Multi-Kulti
"Multikültürlü toplum" tabiri son zamanlarda güncel bir konu. Bu konunun güncel olması hem Makedonyanın hem de anavatanımızın kaderiyle pek yakından bağlı. Bu hususta birşeyler karaladım, konu etrafında düşünsel dolaştım biraz.
Çok kültürlü bir toplumda yaşamak iyi mi kötü mü? Tabi ki iyi, ancak yabancıların parmakları karışınca bu kötü olabiliyor, işler tersine dönüşebiliyor. Farklı kültürlerin bir arada sorunsuz yaşamalarına göz dikip, tam da bu özelliğimizi suistimal etmeye kalkışıyorlar. Farklılıklardan faydalanacak yerde, tam da bu özelliği kötüye kullanıyorlar. Asırlarca yan yana yaşamış farklı din ve milletlere mensup olanların arasını bozup birbirine düşürmeyi planlayanların karıştırdıkları işler yüzünden bu güzel olgu birdenbire olumsuz oluveriyor. Böylece multikültür ortamı “iyi değilmiş” gibi bir havayı oluşturmaya çalışanlar kendilerine prestij ve güç kazandırmak ereğiyle bu gibi ortamları kaosa sürükleyecek kadar ileri gidiyorlar maalesef. Farklı olanlarla iyi geçinmek ve hayatı paylaşmak anlamına gelen multikültürlükten nasibini almamış bu karanlık kafalar emellerini gerçekleştirmede başarılı olabiliyorlar. İnşallah Allah hadlerini bildirir!
Anaülkemiz Türkiye’nin de bu olumsuz gelişmelerin dışında kalmasına izin vermeyenlerin ısrarlarını çok iyi hissedebiliyor, anavatanımızın kaderini karartmak hamlelerini çok iyi görebiliyoruz.
Bugünkü şartlarda toplum konjüktürü multikültürlülüğü sağlam yere oturtmazsa kötü neteciler bekleyebiliriz. Küresel güç konstelasyonları şövenlik ve çekememezlik esasına dayanarak dünya çapında, dolayısıyla ülkemizde ve anaülkede de kirli oyunlar tertiplemekte ve multikültürlü toplumları bölmeye niyetli. Beterin beteri var diyerek gelişmelerin içyüzünü aralayıp tüm bunların farkında olalım. Ortadoğuda büyük güçlerin sayesinde asırlarca yaşanan multikültürlülükten iz kalmadı. Ancak “multi-kulti” güzel ve hoş birşey aslında. Zamanımızın getirdiği antagonizimler sayesinde olumsuzluklara yol açabilmesi bir yana, iyi tarafları çok daha fazla. Ne yazık ki son zaman yaşadıklarımız tam da tersini gösteriyor, buna üzülmemek mümkün değil.
Yaklaşık 600 yıl boyunca Türkler Balkanlarda demokratik diyebileceğimiz bir tavır takınmasaydı bugün Balkan milletleri hem dilinden, hem dinlerinden olurdu. Tolerans, hoşgörü nedir öğrettik Avrupa’ya. Osmanlı, Avrupalı emperiyalist kolonistler gibi davransaydı bugün Makedonlar bizimle makedonca değil, türkçe konuşacaktı. Ne Makedon dilinden ne de Makedon kimliğinden iz kalmayacaktı. Gururlanacağımız o kadar şey varken, şu bugünkü “viran” durumumuza ne diyelim? Tarihimizin gerçeklerini bugüne ve yarınlara “transfer” yaparak, bilgiye sarılalım ve herşeyin farkında olalım. “Multi-kulti” parlak gelecek için tüm Makedonya vatandaşlarının başlangıç noktası olsun, bunu ilke edinelim. Bugünkü durumlara bakılırsa biraz zor... Ancak bir optimist olarak multi kulti dün vardı, bugün var ve yarın da olacak demeye cesaret ediyorum.
Birçok “gelişmiş kültürlü büyük milletler” kendi kimliklerinde eksik olan “multi kulti”yi kullanarak Balkanlarda ve genel olarak Doğu’da etnik ayırımları körükleyerek mümkün olduğu kadar bölmek ve kendilerinden uzak kültürleri imha etmek planlarının açığa çıkmaya başlayalı çok oldu.
Tüm bunları yazarken düşündüğüm baş mesele, Makedonya’daki parlak şanlı geçmişimizi zamanın dişlerinden nasıl kurtaralım olsa gerekir. Geç olmadan bişeylerin değişmesi gerektiği kanısındayım. Büyüklerimizin bu uğurdaki somut adımlarını beklememiz pek doğal. Yeni nesillere kim olduğumuzu hatırlatmalıyız. Tarih kültür ve geleneklerimize karşı aşk beslemez olursak eğer, kimliğimizden de oluruz. Kimliksiz olmak yok olmak demektir. Milli şuurumuzun yükselmesini sağlamakla evrensele ulaşabilirz. Kendi kendinden utanan ve vazgeçen, dünyalı da olamaz. Evrensele ulaşmak için bir yerden başlamak gerekir, buysa sağlam milli ve dini temellerdir. Tüm dünyaya kendimizi tanıtalım ve sadece Makedonya’nın değil, dünyanın vazgeçilmez bir parçası olduğumuzu gösterelim. Bunu ise engin bir mirasa sahip olan Türklüğümüzle başarabiliriz.
Zor ve ağır bir dönemecin içinde bulunduğumuz için biz Makedonya Türkleri olarak sayısız engel ve güçlüklerle karşılaşabiliriz, ve karşılaşıyoruz. Dışarda değil, asıl tehlike içimizde. Nurumuzu kıskananlar içimize sızıp truva atları misyonlarına soyunmuş vaziyetteler. Bir yandan Makedonlar ve Arnavutların karşısında varoluş mücadelesi verirken, öte yandan bizi içimizden kemirenler birliğimizi sağlayamamak için herşey yapmaya hazırlar, hatta Şeytana bile ruhlarını satmayı göze almış durumdalar.
Makedonya’nın multi-kültür toplumu oluşunda biz Türklerin varlığı ve katkısı son derece önemli. Öyle sanıyorum ki eğer biz olmasaydık ülkemizde bu olgudan iz kalmazdı. Kendi öz değerlerimizle genel Makedonya ortamına vazgeçilmez renk katan bizler, ülkemizin multi-kulti inceliğini sağlamlaştıran ve bu uğurda katkı sunan vazgeçilmezleriz. Biz Makedonya multikültür ortamının olmazsa olmazıyız.
Makedonya Türk aleminin en belirgin emarelerinden biri hiç şüphesiz Osmanlı-Türk mimari eserlerimizdir. Bu eserler olmasa Üsküp ruhunu kaybeder, şehrin maneviyatı derin yaralar alırdı. Böylesi bir durumda “multi kulti” alemi yokolma tehlikesiyle karşılaşabilirdi. Gurur duyduğumuz bu yapılar tarih boyunca gösterdiğimiz büyüklüğümüzü yansıtmakta. Ne hikmetse, diğer bazı Balkan ülkelerine nazaran Makedonyadaki yapılarımız yokolmadı, bugünlere kadar dayanıp, gurur kaynağaımız olarak gücümüze güç katarak, yeni ilhamlara yol açmakta.
“Üsküp’te Osmanlı eserleri” kitabını yazan Lidiya Kumbaracı abidevi kalıcı büyük bir eser bahşetti bizlere. Önemli bir iz niteliğinde olan bu kitap hem Makedonca hem Türkçe olarak yayınlandı. Makedonya Türk kültürünün zenginliğine işaret ederken çok ciddi bir çalışmaya imza atan Lidiya Kumbaracı, Üsküp fatihi Paşa Yiğit’in soyundan gelen Emin Bey’in kızı olması çok manidar.
Makedonyanın multikültürel dokusu sanırım sayemizde bugün tüm dünyaya örnek teşkil edebilecek durumda. Makedonya’nın tarihten kalma bu özelliği Türk genişliğinin bir neticesi olsa gerekir. Tam da yaşanan olumsuzlukların sebebi bunda yatıyor. Türk izlerini tarihten silmek! Türklerin büyüklüğünü gösteren her olguya düşman kesilmek! “Multi-kulti”mizi yoketmek! Aynı zamanda ve aynı yerde paralel olarak yan yana sorunsuz yaşamlarımızı sürdürmemizi, ölümsüz bir Osmanlı-Türk hatırası olduğu için bozmak, bazı güçlerin hedefi.
Makedonya, dolayısıyla Balkanlardaki multikültürlülüğün renkleri arasında Türk rengi en parlak olanlardan. Ülkemizin bu höşgörü ortamına karşı haset duyguları besleyenler sadece Makedonya’nın komşuları değil, buraya Avrupa’lıları hatta daha başkalarını ekleyebilirz. “Multi-kulti”mizi rahat bırakmamaların esas sebebi, yüzyıllar öncesinden bugüne ulaşan bu nadir kazanım ve erdemin kimilerin kirli hesaplarına uymaması. Toplumumuzun multikültürel dokusunu istifade edip fırsat kollayarak ciddi bir karışıklık tertiplemeleri başarısız kalır inşallah. Yüce Allah her şeye kadirdir!
Bu güzel ülkede en azından 500 yıl boyunca olduğu gibi bundan sonra da birçok farklı kültür bir arada yaşayışını devam etmesi temennisindeyiz. Bu kültürel zenginliğin önemli bir kısmını oluşturan biz Türkler tabi ki evrensel boyutlara uzanacağız, ama bunu kendi öz değerlerimizin vereceği kanatlarla yapabileceğiz. Özellikle Doğu Makedonya ve daha bazı yerlerde biz Türklere yönelik asimilasyon hamlelerini görmezden gelemeyiz. Bize karşı alınan kimi olumsuz tavırlar, aynı zamanda multikültür ortamına da bir darbeden ibarettir. Bunu bize yapanlar, kendileri kaybedeceklerdir. Mahalli olagelmeler küresel çapta da sürdürülmekte. Bu kendini açıkça belli etmese de, varoluş mücadelesi vermekteyiz demekte haksızlık payı pek küçük.
Genelleme yapmış olursak eğer, yaygın kanıya göre şöven bir millet olmadığımızdır. Bunu ispat edecek olgular ve delillerin sayısı sonsuz. Aralarından biri de multikültürelliğin,kosmopolit ruhun genlerimizde özel bir yere sahip olmasıdır. Hem de düşmanla bile beraber yaşayabilecek derecede. Farklı, hatta birbirine zıt kültürlerin aynı yerde ve aynı zamanda paralel varoluşunu sağlayabilmiş bir ulus olarak ufak hesaplar bir yana, vizyon sahibi atalarımızın izinden gider olmamız tek yoldur. Bunu hem Makedonyada, hem de hakim olduğumuz dünyanın her yerinde başarıyla uyguladık. Yine de zamanımızın şartlarına uygun bir şekilde bunu sürdürmek, bize Tanrıdan yüklenmiş bir misyondur.
“Multi-kulti” büyük güçlerin tehlikeli bir oyuncağı haline dönüştü ve yürütülen gizli savaşlarda anahtar olup son derece tehlikeli bir silaha dönüşüyor. Bu yüzden “multi-kulti”nin gerçek pozitif yanlarını yayarak suistimal edilmesini önleyelim. Bu özelliğimizi hiç kaybetmeyelim, giderek hem kendimizi, hem dünyayı kurtarmış olalım!
- Bu haber 16-01-2017 tarihinde yayınlanmıştır.