MAKEDONYA TÜRK KÜLTÜRÜ VE EDEBİYATINDA FAHRİ KAYA
Yazar: Prof. Dr. Numan Aruç
Yazı Hikmet Dergisinde yayınlanmıştır.
A. HAYATI:
Şair, yazar, kültür ve devlet adamı Fahri Kaya 1930 yılında Makedonya’nın Üsküp’ten sonra en büyük kentlerinden biri olan Kumanova’da doğdu. Aydın bir baba ve ümmi bir annenin dört erkek çocuğundan biri olarak dünyaya geldi.
İlk okulunu doğduğu yerde bitirdi, Lise’ye devam ederken 1946 yılında Koçana’ya bağlı Türk köyü olan Yakınova’ya öğretmen olarak atanarak böylece kendisine çok genç yaşta eğitimde hizmet görevi verildi. O dönemin zorunlu ve reel şartları sebebi ve neticesi olarak dört yıl bu köyde hem öğretmen hem de okul yönetmeni görevinde bulundu. Bu dönemde öğretmenlik yaparken dıştan İştip’teki öğretmen okulunu Makedonca bitirdi. 1950 yılında Yanıkova’daki görevinden ayrılarak yüksek öğrenime gitmeye karar verir ve Üsküp Filoloji Fakültesinin edebiyat bölümüne yazılır. Ancak yakın dostu Süreyye Yusuf’un tafsiyeleri doğrultusunda, Üsküp Üniversitesi yerine Belgrad Üniversitesi Edebiyat Bölümü Şarkiyat bölümüne yazılmayı karar verir. Belgrad’a gitmesinin en büyük sebebi Türk Dili ve Edebiyatı’nın o bölümde okutulmasıdır.
Ancak kendisi Türkçe dili ve edebiyatı konusunda beklediğini bulamadı ve bu konuda hayal kırıklığına uğradı. Şarkiyat bölümünde Türkçe’den çok Farsça ve Arapça okutulduğundan dolayı istediği başarıyı elde edemedi.
Fahri Kaya fakultedeki bu boşluğu ve eksikliği diğer bölüm ve fakülte faliyetleriyle tamamlamış, Yugoslavya edebiyatı ve düşüncesi konusunda yapılan bütün müessesevi ve de sosyal faliyetlerde aktif olarak yer almıştır. Bu şekilde dönemin önemli yazarları olan İvo Andriç, Branko Çopiç, Oskar Daviço, Desanka Maksimoviç, Mira Aleçkoviç, Duşan Kostiç, ve Dobrica Çosiç gibi yazarların yaygın eğitime dayalı faliyetlerine katılarak onlardan istifade etme fırsatı buldu.
Özellikle kendisine gelecekte kaynaklık edecek ve dünya görüşünü oluşturacak olan Felsefe fakultesinin 45 numaralı odasında siyasi ve devrimci konulu konferansların daimi takipçisiydi. Burada o dönemde yazılamıyan ve yazılmayan o dönemin günlük, siyasi ve uluslararası konularının Yugoslavya’nın önemli şahsiyetleri tarafından tartışılıp geleceğin yöneticileri yetiştiriliyordu.
Fahri Kaya hayatının önemli ayağını oluşturan Belgrad günlerine noktayı koyup 1954 yılında Üsküp’e dönmeye karar verir. O dönem Makedonya’dan Türkiye’ye göçün en yoğun olduğu bir döneme rasladığı için bir türlü kendi geleceğini kestiremiyordu. Sebebi, üç kardeşi ve iki yıl sabrettikten sonra ebeveyinleri de göç ettiler. Göç olgusu kendisinin işini temin etmesinde de etkili oldu, aylesi göç etti bu da göç eder düşüncesi iki yıl geç işe başlamasına sebeb olmuş. Birlik gazetesine verdiği dilekçe ancak iki yıl sonra kabul edilimiş ve 1956 yılında Birlik’te çalışmaya başlamış.
Birlik gazetesine ayak atıncaya kadar, bu arada Üsküp radyosunda Türkçe çocuk ve kültür yayınlarını hazırlıyordu. Çok geçmeden Necati Zekeriya ile birlikte Sevinç’te çalışmaya başladı. Ancak iki kişinin Sevinç’te olması çok görüldüğü için kendisi Sevinç’i bırakıp Birlik’e devam etti. Gazetecilikte deneyim sahibi olduktan sonra gazetenin sorumlu işlerini Şükrü Ramo ile paylaştı. 1963 yılında Birlik Gazetesinin baş ve sorumlu yazarı oldu, bu görevde 1969 yılına kadar bulundu.
Bu dönemde Birlik gazetesi kültür, eğitim ve sağlık ağırlıklı başlıklarla kendine bir çeki düzen vererek okurlar için daha kaliteli ve ilgi çekici oldu. Yerli ve türk edebiyatı edebiyattan örnekler ve bu edebiyatın yazarlarıyla ilgili metinlerle gazetede yer almaya başladı. Yarın Sesler’e kaynaklık edecek edebi, kültür ve sanat eki Özel İlave’yi de çıkmaya başardı.
Gazetenin başında bulunduğu yıllar uzun dönem boşluğunu hissettiği bir edebiyat-sanat dergisinin çıkması için çok çaba gösterdi ve 1965 yılında Birlik çatısı altında Sesler’in çıkmasını sağladı.
1969 yılında Birlik’ten ayrılarak siyasete geçti, Milletvekili oldu, bakanlık yaptı, Komunist Partisinin İcra komitesi ile Başkanlık üyesi oldu, ve emekliğine kadar Cumhurbaşkanlığı komite üyesi olarak görevde bulundu.
Türk Kültürüne Hizmet Vakfı tarafından Türk Dünyası Türk Dili Şeref Ödülü’nü 1999 yılında İstanbul’da aldı.
Emekliliğini Üsküp’te geçirerek hayatına Üsküp’te devam etmektedir.
B. ESERLERİ:
I. Çocuklar İçin Şiir Kitapları:
- İLK ADIMLAR, 1952, Üsküp.
- KÖYDEN SESLER, 1958, Üsküp.
- HOŞÇA KALIN, 1965, Üsküp.
- ÇOCUK RÜYALARI, 1991, Üsküp.
II. Hikaye Kştapları:
- GÜLE GÜLE, 1978, Üsküp.
- KÜÇÜK HANIM, 1997, Üsküp.
- İKİNDİ GÜNEŞİ, 1998, Üsküp.
III. Deneme Kitapları:
- SEÇME YAZILAR 1994, Üsküp.
IV. Antolojiler ve Derlemeler:
- ÇAĞDAŞ TÜRK ŞİİR ANTOLOJİSİ, 1985, Üsküp.
- ÇAĞDAŞ BOŞNAK EDEBİYATI ANTOLOJİSİ, 1992, İstanbul.
- ÇAĞDAŞ MAKEDON ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ, 1993, Ankara.
- ESKİ YUGOSLAVYA’DA ÇAĞDAŞ TÜRK ŞİİRİ ANTOLOJİSİ,1992, İstanbul.
- YUGOSLAVYA TÜRK HİKAYESİ ANTOLOJİSİ, 1994, Üsküp.
- GÖKKUŞAĞI, Yugoslavya Türk Yazarlarının Çocuklar için Yazılan Hikayeleri, 1985, Üsküp.
- NAZİM HİKMET’ten ŞİİRLER, 1983, Üsküp.
- TÜRK MASALLARI, 1966, Üsküp.
- MAKEDONYA YAZARLARDAN SEÇME ÇOCUK HİKAYELERİ, 1996, Üsküp.
V. Türkçe’den Yaptığı Çeviriler:
- TURSKE BAJKE, 1953, Belgrad.
- KOPNENİ RAZDELBİ-NAZİM HİKMET, 1981, Üsküp.
- NOVO VO STARO, 1984, Üsküp.
- EDEN NOV SVET, 1989, Üsküp.
- SOVREMENA TURSKA POEZİJA, 1985, Üsküp.
VI. Okul Kitapları:
- OKUMA KİTABI V. SINIF, 1998, Üsküp.
- OKUMA KİTABI VI. SINIF, 1998, Üsküp.
- TÜRKÇE ALIŞTIRMA DEFTERİ V. SINIF, 1993, Üsküp.
- TÜRKÇE ALIŞTIRMA DEFTERİ VI. SINIF, 1993, Üsküp.
- EDEBİYAT LİSE IV, 1985,Üsküp.
- EDEBİYATA PENCERE, VIII. SINIF LEKTÜR, 1967, Üsküp.
- ALFABE ABC, 1986, BELGRAD.
C. ETKİ ve KATKILARI:
Makedonya Türk Kültürü ve Edebiyatı’nın çağdaş simalarından Fahri Kaya, çağdaş Makedonya Türk Kültürü ve Edebiyatının en önemlilerinden biridir. Rumelide yeni dönem türk kültürü ve edebiyatın kurucularından birdir desek hiç abartmış olmayız. Bu konu incelendiği zaman şair, yazar, kültür ve devlet adamı yazarımız Fahri Kaya’yı inkar etmek ve gözardı etmek mümkün değildir. Çünkü bizzat kendisi bu alanın hem teorisiyeni hem de bu alanı bizzat pratikte yaşamış, uygulamış ve de faliyetini sağlamıştır.
Lisede iken çok küçük yaşta türk öğretmeni olarak atanmasıyla türk eğitimi içine çekilmiştir. Türk dili, kültürü ve medeniyetini bir taraftan öğrenirken öbür tarafta ise öğretme mecburiyeti ile karşı karşıya kalmıştır. Hem öğrenmiş hem de öğretmiştir. Rumelinin kalbi Makedonya’da türk kültürü ve medeniyetini yaşamak ve yaşatmak için taa 16 yaşından itibaren kollarını sıvamış, türk eğitimi ve öğretimini tanımış ve tanıtmıştır. Bu dönemdeki faliyetlerine ve de katkılarına gözattığımız zaman Fahri Kaya Türk kültürü ve Edebiyatı’nın pioneriydi ifadesi ile ifade etsek kendisini en gerçekçi tarif etmiş oluruz. Böylece Fahri Kaya hayati ve mesleki kariyerini başta Türk kültürü ve Edebiyatı’nın eğitimi ve öğretimi ile başlatmasıyla gelecekte bu alanda atacağı adımların temeli ve kaynağını oluştururken bir bakımda yazarımız geleceğine işaret etmiş ve de geleceğini bilinçli bir şekilde oluşturmuştur.
Fahri Kaya’nın Türk Diline, kültürüne ve medeniyetine aşkını Üsküp Filoloji Fakültesini bırakıp Belgrad Şarkiyat Bölümüne geçmesinde en bariz bir şekilde görebiliriz. O dönemde yani ikinci dünya savaşından hemen sonra, ilk yıllarında sadece Belgrad Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı okutuluyordu. Türk Dili ve Edebiyatı’nı okumak için Belgrad’a gitti. Bölümdeki talebe sayısının bir elin beş parmağını geçmeyen talebe sayısından biriydi. Böylece bölümdeki talebe sayının artmasını talebeliği ile sağlamakla bölümün kapanmamasında katkıda bulunarak Türk Kültürü ve Edebiyatına hizmet etmiştir.
Belgrad talebelik günlerinde yazarımız, bizzat sadece türk dilini, kültürünü ve medeniyetini daha seviyeli, örgün eğitim sayesinde ve de yüksek eğitim ve öğretim metodlarıyla öğrenmek isteyen bir nefer değildi aynı zamanda türkçenin o dönemin hakim dillerinde de tanınması için çalışan ve çaba veren Türk dilinin emekçisiydi. İşte bu doğrultuda fakülte döneminde türk dilinden tercümeler yaptı, özellikle bölümün asistanı olan Marija Cukanoviç’le birlikte Turske Bajke (Türk Masalları) kitabını çıkardı.
Birinci dünya savaşı ve sonrası özellikle resmi olarak Osmanlı hakimiyetinin Rumelide sona ermesiyle birlikte Osmanlı ayrılırken Türkler de bu topraklardan ayrılmaya başlayınca Türk kültürü ve medeniyeti büyük bir darbe aldı. Asırlarca Türk-İslam medeniyetinin bu diyarlardaki hakim gücü olan Osmanlının yöneticisi, hakimi, askeri, öğretmeni ve hocası olan Türk aydınları en büyük tehdit, tehlike ve suç unsuru kabuledildiği için Türk aydınına en büyük baskılar yapılıyordu. Bir zamanların hakim gücü olduğu için sonra da yenilen unsur olduğundan dolayı Türk kültürü ve medeniyeti kendi aydınıyla birlikte istenilmiyen, horlanan ve en baş tehlike kabuledilmeye başlayınca ve de devlet ve sosyal mekanizmalarda kabul edilmeyince Türk aydını olmak hiçbir değer ifade etmesi şöyle dursun Türk aydınını nasıl geldiği yere götürebiliriz ve de Rumeliden uzak tutabiliriz mekanizmları işlemeye başladı.
Osmanlının yıkılışından sonra Anadolunun toparlanması ve de yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra Rumeliden Türkiye’ye çok büyük, sistematik ve toplu halde Türk kültürü ve medeniyeti aydınının beyin göçü gerçekleşti. En sıkıntılı ve ençok baskı yapılan kesim aydınlar olduğu için ilk onlar balkanlardan göç etmeye başladı. Bu göç hassaten aydın kıyımı ve baskısı Şubat 1947 yılında rumelideki Türk İslam kültürü ve medeniyetinin temsilcisi Yücel hareketine ve temsilcilerine yapılan kıyımdan sonra hukuki, siyasi ve de tarihi bir realite olarak tescillendi. Yücel Hareketinin üstdüzey dört yöneticisinin idam edilmesi ve çok sayıdaki aydın yöneticinin yüzlerce yıl hapse mahkum edilmesinden sonra başta aydınlar ve türk halkı bu toprakları tamamen boşaltı. Bu son darbe ile istenilen hedefe ulaşıldı türk kültürü ve medeniyeti gücünü kaybetti ve azınlık durumuna düştü, istenilen de buydu, türk aydınını azınlığa düşürmekti.
İşte bu inkar edilemiyecek realite ile karşı karşıya kalındı. 20. yüzyılın başından ellinci yıllara kadar türk kültürü ve medeniyeti fetret dönemini yaşadı, bırakın kendini toparlayıp çeki düzen versin kıyımla karşı karşıyaydı, hep zayıfladı o hale geldi ki tamamen dibe vurdu, Türk aydını bulmak nadirattandı. İkinci dünya savaşından sonra balkanlar bir nevi istikrara kavuşmaya başlayınca ellili yıllarda Türk kültürü ve medeniyeti de toparlanmaya başlayarak kendine çeki düzen vermeye başladı ve ben de varım diye haykırmaya başladı. İşte bu haykırışın ve yeni dönemin baş mimarlarından biri hiç tereddütsüz yazarımız, şair, yazar, devlet adamı ve Türk kültürü ve medeniyetinin çağdaş yüzü Fahri Kaya’dır.
Türk kültürü ve medeniyetinin canlanması için çok büyük emek ve katkı vermeye başladı. Türk dilinin öğretmeni oldu, güzel Türkçemizi öğretmeye başladı. Yeni neslin türkçeyi öğrenecekleri kitapları alfabesinden başlıyarak okuma kitapları, hikaye ve şiir kitapları ile birlikte romanlarına kadar Türkçeyi içeren eserleri yazmaya başladı. Biz yeni nesil babalarımız dahil ve hala bugün bizim çocuklarımız güzel türkçeyi ve Türk kültürü ve medeniyetini Fahri Kaya’nın eserlerinden, kaleminden ve dilinden öğrendik ve de öğreniyoruz.
Yazarımız, Makedonya Türk halkının sesi olan Birlik gazetesinde uzun yıllar yöneticilik yapmakla türk dili ve kültürüne böylece daha yaygın hizmet etme fırsatı buldu. Yücel Harekeri tarafından kurulan Birlik gazetesini tekrar yeni dönemin sesi olmasını sağladı. Var gücüyle bu gazeteye hizmet etti, kapanmasını önledi ve diğer medya güçleri ile rekabet edecek seviyeye getirdi. Yeni dönemde o dönemin ruhuna uygun bir anlayışla ve siyasetle Birlik gazetesi vasıtasıyla Türk kültürü ve medeniyetini konu edindiler, tanıttılar ve Türk insanının davasını takip edip savunmaya kendilerini adadılar.
Birlik sayesinde biz Türklerin Makedonya'da varlığımızı ispat etmeye çalıştı, Türk dilini canlı ve bu diyarlarda yaşayan bir dil olduğunu ortaya koydu. Özellikle Birlik yayınları tarafından çıkan Sevinç, Tomurcuk ve diğer çocuk dergilerinin çıkmasını sağlayarak Fahri Kaya, çocukların dünyasına inerek onların hayallerini türkçe ile süsledi ve oluşturdu. Biz çocuklar o Türkçe ile okullarımızda okumaya, yazmaya, hayal etmeye ve de düşünmeye başladık.
Türk dilinin aşığı, türk kültürü ve medeniyetinin hizmetkarı ve de bekçisi olan yazarımız, kaderin cilvesi ve de mahkumiyeti olarak çok küçük yaşlardan itibaren yılların geçmesiyle sanki tabiatın gereği olarak hep tekamüle eriyordu, Türkçeyi hep yükseklere kaldırmayı çalışıyordu, türk kültürü ve medeniyetinin kendisine yakışan yerede yerini alması için hep çaba gösterdi ve güzelim Türkçeyi hep yükseklerde görmeyi hayal ediyordu ve de bunu hedefliyordu. Bu hedef ve gayretin en büyük delili türk dilini daha bilimsel ve ilmi olarak ele alacak Türk dili ve edebiyat dergisi Sesleri kurması ve ilk yayın yönetmeni olmasıdır. Sesler sayesinde Rumeli'de Türk dili ve edebiyatı marjinal bir halden daha saygın, seviyeli ve ilmi bir hal ve de karakter kazanmış oldu.
Fahri Kaya Türk kültürü ve medeniyeti ile ilgilenirken kader türk halkının davası ile ilgilenmesini sağladı. Gerçekten Türk davası konusunda kendi hayatında sanki gerçek tekamülü görüyormuşuz gibiyiz. Kader Türk davası konusunda Makedonya’nın ucra köylerindeki öğretmenlikten Makedonya’nın en üst siyasi ve karar mekanizmaları mercilerine kadar yükselti. Birlikten ayrıldıktan sonra siyasete geçti, siyasetin gücü ve vasıtalarıyla Türk kültürü ve medeniyeti ve de türk halkı davasına hizmet etmeye başladı. Bu konuda yaptığı hizmete ve katkılara baktığımız zaman ve objektif bir şekilde değerlendirmeye kalktığımızda rahatlıkla şunu söyleyebiliriz, Fahri Kaya siyasetten de bu davaya hizmet etti. Kıvrak zekası, engin siyasi tecrübesi ve de akıllı ve hikmetli davranış ve tutumlarıyla Türk kültürü ve medeniyetini canlı bir şekilde bugüne taşıdığını kimse inkar edemez. O dönemin şartlarına ve dönemine baktığımız zaman özellikle civar ülkelerle kıyasladığımız zaman onlara göre biz Makedonya Türkleri en rahat ve refah içinde yaşayan türklerdik. Dilimizi, dinimizi, kültürümüzü ve de medeniyetimizi rahatça yaşayan ve yaşatan Türk milletiydik. Okullarımızda Türkçe, camilerimizde ezan durmadı.
Siyasete veda etmekle emeklilik hayatına başladı. Ancak Türkçenin hayranı, Türk kültürü ve medeniyetinin asırlık emektarı bu konuda katkılarını sunmaktan kendini alıkoymadı. Üsküp’te hayatını mütevazi bir şekilde geçirirken Türk davasında verdiği gayretleri ve katkıları mütevazinin ötesindedir. Yeni eserler verdi, yeni eserlerin çıkması için de hazırlıklarına devam etmektedir.
Rahatlıkla şunu söyleyebiliriz Fahri Kaya tanınmadan, anlaşılamdan ve de incelenmeden Makedonya ve Rumelide yeni dönem ve çağdaş Türk Kültürü ve Medeniyetini anlamak mümkün değildir.
KAYNAKÇA
HAYBER, Abdülkadir, “Makedonya ve Kosova Türklerinin Edebiyatı”, İstanbul, 2001, s. 193-205.
MATEVSKİ, Mateya, “Edna İskluçitelna Sredba so Turskata Poezija”, Üsküp.
ÜLKER, Çiğdem, “Makedonya Türk Öyküsünde Kimlik Sorunu”Ankara, 1998, s. 37-61.
ALİ, Melahat, “Fahri Kaya’yla Ömrünün 70 ve Yazın Hayatının 50. Yıldönümü”, Birlik, Üsküp, Aralık 2000, Sayı 5573.
BAYMAK, Osman, “Fahri Kaya kimdir?” bay Aktüel Kültür Sanat dergisi, Prizren, Kasım 2000, Sayı 66, s. 7-10.
- Bu haber 31-03-2020 tarihinde yayınlanmıştır.