Aralık Ayı ve Kültürel Hayatımızın İzleri...
Aralık ayı içindeyiz. Aralık ayı ile birlikte telaşlarımız da artar doğrusu. Hangi telaşlardan söz ediyoruz. Her şeye karşın bu durumun farkına varmak her şeyden çok daha da önemlidir. Bu bağlamda sözümüzü nereye harcamak gerektiğini de bilmemiz şarttır. Bu açıdan değerlendirmelerimizi de yapmaya gayret edelim. Aralık ayı, bizim için önemli bir ay. Özellikle kültür sanat ve eğitim alanındaki yaşadıklarımız, sanki Aralık ayına denk gelmiştir. Bu ay içersinde yıllar öncesinde Birlik gazetesinin ilk sayısı 23 Araklık 1944 tarihinde yayımlandı. Bundan sonra ki yıllarda doğrusu “ Sesler” kültür sanat dergisinin ilk sayısının da 1965 yılının sonuna doğru doğrusu Aralık ayında yayımlanması önemli olgulardan biri. Tabii ki Aralık ayı içersinde kimi okullarımızın okul günlerini kutlamış olmaları da bizim için çok önemlidir. Yaşadıklarımızın sesini var etmek olgusu ile yarınlara adımlar atmayı önemseyelim. Kültürel hayatımızın her noktası, doğrusu her izinin belirli dönemlerden geçmiş olması ile birlikte, bu alanda elde edilenler nedir neler olabilir diye düşünmeden de kalamayız. Zamanın sunduğu tüm imkanlar dahilinde yarınlara değin attığımız adımlarımızın nasıl nice önemli olduğunu biliyoruz. Bu bağlamda Aralık ayı içersindeyiz dedik ya, bu ay içersinde yıllar öncesinde yaşanan kültürel hayat izleri gerçekten de bizi biz kılan bütün imkanlar dahilinde güzelliklerin yaratılması ve yarınlar uğruna çabanın sunulması için çok önemlidir. Bunun bilincinde olup yarınlar uğruna çaba sunmak gereğini de bilmeliyiz. Başka çaremiz var mıdır acaba? Ne dersiniz? Olağan şeyler mi bunlar?
Hayat ve yaşadığımız gerçekler yaşadığımız acılar yaşadığımız mutluluklar her şey ama her şey, bizi biz yapan her olguda önemsenmelidir. Tabii ki yazmak her şeyi yazmak belki de gerekmiyor. Mutlu olabilmenin yolu bütünsel olarak yalnızlıkları usumuzdan silmektir. Ayrıca her olgu kapsamında sesimizi var etmek için elimizden geleni yapıyor muyuz? Bu bağlamda neler söyleyebiliriz daha?
Yalnızlık Allah’a mahsus ve bizler ki Allah kullarıyız... Yalnız değiliz...
Hayat ve yaşadığımız acılar nedir sorasım gelir içimden.Hayatı sezip anlamak da bir o kadar önemli. Çünkü hayatın çizgisi içinde yaşıyoruz. Hem de doğumla başlayan ve hayatın güzellikleri ile yol alan insan oğlu hayatı hep var olur deriz. Var olmak da kolay olmuyor. Aslında kolay değil... Bunun da bilincindeyiz diye inanıyoruz... Güzelliklerin yaşanması için elimizden geleni yapmalıyız. Her şeye karşın var olmak öylesine bir duygu ki, hayata sarılmak ve ciddi ciddi bir şekilde yarınlar uğruna çaba sunmak gerekir. Varız değil mi?
İşte yılın sonuna yaklaşıyor oluyoruz. Yılbaşı da yakın. İnsanlar yılbaşı kutlamaları için telaş içinde olurlar. Ama bu kez yıllar öncesinde aslında çok yıllar öncesinde yazdığım “yılbaşı” adlı şiirimi anımsadım. Şiir şöyle:
bense
karyolada yalnız
sofra bezini almış
bir sahan
içinde iki soğan
beş kızarık patates dilimi
bir dilim ekmek
yanımda bir bardak su
bende
işte
Yaşanan bir olayı doğrusu içimdeki benlik duyguları ile birlikte, huzurlu huzurlu var olmak konusu ile içe içe olmayı önemsemek de çok önemli. Bu bağlamda hayatın her izi farklı farklı algılanır ya, bu kez de yıllar öncesinde yazdığım şiirin izi ile var olmak yolunu çizmek geldi içimden. Zaten “yılbaşı” şiiri yaşanmış bir olgunun iç sezisi ile yazılmıştır. Zaman daracık, nasıl nice geçiyor ama. Ne yapmamız nedir ve neler gerekir diye biliyor muyuz? İşte bu olgu kafaları kurcalıyor nedense... Yazılan şiir yaşanmışlığın izleri ile dolu mudur? Yoksa farklı bir biçimde mi algılanması gerekir.Tabii ki, hayatımızın her anı önemli bir olgudur. Bu olgular kapsamında izimizi var etmek, yazınsal dünyamızın her noktasında yaratılan her şeyin özelikle de şiirimizde farklı farklı konular yer alıyor ya, işte buna sevinmemiz gerek.
- Bu haber 14-12-2015 tarihinde yayınlanmıştır.