Türklerde “YEDİ ATA/SOY“
7 ata/soy…
Biz bugün Türkler’in, “senin 7 sülaleni, 7 ceddini…” dediklerini duyuyoruz. Bu, Türkler’in “Atalar”a olan inancından geliyor.
Yedi Ata inancı, Türkler’de hala devam eden “atalar kültü”nün devamı, tezahürüdür.
Ata mezarlarını ziyaret, ata adlarının torunlara konması, ölü ataları için yapılan dini merasimler hepsi “atalara olan saygıdan” gelir.
Ahmet Yesevi: “Miskin zayıf Hoca Ahmet, YEDİ ATANA rahmet Fars dilini bilir de, sevip söyler Türkçeyi.” diyor.
Günümüzün Altay Dini-Ulusçu Lideri Akay Kine: “Türk’ün 7 atasını bilmesi gerekiyor.” diyor.
Kazakistanlı Maksuthan Jakıp; Kazakların atalarına bağlılıklarının küçük yaştan sağlandığını, kazak Türkleri’nin çocuğa bir-iki yaşından itibaren 7 göbek atalarının ismini saydırmakta olduklarını, baba fırsat buldukça ataların isimlerini sorup çocuğa tekrar ettirdiğini, bu suretle de ona ezberlettiğini ifade eder.
Cengiz Aytmatov-Muhtar Şahanov arasındaki konuşmada, Cengiz Aytmatov “Yedi Ata inancını” şu şekilde anlatır;
Ünlü Kırgız yazar Cengiz Ayıtmatov: “ihtiyarlar bir araya toplanınca, çocukların dilini eğlenceli bulup: -Haydi bakalım, hiç karıştırmadan yedi atasını kim sayabilecek? derlerdi.
Oyun çocukları derhal ağır başlı bir havaya bürünüp atalarının adlarını peş peşe dizmeye başlar. Bir an için dedelerden birinin adı unutulacak olursa…Allah korusun!
Sonradan düşündüm de; meğer ihtiyarların bu yaptığında derin manalar gizliymiş. Köklerini unutmamak, nesillerin bağını koparmamak ve yakın ile yadı ayırd etmeyi, küçükken zihne sindirmenin büyük önemi olduğunu olgunlaşınca kavradım. Evet, yedi atasını kök sürmeyen insan hamdır. Bunun bilinmediği yerde, edepsiz davranışlar ve haram işlerden nefret duymama başlar…
Böylesine sade ve sert halk felsefesini büyüklerin dilinden dinleye dinleye büyüdüm.
Mesela, ben Şekerli’yim. Benim babam Törekul, Törekul’un babası Aytmat, Aytmat’ın babası Kimbildi, Kimbildi’nin babası Konuşucok…Dedem aytmat, on parmağında hüner damlayan demirci ustasıydı. Komuzculuğu, destancılığı ile Talas çevresinde meşhur olan bilge bir insanmış.
…
Köy, dağılıp parçalanmayan bütün bir vücut gibidir. O, kendine has, herkesçe bilinen fakat yazılı olmayan kanunlarıyla yaşar. Büyüklere saygı ile başlayan bu kanunun bir kolu, hem de en önemlisi, bu YEDİ ATAYI BİLMEK'tir. Yedi ataya kadar, yani cürecat(6. Göbek) ve tuacat(7.göbek) akrabalığı aşmadıkça kan bağının ayrılmadığını tıp bilimi ispatladı. Soyunu bilmeden akrabanla evlenirsen neslin bozulur. Hayvancılıkla uğraşırken hikmetli ilkeler üreten evliya dedelerimiz, hayatın inceliklerini çok derin kavramıştı…
İnsanlar arasındaki ilişki ve akrabalığı tazelemek bir yana, cinsi iyileştirmek için sürüye koçu, yılkıya aygırı başka köyden getirip salmazlar mı?.. Mesela, Amerika’da niye iradesi güçlü insanlar türedi? Çünkü, kıta açıldıktan sonra her taraftan yüzlerce millete mensup insanlar göç etti. Yerli halkla ve kendi aralarında kız alıp vererek kan karıştı, tazelendi ve genetik olarak gençleşti” diyor.
Bütün Türk boylarında yakın akraba evlilikleri sakıncalı görülmüştür ki, bunlardan birisi olan Nogaylar buna çok dikkat ederler, baba tarafından en az yedi kuşağa kadar evlilikleri yasaklarlar.
Kazaklar, en az yedi göbeğe kadar atalarını sayarlar ve bunlardan türeyen soydaşlarını tanırlar. Bugün de bu konu çok önemlidir. “Nesebini, ceddini bilmek bizim tarihi geleneğimizdir.” derler.
Osmanlı döneminde, “uzak akraba evliliği” Türkler’den Sırplar’a da geçmiştir. Sırplar, 5 kuşağa kadar evlilik yapmazdılar.
Bugün Kazak, Kırgız, Nogay, Altay Türkleri “yakın akraba evliliği” yapmazlar. Makedonya Türkleri “7 kuşağa kadar akraba evliliği” yapmazlar.
Türk’ün Ahmet Yesevi atasının dediği gibi “Yedi ata”nıza rahmet olsun!
- Bu haber 07-03-2017 tarihinde yayınlanmıştır.