Sizin Dininiz Size, Benim Dinim Banadır
Mürteza Sulooca
Son birkaç yıldır Ramazanlar heyecanlı ve canlı geçiyor. Yaz olması nedeniylele iftar sofraları sokaklarda, mahalle arasında ya da şehir meydanlarında. Olmadı sıradan veyahut en elit otellerde insanlarımız bir araya geliyor, mutluluklarını paylaşıyor.
Kimisi aç kalır, kimisi yemeği beğenmez, kimisi yemeden alır başını gider. Bir ay boyunca yaşananlar bunlar. Hep konuşulur yetimlere iftar denir, 5 yetim 50 davetli. Öğrenci denir, fakir fukara denir ama gözler hep protokolü arar. Ev sahibi iftar başarısını protokolün katıldığı sayı ile ölçer. Kaç bakan, kaç milletvekili vs. Vatandaş ise hangi sırada, hangi masada oturacak derdinde. Diğer bir değişle ibadet gitti şov geldi. Büyük şirketler, zenginlerin şov yapmasına diyeceğimiz yok, Ama vatandaştan toplanan sadaka ve zekat ile şov yapmanın mutlaka hesabı olacak. Kimin samimiyetle kimin şov için bu işi yaptığı tabi ki niyetleri, açık ve saklıyı bilen Yüce Yaradan bilir.
Burada dikkat çekmek istediğim diğer bir husus, yeniden dinimizin folklor haline dönüşmesidir aslında. II. Dünya Savaşı’nda Komünist Rejimde Müslümanlığın ölçüleri vardı. Yılda bir evinde Mevlit okuyan ve çocuğunu sünnet ettiren Müslüman-dindar grubunda yer alıyordu. Her ne kadar sünnet içkili eğlence ile olsa dahi. Bugün özgürlükler dünyasında ve yaşanan müthiş bilgi kirliliği döneminde korkarım ki iftar verenler Müslüman sayılacak. Oruç, namaz, zekât ibadetlerinin yerine getirip getirmediğine bakmadan. İftar verdi “bu kişi Müslüman’dır”, durumu olacak.
İlk bakışta hoşgörü örnekleri olarak görünen bu etkinlikler, yeni şekli ile bilinçsizce devam etmesi durumunda “İslam’ı günlük yaşamımızda uygulama konusunda ciddi sorunlar beraberinde getirecek. Yeni seçilen Kuzey Makedonya cumhurbaşkanı en çok iftar açan cumhurbaşkanı olma rekoru kıracak. Bazen bir gecede iki iftar açmak zorunda kaldı. Davetleri geri çevirmek istemeyen, “ayrımcılık yapıyor” pozisyonuna düşmek istemeyen, Cumhurbaşkanını da zor durumda bırakma hakkını kimse kendisinde görmesin bence.
Farklı inançlarla birlikte yaşayan bizler için temel ilkelerimiz bu ayetler olmalı:
﴾1﴿ De ki: "Ey inkârcılar!
﴾2﴿ Ben sizin tapmakta olduğunuz şeylere tapmam.
﴾3﴿ Siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz.
﴾4﴿ Ben sizin taptıklarınıza tapacak değilim.
﴾5﴿ Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz.
﴾6﴿ Sizin dininiz size, benim dinim banadır."
Bu ayetleri okursak iyi anlarsak yorumlarına, indiriliş sebeplerine bakarsak daha güzel daha doğru bir yaklaşıma girmiş olacağız.
Kur’an da Hz. Muhammed’e gelen uyarılar var, bu konuda. Davette ya da Allah katında değer verilen zengin olan, makamda olan değil; gerçekten doğru yolu bulmak isteyendir.
﴾1﴿ Suratını aştı, yüzünü çevirdi.
﴾2﴿ Çünkü ona gözü görmeyen biri gelmişti.
﴾3﴿ Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı.
﴾4﴿ Yahut o öğüt alacak da öğüt kendisine fayda verecekti.
﴾5-6﴿ Sen ise kendini her şeye yeterli görenle ilgileniyorsun.
﴾7﴿ Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin!
﴾8-10﴿ Ama gönlünde Allah korkusu taşıyarak koşup sana gelenle ilgilenmiyorsun!
Bu yazı aslında nasihat değil, sadece ve sadece bir hatırlatmadır. Bizler Müslümanlar olarak lütfen dinimizi sulandırmayalım.
- Bu haber 30-05-2019 tarihinde yayınlanmıştır.