Beyaz Önlüğümü Giydiğimde Hissettiğim Duygular Paha Biçilemez
Tıp okumanın çok zor olduğu algısı var herkeste. Her ne kadar doktor unvanına sahip olmak çok güzel bir duygu ise de, çoğu kişi buna rağmen bu bölüme yönelmeye çekinmekteler. Fakat bunun aksine, tüm bu algıları yıkmak, en zoru başarmak isteyen öğrenciler de mevcut. O öğrencilerden biri de Onur Dika.
Onur Dika, 1994 yılında Struga’da doğdu. İlkokul öğretimini Struga’daki “Miladinov Kardeşler” ilkokulunda tamamladı. Lise yıllarını başkent Üsküp’te geçirdi. Üsküp’te 4 yıl Mariya Kiri Sklodovska lisesinde optisyenlik bölümü okudu. Liseden sonra çocukluğundan beri istediği Tıp Fakültesine yazıldı. Şimdi Az. Kiril ve Metodiy Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Genel Tıp Bölümü’nde beşinci sınıfta.
‘Neden Tıp Fakültesi?’ sorusunun belirli bir cevabı yoktur tabii ki, diyor Onur. Ardından ekliyor: “Cevap olabilecek çok fazla etken sayılabilir: Toplumsal statü, yardımseverlik, iş garantisi, manevi haz, idealler, iyi para kazanma vs. Benim seçme nedenim galiba bunların hepsinin karışımı. Tıp, kendimi bildim bileli istediğim bir alandı. Tıp seçmemin başka bir nedeni, sanırım bu eğitimin sonunda gerçekten nitelikli insanlar olacağımıza inanmak, en önemli varlığımız olan sağlık konusunda insanlara yardım edebilmek. Belki de beyaz önlüğe olan hayranlığımdandır.”
“Tıp demek, zorluk demekle eşdeğer olarak algılanıyor”
Tıp Fakültesi konusunda kimi negatif algıların olduğunu söyleyen Onur, “Tıp Fakültesi demek, zorluk demekle eşdeğer olarak algılanıyor. Tıp’ın zor oluş sebeplerinden biri de, sürekli bir eğitim ve öğrenim faaliyeti içinde olmanızdır. Devamlılık esas bölümlerden biridir. Devamlılıktan kastım, ders çalışmak. Eğitiminizde ve profesyonel yaşamınızda hayatınızda fedakârlıklar yapmanız gerekecek. Sevdiklerinize ve ailenize yeterince vakit ayıramayacaksınız. Bütün bunlara rağmen insanlık için çalışan kutsal bir gruba üye olacaksınız. İnsanların acılarını dindireceksiniz, hayatlarını kurtaracaksınız. İnsanların, hiç kimsenin bilmediği sırlarına ortak olacaksınız ve sır saklayacaksınız. Fikirleriniz ve hayata bakışınız herkesten farklı olacak. Çoğu insan sizden nefret edecek ama işim düşer diye zoraki bir saygı duyacak hatta bazıları saygı da duymayacak. Fakat doktorluğu insanlara yardım etmeyi sevme, gerektiğinde fedakârlık yapabilme, sabırlı olma, insan sağlığına önem verme gibi şeyleri seviyorsanız ‘tıp çok zor’ sözlerine aldırmazsınız” dedi.
“Bu bölümde, ders çalışmadan sınıf geçmek mümkün değil”
Tıp’ın zor oluş sebeplerinden bahseden Onur Dika, “İyi bir ezber beceriniz yoksa okulun ilk yıllarında zorlanabilirsiniz, ki en güzel örnek ben oluyorum. Ama zamanla çalışa çalışa kendi çalışma düzeninizi ve ezber-mantık örgünüzü kuracak ve bilgileri öğrenmeye başlayacaksınız. İlk yıllarda ezber becerisi gerekse de, bu ihtiyaç zamanla azalıyor. Çünkü öğrenilen bilgilerin üzerine hastalıkların oluşumu ve bunlara göre verilecek tedavileri yerleştiriyorsunuz. Bu bölümde, ders çalışmadan sınıf veya komite geçmek mümkün değil.
Diğer bir konu ise, burada herkesin sizin gibi olması. Kendi okulunuzda, ilinizde en başarılı öğrencilerden biri olup farklı olduğunuzu düşünüyor olabilirsiniz. Ancak sizinle aynı sınıfta okuyan diğer kişilerin başarı yönüyle sizden hiçbir farkı yok” şeklinde konuştu.
“Tıp Fakültesine isteyerek ve severek girdim”
Onur Dika konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Ben Tıp Fakültesine isteyerek ve severek girdim, hala da aynı fikirdeyim. Bazen derslerin yoğunluğundan vs. şikâyet ediyor olsam da asla “keşke tıpa girmeseydim” gibi bir isyan etmedim. Tabii ki bu işin zorlukları var; sürekli ve istikrarlı şekilde ders çalışmak, üniversitede arkadaşlarınız eğlenirken, gezerken onlara oranla daha az eğlenmek, daha az uyumak ve daha çok çalışmak, hastalar, hastahane ortamları, yaşanılan yoğun stres ve alınması gereken büyük sorumluluklar derken, usanmak, yıpranmak ve yılmak için birçok neden var. İşte bu noktada ayrılıyor tıbbiyeliler. İdealist olarak, gerçekten isteyerek girenler bu sıkıntılara rağmen insan hayatına faydalı olabilmenin ne kadar kutsal ve faydalı bir iş olduğunun verdiği mutluluğu hiçbir şeye değişmiyorlar. Ben de artık yolun sonuna varıyorum. Beyaz önlüğümü elime aldığımda, giydiğimde hissettiğim duygular paha biçilemez...” sözlerini ifade etti.
“İnsanlara yardım edebilmek çok büyüleyici bir duygu”
Oldukça önemli konulara değinen Onur, “Tıp’a girerken sadece “garanti meslek, nispeten daha iyi para kazanma imkânı” diyerek seçiyorsanız altından kalkamazsınız. İnsanlara yardım etmeyi, hastaları iyileştirmeyi, hayat kurtarmayı, bir hayır duası almayı değil de “parayı” hayal ediyorsanız çok zorlanırsınız, yapamazsınız demiyorum ama çok sorunlu bir insan olarak mezun olursunuz. İyi düşünün, yapmak istediğiniz, yaparken mutlu olacağınız mesleği yaptığınız takdirde zaten başarı kendiliğinden gelecektir. İnsanlara yardım edebilmek ve kendimi tanıyabilmek çok büyüleyici bir duygu. İnsanı seven, beyaz önlüğe aşık arkadaşlar hiç düşünmesin derim, tıp yazdırmalarını tavsiye ederim” dedi. Ardından, “İlk önce kısmetse üniversiteyi bitirmek istiyorum. Tıp fakültesini bitirdikten sonra 6 ay staj yapma zorunluğum var. O 6 ay içerisinde uzmanlık yapma imkânlarını araştıracağım. Hayalim yurt dışında uzmanlığımı alıp Makedonya’ya geri dönmek var. Yurt dışına gideceğim kesin gibi ama bu gidişin dönüşü olur mu orası belli değil. Doktorluk dünyanın dört bir yanında aranan bir meslek ve maalesef burada doktorlara karşı duyulan saygı günden güne azalıyor. Bu yüzden tanıdığım çoğu yeni mezun doktorlar yurt dışına gidiyor. Hayat, ne olacağı belli olmaz.
Öncelikle gazetenizde bana yer verdiğiniz için teşekkür ederim. Ayrıca eklemek istediğim; aileme, annem, babam ve abime verdikleri tüm desteklerden dolayı çok teşekkür ediyorum. Onlar olmasa bugünlere gelemezdim, onlar benim en büyük destekçim” dedi.
- Bu haber 20-02-2018 tarihinde yayınlanmıştır.