Nefret söylemi virüsü
Ufuk Klinçe
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kovid-19 ve nefret söylemiyle ilgili şu sözleri yazımın konusunu belirlememde önemli bir rol oynadı:‘...pandemi, nefret, yabancı düşmanlığı, günah keçisi ve korku tüccarlığı tsunamisini serbest bırakmaya devam ediyor’,‘...toplumlarımızın nefret virüsüne karşı bağışıklığını güçlendirmek için hemen harekete geçmeliyiz, bu yüzden sizleri küresel olarak nefret söylemine son vermek amacıyla topyekün bir çabaya davet ediyorum’. Kelimeleri tek tek araştırırken beraber bir tümcede bulunmalarının insanlık açısından ne kadar korkunç ve bir o kadar da tehlikeli olduğunu fark ettim. Esasen, insanın içinde başkalarına karşı oluşan negatif düşüncelerin birikmiş hali olan nefret, ksenofobi veya diğer bir deyişle birine yabancı gelen her şeye düşmanlık, günahsız olduğu halde her zaman sorunun kaynağında olan ‘günah keçisi’ ve tüm bunları besleyen, farklılıklardan insanları uzak tutmaya çalışan, ötekileştirmeye davetiye çıkaran ve insanları dışlanmaya-dışlamaya iten korku tüccarlığı gibi çağımızın en büyük sorunlarından bazılarının bir tümcede Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından tek tek sayılmış olması olayın ciddiyetini gözler önüne seriyor. Ne yazık ki günümüzün gerçeği Kovid-19’un yanı sıra özellikle toplumsal ve milletlerarası dayanışmayı zedeleyen ‘nefret söylemi’ isimli farklı bir virüsle daha başa çıkmak zorunda kalıyoruz. Kovid-19 bedensel sağlığımızı etkilerken nefret söylemi zihinsel, duygusal ve sosyal sağlığımızı derinden etkilemektedir.
Peki nedir bu ‘nefret söylemi’?
Roma hukuku döneminden itibaren hukuki cezaya tabi tutulmuş, kadim dünyanın ilk çok etnikli toplumlarında ortaya çıkmış nefret söyleminin uluslararası düzeyde kabul görmüş tanımı 1997 yılında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin nefret söylemiyle ilgili aldığı Tavsiye Kararı’nda yer almaktadır. Bu Karar’da nefret söylemi şu şekilde tanımlanmaktadır: “ırkçı nefret, yabancı düşmanlığı, anti-semitizm ve hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her tür ifade biçimi.”
Dünyanın nefret söylemiyle imtihanı!
Nefret söyleminin küresel boyutta ki etkilerinden bahsederken sizlere İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün internet sitesinde yayınlanan 20 Mayıs 2020 tarihli yazıdan söz etmek isterim. Burada hükümet liderlerinin ve bazı mecralardaki üst düzey görevlilerin dolaylı ya da dolaysız olarak anti-çinli retoriğini kullanarak nefret suçlarını, ırkçılığı, ksenofobiyi cesaretlendirdiklerini, ayrıca ABD, İngiltere, İtalya, İspanya, Yunanistan, Fransa ve Almanya'da bazı siyasal partilerin ve grupların, göçmenleri, yabancıları, mühim bireyleri ve siyasi liderleri şeytanlaştırmak amacıyla Kovid-19 krizinden faydalanarak anti-göçmen, beyaz ırkın üstünlüğü, ultra milliyetçi, anti-semitik ve ksenofobik komplo teorileri geliştirdikleri belirtilmiştir.
Komşu devletlerden söz edersek, Birleşmiş Milletler internet sitesinde yer alan BM insan hakları uzmanlarının (Ms. E. Tendayi ACHIUME ve Mr. Fernand DE VARENNES) yazısında Bulgaristan'a Kovid-19 sırasında Roman vatandaşların maruz kaldıkları ayrımcılık ve nefret söyleminin durdurumlası çağrısı yapılmıştır. Avrupa Konseyi'nin internet sitesinde yayınladığı 29 mayıs 2020 tarihli bildiride, Konsey’in, Sırbistan'da kayıtlı sivil toplum kuruluşlarına hassas grupların dahil edilmesini destekleme ve eşitsizliklere karşı mücadele, ayrıca Sırbistan'da Kovid-19'u yayma bağlamında bu grupları hedef alan nefret söylemine farkındalık yaratma amacıyla özel önlemler finanse etmek için acil yardım çağrısında bulunduğunu yazıyor.
Kuzey Makedonya’da nefret söylemi...
Kovid-19 pandemisiyle başa çıkmaya çalıştığımız bu tarihi anlarda Kuzey Makedonya’da çeşitli nefret söylemleriyle karşı karşıya kaldığımız aşikârdır. Özellikle belirli belediyelerde ortaya çıkan Kovid-19 vakalarının artış göstermesi adeta yangına körükle gitmiş ve bunun sonucunda halihazırda internet ortamında boy gösteren bazı kişiler tarafından ‘siber-nefret’ (elektronik iletişim teknolojisi yardımıyla yapılan nefret söylemi) söyleminin benimsenmesine, bazıları tarafından ise bunun daha agresif açıdan kullanılmasına ne yazık ki davetiye çıkarmıştır. Aslına bakılırsa evrensel bir problem olan nefret söylemi Kuzey Makedonya’da bu güne kadar duyulmamış bir kavram değildir, aksine kimi kişiler tarafından uzun zamandır toplumda kök salmış sorunların farklılıkların uyumunu zedeleyerek bir bakıma internet ortamına yansımasını sağlamıştır. Hakkında birçok araştırmacı tarafından yazı yazılmış ve hemen hemen her seçim döneminde ortaya çıkan, akabinde artarak devam eden ‘seçim dönemi nefret söylemi’ herkesin malumu. Sosyal medya platformlarında nefret söylemini yasaklayan kurallar var olsa da, Facebook ve diğer sosyal medya platformları nefret söylemi içeren yazılar ve resimlerle şiddeti tetikleyen sayfalarla dolup taşmaktadır. Öyle ki birçoğu özel olan (belirli kişilerin erişim hakkı olduğu) bu gruplar yapısı itibarıyla kamuya kapalı olmaları sebebiyle izleri zor bulunmaktadır. Bu adeta onları daha tehlikeli hale getirmiş, kanunun uygulanmasını zorlaştırmış ve bunu yapan kişilerin daha da cesaretlenmelerini sağlamıştır. Nitekim internetin sağladığı sansürsüz ortamdan ve gizlilikten faydalanan bazı kişiler hızla ve kontrölsüz yayılma olanağı olan çeşitli yazılar ve resimlerle hedefledikleri grup veya kişilerde duygusal, ruhsal ve psikolojik yaralara sebep olmuşlardır. Bu durumla başa çıkmak amacıyla 2014 yılında yapılan Ceza Kanunu değişiklikleriyle Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nde nefret söylemini ve internet aracılığıyla herhangi bir kişiye veya gruba karşı herhangi bir ayrımcılığa dayalı, nefret, ayrımcılık veya şiddeti teşvik eden ve/veya tetikleyen materyallerin yayılmasını yasaklayan ve failleri bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandıran, 319 ve 394-G maddeleri yürürlüğe girmiştir. Bu kanun maddelerinin ihlal edildiğini fark ettiğiniz zaman savcılığa başvurmanızın gerekli olduğunu bilmeniz gerekir! Bunun haricinde, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti Ceza Kanunu’nda suç işleme saiki olarak nefret kelimesini içeren şu suçları sayabiliriz: öldürme, yaralama, yasadışı özgürlükten yoksun bırakma, işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele veya ceza, güvenliği tehlikeye atma, şiddet, gasp, tıbbi yardım sağlamamak vesaire. Hakaret söylemi belirli bir guruba karşı nefret ifadesi olarak tanımlandığından ve bir insanın ırksal, etnik, dini veya diğer grup üyeliğine hakaret için de kullanıldığından, burada 2012 yılında getirilen ve hakaret ve iftira ile gerçek veya tüzel bir kişinin onuruna ve itibarına verilen zararlar için medeni sorumluluğu düzenlemeyi amaçlayan, ifade özgürlüğü ve nefret söylemi açısından ayrı bir öneme sahip Hakaret ve İftira Medeni Sorumluluk Kanunu’ndan bahsetmeden geçemeyiz. Bu Kanun’da hakaretin kelimeler, jestler, çizimler, ses veya başka herhangi bir yolla yapılabileceği ve korunan kategoriler kapsamına gerçek kişilerin yanısıra tüzel kişiler, bir grup, kişi ve vefat eden kişilerin de girdikleri belirlenmiştir. Bu Kanun tarafından korunan kategorilere ait kişiler, kanun tarafından belirlenen haklarının ihlal edildiklerini düşünürlerse hakaret ve iftira tazminatı talebiyle mahkemeye başvurabilirler. Bunun dışında nefret söylemini ihbar etmek için şu kurum ve kuruluşlara baş vurabilirsiniz: İçişleri bakanlığı, Ayrımcılıktan Koruma Komisyonu, Görsel ve İşitsel Medya Hizmetleri Ajansı, Makedonya Gazeteciler Birliği - Onur Konseyi, Makedonya Medya Etiği Konseyi. Yukarıda belirtilen önlem ve koruma mekanizları haricinde, Gençlik ve Spor Ajansı tarafından da desteklenen "İnternette Nefret Söylemine Karşı Ulusal Kampanya" gibi birçok toplumsal bilinci geliştirmeye yönelik ve var olan sorunlara ilişkin çalışmalar yapılmıştır. Lakin, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nde var olan ve nefret söylemine karşı yürürlüğe konmuş çeşitli ceza ve kabahat hükümleri olmasına karşın ve bunların belirli ölçüde başarıya ulaştığını kabul etmekle beraber, son dönemde gittikçe yaygınlaşan nefret söylemi maalesef tamamiyle yok edilememiştir. Nitekim, Helsinki İnsan Hakları Komitesi’nin internet sitesinde yayınlanan bilgiye göre, Komite 2020 nisan ayında 112 ihbar kayıt etmiştir. Bu da bir önceki yılın nisan ayına göre iki kat daha fazladır. Ayrıca bu ihbarların birçoğu 10-20 nisan arasında yapılmıştır. Bu da Paskayla Bayramı sebebiyle Kovid-19 ile başa çıkmak için daha kısıtlayıcı önlemler alınan döneme denk gelmektedir. Buna ek olarak, nefret söylemini ihbar etmek amacıyla kurulan Govornaomraza.mk online platformunun istatistiklerine göre 18.06.2020 tarihi itibariyla 883 ihbardan 442’si etnik kökene dayalı nefret söylemi sebebiyle yapılmıştır. Mamafih, bu sayfanın ihbar bölümünde ‘sağlık durumu temelinde nefret söylemi’ konusunun da yer aldığını üzülerek fark ettim. Kovid-19’a yakalanan kişilerin, desteğe ne kadar ihtiyaç duyduklarını ve onların çoğu zaman virüsün talihsiz bir kurbanı olduklarını unutarak, virüsü kapmalarının onların suçu olduğunu iddia eden bazı kişilerin duygudaşlık gibi en temel insani özelliklerini kaybetmeleri bence trajediden öte bir şey değildir. Yazımı tamamlamadan önce yurt dışından gelen vatandaşlarımızın da maruz kaldıkları nefret söylemine ayrı bir parantez açmak isterim. Halihazırda, Avrupa ülkelerinde iş olanaklarının azaldığı, ekonomilerin büyük bir kriz içine girdiği dönemde, doğdukları/büyüdükleri topraklara dönüp bu zor günlerde ailelerinin yanında olmak isteyen vatandaşların (büyük çoğunluğu gelir kaynaklarını kaybetmiş) çoğu zaman şehir dışında bazen de şehir içlerinde belirli bir süre karantinada kaldıkları, bazı konaklama yerlerinin virüsün merkezi haline geldiği söylentisini yaymak ve buna binaen burada kalan kişilere nefret söyleminde bulunmak (‘kin kusmak’) ne kadar doğru, yorumu siz değerli okuyuculara brakıyorum.
İnsanların ruhsal ve bedensel sağlıklarının tehdit altında olduğu böyle hassas, insanlık tarihi için önemli, birlik ve beraberlik duygusuna en fazla ihtiyaç duyulduğu zamanlarda hep birlikte, kenetlenerek, dayanışma içerisinde, yaşadığımız yeri ve inandığımız şeyi seçmeyen Kovid-19 pandemisi ile birlikte toplumların sağlıklı kültürler arası itetişimini derinden etkileyen nefret söylemi virüsünü de yenmemiz ve daha güzel yarınları birlikte karşılamamız şahsen en büyük dileğimdir.
Temenni ederim ki sağlıklı ve aydınlık yarınlar bizim olsun...
- Bu haber 18-06-2020 tarihinde yayınlanmıştır.