Türklerde “Yatıklık” ve “Din Değiştirme” Koşutluğu
İzzet İbrahimsoylu
Yörüklük ile yatıklık Hunlardan günümüze Türkler arasında var olan iki yaşam biçimidir. Yörüklük; “yörük yaşama biçimi”ni, yani dört ayrı mevsime göre dört ayrı yerde yurtlamayı ifâde ederken, yatıklık; “yatık yaşama biçimi”ni, yani yılın her mevsimde aynı yerde, köy ve şehirde yaşamayı, yerleşikliği ifâde etmiştir.
Türklerde Hunlarla birlikte var olup gelişen bu koşut yaşam biçimlerine Türk Kağanlığı döneminde de devam edilmiş; Bilge Kağan yatıklığı isterken, veziri Bilge Tonyukuk yörüklükten yana görüş bildirmiştir.
10. yüzyılda Türkistan’da yaşayan Oğuzlar, kendi kandaşlarından veya diğer Türk boylarından yörük yaşama biçimini bırakıp, köy ve şehirlerde yaşamaya başlayanlara “Yatuk” (yatık) yani “tembel” adını vererek, onların bu hayat tarzlarını tembellik olarak görüp, beğenmemiş ve aşağılamışlardır.
Yine 11.-15. yüzyıl arasında, Anadolu’da köy ve şehirde yaşayan Oğuzların, bu kez, kendileri gibi köy ve şehirde oturmayan, dört ayrı mevsime göre dört ayrı yurda yürüyen kandaşlarına “Yörük” sıfatını vermişlerdi. Böylelikle onların bir yerde durmadıkları; tersine, bir yerden başka bir yere göçtükleri ve yürüdükleri anlatılmak istenmiştir.
***
Türk tarih ve topluluk hayatına baktığımızda “yörüklük” ile “yatıklık”ın çak Hunlardan beri süregelen birer yaşam biçimi olduğu; bu sürecin eski devirlere göre azalmış olsa da günümüzde de devam ettiği görülmektedir. Tıp biçimde “Yatıklık” ile “din değiştirme” olgularının da genelde Türk tarih ve topluluk hayatında bir birine koşut (paralel) bir şekilde var olduğundan söz edilmelidir.
***
Türklerin kadim inancı “Gök Teñri İnancı” idi. Bu inanca bağlı olanlara “Teñriken” deniliyordu; Teñriken, “Tenri’den” ve “Teñri’ye bağlı olan” anlamına gelmekte idi. Kaşgarlı Mahmut’un Dîvânu Lugâti't-Türk adlı eserinde de rastlanılan bu kelime “dindar, mütedeyyin, mümin” olarak açıklanmaktadır.
Gök Teñri inancının, Türkler arasında, en az Hunlardan beri var olduğu bilinmektedir. Türkçenin en eski kelimelerinden ve bu inancın merkez kavramından biri olan “Teñri” adının, Talat Tekin, Hunlardan beri mevcut olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla Teñri kelimesinin varlığı, Teñri inancının varlığına işaret etmektedir.
***
Dinler tarihçisi Arnold Joseph Toynbee’ye göre dünyadaki dinler iki merkezde; Orta Doğu ve Uzak Doğu’da ortaya çıkmışlardı. Uzak Doğu’da, yani Asya’da beliren inançlardan biri Türklerin ilk inancı olan Gök Teñri inancı idi. Daha sonraki dönemlerde Türkler, bununla birlikte, Kamlık ve Asya’daki diğer dinler ile de temasa geçtiler. Daha çok güneylerinde bulunan dinlerden etkilendiler. Tabgaç ve Eski Uygur Türkleri bir yandan yörük yaşama biçimini bırakıp yatık yaşama biçimine geçerken; diğer yandan Teñrici inançlarını bırakarak Budizm’i taplamışlardı. Yani Çinli gibi hayat yaşamak, Çinlileşmeyi; Çinlileşmek de beraberinde Budistleşmeyi getirmişti.
Tarih içerisinde Türkler; sadece güneye değil, kuzeye ve batıya da yöneldiler. Doğu’dan Batı’ya yönelen Türkler, Hazar Denizi ile Karadeniz’in hem güneyi hem kuzeyinden geçerek çak Avrupa içlerine kadar ilerlediler. Avrupa’ya giden Türklerin asıl etki bıraktıkları yer Doğu Avrupa ile Balkanlar olmuştur.
9.-10.-11. yüzyıllar, birçok milletin din değiştirdiği yüzyıllardır. Özellikle 10. yüzyıl birçok millet için din değiştirme yüzyılı olmuştur. Sözü edilen yüzyılda Ruslar Ortodoksluğa, Macarlar Katolikliğe vd. girdiler. Tıp yüzyıllarda Hazar Denizi dolayında yaşayan Türkler, İslâm ve Museviliğe girdiler. Türklerden; İdil Bulgar Türkleri ile Karahanlı Türkleri İslâm’ı ilk taplayanlar arasında yer aldı. İdil Bulgarları ile Karahanlılar döneminde de din değiştirme ile yatıklığın aşağı yukarı koşutluk gösterdiği söylenebilir. Türkler arasında yeni şehirlerin kurulmuş olması, yatıklığa geçişin delilleri olarak görülebilir. Hazar Türkleri, din konusunda, tüm diğer Türklerin tersine Museviliği yeğlediler. Belki de bu tercihlerinde Arapların Müslümân, Bizans’ın Hristiyan olması sebep olmuştur; ancak kendilerine bu iki dinin dışında bir din seçmişlerdir. Kimi bilim kişileri Hazar kelimesinin özünün “Kazar” yani “Gezer” olduğunu iddia etmiştir. Eğer bu iddia doğru ise “gezer” kelimesi de “gezmeyi”, yani bir anlamda yürümeyi, yörük yaşama biçimini göstermektedir. Hazarlarda da din değiştirme ile yatıklığa geçiş süreci tıp dönemlere denk gelmektedir. Hazar Türkleri arasında yeni şehirlerin kurulmuş olması yörüklükten yatıklığa geçişin alametleri olarak değerlendirilmelidir.
Kubrat Han’ın küçük oğlu Asparuh Han başçılığında Tuna’nın güneyine gelen Bulgarlar, 679 yılında Tuna Bulgar Hanlığını kurdular. Bulgarların da diğer Türkler gibi ilk dinleri Gök Teñri inancı idi. “Teñri” ismini “Tañra” olarak telâffuz eden Bulgarlar, Balkanların en büyük dağı Rila’nın dorğuna “Tañra” adını vermişlerdi. 864 yılında Pars Han başçılığında Gök Teñri inancını bırakarak Ortodoksluğa geçtiler. Din değiştirme ile yatıklığın onlarda da aşağı yukarı aynı dönemlerde yaşanmıştır. Bu dönemde de yeni şehirler kurulmuş ya da var olan şehirler büyümüştür; Pliska ve Preslav gibi.
Oğuzların bir kısmı İslâm’a bir kısmı ise Hristiyanlığa geçti. Önceleri daha kuzeyde yaşayan Oğuzlar; bir kısmı kuzeyden batıya yönelerek Hıristiyanlığı, diğer bir kısmı ise güneye inerek İslâm’ı tapladı. İslâm, Oğuzlar arasına Araplardan çok Farslar aracılığıyla ve Samanlılarla girdi. Bundan ötürü de İslâm’ın en önemli dini kavramları Farsçadır; Hüdâ, Namaz, Oruç, Peygamber, Abdest… Samanlılardan sonra Selçüklü ve Otmanlı dönemlerinde de Oğuzlar; bir yandan yörüklükten yatıklığa geçerken, öbür yandan Gök Teñri inancından İslâm’a geçtiler. Hazar Denizi ile Karadeniz’in kuzeyinden Doğu Avrupa ve Balkanlara yol alan Oğuzlar arasında Hristiyanlık, Doğu Romalılar ve Ruslarla yayıldı. Bu Oğuzlar da yörüklükten yatıklığa geçerken tıp zamanda Gök Teñri inancından Ortodoksluğa da geçtiler.
Hazar ile Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlara gelen Hun, Avar, Bulgar, Peçenek, Oğuz ve Kıpçak Türkleri, İtil Irmağı’nı geçtikten sonra Doğu Roma’nın yörüngesine ya da diğer bir ifâde ile hinterlandına girmiş oluyorlardı. Önce İtil’den Tuna’ya, ardından Tuna’dan Balkanların içlerine kadar yayılan Türkler önce devletlerini yitirdiler, sonra yörük yaşama biçimini bırakarak yatık yaşama biçimine geçtiler ve ardından Hristiyanlaştılar.
***
Makedonya Türkleri arasında da “yörüklük” ile “yatıklık” çak Hunlardan beri mevcut idi. Bu süreç tıp biçimde Avarlarda; ardından gelen Bulgar, Peçenek, Oğuz ve Kuman Türklerinde de devam etti. Güney Rusya, Ukrayna, Romanya, Moldova, Macaristan, Bulgaristan, Makedonya, Sırbistan vb. ülkelere gelen bu Türkler, bir yandan yörük yaşama biçiminden yatık yaşama biçimine geçerken; diğer yandan da Teñrici inançtan Ortodoksluk ve Katolikliğe geçtiler. Bir kısmı ise Teñrici inancında kalarak, Türk Günü’nde İslâm’a geçti. Bunun yanında önce Ortodoks ve Katolik olan Türklerden de Türk Günü’nde tekrardan din değiştirerek İslâm’a geçenler olmuştur.
Türk Günü’nde Anadolu’dan Makedonya’ya gelen Türklerin bir kısmı daha ilk zamanlarda yatıklığa geçerken, bir kısmı ise yörük yaşama biçimini günümüze kadar devam ettirmiştir. Makedonya coğrafyasında 17. yüzyıla kadar daha çok yörük yaşama biçimi hâkim iken, bu tarihten sonra yatık yaşama biçiminin hâkim olduğu sanılmaktadır.
Eskiden olduğu gibi günümüzde de Makedonya Türklerini “yatıklar” ile “yörükler” oluşturmaktadır. Bunların bir kısmı Türk Günü’nden önce bir kısmı ise sonrasında yatıklığa geçmiştir. Kesin bir çizgiyle ayrılmamakla birlikte, genellikle ova, köy ve şehirde yaşayanlar yatıklardan; dağ eteklerinde yaşayanlar yörüklerden oluşmaktadır. Yörük yaşama biçimine sahip olanlar, yatıklığa sahip olanlara oranla eski inançlarına; Teñrici inanca, Türk Töresine, gelenek ve göreneklerine daha çok sahip çıkarak, “Türklüğü” daha çok korumuşlardır.
Makedonya Yörüklüğü’nde yaşayan Türklerin çoğu yörük yaşama biçimine sahiptir. Modern hayatın etkisiyle kimi Yörükler, yörük yaşama biçiminden ayrılarak yatık yaşama biçimine geçmeye başlamıştır. İştip, Radoviş, Usturumca, Valandovo, Demir Kapı gibi şehirlere ya da bu şehirlerin dolaylarında olan ova köylerine inmektedirler. Tarih boyunca Türklerde var olan yörüklükten yatıklığa geçiş sürecinin son yıllarda Yörükler arasında da baş göstermeye başlamıştır.
Yörüklükten yatıklığa geçiş, “din değiştirme” olgusunu beraberinde getirmese de “kültür değişmesi”ni mutlaka getirecektir; bundan kaçınılması zordur. Bir yandan tarihte Hun, Avar, Bulgar, Peçenek, Uz ve Kuman Türklerinin “Roma-Slav; şehirli Batı kültürüne” yönelmiş olduğu gibi, öteki yandan yine tarihte Samanlı, Selçüklü, Otmanlı’da olduğu gibi “Fars-Arap-İslâm; şehirli Türk kültürüne” eğilim gösterilecektir. Nitekim Türklerin kadim tarihlerinden beri mevcut olan Teñrici inançtan, Türk töresinden, gelenek ve göreneklerden; Yesevî-Maturidî-Hanefî Türk-İslâm anlayışından uzaklaşılarak; Hunlardan -en az “2. 500” yıldan- beri sahip olunan yörüklük terk edilmeye mâhkum edilecektir!
***
İbrahimsoyluSözlük
Başçılık: Önderlik, Liderlik.
Çak: Tâ (Uzaklık bildirir).
Kamlık: Şamanizim
Taplamak: Kabul Etmek.
Tıp: Aynı
Türk Günü: Osmanlı Dönemi
Yörüklük: Bu yazıda yörük ve yörüklük adı eğer büyük harflerle yazıldı ise özel ve yer adını, küçük harfle yazıldı ise Türklerin ‘yaşam biçimi’ni ifâde etmiştir.
- Bu haber 16-06-2020 tarihinde yayınlanmıştır.