Deprem “Bu Günümüze Değer Katmayı” Öğretti
Deprem sadece ülkemizin değil, dünyanın karşı karşıya kaldığı doğal afetlerden biri ve insanların korunmak amacıyla yaptığı binaların en büyük düşmanıdır. Teknoloji ve bilimin doruk noktasına ulaştığı 21. yüzyılda bile, deprem maalesef insanları çaresiz bırakıp en fazla etkileyen doğa olaylarının başında gelmektedir. Deprem uyarı olmadan sallayarak, aniden her şeyi titretip ardında duvarları; binaları, beton enkaz yığınları bırakarak insanları karanlığa kapatır. Öyle bir karanlık ki günlük hayatlarına dalmış, meşguliyetlerinde olan insanları; dünyayı, deprem öncesi ve sonrası diye ikiye ayırır. Deprem, diğer pek çok doğal felaket gibi ani olması ve yarattığı sonuçlar açısından psikolojik anlamda bir travma olarak kabul edilmektedir.
Travma nedir? Ne tür tepkilere yol açar?
- Bireyin varlığını doğrudan tehdit ve tüm yaşamını alt üst eden, ani olarak ortaya çıkan ve korku veren her yaşantı travma olarak tanımlanır.
Felaket, bir yandan günlük yaşamı derinden etkilerken, öbür yandan kayıplara katlanmak oldukça güçtür. Travmaya uğramış çocuk ve ergenler yaşanılan kötü olayı ve kayıpları hatırlatan anılar ve bunların verdiği acılarla karşı karşıyadırlar. Travmanın yarattığı psikolojik etkiler ve belirtiler travma anında pek görülmese de; ya hemen ya da uzunca bir süre sonra çok tipik bir şekilde kendilerini gösterebilirler. Bunlar; yoğun bir korku, endişe, çaresizlik ve suçluluk duyguları gibi psikolojik tepkiler ve fiziksel belirtiler (kalp atış hızında artma, göğüs ve mide ağrıları gibi) şeklinde kendini gösterir.
Travma sonrası stres tepkileri genel olarak üç grupta ele alınır:
1. Şok dönemi: Mağdur olan kişi psikolojik şoktadır. Şaşkın sersemlemiş, dona kalmıştır. Amaçsızca dolaşır ve yaralarının farkında değildir. Kendisine veya diğer kaza kurbanlarına yardımcı olma çabası göstermez. Yönelimi bozulur, zaman, yer, kişi kavramları şaşar, bilinç kaybı olur. Bu nedenle yakınlarını kurtarma noktasında başarılı olamazlar. Deprem şokuyla bir şey yemeden, acıkmadan donakalmış insanlar bu duruma örnek teşkil eder. Şok tepkisi bedenin psikolojik savunma mekanizmasıdır. Kişi olaya yabancılaşarak psikolojik dağılmadan kurtulabilmektedir. Bu tablo 1-2 gün sürebilir. Bazı bireylerde de panik ve çılgınca davranışlar gözlenir. Ben merkezci eğilimlerin güçlü olduğu bu kişilik yapılarında, kişi birkaç dakika gecikmenin çok geç olabileceğine ve kaçarsa kurtulabileceğine inandığından tehlike ile ani karşılaştığında çılgınca davranır.
2. Pasifleşme dönemi: Mağdur kişi telkine açık ve edilgen haldedir. Yardıma gelenlerin önerilerini dinler yapmaya çalışır fakat basit işleri bile yapamayacak yetersizlik ve becerisizliktedir. Kişi sanki çocukluğun pasif ve bağımlı yıllarına dönmüştür.
3. Toparlanma dönemi : Bu evrede kaygı düzeyi yüksektir, telaşlı ve heyecanlıdır. Olayı düşüncelerinde ve rüyalarında sık sık yaşar, irkilme tepkileri, uyarılma ufak bir tık sesi ile sıçramalar yaşar. Uyku derinliği bozulur, uyanmakta güçlük çeker, kabuslu rüyalar görür. Olayla ilgili dikkat artmış, başka konularla ilgili dikkat azalmıştır. (Travma sonrası stres bozukluğu) . bu nedenle fısıltı gazetesi en yaygın iletişim haline gelir. Abartmaya eğilim fazladır, sürekli Depremi konuşur, kurtarma işleminin yetersizliğinden yakınır. Öfkelilik ve düşmanlık duyguları saldırgan ve yıkıcı davranışlara itebilir. Kişi eğer ümidini tamamen yitirirse “Umudu tükendiği anda işlenen suçları” vardır ki bu sosyal barışı zedeler. Bu dönem sağlıklı bireylerde birkaç gün içinde geçer.
Deprem çocuklarda kalıcı izler bırakabilir!
Depremi yaşayan çocuklarda hayatın güvenli olmadığıyla ilgili bir inanış oluştuğu takdirde, beynin devamlı stres hormonları salgılar. Bu durumda çocuklarda uyum, ruh sağlığı, mide ve bağırsak bozuklukları ile alerjik bozukluklar gibi psiko-fizyolojik hastalıklar nüksedebilir. Genellikle 10 yaşın altında olan çocukların da bu tür durumlarda anne babalarının ya da ailede model aldıkları kişilerin tepkilerine göre kendi ruh hallerini düzenlemeye çalıştığı görülür.
Eğer anne baba soğukkanlıysa veya aileye bir sosyal destek varsa, çocuk, bu travmayı daha kolay aşabilir. Yani ilk başlarda anne, baba yahut birçok kimse çocuklara hemen sahip çıkıyor. Böylece, çocuklar geçici bir destek almış oluyor. Ancak çocuklar gerçeklerle daha geç yüzleşirler. 6 hafta ya da 2 aydan sonra ise sosyal destek zayıflamaya başlıyor. Bu durumda çocuklar kendilerini yalnız hissetmeye başlarlar. Destek gören çocuklarda gelecek korkuları o zaman daha çok çıkabilir. Destek görmeyen çocuklarda ise korkular zaten ilk andan itibaren başlar; hatta, depremin yaşattığı travmanın dışında ikincil ve üçüncül travmalar oluşur.
Öğretmenler depremden etkilenmiş çocuklara ve ergenlere nasıl yardım edebilir ?
-Önemli travmatik olaylardan sonra toplumun yaralarının sarılmasında öğretmenlerin ve okulun rolü çok önelidir. Öğretmenler olarak sizlerin en önemli sorumluluğunuz, öğrencilerin içinde bulunduğu duygusal durumu göz önüne alarak onara en iyi eğitimi sağlamaktır. Bu öğretim yılında sizler, hem kendi yasadığınız olaylar, hem öğrencilerin depremin psikolojik etkilerinden kurtulmasına yardımcı olmak hem de onlara normal gelişimleri doğrultusunda eğitim vermek zorundasınız. Bu kolay bir iş değildir. Kendinizi iyice zorlanmış bir şekilde hissedebilirsiniz. Öncelikle kendiniz çok iyi hazırlamanız gerekir. Depremi siz de yasadığınız için aynı türden travma deneyimlerine sahip olabilirsiniz. Karşınızdaki öğrenciler ve ailelerinin sorunları, size kendi sorunlarınızı hatırlatabilir. Bu yüzden çocuklara destek vermek için kendinizi hazırlamak zorundasınız.
Diğer öğretmen arkadaşlarınızla konuşmak ve birbirinize destek vermek için zaman ayırın.
Öğrencilerinize, yaşadıklarının zor ancak geçici olduğunu ve her şeyin mutlaka yoluna gireceğini sıklıkla hatırlatın.
Deprem 'Bu günümüze değer katmayı' öğretti
Zamanı değerlendirmek açısından deprem büyük bir değişime öncü oldu. Depremle birlikte görüldü ki bir kaç saniyede insan her şeyini kaybediliyor. Demek ki insanların daha farklı şeylere ihtiyacı var... Daha iyi çocuklar yetiştirmek için eğitime, kendisini geliştirmek için öğrenmeye, kaybetmeyeceğimiz şeyleri kazanmaya ihtiyacımız var.
- Bu haber 19-09-2016 tarihinde yayınlanmıştır.