Para ve Mutluluk
Günter Mercan
“Gayri safi yurtiçi hasıla, şiirimizin güzelliğine bakmaz. Kamuoyu önünde yaptığımız tartışmaların düzeyiyle ilgilenmez. Ne aklımızı ne cesaretimizi, ne bilgeliğimizi ne tahsilimizi, ne şefkatimizi ne de sadakatimizi hesaba katar. Her şeyi ölçer de bir tek hayatı yaşanır kılan şeyleri ölçmez.” (Robert F. Kennedy)
Jared Diamond insanlık tarihini konu alan kitabı Tüfek, Mikrop ve Çelik’te kendisine yöneltilen bir sorunun onu nasıl insanlıkla ilgili olayların gidişatını incelemeye ittiğinden söz eder. Diamond’ın Yeni Gine’li bir arkadaşı ona bir defasında neden Avrupalıların çok şeyi varken Yeni Gine halkının çok az şeyi olduğunu sorar. Diamond arkadaşının bu sorusunu kendi kafasında yanıtlamaya çalışırken insanlık tarihini şekillendiren güçleri ve servet dağılımını etkileyici bir şekilde açıklar ve ortaya harika bir kitap çıkar. Diamond ekonomik büyümeyi tanımlayabilmek için tuğla gibi bir kitap yazmıştır. Tüm dünyada büyük yankı uyandıran ve uluslararası çoksatanlar listesinde zirvedeki yerini koruyan bu kitabın hemen ardından medeniyetlerin yükselişlerine ve çoküşlerine yönelik kavrayışımızı altüst eden Çöküş ve Yükseliş adlı iki kalın kitap daha yazdı. Aynı şekilde tarihçi Yuval Noah Harari’nin kaleme aldığı, son yılların en çok ses getiren kitapları arasında yer alan ve başlangıçtan bugüne insanın tarihsel yolculuğunu, bugünü meydana getiren tüm koşulları ele alan bu eseri dünyanın gelişimini incelemek için dinlerden yönetim biçimlerine, toplumsal katmanlardan geçim kaynaklarına, göçlerden savaşlara kadar farklı disiplinleri bir arada tutmak zorunda kalıyor.
Ulusların düşüş ve yükselişlerini konu alan bu veya başka bir eseri elinize alıp okumaya başladığınızda gerçekten de disiplinlerarası bir yolculuğa başlamış gibi hissedersiniz kendinizi. Tuğla kalınlığında oldukları için de okumaya başlamadan vazgeçme ihtimaliniz yüksektir, uyarması bizden. Oysa, bir ekonomist için ekonomik büyüme çok daha basit bir şeydir: Sadece gayri safi yurtiçi hasıladaki (GSYH) bir artıştır. Ekonomistlere göre ekonomik büyüme, bir ülkenin kişi başı GSYH’sında sürekli bir artış olduğunda gerçekleşir.
Kişi başına düşen GSYH 20. yüzyılda ulusal başarıları değerlendirmek için kullanılan en önemli kıstas kabul edildi. Harari’nin de belirttiği gibi, bu açıdan bakıldığında, her vatandaşı ortalama 56 bin doların üzerinde mal ve hizmet üreten Singapur, vatandaşları sadece 14 bin dolar üretebilen Kosta Rika’dan daha başarılı bir ülkedir. Fakat birçok anket Kosta Rika’lıların hayat memnuniyetinin Singapur’lulardan çok daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Peki, neden? Belki de insanlar üretmek değil de mutlu olmak istiyorlar. Üretim, mutluluğun maddi temeli olduğu için önemlidir. Ancak üretim amaç değil sadece bir araçtır.
Para gerçekten de mutluluğu satın alabilir mi? Ekonomistler kişi başı GSYH ile ülkenin genel mutluluk düzeyini kıyasladıklarında ilginç bir eğilim fark ederler. Kişi başı GSYH 0 dolardan 10 bin dolara yükseldiğinde mutluluk düzeyi yükselir. Ancak bu ilişki bu seviyeden sonra bozulur. Dolayısıyla bu soruya verilecek cevap şudur: İlk 10 bin dolar mutluluğu satın alır. Ondan sonrasını ise kimse bilemez. Bu yüzden bugünün düşünürleri, siyasetçileri, hatta ekonomistleri bile GSYH kıstasını GSYM ile yani gayri safi yurtiçi mutlulukla desteklemek, hatta değiştirmek istiyorlar.
Ekonomistlerin kurduğu, az yukarıda belirttiğimiz para ve mutluluk arasındaki ilişki nereden geliyor derseniz size şu şekilde açıklayabiliriz. Ekonomik büyüme, yaşam standartlarında, beslenmede, sağlık hizmetlerinde, ömür süresinde ve maddi bollukta artışlara yol açar. Çevresel yıkım ve artan gelir dengesizlikleri gibi olumsuz yanları da vardır tabii. Ekonomi büyüyüp çeşitlendikçe, giderek daha çok sayıda kişi geçimini çiftçilikle sağlama yolundan ayrılıp hayatını ilgi duyduğu alanda kazanma arayışına girdi. Son 150 yılda üretimde gerçekleşen yaratıcı patlama insanın her alandaki uğraşlarında gelişmeler olmasını sağladı. Yaşam çoğu insan için çirkin, acımasız ve kısa iken şimdi görece güzel, huzurlu ve uzun. Fakat, Harari’nin de belirttiği gibi geçtiğimiz yıllarda edindiğimiz benzeri görülmemiş kazanımlarımıza rağmen, günümüzdeki insanların mazide kalmış atalarından hatırı sayılır derecede daha mutlu olduğunu söylememiz pek de mümkün değil. Bunun için intihar oranlarına bakmamız yeterli olur. Gelişmiş dünyadaki intihar oranlarının geleneksel toplumlara kıyasla çok daha yüksek olması bu görüşü destekleyecek niteliktedir.
Peru, Guatemala, Filipinler gibi yoksulluk ve siyasi istikrarsızlıktan mustarip, gelişmekte olan ülkelerde her yıl yaklaşık 100 bin insanda bir kişi intihar etmektedir. İsviçre, Fransa, Japonya ve Yeni Zelanda gibi varlıklı ve huzurlu ülkelerde ise bu oran 100 bin insanda yirmi beştir. 1985’te birçok Güney Koreli yoksul, eğitimsiz ve geleneklere tabi olarak otoriter bir diktatörlüğün altında sürdürüyordu yaşamını. Bugün ise öncü bir ekonomik güç, vatandaşları dünyanın en eğitimli insanları arasında ve göreceli olarak liberal demokratik bir yönetimin altında istikrarlı bir gidişatın keyfini sürüyor. Ne var ki, 1985’te her 100 binde yaklaşık dokuz Güney Koreli intihar ederken, bugün bu oran 100 binde otuza kadar yükseldi.
Elbette olaya farklı bir bencereden de bakmamız gerekiyor. Ekonomik büyüme çoğu kişi için bir nimettir. Gıda üretiminde, sağlık hizmetlerinde ve maddi bolluktaki ilerlemeler, ekonomik büyüme olmadığı takdirde mümkün olmaz. Yüz yıl önce çoğu Amerikalı, tarımsal üretimle meşguldü ama yine de %2’den azı çiftçi olan günümüz Amerikalılarından çok daha az kalori alarak yaşıyorlardı. Aynı dönemde, birçok hastalığın kökünün kurutulması ve temel sağlık önlemleri ile sağlık hizmetlerindeki ilerlemeler sayesinde ömür süresi 30 yaş uzatıldı. Önceki nesillerde sadece varlıklı kişilerin ulaşabildiği şeyleri daha fazla insanın elde edebileceği şekilde maddi malların kalitesi ve miktarı da arttı. Aynı dönemde ortalama çalışma süresi azaldı ve insanlara verimli bir şekilde kullanabilecekleri daha fazla boş zaman yarattı.
Yani diyebiliriz ki, modern GSYH hesaplaması, ekonomik gelişme anlamında çok büyük bir adımdır hiç şüphesiz. Paul Samuelson ve Bill Nordhaus’un şu cümlesi gibi: “GSYH ve geri kalan diğer milli gelir hesapları sırlı kavramlarmış gibi görünse de onlar aslında 20. yüzyılın en büyük buluşları arasındadır.” Ne var ki, dediğimiz gibi 1776’da ABD’nin kurucu önderlerinin, yaşama ve özgürlük haklarının yanı sıra, üç temel vazgeçilmez haktan biri olarak kabul ettikleri mutluluk peşinde koşma hakkını içinde barındıramıyor gibi.
Belki de yaşadığımız çağda gelişimi ölçmek için GSYH’dan farklı kriterlere ihtiyacımız olabilir. Örneğin, insani gelişim endeksi, resmi GSYH rakamlarındaki bazı boşlukları doldurmak için sağlık ve eğitim istatistiklerini kullanır. Çok boyutlu yoksulluk endeksi, gelişmekte olan ülkelerdeki refah düzeyinin belirlenmesinde beslenme, hijyen, temiz suya erişim imkânı gibi on farklı göstergeyi esas alır. Çocuk ölüm oranları ve diğer sağlık göstergeleri, Demografi ve Sağlık Anketleri gibi periodik çalışmalarda kayıt altına alınır. Bu alanda birçok umut vaat eden proje yürütülüyor. Tanınmış bilim adamları ve ekonomistler GSYH’yı tamamlayacak “Sosyal İlerleme Endeksi”, “Toplam Ulusal Mutluluk” gibi ölçümler yapmaktadır.
Son olarak merhum başkan adayı Robert F. Kennedy’nin 1968’deki bir konuşmasında, ekonomik performansın o zamanki temel ölçütü olan GSMH’nın (gayri safi milli hasıla)[1] zayıflığını nasıl ifade ettiğini belirterek yazımı bitiriyorum: “… gayri safi milli hasıla çocuklarımızın sağlığını, eğitiminin kalitesini veya oyunlarının sevincini hesaba katmıyor. Şiirimizin güzelliğini veya evliliğimizin sağlamlığını kapsamıyor; toplumsal müzakerelerimizdeki zekâyı ya da kamu görevlilerimizin dürüstlüğünü hesaba katmıyor. Aklımızı da cesaretimizi de; bilgeliğimizi de öğrenimimizi de; merhametimizi de ülkemize bağlılığımızı da ölçmüyor; kısacası hayatı yaşamaya değer kılanlar dışında kalan her şeyi ölçüyor…”
[1] GSYH ile GSMH arasındaki kilit fark, tek bir kelimedir. GSYH, ülkede bir yıl içinde gerçekleşen tüm yeni üretimlerin ölçüsü iken, GSMH, bir yıl içinde o millet tarafından gerçekleştirilen tüm yeni üretimlerin ölçüsüdür.
- Bu haber 04-06-2020 tarihinde yayınlanmıştır.