Setko: ‘Hayatım Boyunca Türklük ve Tefeyyüz İçin Çalıştım’
Tefeyyüz ilkokulunun sembol isimlerinden biri olan Setko lakabıyla tanınmış beden eğitimi öğretmeni Sadettin Ali ile röportaj gerçekleştirdik. Geçtiğimiz günlerde emekliye ayrılan Setko, spor yaşantısını okuyucularımızla paylaştı.
Tefeyyüz’de geçirdiği yılları, kurduğu spor dalları, elde ettiği başarıları paylaşan Setko, Sloga kulübünde çalıştığı dönemleri de anlattı. 40 küsur yıllık spor hayatında her şeyi Türklük ve Tefeyyüz için yaptığını bir çok kez vurguladı.
-40 küsur yıl süren spor hayatınıza attığınız ilk adımlardan söz eder misiniz?
“Futbola daha 9 yaşından başlandım. Futbol sevgisi bana o yaşlarda aşılandı. İlk olarak Sloga’da başladım, bir süre Vardar’da devam ettim. O dönemde birçok futbolcu arasında en yeteneklilerden biriydim. Aynı dönemde milli takımın genç kategorisine de seçildi. O dönemde benimle aynı nesil Adnan Zekir de vardı, o futbolda daha ileriye gitmeyi seçti, ben ise okumayı tercih ettim. Sloga A takımında, Enver Cinoli’nin antrenörlüğü döneminde forma giyme şansı buldum. O dönemde Sloga alt ligdeydi, kadroda Salaydin Musli (Kako), Süleymanov gibi futbolcular vardı. O kadroyla Sloga takımını Makedonya birinci ligine çıkarmayı başardık. Ondan sonra ben okula devam ettim.”
-Yıllarca beden eğitimi öğretmenliği yaptığınız Tefeyyüz’e girdiğiniz süreci anlatır mısınız?
“Beden eğitimi alanında üniversite sadece Belgrad, Zagreb ve Ljubljana da vardı. Makedonya’da ise en yüksek tahsil beden eğitimi yüksekokuluydu, ben de oradan mezun oldum. Tefeyyüz’ün beden eğitimi öğretmeni Bay Etem’di. Bana Tefeyyüz’de fiskültür öğretmeni olarak görev yapıp yapamayacağımı sordu, ben kendisine bir gün bu okulda görev yapmak için okuduğumu fakat kendisi bu görevdeyken başvurmayacağımı söyledim. Bay Etem, Kale Spor Salonu müdürlüğüne atanmıştı ve kendisinin yerine beni uygun gördü. Bay Etem’den sonra 1978/1979 yıllarında Üsküp’te ilk Türk Beden Eğitimi öğretmeni oldum. Çalıştığım dönemde Beden Eğitimi Fakültesi açıldı, orada tahsilimi devam ettirdim ve mezun oldum. Bu göreve gelmemde bana ailem çok büyük destek verdi. Komünist döneminde durumlar farklıydı. Okurken çeşitli zorluklarla karşılaştık. Karşıma çıkan güçlüklerle mücadele ederek bu seviyeye ulaştım, Tefeyyüz’de binlerce öğrenci ve sporcu yetiştirdim. Benim yönlendirmelerimle bugün Üsküp’te 12 beden eğitimi öğretmeni genç kardeşlerimiz var. Benim en büyük hedefim, bu eğitim yuvasına beden eğitimi öğretmenleri yetiştirmekti. Allah’a çok şükür bu gayeme ulaştım. Yetiştirdiklerim arasında Prof. Dr. Metin Dalip, Salaydin Zekir, Orhan, Yasin ve çok sayıda eğitimci var. Bugün Çayır Belediyesindeki ilkokullarda beden eğitimi öğretmenliği yapan öğretmenlerin çoğu Sloga’da benim öğrencilerimdi. Bunlardan biri de Çayır Belediye Başkanı Visar Ganiu’dur.”
-Tefeyyüz hangi birçok spor dalı kurdunuz, bunları açıklar mısınız?
“Tefeyyüz’deki görevime başlar başlamaz, okulumu spor alanında nasıl başarıya taşıyabileceğimi düşünmeye başladım. Üsküp’te birçok branşta başarılı okullar arasında Tefeyyüz’ü temsil etmek zor bir görevdi. Türk çocuklarımızın hangi alanlarda başarılı olabileceği, en kısa sürede adapte olacağı spor alanlarıyla ilgili kafamda fikirler oluşturmaya başladım. Birincisi bizim çocuklar o kadar yüksek boylu değiller, ikincisi ise çok hırslı ve hızlılar. Bu özelliklere göre spor dalları seçerek daha ilk yılda başarı getirdik. Serbest güreşte 1979/80/81’de üç yıl üst üste Yugoslavya çapında ikinci yeri aldık. Kızlarımız için hentbol takımı kurduk, çok yetenekli bir kadro oluşturduk ve katıldığımı ilk yarışmada Üsküp’te birincilik, Makedonya’da da ikincilik elde ettik. Futbolda biraz zorlandık çünkü rekabet hayli yüksekti. Fakat kondisyon ve dayanıklılık bakımından çocuklarımızı çok iyi hazırladık. Diğer okullar bir çok bakımdan bizden güçlüydü belki ama en hazırlıklı Tefeyyüz’ün çocuklarıydı. Daha sonra atletizmi de dahil ettik. Bu dalda da üç kere art arda Gazi Baba ve Vardar kıyısı koşularında birincilik elde ettik. Bugün okulumuzda ders veren Ayfer öğretmen de bu sporcularımızdan biriydi. Aynı nesille basketbolda da ikincilik elde ettik. Bu demek ki Tefeyyüz’de her zaman yetenekli çocuklar var fakat üzerlerinde çok çalışmak lazım.”
-Tefeyyüz’ü temsil ettiğiniz spor dalları her zaman başarılı oluyor, bunun sırrını paylaşır mısınız?
“Tefeyyüz ilkokulu bu konuda diğer okullara kıyasen dezavantajlıydı. Çünkü diğer okullarda sporla uğraşan çocukların yüzde 80’i kulüplerde oynayan çocuklar. Onları kulüp antrenörleri yetiştiriyor ve okulları için de yarışmalara katılıyor. Bizim ise her şeye sıfırdan başlamamız gerekiyordu. Bunun üzerine birden dördüncü sınıfa kadar ders vermeme rağmen yetenekli çocukları daha üçüncü sınıftan alıp çalıştırıyordum. 5 yıllık bir çalışma sonucunda bu çocuklarla yarışmalara katılıyor başarılar elde ediyorduk. Onların arasında sen de varsın. 2004’te Usturumca’da Makedonya birinciliğini elde etmiştik. Ayrıca diğer nesillerle de Kırçova’da üçüncülük, Kratova’da birincilik elde etmiştik. Senin de oynadığın dönemde Ustrumca’da hakemler ve seyircilere rağmen nasıl büyük farklarla rakiplerimizi yendiğimizi hatırlarsın.”
-Makedonya’nın köklü kulüplerinden Sloga’da da görev yaptınız, neler söylemek isterdiniz?
“44 yıl 7 ay ve 15 günüm Tefeyyüz’de geçti. Tefeyyüz ile birlikte Sloga’da da antrenör olarak çalışıyordum. Bilindiği üzere Sloga takımını büyük ölçüde Makedon antrenörler çalıştırıyordu. Türklere fırsat verilmiyordu. Sloga’da antrenör olarak görev yapan Türkler arasında en eskisi Hüda’ydı. O bizim neslin de antrenörlüğünü yaptı. Daha sonra Enver Ramadan, ardından ben ve Salaydin Musli de Sloga’da antrenör yapan Türkler olarak kayda geçtik.”
-Makedonya futboluna bir çok futbolcu kazandırdınız, bu isimlerden söz edebilir misiniz?
“Tefeyyüz ve Sloga’da çalıştığım dönemde çalıştırdığım ilk nesil takımın arasında Makedonya futbolunun önemli isimlerinden biri Necmedin Mehmed de yer aldı. Bu sporcularımı daha dayanıklı olmaları için hem güreş, hem hentbol hem de futbolda çalıştırdım. Bugün herkesin başarılı futbolcu olarak tanıdığı Necmedin Mehmed, güreşte Yugoslavya çapında ikinciliği almıştı. Ondan sonra futbolcu oldu. Erol Abdi de onlardan biri, kaleciydi futbolcu oldu Sloga, Şekdiya gibi kulüplerde oynadı. Vardar ve milli takım kalecisi Muarem Zekir de onlardan biriydi. Necmedin Mehmed için şunu da ifade etmek isterim, kendisi Makedonya Milli Takımının tek Türk kaptanıydı. Muarem Muarem de hakeza milli takım forması giymiş. Elif Elmas da öyle. Bu isimler gibi şuanda isimlerini hatırlayamadığım birçok futbolcu yetişti Tefeyyüz’den. Beni en çok mutlu eden şey de bu sporcularımın hiçbiri beni davranış açısından utandırmadı. Kafası çalıştırmayan gençler başarılı sporcular olamaz. Başarıyı hem yetenek hem de çalışmak getirir.”
-Bugüne kadar başarılarınızın belgeleri olan bir çok ödül aldınız, bunları paylaşabilir misiniz?
“Eğitim alanında almadığım ödül kalmadı. Bunlardan biri de 1982’de En iyi Eğitim Çalışanı ödülüdür ki bu ödülle maaşım yüzde 2 arttırıldı. 13 Kasım ödülüne de layık görüldüm. Belediye çapında olsun, ülke çapında olsun birçok ödül aldım, bir Türk olarak bununla gurur duyuyorum. Fakat benim için en önemli ödül Tefeyyüz ismiyle beraber anılmam. Bugün ülkenin neresine giderseniz gidin, Tefeyyüz’den geliyorum dediğinizde ‘Tefeyyüz’ü Setko’dan biliyoruz’ cevabını alırsınız. Bundan daha büyük ödül, daha büyük gurur var mı? İnşallah peşimden bu görevi yürütecek olan Salaydin Zekir, Yasin Süleyman ve diğerleri de benden daha üst seviyelere ulaşırlar”
-Şuanda çalışmalarınıza devam ediyor musunuz?
“Şu anda Makedonya’da spor alanında en büyük projede yer alıyorum. UEFA destekli bir proje. Makedonya Futbol Federasyonu, Okul Sporları Federasyonu ile Gençlik ve Spor Ajansı’nın da yer aldığı proje 3 yıl boyunca sürüyor. Mayıs ayında sona erecek. Fakat UEFA bizim çalışmalarımızdan çok memnun ve bu proje süresini daha da uzatmayı düşünüyorlar. Proje 10 bin küçük çocuğu kapsıyor. Her okuldan üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencilerinin katıldığı yarışmalar yapılıyor. Üsküp, Batı ve Doğu bölgesinde olmak üzere üç bölgede yarışmalar yapılıyor, başarılı takımlar finallere kalıyor. Tüm bu organizasyonun sorumluluğunu ben taşıyorum. Öte yandan Üsküp’ün ‘Con Kenedi’ semtinde Setko Futbol Okulunu kurdum ve çalışmalarımı orada devam ediyorum.”
-Milli takımın genç kategorilerinde de görev yaptınız, o dönemden aklınızda kalanları paylaşabilir misiniz?
“1982 yılından 1990 yılına kadar Yugoslavya döneminde Makedonya’nın genç milli takımlardan sorumluydum. Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte yine 4 yıl Makedonya minikler milli takımının sorumlusuydum. O dönemde ilk kez bir engeli ortadan kaldırdım. Senelerce birileri milli takımlarda sadece bir ya da en fazla iki Müslüman futbolcunun oynamasına izin veriyordu. Benim dönemimde 11 futbolcudan 6 Müslüman futbolcu oynuyordu. 6 futbolcudan iki Türk futbolcu İsmet Selim ve Erdal Ali’ydi. Erdal Ali milli takım kaptanlığını yapıyordu.”
-Sloga kulübünü A Takımını da çalıştırdınız, bu konu neler söyleyeceksiniz?
“Birkaç kulüpte antrenörlük yaptım. Çok fazla kulüp değiştirmedim. Her zaman kendi ortamımda çalışma istemişimdir, amacım kendi meyvelerimle kendi yetiştirdiğim öğrencilerle yarışmaktı. Sloga Yugomagnat bilindiği gibi Zafer ismiyle Türkler tarafından kurulan kulüptür. Kuruluşu döneminde Sloga takımında Türkiye’de Spor gazeteciliği yapan Ercan Taner’in babası Ziya Taner antrenörlük yapmıştır. Daha sonra Türkiye’ye göç ettiler, Galatasaray’da da ikinci antrenör olarak görev yaptı. Aynı zamanda eski Tefeyyüz’de öğretmendi. Kuruluşundan bu yana ilk kez ben ve baban Salaydin Musli Sloga’nın A Takımını birlikte çalıştırdık. O dönemde lige çok iyi hazırlandık, Eskişehir’de kampa gittik. Sakaryaspor’u 3-0 yendik. Türkiye birinci lig takımı Zeytinburnuspor’la 2-2 berabere kaldık. Hazırlıklardan sonra başarılı bir lig geçirdik ve biz Türk antrenörler olarak Sloga'yı yeniden ait olduğu yere birinci lige çıkardık. Bunu da ifade etmek isterim ki Sloga’nın A Takımında kuruluşundan bugüne kadar hiçbir Türk antrenörlük yapmadı ne de bizim dönemimizden sonra yapacak.”
-Bugün önemli kulüplerde oynayan futbolcularınız var, bu konudaki düşünceleriniz neler?
“2015 yılda Tefeyyüz’le birincilik aldığımız takımdan birçok yetenek çıktı. Onlardan biri de bugün Vardar’ın A takımının ilk 11’inde oynayan Ali Adem’dir. O dönemde Elif Elmas da küçük yaşta Babasının tavsiyesiyle Tefeyyüz takımına geldi. Gördünüz ne seviyelere ulaştığını. Yıllar sonra Tefeyyüz’ü ziyaret ettiğinde, çocuklarla buluştu ve ‘Hiçbir zaman nereden geldiğinizi unutmayın’ sözleriyle çocuklarda nasihatte bulundu. Tefeyyüz’ü hiçbir zaman unutmadı. Napoli’yle Barselona’ya karşı oynadığı maçta kendisine mesaj atarak kendisini oynadığı güzel futbol için tebrik ettim. Kendisi yanıtında bana ‘Teşekkürler hocam sizin sayenizde’ mesajını iletti. Bunlar parayla satın alınamayacak şeylerdir. Bu yanıtı hayatım boyunca unutmayacağım. Bugün Tefeyyüz’de çok yetenekli çocuklar var. Ege isminde 6 yaşındaki bir minik, onun döneminde Elif’ten 3 misli daha yetenekli olduğunu söyleyebilirim. Bu ismi aklınıza kazıyın. Bu okulda çok sayıda Elifler yetişecek.”
-Son olarak okuyucularımızla neler paylaşmak isterdiniz?
“Bu işimden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğim. Şuanda 68 yaşına girdim. Benim Tefeyyüz’deki öğretmenlere, müdüre sözüm var. Hiçbir zaman Tefeyyüz’den uzaklaşmayacağım. Çünkü o okul benim okul. Beni yetiştiren okul. Her zaman bu okul için var gücümle çalışacağım. Hayatım boyunca kimi temsil ettiğimi unutmadım. İlk önce Türklüğü, ikinci okulumu ve ailemi temsil ettiğimi hiçbir zaman gözümün önünden çıkarmadım. Bu topraklarda yaşayan Türklerin başarılarının mimarlarından biriyim.”
Hüseyin Musli
- Bu haber 31-12-2019 tarihinde yayınlanmıştır.