BAY CEHALET
Cehalet öyle geniş boyutlara ulaşmış, öyle ki onu artık ciddi bir muhattab olarak algılamak kalıyor bize ne yazık. Bu yüzden yazımın başlığında cehalete BAY yakıştırmasında bulundum. Yanlış anlamayın lütfen, bu cehalete bir övgü filan asla değil! Bu yakıştırmayı yergi ve ironi yapmak niyetiyle kullandım, bu böyle bilinsin.
Cehaletten kurtulmak demek, doğruyu yanlıştan, zalimi mazlumdan, yalanı gerçekten, hakkı batıldan, haklıyı haksızdan ayırt edebilmek demektir. Bu yolun cilvesi, kaplamalı artık bizi. Resmen bilgi çağı ilan edilmişken, cehalet belasını bertaraf etmek baş ihtiyaç olmalı. Bay cehalet kendi sınırlı dünyasını önümüze engel olarak dayatmadan önce, bilgiye giden yolları aralayıp muassır medeniyetten nasibimizi almalı ve aynı medeniyete kendi katkımızı sunmaya doğru yol almalı. Türk milleti olarak tarih boyunca medeniyetin bugüne ulaşmasında payımız pek büyük. Bu yüzden günümüz medeniyetin nimetleri en tabii hakkımızdır. Bilgi ve bilmek herkesin hakkıdır, ancak bilgiyi yanlış yollara yönlendirecek psikolojik medya savaşları görünürde.
Farkında olmak bilmenin bir üst aşamasıdır. Bay cehalete ne kadar direnç gösterirsek, o ülçüde geçmiş, bugün ve gelecek hakkında doğru kanaat sahibi olmak mümkün. Peki geleceğimiz hakkında ne kadar farkında olabiliriz? Bilgiye dayanarak olabilecekleri tahmin edip tehlikeleri bertaraf etmek elimizde. Yeter ki içimizde bilgiye sağlam bir barınak inşa edelim. Bu hem kişisel düzeyde, hem de toplumsal düzeyde geçerli bir “formül” olsa gerekir.
Yazımın soyut girişinden sonra artık daha somut mevzulara geçmeye başlayayım. Bugün dünya ölçeğinde olanlar hakkında bildiklerimiz arasında bazı bizim için hayati noktalar yer almakta. Türkler ve Müslümanlar olarak başımıza örülen çorapların dikişini sökmek sadece cehaletimizi kötülemekle olacaktır. Yani olacaksa, bilgiyle olacak.
Pek az bilinen bir konu var – LEVANT ÖZLEMİ! Bu özlem biz Türklerin ve bölgenin müslümanları için birinci derecede tehlike kaynağı. Yeniden Doğu Hıristiyanlığını ifşa etmek. Bunu farklı şekillerde düşünüyorlar. Mesela “Yeni Bizans” İmparatorluğu, yani “Yeni Doğu Roma” İmparatorluğu! Cahilliğimizle birbirimizi çelmenin yollarını aramak yerine biraz da bu konularla kafa yorarak ciddilik ve olgunluk göstersek hiç de fena olmaz. Bunları bilmeden ve bu “özlemin” farkında olmazsak geleceğimizi inşa etmeyi bırakın, tamamen yolumuzu kaybedip yeminli düşmanlarımızın tuzaklarında takılıp kalırız. Evet, gücü elinde bulunduranlar Doğu’da Hıristiyanlığın hakimiyetini özlüyor ve düşlüyorlar. Hatta “Yeni Babil” bile birçok senaryonun nihai planı. Kasıtları islam dünyasından çok bağımsız Türk varlığına yönelik. Bunu bilerek birçok yazımda tekrar ediyorum.
İçinde türlü kontroverzler içeren “levant” kelimesinin çok sayıda tanımları var ve bu konu etrafında binlerce sayfa yazılabilir, geniş boyutlu bir konu. Ancak kısaca aydınlatmak gerekirse başlıca anlamı “doğu hıristiyanlığıyla alakalı olan” diye denilebilir. Mütevazi düşünceme göre bu kelimenin bir anlamı da, doğu havasına batılı ruhunu enjekte ederek bir miks oluşturmak. Levantenlere ben batı duyarlılıklı doğulular diyorum. IŞID terör örgütünün ilk kurulduğu zamanlarda bu örgütün tam adı IŞID–LEVANT diye geçiyordu. Bunu araştırıp okuyabilirsiniz. Bu örgütü kuranların amacı, zülüm simgesi olan Haçlı Seferleri ruhunu bugün yeniden hortlatmak değil midir?
Uygarlığın beşiği olan Mesopotamya topraklarının bir adı olan “Ortadoğu”nun karmakarışıklığıyla ilgili haberlerle dolu medyalar. Bu toprakların geçmişini iyice tanımadan, ne dünyada olup bitenler hakkında doğru kanaat sahibi olabiliriz, ne de bugünün ve yarının farkında olabiliriz. Yani Bay Cehaletin ellerine teslim etmiş oluruz kendimizi. Samimi müslüman dindarların içine sızarak cahilliklerini kendilerine alet edip güçlü “silahlar” ediniyorlar. Bizim için hazırlanan zehirler herzamandan çok etkin. Panzehir üretmek ise meseleleri mikro ve makro düzeyde iyice kavramakla doğru orantılı.
Mesela Suriye savaşı çıkmakdan Dürzülerin kim olduğunu kaç kişi biliyordu? Birbuçuk kişi. Ancak şimdi Dürzüler’İn İslam kılıklı Hıristiyanlar olduğunu anladık. İşte bir Levantizm misali. Bir Müslüman, Hazreti İsa’nın Allah’ın oğlu olduğuna inanır mı? Veya inanabilir mi? Haşa! Gerçek müslüman böyle bir şirke asla girmez.
Konuyu daha fazla uzatmadan ve derinlere girmeden, sona yaklaşalım. Yani daha korkunç gerçekleri açıkça ifade etmekten kendimizi alıkoyalım.
Cehalet dedik, bilgi dedik, neyledik...
Bilgiyi, doğru tespit yeteneğini ve kabiliyetini geliştiren bir husus olarak görebiliriz. Sadece akıllı ve zeki olmak yetmez, bilgi donanımlı olmalıyız. Sadece bu şekilde sınırsızlığa ulaşabiliriz. Allah önümüze bu olanağı sunmuş. Ulu önderin dediği gibi “Yüksel Türk, senin için yükselmenin sınırı yoktur”. Bilgi ise uçsuz bucaksız bir umman olarak aklı başında günümüz insanının opsesyonu, yani tutkusu haline geliyor diye gözlemekteyim. Bilgi edinmenin en hakiki yollarından biri bence Yüce Allah’ın yarattıklarını/ayetlerini keşfederek bu yaradılış mucizesinin şahitliğini yapmaktır. Yaradılanı gözlemleyerek hayranlık duygularıyla yeni şeyler öğrenmek de bir sonsuz bilgilenme ve bilinçlenme yoludur...
- Bu haber 09-06-2016 tarihinde yayınlanmıştır.