Kuzey Makedonya’nın en başarılı genel müdürlerinden biri olarak gösterilen Alper Tunga Ersoy, TAV’ın Gürcistan’daki havalimanları işletmesinin başına getirildi.

11 yıldır Makedonya’da bulunan ve burayı artık evi olarak gören Ersoy’la, ülkeyle ilgili düşünceleri ve anıları hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Alper Bey, yıllar sonra Üsküp’ten ayrılıyorsunuz. İlk geldiğiniz dönemle ayrılırken Makedonya’yla ilgili intibalarınız nasıl değişti?

Evet, 11 seneden sonra ayrılmak oldukça zor olacak. Ancak ben bunu “veda” olarak değil, daha çok, ülkenden ayrılıp uzaklara çalışmaya gitmek olarak görüyorum çünkü artık burası benim ikinci vatanım oldu.

11 senede hem ülke hem de Üsküp çok gelişti. Hem Üsküp hem de Ohri havalimanları yolcu sayıları bu gelişimin çok açık göstergeleri. Eğer bu salgın olmasaydı, 2020 yılında iki havalimanında toplamda 3 milyon yolcu bekliyorduk.

Bu süre zarfında Üsküp Avrupa başkenti havasına bürünürken özellikle Ohri turizm konusunda ciddi gelişim gösterdi. Bunun yanında pek çok yabancı yatırımcı ülkeye geldi. İlk geldiğimizde Üsküp havalimanının etrafı tamamen boştu ama şu an orada yapılmış yatırımları anayoldan geçerken rahatlıkla görüyorsunuz. Elbette kat edecek çok yol var. Bu ülkenin ve insanının da bunu başaracak potansiyeli ve gücü var.

Türkiye’den ailenizle buraya gelip yerleştiniz. Ailenizin yaklaşımı nasıldı? Alışmakta zorluk çektiniz mi?

İlk günden itibaren burada hiç yabancılık yaşamadık. Hatta, Türkiye’den ziyaretimize gelen arkadaşlarımız, akrabalarımız bile aynı şekilde hiç yabancılık çekmediler. Yemekler, davranışlar, alışkanlıklar çok benzer. Buna birde insanların sıcak misafirperverliği eklenince hiç zorluk çekmiyorsunuz.

Buraya geldiğimizde büyük oğlum 2 yaşındaydı ve küçük olan burada doğdu. Her ikisi de burada büyüdüler, okula gittiler ve arkadaş edindiler. Bu açıdan ayrılmak onlara da zor olacak. 

Hayatınızda Makedonya’nın nasıl bir yeri var?

Hayatımın nerdeyse dörtte biri burada geçti. Kariyerime çok ciddi katkısı oldu. Genel müdür yardımcısı olarak geldim ve şimdi Genel Müdür olarak başka bir havalimanına gidiyorum.

Burada yaşarken anneannemin ve onun annesinin Demir Hisar köyünden olduğunu öğrendim. O zaman neden bu ülkeyi bu kadar sevdiğimi daha iyi anladım. 

Makedonya ve Üsküp’ün en çok neyiniz sevdiniz? Sizde en büyük iz bırakan yerler nereleri?

Eğer İstanbul gibi büyük, her anı koşturmacayla geçen, ciddi trafik sorunu olan bir yerde büyüdüyseniz, Makedonya ve Üsküp size sakinlik veriyor. Burada en çok hayatın akışını sevdim.

Ohrd (yazlara nazaran daha çok kışları) ve Manastır (Bitola) sevdiğim şehirler. Özellikle Manastır’ın mimari dokusu ve Ohri’nin doğallığını koruyan eski şehir kısmı bulunmayı, gezmeyi en çok sevdiğim yerler.  

Yıllarca yaşadığınız bu ülkedeki dostlarınız, iş arkadaşlarınız ve ülke halkına nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Hepsine, öncelikle arkadaşlıkları, dostlukları ve misafirperverlikleri için teşekkür ederim. Aldığımız en değerli hediye budur bizim için. İlk soruda söylediğim gibi bu bir veda değil, artık buralı olduk ve mümkün oldukça buraya gelmeye çalışacağız.

Burada beni en çok etkileyen durum değişik etnik ve dini gruplardan gelen kişilerin bir arada huzur içinde yaşaması olmuştur. Kimsenin bunu bozmasına izin vermesinler. Şirketim buraya, ülkenin potansiyelini gördüğü için geldi ve öngörüsüne haklı olduğunu geçen 11 senede ulaşılan rakamlarda gördük. Umarım, tüm ülke insanları hep beraber çalışarak bu güzel ülkeyi daha iyi noktalara taşırlar. Hem onlar hem de ülke bunu hak ediyor.