Ramazanın Bereketi ve Balkanlarda İslam
Ramazan ayı boyunca iftardan iftara koşarken, tek yaptığımız şey iftar yemek ve sahura kadar çay-kahve zevkiymiş geliyor bizlere. Fakat arada o kadar çok şey hayat buluyor ki. İnsanımız sevap için mücadele veriyor. İyilikte yarışın davetine uyarak fakirlere yardım etmek başta olmak üzere; biraz daha fazla ibadet, daha fazla tilavet, daha fazla muhabbete dönüşüyor yapılanlar.
Yüzlerce, binlerce katılımcı ile iftar sofraları her ne kadar bazılarına göre “riya” olarak gözükse de topluma farklı bir heyecan kattığını kimse inkar edemez. Daha koordineli, daha az israflı geçebilir mutlaka etkinlikler, fakat insanların güzel niyet ile dualar ile kalkılan sofralarda bir araya gelmesini kötü olarak değerlendirmek bence hiç de uygun değil.
Bir sürü yetim, ihtiyaç sahibi için imkanlar bu ayda zekat ve fıtır sadakasından temin ediliyor. Gülüyor muhtaç olanların yüzleri. Tabi ki bu iyi niyetleri fırsat olarak görenler de var. Onları da ayırmak bize düşer.
Tüm bu Ramazan bereketinde benim için en hayırlı iftar geçen hafta oldu. “Balkanlarda İslam” adlı beş ciltlik dev eserin tanıtımı ile Ankara’da düzenlenen programda tüm Balkanlardan din adamları, devlet erkanı, bilim adamları, sivil toplum temsilcileri, gazeteciler bir araya geldi. Buluşmanın müsebbibi TİKA idi. Tüm bu değerli insanları bir araya getirerek bir daha Balkanların Türkiye tarafından unutulmadığını gösterdi. Onunla kalmadı çok değerli bir kaynak eser hediye etti tüm Balkanlara. Bu program vesilesiyle kısa bir zaman önce göreve başlayan Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’da Balkanları yakından tanıma fırsatı yakaladı.
Bir yüzyıldır hep yıkımlar, tarihe mağlup olan medeniyetimizden bahsederken bu Ramazan Türklerin Balkanlara sunmuş olduğu İslam Dini ile muhteşem Osmanlı eserlerinin yeniden dirilişini yakından görmek, duymak bizi fazlasıyla memnun etti. İlk defa bu format üst düzeyde bir program düzenlendi. Bu nedenle bu tarz bir organizasyonu düzenleyen TİKA yetkililerini samimiyetle tebrik etmek gerekir.
Tarihte Balkanlar adından da anlaşılacağı gibi ballı ve kanlı günleri hep yaşamıştır. Çok değil birkaç yıl öncesi Bosna’da, Kosova’da yaşananlar kan kokusunu estirirken bu topraklarda, son yıllarda Türkiye sayesinde bal lezzeti tatmaya başladık. Acıları tatlıya dönüştürene ne kadar teşekkür etsek azdır. Sadece tarihi değil, arıcılık, seracılık, hayvancılık, pirinç gibi projelerle doğrudan insana yatırım yapan TİKA bir kez daha Türk insanının “yaşa ve yaşat” yaşam felsefesini ortaya koymuş, gönülleri fethetmiştir.
Tanrı ve insan vardır merkezde bizim hayat anlayışımızda. Allah için yapılırken güzel şeyler gönül kırmak değil, gönül almaktır derdimiz. Bu Ramazan nasıl bereketli geçtiyse, insanlarımızın da refah içerisinde, barış içerisinde yaşamaları temennimizdir Yüce Yaratandan.
- Bu haber 27-06-2016 tarihinde yayınlanmıştır.