Küresel Çapta Yoksullukla Mücadeleye Sunulmuş İlginç Çözümler
Günter Mercan
“Ekonomi aynı konuda farklı teorileri savunan iki kişinin Nobel ödülünü paylaştığı tek bilim dalıdır.” (Ekonomi biliminin bir tanımı)
Birkaç yıl önce “Yeni Balkan” gazetesine verdiğim bir söyleşide, “neden ekonomi bölümünü seçtin?” sorusuna şöyle yanıt vermiştim: “Fakülteye başlamadan önce ekonomi alanına dair hiçbir bilgim yoktu. Rahmetli babamdan kalma bir hatıra olduğu için de küçük bir araştırmadan sonra ekonomi biliminin geniş kapsamlı bir disiplin olmakla birlikte şu ve benzeri sorulara cevap aradığını öğrendim: Dünyada yeterince kaynak olmasına rağmen neden hâlâ açlıktan ölenler var? Kişi başına düşen gelir ülkeler arasında, özellikle, dünyanın kuzey ve güney yarımküreleri arasında neden büyük farklılıklar gösteriyor? Neden üniversite mezunları iş bulamıyor? Niçin ortalama kadın işçiler ortalama erkek işçilerden daha az kazanır? Firmalar neden ürün farklılaşmasına gidiyor? Neden bazı firmalar piyasa payları küçük olmasına rağmen fiyatları kontrol edebiliyor? Bu sorulara çözüm bulma ve onları bir gün hayata geçirebilme isteği beni bu bölümü seçmeme iten en önemli faktörlerden biriydi diyebilirim.” Bunları neden yeniden anlatma isteği duydum diye sorarsanız, geçen hafta 2019 yılının aslında olmayan ekonomi dalındaki Nobel Ödülü, “küresel yoksullukla mücadele” üzerine araştırmalar yürüten MIT Profesörleri Esther Duflo ve Abhijit Banerjee ile Harvard Üniversitesi Profesörü Michael Kremer’e gitmesi ve Nobel Komitesi’nden yapılan açıklamaya göre, küresel çapta yoksulluğun azaltılması yönündeki deney tabanlı yaklaşımlarının, son 20 yılda, ekonomideki gelişmelere bir dönüşüm sağlaması etkili oldu.
Ödüle layık görülen bu üç kişinin yürüttükleri araştırmalar küresel yoksullukla mücadeleyi önemli ölçüde arttırdı. Özellikle son yıllarda ilgi çeken bir araştırma alanı olan yeni geliştirdikleri deney temelli yaklaşımları yirmi yıl içinde kalkınma ekonomisini önemli ölçüde değiştirdi. Son dönemlerde görülen çarpıcı iyileşmelere rağmen insanlığın en acil çözüme kavuşturulması gereken sorunlardan biri yoksulluğun her çeşidi ile mücadele etmektir. Yukarıda da değindiğim gibi, ekonomideki en önemli sorulardan biri aynı zamanda cevabı en zor soru olan: neden bazı ülkeler zenginleşirken bazı ülkeler fakir kalıyor? 2015 yılında dünya nüfusunun %10’u gününü 1,90 dolardan daha düşük gelirle geçiriyordu (bu oran 1990 yılında dünya nüfusunun %36’sına denk geliyordu). 700 milyondan fazla insan hâlâ aşırı derecede düşük gelirle geçinmek zorunda kalmaktadır ve bu rakam dünyanın belirli yerlerinde, özellikle de Sahra-altı Afrika’da her gün artmaktadır. Her yıl beş yaşından küçük yaklaşık olarak beş milyon çocuk hâlen ucuz sayılabilecek tedavi yöntemleriyle iyileştirilebilecek veya kolay yöntemlerle önlenebilecek hastalıklardan ölmektedir. Dünyadaki çocukların yarısı hâlâ temel okuryazarlıkları olmadan ve sayısal yeteneklere kavuşmadan okulu bırakıyor.
Bu yılki ödülün sahipleri küresel yoksullukla savaşmanın en iyi yolları hakkında güvenilir çözümler üretebilmek için yeni yaklaşımlar geliştirdiler. Kısacası, onlar problemleri daha küçük parçalara bölerek daha yönetilebilir hale getirdiler – örneğin, yoksullukla mücadelede eğitim sonuçlarını veya çocuk sağlını iyileştirecek etkili müdahaleler geliştirdiler. Onlar bu gibi daha küçük ve daha belirli soruların, bu problemlerden en çok etkilenen insanlar asrasında dikkatlice tasarlanmış deneyler yoluyla en iyi cevaplandığını gösterdiler. Bu yöntemde, yoksullukla mücadelede saha çalışmaları ile birlikte problemler sahada, yerinde belirlenmiş ve eğitim, sağlık, krediye ulaşabilme ve tarım gibi konularda problemler birebir tespit edilerek her problemin ihtiyacına göre farklı ve yerinde çözüm yollarının geliştirilmesinin önemine dikkat çekilmiştir.
1990’ların ortasında, Michael Kremer meslektaşlarıyla birlikte, Batı Kenya’daki okul sonuçlarını iyileştirebilecek bir dizi müdahaleyi test etmek için kimyacılar ve biyologlarla özdeşleşen alan deneylerini kullanarak bu yaklaşımın ne kadar güçlü olabileceğini gösterdi. Eğer insan sermayesi - sağlık, eğitim, beceriler vesaire – kalkınma için önemli ise o zaman ekonomistler bunları iyi anladıklarından emin olmalılar. Saha çalışmalarının yapıldığı Kenya’da okulları politika müdahalesine maruz kalacaklar ve kalmayacaklar olarak rastgele şekilde ikiye bölüp deneyler yaptılar. Başka şeylerin yanı sıra, öğretmenlere sunulan ek finansal teşvikler, ders kitapları vesaire gibi şeylerin öğrencilerin ilerlemesine nasıl katkıda bulunduğunu test ettiler. Bu şekilde her bir deney yukarıda bahsettiğimiz “zor sorunun” cevaplanmasına ışık tutmuştur. Eğitim kaynakları – ek ders kitaplarını örnek alalım – öğrenme çıktısında küçük katkı yaptı. Öğrencilerin daha sağlıklı olmalarını sağlamak derslere katılımlarını arttırdı fakat daha fazla öğrendikleri anlamına gelmiyordu.
Abhijit Banerjee ve Esther Duflo, kısa zaman sonra ve çoğu kez Kremer ile birlikte farklı konularda ve diğer ülkelerde benzer çalışmalar yaptılar. Onların deneysel araştırma yöntemleri şimdilerde kalkınma ekonomisine hükmetmektedir. Çalışmalarının birinde dolaysız sonuç olarak, beş milyondan fazla Hintli çocuğu okullardaki etkili ve iyileştirici özel ders programlarından yararlandılar. Bir başka örnekte de, birçok ülkede koruyucu sağlık hizmetleri için verilen sübvansiyonların sağlıkta iyileşmeler sağladığı dile getirilmektedir. Onlar yaptıkları araştırmalarda gıda ve sağlıktan başka yokusllukla mücadelede eğitimin önemine vurgu yaptılar. Öğrencilerin sadece okul sıralarında oturmaları ve az kaliteli öğrenim görmeleri veya hiç öğrenmemeleri durumunun önüne geçmek gerektiğini söylediler. Yoksul ailelerdeki çocukların eğitiminin kalitesinin ebeveynlerinin beklentileri ve değer yargıları ile örtüştüğünü belirttiler. Durumu açıklarken bu ebeveynlerin daha iyi eğitim almış çocuklarının daha yüksek finansal güvenlik sağlamalarını beklemektedir, ama çoğunlukla kamu sektörü veya kamu idaresinde çalışmalarını beklemeleri hayli ilginçtir. Birden fazla çocuklu aileler genellikle daha fazla ilgili olduğunu düşündükleri tek bir çocuklarına yatırım yapıp diğerlerini es geçmekteler ve onlara başka uğraşlar bulmaktalar. Buradaki asıl problem eğitime yaptıkları yatırımların ve ondan gelecek faydaların zaman açısından örtüşmemesidir. Maliyetler ister dolaysız olarak hesaplansın ister dolaylı şekilde fırsat maliyeti olarak (eğitim için yapılacak maliyetler yerine bir işe başlayıp hemen gelir elde etme olasılığı vardır) hesaplansın o anda yapılır ve çok açıktırlar, oysa ki elde edilmesi beklenen yüksek gelirler gelecekte olacaktır. İşte bu noktada ailelere yapılabilecek ek eğitim teşviklerinin ve onların gelirlerinin arttırılmasının çocuklarını okula göndermelerinde ve kaliteli eğitim almalarında yardımcı olacağını öngörmüştürler. Ondan sonra, mikrokredilerin – nakit sıkıntısı çeken fakirlere verilebilecek küçük ölçekli kredilerin – düşünülenden daha az dönüştürücü olduğunu, ancak iddialı girişimcilere yardımcı olabileceği kanısına varıldı. Üç bilim adamı ek olarak öğretmenler ve hemşireler arasında devamsızlık problemini, aşılama programlarını ve ailelere bazı teşvikler sunarak onların çocuklarını nasıl aşı konusunda nasıl daha duyarlı yapabileceklerini, kmau altyapısı yönetimi hakkında ve gübre ile diğer verimlilik artırıcı teknolojilerin kullanılması hakkında çalıştılar.
Yukarıda bahsettiğimiz konular ödülü kazanan araştırmacıların küresel yoksulluğu azaltma konusunda çalışmalarının sadece bir kısmı. Bu ve bunun gibi alan araştırmaları dünyadaki en kötü durumda bulunan insanların yaşamlarını iyileştirmek için büyük potansiyele sahiptir.
Ekonomi bilimi Alfred Nobel’in vasiyetinde geçmiyordu!
Farklı bir kişilik, dinamitin mucidi ve büyük bir servetin sahibi olan Alfred Nobel’in insanlığa hizmet edenleri ödüllendirmek amacını taşıyan Nobel Ödülü’nün nasıl mucidi durumuna geldiği gerçekten çok ilginçtir. Edebiyata olan ilgisinin azalması ve kimya alanına yönelmesi için babası onu iki senelik kimya eğitimi için yurt dışına göderir. Birçok yerde bulunduktan sonra Paris’teyken karşılaştığı nitrogliserinin mucidi Ascanio Sobrero ile birlikte patlayıcı maddeler üzerinde araştırmalar yapmaya başlar. Uzun uğraşlar sonucunda nitrogliserinin pratik kullanımı için yaptığı çalışmaları sonuç veren Nobel, 1864’te dinamit barutunu bulmayı başarır. İlerleyen yıllarda balistit adını verdiği yeni bir barut türü daha bulur. Rusya’da kalan kardeşleri Ludvig ve Robert ise dinamit sayesinde petrol yataklarını kolayca keşfederler ve Nobel ailesi servetlerine servet katarlar. Fakat, 1888 tarihinde kardeşi Ludvig’in hayatını kaybetmesi ve fransız gazetelerinin Ludvig’in ölümünü, Alfred Nobel diye sunmaları ve ondan “ölüm taciri” olarak bahsetmeleri Nobel’i büyük bir hayal kırıklığına uğratır ve bu olay onun için bir dönüm noktası olur. Buluşlarının insanların ölümüne neden olması ve savaşlarda kullanılması nedeniyle büyük bir üzüntüye kapılır ve servetini oluşturduğu Nobel Vakfı’na bağışlar. Böylece Nobel Ödülü, Alfred Nobel’in Stockholm’de 27 Kasım 1895 tarihli vasiyetnamesinin açıklanması ve derneğinin kurulmasıyla birlikte verilmeye başlayan prestijli bir ödüldür.
Alfred Nobel’in vasiyetnamesinde ekonomi alanına değinilmemektedir. Kısacası, resmi olarak Nobel Ekonomi Ödülü diye bir ödül aslında yoktur. Hiç olmamıştır. Nobel Ekonomi Ödülü diye verilen ödülün gerçek adı, İngilizce’siyle Sveriges Riksbank Prize in Economic Sciences in Memoir of Alfred Nobel; Türkçe’siyle, Alfred Nobel Anısına Verilen İsveç Bankası Ödülü’dür. Başlıkta Alfred Nobel ismi geçtiği için sistem bunu bize yıllardır Nobel Ödülü diye pazarlıyor. Aslında bu ödül İsveç Bankası’nın iktisadi araştırmalar birimindeki beş kişilik bir komite tarafından veriliyor. Yani ödülün Alfred Nobel’in vasiyetindeki vakıfla hiçbir alakası yoktur. Nobel Ödülleri, İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi (fizik ve kimya), İsveç Akademisi (edebiyat), Karolinska Enstitüsü (tıp) ve Norveç Nobel Komitesi (barış) tarafından kişiler veya kuruluşlara fizik, kimya, edebiyat, barış ve fizyoloji veya tıp alanlarında elde edilen üstün başarılara dağıtılmaktadır. Ekonomi bu listeye 67 yıl sonra ya da 1968 yılında İsveç Merkez Bankası’nın girişimiyle eklenmiştir. Dünyanın en eski merkez bankası durumunda olan Sveriges Riksbank, 300’üncü yıl dönümü kutlamaları sebebiyle ve ülkenin en büyük kahramanlarından sayılan Alfred Nobel’in anısına Nobel Ekonomi Ödülü dağıtmaya ve finanse etmeye başlamıştır. Aslında var olmayan Nobel Ekonomi Ödülü’nün, Alfred Nobel’in vasiyette bulunduğu diğer alanlarda verilen ödüllerden farkı kazanılan miktarın Nobel Vakfı tarafından değil de az önce değindiğim banka tarafından finanse edilmesidir. İlk Nobel Ekonomi Ödülü 1969 yılında Ragnar Frisch ve Jan Tinbergen’e “ekonomik süreçlerin analizi için kullanılacak dinamik modelleri” geliştirip uyguladıkları için verilmişti ve 1969 yılından 2019 yılına kadar bu ödül 57 kez dağıtılmış ve 84 kişi bu ödüle layık görülmüştür.
- Bu haber 25-10-2019 tarihinde yayınlanmıştır.