PİCASSO VE TASAVVUF
Tahsilim ve mesleğim icabı, sanatın geçmişi, bugünü ve geleceği hakkında kafa yormak bana yabancı bir şey değil. İlgim özellikle sanatın geleceğine odaklanmış sayılır. Ne var ki geleceği görebilmek, geçmişi iyi kavramadan mümkün değil. Geçmişten gelen birikim bugünü şekillendirir ve yarınlara yol açar. Bu tüm dünya milletlerin sanatı ve tüm sanat dalları için geçerli olsa gerek. Resim sanatının geleceği hakkında fikir sahibi olmanın yolu da, bu sanat dalının kadim zamanlardan bugüne yaşadığı gelişim süreçlerini iyice irdelemekten geçer. Sanat tarihi açısından önemli olan bu noktalar konusunda fazla teferruata yer vermeden doğrudan asıl konum olan resim sanatının geleceğine dair acemice tefekkürüme yer vereyim.
Evella bugünkü duruma değineyim. 20.asırda resim sanatı zirveye ulaştı ve ondan sonra yeni birşey veremedi, yani yeni görsel keşifler sergileyemedi. Yenilik getiren en son resim akımları ve teknikleri olarak şunları sayabiliriz: Sanat instalasyonu, en yeni teknoloji kullanılarak elde edilmiş eserler, performans sanatı, minimalizm, post-modernizm, konspetualizm, hiperrealizm, ve belki daha birkaçı. Bundan sonrası? Devamı gelmiyor. Bu saydığım 20. asırda meydana çıkmış çağdaş resim usulleri, zamanımızda, günümüz sanatçıların kafalarında ve eserlerinde yer almaya hala devam ediyor ve bunları kullanarak resim sanat tarihinin ömrünü uzatmaya ve süreğenliğini sağlamaya çalışıyorlar. Ne var ki sanki her şey denenmiş, her şey yapılmış, her şey resmedilmiş, her şey keşfedilmiş, her şey söylenmiş. Tüm tarzlar tükenmiş. Betimlenmemiş ve tasvirlenmemiş birşey kalmamış sanki. Artık yenilikçi olmak çok zor, hatta imkansız. Yeni hava oluşturmaya çalışanlar aslında sadece bilinenleri tekrarlayarak aynı yerde dönüp kalıyorlar. Kısır döngü. Oysa gerçek sanat, yenilik ortaya atmaktır.
Tam da burada resim sanatı ne olacak diyeceksiniz. Alternatifler tabii ki yok değil. Mesela ilk aklıma gelenler: naivist bir manirle yöresel ve mahalli konuları ele alarak, bunu günümüze has özelliklerle harmanlamak. Modern hayatın alametlerini ele alarak, geleneksel folklor sanatına yeni bir duyarlılık katmak.
Resim sanatına yepyeni soluklar üfleyebilecek olan geleneksel doğu resim sanatları, konu ve uslup açısından zengin bir ilham hazinesi. Sanatçılar bu ummana dalıp binbir inciye ulaşabilir. Bizim geleneksel Türk resim sanatımız kendine has incelikleriyle apayrı bir alem. Minyatür, ebru, tezyin, tezhip, kabartma, hüsnühat, geometrik ve bitksiel motiflerle bezeli sonsuzluklar... Milli resim sanatımızın tarihine inerek orada bulacağımız değerleri yenilikçi hamlelerle işleyerek geleceğe nice yenilikler sunabiliriz. Milletçe görsel estetiğe olan yatkınlığımızı dile getirip sayısız açılmamış kapılar açabiliriz. Halı (kilim, dokuma) sanatımız da yenilik arayan çağdaş sanatçıları kendi kosmosuna bekliyor. Bu kadim sanatımız farklı atılımlara susamış sanatçılarımızı davet ediyor.
Manevi kültürümüzü süsleyen sembolleri resmederken de çağdaş olmak mümkün. Tarihimizden konuları öznel bir dille tasvir edebilir günümüz sanatçıları. Bugünün, dolayısıyla yarının resim sanatçısı, üretken bireylere has bir edayla gelenek ile yöreselden kaynayan güzelliklerin duyarlılığını bugüne ve yarına taşıyarak yenilikçi çıkışlar yakalayabilir. Milli sanat kimliğimize yeni evrensel boyutlar katmak şartıyla eşsiz şah eserler doğabilir. Elbette geleneksel sanatlardan hareket ederken zamanımızın ruhunu da kapsamak gerek, bu asla dikatten kaçmamalıdır.
Tüm bu yazdıklarımı eserlerinde aksettirmeye çabalayan, bunları denemeye çalışan, yenilik getirmeye kalkışan sanatçılar yok demiyorum, tabi ki var, yani “Amerika’yı ben keşfetmedim”, ancak göstermeye çalıştığım bu yollar bir tek okuyucumu dahi etkileyip onu “geleneksel yeniliklere” doğru iterse, bu benim için sonsuz mutluluk kaynağı olacaktır.
İspanyol ressamı Pablo Picasso’nun geçenlerde Üsküp’te düzenlenen sergisi, tüm bunları yazmam için vesile oldu. Bu, Picasso’nun Üsküp’te ikinci sergisidir, ilki ise 1963 yılında depremden hemen sonra düzenlenmişti. O zaman Picasso Üsküp’e bir tablosunu hediye etmiş. Resimle veya sanatla yakından uzaktan alakası olan, veya hiç alakası olmayan herhangi biri dahi Pikaso’nun kim olduğunu bilir,en azından adını mutlaka işitmiştir. Nesiller Picasso adını taşıyan sanat mitosuyla büyüdü diyebiliriz.
Yukarıda resim sanatının geleceği hakkında anlatmaya çalıştıklarımın bağlamında Picasso’yu bir misal olarak görmek mümkün. Bu ressam, geleneksel Afrika maskelerinden esinlenerek Kubizm akımını ortaya atıp 20. asrın başlarında resim sanatında yepyeni bir hava estirmiştir. Georges Braque ile birlikte başlattıkları Kubizm akımı sanat tarihinde silinmez derin bir iz bırakmıştır. Bu resim anlayışının temelinde ise bazı doğu etkilerinin yattığı söylenebilir. Bir defasında, Picasso, bir Türk hat sanatı eserini görüp “İşte gerçek soyut resim budur” dediği söylenir. Doğu sanat anlayışının kökünde tasavvufun yerini, rölünü ve etkisini kabul etmiş olursak, bu manevi cevhererlerle dolu engin deryanın verebileceği ilhamların tükenmeyeceğini diyebilmekteyiz. Tasavvufa dayanan sanatçı, bilgeliğe ermiş bir zat oluverir. Tasavvuf sayesinde yeniliğe olan kapılar hep açık kalacaktır.
Vurgulamak istediğim husus, tasavvufun sanatta yol gösterici bir rehber olması için gereken her şeyi içinde barındırmasıdır. Buysa yalnız sanatta değil, hayatın her sahasında geçerli olsa gerek. Ancak tasavvufu sadece katı dini manada bir felsefi görüş ve kurallar sistemi olarak değil, bundan öte, engin maneviyat evreni olarak algılamak doğru olur. Onun verebileceği mesajlar evrensel, hümanist, kosmopolit ve heryanlıdır, tüm hayatı kapsamaktadır.
Tam bu noktada mevzuyu tasavvufu içimize sindirmenin ne kadar hayati önemden olduğuna getireceğim. Genelde geleceğimiz, en yeni, son derece gelişmiş teknolojiye bağlanır ve şiddet dolu bir dünya olarak görülür, oysa sadece maddiyatı ve nefsaniliği bir yol olarak ele almak çıkmaz bir yoldur. Bazı 20. asır düşünürlerin dedikleri gibi, bundan sonra ya manevi bir çağa geçiş yaşanılacak, ya da insanlık yok olmaktan kurtulamayacaktır.
Sanatta gerçek avangard olmak bugün artık çok zor. Muhyiddin Arabi’nin dediği gibi “Söylenmemiş söz kalmadı”. Ancak Mevlana diyor ki: “Yeni şeyler söylemek lazım”. Sanatta tekrarlamının “bir alemi yok”.
Sanatımızın geleceğiyle kafa yormak vazgeçilmez bir merağımdır. Yaşatıldığımız tüm bu savaş rüzgarlarına rağmen sanata sarılalım diyorum. Asil uğraşlara hayatımızı adamak kaderimiz olsun.
- Bu haber 29-03-2016 tarihinde yayınlanmıştır.