VAROLUŞUMUZ VE VEFASIZLIK
Neredeyse devletimizde resmen biz Makedonya Türklerini üçüncü sınıf vatandaş ilan edecekler. Oysa bunu son derece haksız ve doğru olmayan bir tavır olarak görmek hem hakkımız hem görevimiz. Neden haksız? Çünküler çok. Bize karşı takınılan bu son derece yanlış ve yersiz tavır, biz Makedonya Türklerinin bu devletin konstitutif, yani yapıcı bir unsuru olduğumuz gerçeğini asla çürütemez. Bir sınıflandırmaya girilecek olursa, o zaman biz ancak ve ancak Makedonlar ile Arnavutlarla beraber birinci sınıf vatandaş olmayı kabul edebiliriz. Bu böyle biline!
Biz Makedonya Türkleri olarak bu devletin en tabii sahipleri arasında yerimizi almak için ısrarcı bir tutum içine girmemizi sağlayacak koşulları birlik olarak sağlamalıyız. Bu sadece partilerimize bir gönderme değil, tüm kuruluşlarımızın başında bulunanların, hatta her bireyimizin ilkesi olmalı.
Böyle düşünerek göğe kadar haklı olduğumu doğrulayan tapu niteliğinde birkaç veri: 1. Bağımsız Makedonya Cumhuriyetinin ve Makedon milletinin resmiyetini dünyada ilk tanıyan devlet Türkiye Cumhuriyeti olmuştur; 2. Genç Makedonya devletinin en zor zamanında, yani abluka altındayken tek yardım eli Türkiye’den uzanmıştır; 3.İkinci Dünya Savaşından sonra kurulan Yugoslavya’nın Federal bir üyesi olan Makedonya’nın Faşist Almanlara karşı yürüttükleri savaşta Türklerin rölü kaçınılmaz olmuştur (partizanların gizlenmek için en güvendikleri yerler Doğu Makedonya Yörük köyleri idi); 4. Son Melami Şeyhi İştipli Abdürrahim Bey’in Makedonya Federal Cumhuriyeti’nin ilk Başkanı Vekili olarak seçilmesi ne anlama geliyor? 5. Savaş sırasında en çok Yahudiyi kurtaran yine Türkler olmuştur; 6. Yeni kurulan Federal Makedonya Cumhuriyeti başkenti Üsküp’ün ilk valisi Kemal Seyfullah’tır; 7. NATO’da Makedonya’nın üyeliğini savunan ülkelerin başında Türkiye bulunmaktadir; ve saire, ve saire...
“Tüm bunları yazmana gerek yok, uçan kuşlar bile biliyor” diyenler elbet ki olucak. Ancak eski bir latin deyim şöyle diyor: “Repetitio est mater studiorum”, yani “Tekrarlamak bilginin anasıdır”. Tüm bu asla küçümsenmeyecek etkenleri öne sürmeye çalışmamın asıl gayesi, bu devlette haklarımızdan mahrum kalma durumunda yılmamanın önemini vurgulamak olsa gerek. Bizi dışlamaya çalışanların niyetleri iyi bilip yapılmaya çalışılanların bilincinde olmalıyız. Bize gösterilen vefasızlık karşısında hakkımızı helal etmeyiz!
Aslında her türlü sınıflandırma zaten başlı başına bir uğursuzluktur. Böylesi tavırlar takınmak, insanlar arasında ayırımcılık ve nifak tohumlarını ekmekten başka birşey değildir. Eşitlik olmayınca huzur olmaz.
Bizi arka plana itmenin en yeni adımı ise, Avrupa Birliği ülkelerindeki göçmen Türklerin statükosunu biz Makedonya Türklerine uygulamak ve dayatmak. Oysa Avrupa’daki göçmen Türkler sadece 3 nesil Avrupa’da varolurken, biz Makedonya’da en az 30 nesil varız!
- Bu haber 27-06-2016 tarihinde yayınlanmıştır.