Matoşi: “Hayatımın Sonuna Kadar Miniklerimizi Eğitmek İçin Çalışacağım”
Kadınlar arasında günümüzün en popüler mesleklerinden birisi öğretmenliktir. Tam kadınlara göre bir meslek olan öğretmenliği, özellikle anaokulu öğretmenliğini zevkle yapan kadınlar, aynı zamanda bir annelik duygusuyla tüm çocukları kendi çocuklarıymış gibi seviyor, onlarla ilgilenmekten büyük zevk alıyor. Her işte olduğu gibi bu işin de kendisine has bazı zorlukları mevcut. Mesela yaşı küçük olan çocuklarla ilgilenmek, tüm gününü onlara harcamak bir yandan zevkli olsa da, diğer yandan bazı zorluk ve sorumlulukları da beraberinde getirebiliyor. Anaokulu öğretmeni olmanın ise önemi son derece büyüktür, çünkü okul öncesi çocukların zekâsal, duygusal, sosyal yönden gelişmesi için gerekli eğitimi vermek için öğretmenler büyük rol oynuyor.
Mutlaka her kadın bu mesleğin nasıl yapıldığını merak ediyordur. Biz de merakların son bulması ve konu hakkında gereken bilgileri almak adına anaokulu öğretmeni Gülcan Mürsel Matoşi ile bir konuşma gerçekleştirdik. Genç öğretmen Gülcan Hanım, birkaç yıldır anaokulu öğretmenliği yapıyor ve öğrendiğimiz kadarıyla da işinden oldukça memnun. İlk olarak Gülcan Hanıma kendisini tanıtmasını rica ettik. Ardından mesleği hakkında da değinen Gülcan Hanım, konuşmasında şunlara yer verdi: “Ben Gülcan Mürsel Matoşi, Üsküp doğumlu iki çocuk annesiyim. İlkokul eğitimimi “Tefeyyüz” ilköğretim okulunda, lise eğitimimi de “Yosip Broz Tito” lisesinde tamamladım. Liseyi bitirdikten sonra Pedagoji Fakültesi’ne kaydımı yaptırdım ve 2007 yılında Okul Öncesi Bölümü’nden mezun oldum. 3 yıl “Lütfü Türkkan” özel anaokulunda öğretmenlik yaptım. Burada oldukça tecrübe kazandım. Yuva kapandığı için iş hayatıma bir süre ara verdim ve 2 yıldan beri “Fidani” anaokulunda çalışıyorum.
Öğretmenlik benim için sevgiyi ifade ediyor. Çünkü bu mesleği yapmak için çocuklara karşı sevgi göstermek şart” dedi.
Gülcan Hanım diğerlerinin yanında: “İlkokulda öğretmenime hayrandım ve küçüklükten beri öğretmenlik mesleği kafama yerleşmişti bir kere ve tabii ki de çocukları sevdiğim için bu meslek benim için en uygunuydu.
Çocuklarla aram çok iyi, bütün günüm onlarla geçiyor. Onlarla beraber kılıftan kılıfa giriyorum çoğu zaman. Tek sözle, ben de onlarla çocuk oluyorum. Yeri geliyor onlarla gülüyor, yeri geliyor onlarla ağlıyorum” sözlerini ifade etti.
Hem bir kadın, hem bir anne olarak bu mesleği yapmanın zorlukları nelerdir diye sorduk, aldığımız yanıt şöyle oldu: “Biraz yorucu oluyor tabii ki çünkü sabahtan öğlene kadar 20 tane çocukla uğraşıyorum. Eve gelince de benim iki afacanımla ilgileniyorum ama böyle bir tempoya alıştım ki hafta sonum çok boş geliyor bana.
Öğretmen olmanın avantajı; hayatınız dolu dolu geçiyor. Birçok çocuk, birçok ebeveyn tanıyor, onlarla bir aile oluyorsunuz. Ayrıca, sadece öğretmiyorsunuz, aynı zamanda birçok şeyi de öğreniyorsunuz. Bizim mesleğimizin bir tek dezavantajı var, o da çocukların bize emanet edilmesi. Onlara bir şey olmasın diye sürekli stres içindeyiz ve gün içerisinde yalnız iki gözümüzü açmamız yetmiyor” derken, konuşmasının sonunda: “Mesleğimi çok seviyorum ve sonuna kadar küçük çocuklarımız, minik kalplerimizi eğitmek, öğretmek, eğlendirmek ve onlar için endişelenmek için çalışacağım” dedi.
- Bu haber 26-05-2015 tarihinde yayınlanmıştır.