Yolda Olmak
‘Zaman geri geri giderken ayağı takılıp düşmüş olmalı. Etrafa saçılan yapraklar geçmişi tarih yapmaya hazırlanıyor. Biraz daha yüksek sesle bağırsa herkesi inandıracak.‘ Zaman geçirmeden aklımda tekrarladığım cümleleri kâğıda geçirdim. Henüz renklerin seçilebildiği bir vakitte yokuş aşağı iniyordum. Benimle birlikte aşağıya inen ne çok şey vardı. Sanki hepimiz kar kütlesi gibi bir yerde birleşip büyük bir felaketin habercisi olacak gibiyiz. Kâğıdı ilk olarak dışı harabeyi andıran bir eve bıraktım, ertesi gün koyduğum yerden aldım. Yüksekçe bir tepeye çıkıp kâğıdı elime aldım devamında ‘Devler açlıktan bahaneleri yiyince insanlar masallardan kaçmışlar’ cümlesi eklenmişti. Gri renkli bulutlar şehrin kirpiklerine ağırlığını verince şehir uyumak için birinin gelip beşiğini sallamasını bekliyordu. Zaman kaybetmeden yola revan olmalıydım. Kâğıdı kütüphanedeki revaçta olan şiir kitaplarından birinin içine koydum. Ertesi gün aynı saatlerde geri aldım. Sahile doğru yürüdüm dalgalar neyin vehmine kapılmışlar ki bu kadar telaşlı görünüyorlar. Dalgaları seyredebileceğim bir masa bulup yeni cümleye şahitlik etmeye hazırlandım. ’Kalbimin en işlek caddesine ismini vermişler oraya uğramadan ne Şam’a gidilir ne de Bağdat’a.’ Martılar kaybolunca kâğıdı resimlerin olduğu panoya astım. Acelesi olmayan adımlarım nihayet tanıdık sokaklarını bulmuştu. Yeni güne yeni bir cümle ile başlamak için panodan kâğıdı aldım. Yürürken dalgaların sakinliği dikkatimi çekti. Vakit kaybetmeden yeni cümleyi okudum. ‘Denizin üzerindeki kumdan tepecikler su üzerinde yürürken halin suya yansır, su resmini çizer.’ Vakit kaybetmeden kâğıdı caminin içindeki bel hizama gelen taşın üstüne bıraktım. Hocanın sesi kubbeye değip geçerek akustik bir senfoni oluşturuyordu. Ertesi gün ikindi vakitlerinde yumuşak halı üzerinden geçerek kâğıda ulaştım. Avludaki banka oturup okumaya başladım. ’Seni anlatmaya muktedir olsaydı tek bir harf hiçbir cümle insan için kurulmazdı.’ Şuan bir bayram sabahı olsaydı ve ben ellerinden öpebilseydim. Son olarak kâğıdı handaki bir sahafa verdim. İçerisi kitaplardan yapılmış görkemli bir tablo gibiydi. Vakit dolduğunda yeni cümleyi gözlerime değdirdim. ‘Modern zamanlarda en son sahici şey senin Doğu’nun kubbesinden dökülen cümlelerindi.’
Cümleler birleşince farklı insanların duygularını dile getirme sanatı olan yazma eyleminin önemini anlıyoruz. Konuştuğumuzda sözcükler bizim kimliğimize bürünür. Karakterimiz, duruşumuz, sesimiz ve sessizliğimiz harfler ile dile gelir. Bazen yeni bir şey yazmak için eski insanlara ihtiyacımız vardır ve birazda zamanı geçmemiş sözcüklere…
- Bu haber 21-08-2017 tarihinde yayınlanmıştır.