“Biz Karamanlı’yız, Osmanlı’yız; Biz Bıralara Nişannıyız”
Yıl 1228’ler…
Asya’dan Anadolu’ya göç…
Oğuzlar’ın boy boy, soy soy göçü; oba oba, yurt yurt konuşu; yayla yayla, kışla kışla yörüyüşü…
Avşar boyu’ndan Nure Sufe’nin oğlu “Karaman”ın Larende’ye konuşu…
Larende’nin adının “Karaman” oluşu…
1255’te “Karaman” adlı “Oğuz/Türkmen/Yörük” Beyliğinin kuruluşu…
1255’ten 1500’lere, 250 yıl Karaman, Konya, Ankara, Niğde, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir Aksaray, İçel, Antalya’nın doğusunda hükümdarlığını sürdüren bir “Türk Beyliği”…
Karaman’nın kurduğu bu beyliğin adı tarihte “Karamanoğulları” olarak bilinir.
Karamanoğulları, Selçükoğulları’ndan sonra, Osmanoğulları’ndan önce kuruldu.
Karamanoğulları:
13. yüzyılda Anadolu’da en güçlü Türk beyliğiydi.
Türklüğü, Türkçeyi sahiplenen bir beylikti.
Selçüklü mirasına sahip olan bir beylikti.
Osmanlı’nın en büyük rakibiydi.
Moğolları en çok uğraştıran bir beylikti. Moğol hükümdarı Gazan Han: “şu Türkmenler ve Karamanlılar olmasa idi, Moğol atlıları güneşin battığı yere kadar giderlerdi.” diyor.
Tarihin cilvesi Karamanoğullarını, Ermeniler hariç hep kendi kandaşları ve dindaşları ile savaşa sevketti. Çünkü, çevresinde bu beylikler ya da devletler bulunuyordu. Karamanoğulları, Selçüklüler’den bağsızlığı aldılar, Osmanlılar’a bağsızlığı verdiler. Ancak, Karamanoğulları en çok Osmanlılar’la savaştı. Bu iki beylik Anadolu’nun en güçlü iki Türkmen beylikleri idi.
Karamanoğullarının şansızlığı etraflarında hep Türkler’in olması, Osmanoğulları’nın şanslılığı ise Batısında Bizans’ın olmasıydı.
Konya, 16 kez Osmanlı ile Karamanlı arasında el değiştirdi; her ikisi de Selçüklü’nün başkentine sahip olmak istiyordu…
Biri, “Karaman”(“yağız yiğit”), biri “Otman”(“od/ocak yiğidi”-Ailenin son balası). Biri “Avşar”, biri “Kayı”; her ikisi de “Oğuz”du. Her ikisi de aynı soyun, aynı kanın, aynı törenin, aynı dinin; Ötüken’in çocuklarıydı. Her ikisi de “beylik”te ve “hükmetmek”te aynı hakka sahipti. Her ikisi de “hükmetme” uğrunda amansız savaşçıydı. Biri “Anadolu Türk Birliğini, Selçüklü mirasını”; öbürü “Anadolu-Rumeli Birliğini, Kızılelma”yı istiyordu. Tarih yine iki Türk’ü karşı karşıya getirdi. Birisi Sırp askeri ve devşirmelerle Karaman’ın üzerine giderken, birini de Otman’a karşı haçlılarla birlik yapacak duruma getirdi. Mücadele 1361’lerde başladı. Zaman geldi dost oldular, kız alış-verişi yaptılar, I. Murad kızı Nefse hatunu Aladdin Ali Bey’e verdi. Kimi zaman Osmanoğlu Cem Sultan, Karamanoğlu yanında yer alıp Osmanlı’ya karşı geldi; kimi zaman Karamanoğulları’ndan biri bey olmak için Osmanoğlu’ndan destek aldı. Zaman geldi amansızca savaştılar. İlk yıllarda Karamanoğulları güçlüydü, Osmanoğulları zayıf; zamanla Osmanlı güçlendi, Karamanlı zayıfladı. 15. yüzyılda Karamanoğlu zayıfladı ve kaybetti.
Osmanoğulları, Karamanoğulları torunlarını Balkanlar’a sürdü. 20. yüzyılda, Karamanoğulları torunları, Rumeli Türkleri, Atatürk’ün “başçılığı”nda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında öncülük ettiler.
Osmanlı, Karamanlı’ya “Bana itaat et.” diyordu. Karamanlı da “neden sana itaat edeyim, ben de senin gibi Oğuz’um, ben de beyim” diyordu. Osmanoğlu Yıldırım Beyazıt: “neden bana baş eğmiyorsun?” dedi. Karamanoğlu Ali Bey: “Neden sana baş eğeyim? Ben de bir beyim.” dedi. “Baş eğmeme”nin adıydı Karamanlı, “baş kesilir, ama eğilmez” inancının yılmaz savunucusuydu.
Osmanlı, yeni bir devlet yeni bir medeniyet kurmak istiyordu. Karamanlı da Selçüklü devletinin ve medeniyetinin mirasçısı olarak kalmak istiyordu. İki Türk devleti, yüzyıla yakın bir mücadele içine girdi. Bu mücadeleyi Osmanlı kazandı. Anadolu’daki Türk birliğini Osmanlı sağladı. Kimi Osmanlı paşası, devşirme Gedik Ahmet paşa gibileri Karaman halkına zulüm yaptı. Şikari’nin Karamanoğulları Tarihi’nde, Gedik Ahmet paşanın halkı, “döğe döğe, söğe söğe sürdüğünü” söyler. Ancak, Karamanlılar, Osmanoğulları’nın Karaman ili’ne yaptıklarını unutmadılar. Yaşananları şairler ağıtlara döktüler:
Aşık Muslu:
Acep iller hep böyle mi bozulur?
Kara yazı böyle mi yazılır?
Olurmuş bak diriye mezar kazılır,
Gedik Ahmet paşa itme ilden say bizi.
Aşık Kul Ahmet:
Kul Ahmet’im söyler dilim,
Şu dünyada olmasa ölüm.
Ölüm haktır, bu ne zulüm,
Güney yayla noldun hey.
Aksaraylı Yusuf:
Karamanlığın komaz Karaman
Gitsin illaki ibni Osmanlık...
Osmanoğlu, Karamanoğlu’nu yendi. Karamanoğlu’ndan çekindiği için, Karamanoğlu Beyliği sınırları içerisinde yaşayan Türkmenleri/Yörükleri Makedonya’ya sürdü.
Yörükler, Makedonya dağlarına kondular. Karaman’da yaşadıkları konar-göçer yaşamayı Makedonya dağlarında da sürdürdüler.
Yörükler, Karamanoğulları Beyliği’nin “sahibi” iken, Osmanoğulları Beyliği’nin “tebaa”sı oldular. Devletleri, yaşadıkları yer değişmesine rağmen, “Karamanlılık” ve “Yörüklük” ruhu hep aynı kaldı, hiç değişmedi. Toros yaylalarındaki ruh, Makedonya dağlarına taşındı. Dağlar değişti ama “Yörük ruhu” değişmedi; o ruh günümüze kadar geldi.
15. yüzyılda kardaşları tarafından Makedonya’ya sürülen Yörükler, 20. yüzyılda Balkan halkları tarafından bu kez, Anadolu’ya sürülüyordu. Anadolu’dan “Yörük” olarak gelenler, Anadolu’ya “Muhacir “olarak dönüyorlardı. Türk’ün kaderiydi bu; göç, savaş ve sürgün… Bu göçlerin bir tanesi 1912’deki Balkan Savaşları’dır. Balkan Savaşları’nda yaşanan bu göçü Makedonya’lı Yörük Kocaları şöyle dile getirirler:
“Yörükler, Karaman’dan geldiklerini iç unutmadılar. Biz bıralara gelirke ‘Biz Karamanlıyız, Karamanlıyız.’ diyerdik. Soora, Osmanlı tabaası olmuşuk, Osmanlı’nın askeri olmuşuk, Osmanlı için maarebe yapmışık. Osmanlıyı Balkanlardan Anadoluya koolarlarka ‘Biz Osmanlı’yız, Osmanlı’yız; biz bıralara nişannıyız.’ türksünü çıırırdık. Önce Osmanlı’ya karşı kendimizi(Karamanlı’yı), soora Balkan halklarına karşı Osmanlıyı korur olduk… Önce Karaman’ı Osmanlı, Osmanlıyı da Balkan halkları elimizden aldı. Zaman geldi Karamanlı için Osmanlıya karşı geldik, zaman geldi Osmanlı’yı başkalarına, Balkan halklarına karşı koruduk. Osmanlı, Karaman’dan getirdiği Yörükler’i kendi askeri yaptı, bu kez Yörükler, Osmanlı için maarebe yaptı. Osmanlı’nın en yiğit marebejileri oldular. Osmanlı’nın Evlad-Fatihan’ı oldular.”
Anadolu’dan Balkanlar’a beylik için Osmanoğlu, Karamanoğlu’nu sürüyordu; Balkanlar’dan Anadolu’ya ise Balkan halkları her ikisini(hem Osmanlı’yı hem de Karamanlı’yı birlikte )sürüyorlardı. Karamanlı-Osmanlı ayrılığı yoktu; Türk vardı ve “Türkler” gersin geri sürülüyordu…
Karamanoğlu Mehmet Beğ’in “Türkçe aşkını”, Karaman’dan Makedonya’ya sürülen, 500 yıl aradan sonra, Karamanoğulları torunlarından Yörük Atatürk, Anadolu’ya dönerek, yeniden Karaman ruhlu “Türkiye Cumhuriyeti”ni kurdu.
Makedonya’da kalan Yörükler ise hep birlikte Karamanlı-Osmanlı mirasını, “Biz Karamanlı’yız, Osmanlı’yız; Biz bıralara nişannıyız.” diyerek, nişanlı oldukları yerde hala Karamanoğlu Yörükleri “başını eğmeden” dimdik duruyorlar…
Karamanoğulları beyliği yıkılsa da “Karamanlı ruhu, Türkmen ruhu, Başeğmezlik ruhu” hala torunlarında devam ediyor…
- Bu haber 13-04-2017 tarihinde yayınlanmıştır.