Olsun, Yabancı Olsun
Türk sporunun yabancı sevdasını hepimiz biliyoruz. Ne olursa olsun, yabancı aşkı bir türlü bitmiyor, Türk sporunda. Özellikle, de futbol dalında. İster teknik direktör, ister futbolcu konusu açıldığında ilk tercih yurt dışı. O olmazsa mecburi kendi insanına dönüyor kulüpleri yönetenler.
Hepimiz çok iyi hatırlıyoruz, futbolda yabancı sınırı varken. O kavgalar, o atışmalar. Bazı tezler de okadar çok savunuluyordu ki, bağımsız bir açıdan baktığında pek korunacak bir şey değil sanki. Öncelerden çok iyi hatırlıyorum 3+2 yanabcı sayısının kuralını. Ve bu kural ile birlikte Türk futbolu baş gösterdi.
Bir de gel son yıllarda Türk futboluna göz atalım. Yabancıların sayısı 10’a yaklaşmış, bunun sonucu de Türk futbolunun çöküşü, Türk futbolunda hiçbir zaman yer bulamayacak bazı sporcular. Bu sayıyı ille de dolduracaklar. Öyle ki, takımların formasını hak etmeyen futbolcular giydi.
Bütün bunlara rağmen yabancı sevdasından vazgeçmiyorlar. Teknik direktör yabancı. Takım menajeri yabancı. Futbolcular yabancı. Ya kardeşim, bitsin artık bu sevda. Ya da Türk kulüplerin adlarını yabancı isim bularak, dünyaya ayak uyduralım. Belki, kulüpleri yabancılaştırırsak Avrupa’nın zirvesine çıkarız.
Yok kardeş. Bunlar sadece bahane. Başarısızlığı örtmek için bunlar sadece bir sebep olarak gösteriliyor. Çünkü, işini yapan yapar ve başarılara imzasını atar. Çalışan, çalışır ve kazanır. Ne yabancıya ihtiyacı var, ne de başka bir faktöre. Elbet ki, her zaman başarılı olacak diye bir kural yok. Ama, bu yıl değilse gelecek yıl emin ol ki başarısıyla zirveye çıkar.
Son örnek Türk futbolunun şampiyonu Galatasaray ve teknik direktörü. Ondan bir öncesi yeşil şehrin temsilcisi ve Şenol hocası. Saymaya devam edersem sayfalar yetmez. Ama, bunu herkes bilmesi, aklına sokması lazım. Bundan 5-6 yıl önce altyapının teknik hocası Cevat hoca.
En önemlisi inanmaktır. Bir de şans vermek. Bu özellikleri birine tanırsan, inan ki o şahıs seni utandırmaz. Son şampiyonu yönetenler son anda bu şansı bir Türk hocaya verdiler ve 4.cü yıldızı formalarda eklettirdi. Ondan bir öncesi, İtalyan teknik direktör takımın başında kalsaydı eminim ki ne 20.ci şampiyonluk gelirdi, ne de şampiyonluk kupası.
Sebebi de çok açık. Türk insanının halinden sadece kardeşi anlar. Yabancı yardıma gelse de pek faydalı olacağına inanmıyorum. Ancak, Türk insanını çok seven, ona çok güvenen kişiler bu işin altından kalkabilir ve Türk futbolunun geleceği için bir adım attıracak. Böyle insanlar da görmedik diyemeyiz. Çünkü vardı, var, var olacak. Ama herkes bu yükten kalkabileceğini sanmıyorum.
Bu yüzden önce kendi insanımıza şans vereceğiz. Bir gün, bir yıl. Gerekirse yıllarca. Ama hiçbir zaman Türk insanı kendi insanına isyan etmeyecek. Ekmek yediği kuruma ihanet etmeyecek. Ama yabancısı bunu yapıyor. Önce, takım arkadaşından 3 kez daha para alıyor, ardından Türk takımlarının formasını giydiği için herkesi lanetliyor.
Bundan dolayı yabancı aşkımızı sonlandırmalıyız. Elbet ki, herkesi seveceğiz, herkese saygı göstereceğiz. Hepimiz, Allahın kuluyuz. Ama kendi din kardeşimiz atıp yabancılara aşık olmak da olmaz. Önce kendi insanını, ondan sonra daha uzakta olanları...
- Bu haber 15-06-2015 tarihinde yayınlanmıştır.