce de söyledim, Makedonya aylardır kritik bir süreçten geçiyor. Herkes tarafını belirlemiş, krizden en az zararla çıkarak yolunu çizmek derdinde. Bizim partilerimiz sanki koalisyon ortaklarına bağlılık yemini etmiş gibi sözlerinden dışarı çıkmamaktan başka bir şey yapmıyor. Makedonya'nın tek seçim bölgesi olarak seçime gitmesi konusunda diğer küçük partiler en azından isteklerini dile getirirken, biz bu duruma da seyirci kalmakla yetiniyoruz.
Gelelim bu durumda olmamızın sebeplerine. Kurumlarımızın başkanları, asbaşkanları, genel sekreterleri, yönetim kurulu üyeleri ve daha bilmem neleri gibi sıfatlar taşıyan üyeleri var. Elbette kağıt üzerinde. Gerçekte ise var olan "Padişah-reaya" ilişkisi bunun en önemli sebebi. Kurumun başkanı, yanında bulunan üç beş kişiyle partiyi veya derneği yönetiyor, kararları alıyor, uyguluyor. Geri kalanlar sadece yasal olarak tüzüğe göre çalışıldığını göstermek için isimleri geçiyor. "Şöyle karar almışsınız diye duydum" diyorum, "Benim haberim yok" diyor bir kurumuzun üst düzey temsilcisi.
Bir diğer konu da olur olmaz etkinliklerle uğraşmamız. "Etkinlik yaptık" demek için yapılan etkinlikler zaman kaybından başka bir işe yaramıyor. Masada Makedonya'nın geleceği konuşuluyor, ülke yandı yanacak biz aşurenin derdindeyiz.
Küçük kişisel çıkarlar yüzünden geleceğimizi kendi ellerimizle yok ediyoruz. Reflekslerimizi kaybetmiş bir şekilde, korkakça tavırlarla önce haklarımızı, sonra milli bilincimizi ve en sonunda benliğimizi kaybederiz.
Artık silkelenip, yılların tembelliğini üstümüzden atmanın vaktidir. "Ben yaşlıyım, yorgunum" diyenler geride kalabilir. Artık her şeyi başkalarından beklemek yerine, kendi aklımızı kullanarak "Ne yapmalıyız" diye birbirimizle istişare ederek kendi yolumuzu çizmenin vaktidir.
- Bu haber 01-12-2015 tarihinde yayınlanmıştır.