Görünmez düşmanın görünür etkileri
Günter Mercan
- Kovid-19 salgınının ekonomik etkileri
“Fabrikalarımı alabilirsiniz, binalarımı yıkabilirsiniz fakat çalışanlarımı geri verirseniz bu işi aynen geri kurarım.” (Henry Ford)
Kovid-19 adıyla bilinen yeni tip koronavirüs hastalığı, hızla küreselleşen dünyada üretim motoru olarak bilinen Çin’den aniden patlak verdi ve kısa bir sürede tüm dünyaya yayıldı. Salgının yayılmasını engellemek amacıyla birçok ülke sınırlarını kapattı, tedarik zincirleri kırıldı, borsalar çöktü, havacılık ve turizm sektörleri doğrudan etkilendi, ihracat kanalıyla üretimin azalması arz şokunu tetikledi, korku ve panik içinde evlerine kapanan insanlar harcamalarını düşürünce talep tarafında şok yaşandı vesaire.
Gazetedeki geçen yazımızda bu virüs ve dünyada tarih boyunca insanların kitleler halinde ölümüne yol açan bazı salgın hastalıklar, nasıl oluştukları ve sonuçları hakkında bahsetmiştik. Bu yüzden bu konuya tekrardan değinmeyeceğim. Bir önceki yazıma bakabilirsiniz. Kuşkusuz, çok ciddiye alınması gereken bir durumla karşı karşıya kalmış bulunmaktayız. Virüs daha ilk ortaya çıktığından itibaren bu konu hakkında “abartılmış bir sorun” şeklinde düşünenler olduğu gibi “1929 Büyük Buhranı gibi büyük bir krizi tetikleyebileceği” şeklinde düşünenler ve sürekli bu konuda yazıp uyaranlar da oldu. İkincileri haklı çıktı diyebiliriz. Belki de bu krizde yaşanan en büyük sorun virüsün belirsizliği olmakla birlikte, devletlerin karşılaştığı sorunun büyüklüğünü çok geç anlamış ve karşılık vermede gecikmiş olmalarıdır.
Çin mart ayının ortalarından itibaren bir şekilde virüse karşı kazandığını ilan etmiş bulunuyor. Salgının şımdiki merkezi olarak ABD ve Avrupa ön plana çıkıyor. Fakat, her ne kadar Çin’de virüse karşı zafer ilan edimiş olsa da, salgının hem Çin ekonomisi hem de dünya ekonomisi için bir dönüm noktası olacağı aşikâr. Dünya genelinde finansal piyasalara etkisi çok ağır oldu. Bir dönem ABD borsaları çöktü. Şubat ayının ortalarından mart ayının ortalarına kadar bir aylık süreçte Dow Jones, S&P 500 ve Nasdaq gibi endekslerde kayıplar %30’u aştı. Çin’de Şanghay borsasının piyasa değeri eridi. Güvenli liman olarak görünen tahviller düşmeye başladı, altın da artmıyordu. Bunun bir mantıklı açıklaması vardı, o da insanlar uzun vadeyi değil de kısa vadeyi düşünüyorlardı. Yani bir şekilde, her şeyi satıp nakite kaçma eğilimi vardı. Fakat, geçtiğimiz günlerde gördüğümüz gibi beklenenden çok daha kısa vadede finansal piyasalarda ciddi bir toparlanma gerçekleşti. Bunun olmasının nedeni ise merkez bankalarının, özellikle de FED’in deli gibi para pompalaması. Bu şekilde piyasaları yatıştırmaya çalışıyorlar.
Fakat, finansal piyasaların aksine reel ekonomideki etkiler daha geç görülmeye başlıyor. Yani, daha ekonomide en kötüsü görülmedi. Dünya ekonomisi ile kısa vadede sıkıntıların ciddi olacağı kesin. Hareket kısıtlaması varken ve alışveriş yapılamadığı için, piyasalarda çok ciddi bir talep düşüşü yaşanıyor. Uluslararası tedarik zinciri kırılmış ve fabrikalar da kapalı olunca arz çakıldı, dolayısıyla da ekonomilerin küçüleceği öngörülüyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) göre salgına karşı alınan önlemler kapsamında ekonomik hayatın üç ay boyuca durması ülkelerin GSYH’sının normalden %4-6 oranında daha düşük bir seviyede gerçekleşmesi demektir. JP Morgan, Morgan Stanley ve Goldman Sachs gibi önde gelen tahmin kuruluşları ABD ekonomisindeki düşüşün ilk çeyrekte yıllık %6, ikinci çeyrekte ise %24-30 aralığında olacağını bildirdiler. ABD’de iki haftada yaklaşık 10 milyon kişi işsiz kaldı. Mevcut durumda Çin 40 yıldır yaşamadığı bir ekonomik küçülme tehdidiyle karşı karşıya kalmış durumda. Virüsle başa çıkılmaya çalışılan dönem boyunca Çin’de 8 milyon kişinin işini kaybettiği belirtiliyor. Diğer ülkelerde de buna benzer eğilimler görülüyor. Dünya Çalışma Örgütü (ILO), en kötü senaryoda bu virüs kaynaklı olarak dünya genelinde işsizlikte 25 milyonluk bir artış yaşanabileceğini öngörüyor. Küresel ekonomik aktivitedeki kaybı telafi etmek 1,5-2 sene sürebilir.
Yani anlatmak istediğimiz, bu durumu çözmek için para politikaları yetmez, birçok ülkenin yaptığı gibi mali politikaların alınması ve uygulanması şart. Buradaki asıl amaç, devletlerin hiçbir ekonomik aktörü kendisinden ötürü kaynaklanmayan bu durumdan dolayı fonsuz bırakmamasıdır. Yani, devletler böyle durumlarda salgını önlemek ve birçok kişinin bir anda virüsten etkilenip hastanelere koşmasından kaynaklanacak sağlık sisteminin çökmesini engellemek için ekonomik hayatı durdurma kararı alır. Fakat, bu durumdan küçük esnaf, küçük ve orta ölçekli şirketler çok ağır problemlerle karşılaşırlar. Ekonomik bireyler duran ekonomik aktiviteden ötürü ya işsiz kalırlar ya da gelirleri ciddi şekilde düşme eğilimi gösterir. İşte burada önemli olan devletlerin buraya yönelerek yardım planlarını organize etmesidir. Devletlerin bunu yapmasında iki ana amaç vardır. Biri zorda kalmış birey ve şirketlere yardım ederek onların bu dönemde ayakta kalmalarını sağlayarak ekonominin daha da kötüye gitmesini engellemek ve bu aktörlerin ekonomik aktivitenin iyileşmeye başlayacağı dönemde sürece daha hızlı dahil olmalarını sağlayarak ekonomide yaşanan kaybı daha çabuk telafi etmek. Bir diğeri de ekonomide ciddi arz ve talep düşüşlerinin olduğu bu dönemde insanların cebine nakit koyarak talebi biraz da olsa canlandırmak.
Bu yüzden de devlet yönetimleri ekonomilerini ayakta tutabilmek, talebin canlı kalmasını sağlayabilmek ve işletmelerinin işleyişini garanti etmek için büyük ölçekte teşvik paketlerini onaylıyor. IMF’nin verilerine göre birkaç gün öncesine göre açıklanmış olan önlem paketlerinin toplam tutarı 8 trilyon dolara ulaşmış durumda.
Makedonya ekonomisi hakkında da çeşitli öngörüler mevcut. Bunlardan en olumlusu Dünya Bankası’na ait; durumun hazirana kadar iyileşmeye başlaması halinde ekonominin %0,4 düşeceği, salgının hız kesmemesi durumunda ise düşüşün %2’yi geçeceği tahmininde bulunuyor. Dünya Bankası’nın salgının ortaya çıkmasından önceki tahmini ise %3,2 büyümeydi. IMF ise Makedonya reel GSYH’sındaki düşüşün %4 olacağı görüşünde. Fakat, hala bir belirsizlik hali mevcut ve salgının hızı ile ekonomik hayattaki durgunluğa bağlı olarak çeşitli olasılıklar mümkün. Bunun için salgının dolaylı ve dolaysız ile kısa vade ile uzun vadedeki sonuçları göz önüne alınmalıdır. Fakat, şu an diyebiliriz ki ikinci çeyreğin bedelleri hem dünya ekonomisi hem de ekonomimiz için çok ağır olacak.
Ülkemizde şu ana kadar iki ekonomik önlem paketi alınmış bulunmakta. Bunların detaylı açıklamasına girmeyeceğiz. Sadece söyleyebiliriz ki bölgemizdeki diğer ülkelere baktığımızda ülkemizdeki önerilen yardım miktarı düşük kalmış durumda. Bu konular üzerinde çalışırken, kaynaklarımızın diğer bölge ülkelerine kıyasla kısıtlı olduğu bilinciyle hareket etmemiz ve önceliği en hassas durumda olan aktörlere vermeliyiz. Ülke içerisinde küçük esnaf, küçük ve orta ölçekli şirketler, serbest çalışanlar ve krizin en fazla vurduğu sektörler en ön planda tutulmalıdır ve onların hayatta kalması sağlanmalıdır. Çünkü işletmelerde düşen cirolar maaş alan insanlar var olmasına rağmen nakdin dönmemesi anlamına gelir ve bir-iki ay çalışmayan işletmelerin masraflarını karşılaması ve borçlarını ödemesi zorlaşır. Bu yüzden de alınan bu önlem paketlerinin hizmet sektöründeki küçük işletmeleri bir-iki ay kadar idare edecek şekilde planlanması iyi olur. Aynı şekilde, tedarik zincirlerinin kırılmasından ötürü hammadde problemi yaşayan ve bu kırılmalardan dolayı en çok zorlanan ülkemizde yatırım yapmış yabancı yatırımcılara bazı kolaylıklar sunulması gerekir.
“Kriz fırsat da yaratır” düşüncesinden hareketle uzun vadede kârlı çıkmak için dijitalleşmenin artırılması ve ekonominin her sektörünün, üretimin her aşamasında teknolojinin ve onun getirdiği imkânlardan faydalanılması, üreterek para kazanılması ve hammadde bağımlılığının olabildiğince azaltılması, uygun bir altyapı oluşturulması ve diğer yapısal reformların hayata geçirilmesi olacaktır.
- Bu haber 18-04-2020 tarihinde yayınlanmıştır.