Göçebe Demokrasisi
Orta Asya'dan Anadolu'ya göç süresince, Türkler yüzyıllarca göçebe hayatı yaşadı. Doğa şartlarına göre yer değiştirilen bu göçebe yaşam tarzı, yerleşik düzene geçmiş Avrupa tarafından ise her zaman küçümsendi, aşağılandı.
Bugün ise Avrupa'nın Makedonya için istediği demokrasi, çadırlar, yani bir nevi göçebe hayatla temin edilmeye çalışıyor. Üsküp'te iki farklı yerde biri iktidar diğeri ise muhalif gruplara üye kişiler, çadırlar kurarak protestolar yapıyor. SDSM ile koalisyon ortakları, okey ve tavla turnuvalarıyla Başbakanlık önünde 8 gündür çadırlarda kalıyor. İktidarın destekçileri ise meclis önünde ırkçı şarkılar çalıyor. Her iki taraf da kendi şeklince protestolarına devam ediyor.
Parti başkanları ise devamlı toplanıp zirveler düzenliyor. Zirvelerin sonucu da hep aynı; Bir sonraki toplantı için tarih belirlemek dışında elle tutulur bir şey yok. 40 yaşın üstünde dört adam bir masaya oturup saatlerce konuşup, anlaşamıyor. Mesele, kişisel çıkarlara dayansa anlaşma sağlanamamasını anlarım ama söz konusu olan devletin geleceği. Buna rağmen herkes kendi türküsünü çalmakta ısrarcı.
17 ve 18 Mayıs'taki mitinglerin ardından en çok merak ettiğim şey ise liderlerin mesajlarının nasıl algılanacağı oldu. Ancak güzide ülkemizin medyası da, aydını da uzmanı da buna değinmedi. Her yerde Google haritalarına göre kim mitinge kaç kişi toplamış, kimin mitingine zorla, kiminkine ise istekle gidilmiş tartışmaları. Bir Başbakan bir saate yakın, bir muhalefet lideri ise yarım saatten uzun bir konuşma yapıyor ve ertesi gün bu konuşmaların içeriği değil de kalabalığın sayısı konuşuluyor. Acaba liderler boş mu konuştu yoksa mevcut durumda konuşulanların artık bir önemi mi kalmadı?
Ve elbette biz Türkler... Ülke zorlu bir süreçten geçerken, herkes tarafını, sınırlarını, görüşlerini, ittifaklarını belirlerken, biz yine olayın dışında kalıyoruz. İktidar ortağı TDP'den ses seda yok. TDP, geçtiğimiz hafta üyelerini iktidarın mitingine davet etti ama ön sıralarda ne partinin en düzey isimlerini görebildim ne de TDP'nin dalgalanan bayraklarını. Parti seçmeni veya en basit anlatımla Makedonya'da yaşayan Türkler bir açıklama bekliyor. TDP'nin tutumu nedir, koalisyondaki yeri nedir, Türklerin çıkarları ne olacak? Bunlara cevap yok. Hadi diyelim ki bizim sorularımızdan çekiniyorsunuz, bari devlet televizyonu veya radyosuna katılıp anlatın.
Muhalefet kesiminde de durum aynı. Sadece TMBH Başkanı Erdoğan Saraç, gazetemiz aracılığıyla bu merak edilenleri cevaplama cesareti buldu. Makedon ve Arnavut siyasiler her şekilde seçmeniyle irtibatta olarak onları yönlendiriyor, açıklamalarıyla tutumunu aktarıyor. Elbette onlar hatalı, "Bizim" siyasilerden daha mı iyi bilecekler.
Felaket tellalları da boş durmuyor elbet. Kimileri "Savaş çıkması için kriz ortamı oluşturuldu" diyor, kimi ise olayı Türk akımına bağlıyor. Peki bu ülkede yaşayan insanların fikri ne olacak? Şu birkaç aydır gözlemlediğim bir şey varsa, o da artık insanların savaş istemediği. Artık halk, barış istiyor, özgürlük istiyor, iş istiyor, adalet istiyor, sosyal güvence istiyor, kısacası, Avrupa kıtasının bir parçası olduğunu hatırlamak ve ona yakışır bir şekilde yaşamak istiyor.
Kriz ortamı elbet sona erecek, değişmeler olacak, taşlar yerinde oynayacak. Değişmesi gereken iktidarlar değil, mantalite. İktidarın yaptığını yanlış görüp, aynısını yapmak için iktidara gelmek istemek mantalitesi.
Son olarak, her krizin elbet bir kazananı vardır. Bizde bu krizden kazanan, tahminimce sadece çadır satanlar oldu.
- Bu haber 26-05-2015 tarihinde yayınlanmıştır.