İbrahim Arslan/Kosova

Turkiye'de Cumhurbaşkanı seçimi için seçmen, yarın sandık başına gidiyor.

Öte yandan komşu Balkanlardaki gerginlik bitmiyor.

Türkiye'de Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tur oylamasına iki gün kala Balkanların göbeği sayılan Kosova'da, doğrusu Sırpların yoğun yaşadıkları belediyelerde gerginlik yaşanıyor. Yasal seçimleri boykot eden Sırplar, seçime çıkıp seçilme hakkını kazanan yeni belediye başkanlarının işbaşı yapmasına şiddetle karşılık verdikleri, polisin müdahale ettiği duyuruldu. Geçmişte Balkanlar'daki insan katliamlarının küçük olaylarla başladığını hatırladıkça,  korku ve kuşku artıyor.

Yarın Türkiye'de Cumhurbaşkanı seçimi için ikinci tur oylaması var.

Tam yüzyıl Osmanlı idaresinden ayrılan Balkan ülkelerinin gözleri, yapılacak bu seçimin sonuçlarında. Sadece Balkanlar değil, Avrupa Birliği, ABD, Afrika, Kuzey Amerika, Asya'daki ülkeler de aynı dikkatle ve  farklı beklentiler içindeler.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın BM Genel Kurulu'nda tarihsel değerdeki "Dünya Beşten Büyüktür"  sözü üzerindeki kutuplaşma, her geçen gün daha da belirginleşiyor.

Türkiye'nin Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarıyla çağ atlarcasına kaydettiği gelişmesi sonucu, belirli ölçüde  "matematiği" olumsuz anlamda etkilenen küresel güçlerin, Erdoğan'ın gitmesini istedikleri ayan.

Katılım oranı yüzde 85.6 olan birinci turda seçimlerin, olaysız geçmesi sevindirici.

En demokratik geçinen ülkelerde bile katılım, yüzde 60 civarındadır.

Yüksek oranda katılımlı seçimleri olan bir ülkenin seçimle gelen iktidarına ya da liderine "diktatör-lük" yakıştırması, bu nedenle de hiç yakışmaz.

Oysa, Türkiye'nin son yıllardaki bu şahlanışını ve  sözünün eri olarak kendini kabul ettiren lider Erdoğan'ı çekemeyenler, bunu yapabiliyorlar.

Ama, düne kadar yalan tarih uydurmasından  Türkiye'nin iyiliğini istemeyenler bile "Ah keşke bizim de bir Erdoğan'ımız olsa" görüşlerini, açıkça ifade ediyorlar.

Türkiye'de istikrar, Balkanlar'da ve başka bölgelerde de istikrar demektir.

Balkanlarda yaşayan Müslüman toplulukların hemen hemen hepsinin, Balkan savaşlarından ve günümüze kadar Türkiye'ye sığınmış akrabaları var.

Ziyaretlerimiz sırasında, resmi ve gayri resmi  ülkenin her yanında yokluk kuyruklarından, şikayetleri hiç bitmezdi. Gelirken en temel ihtiyaçlarını getirir,  hafifletmeye çalışırdık.

Güneydoğuda depremin yaşandığı Kahramanmaraş, İskenderun, Şanlıurfa, Hatay'ı içimdeki vefa borcunu yerine getirmek ve depremzedelere yüzlerindeki dağ misali acılarını, sabır ve umutlarını paylaşmak için gezdim. Yaşadıkları acıları,  enkaz, yeni inşaat, depremzedeler için yükselen yeni binaların verdiği yaşama dönüş sevincini, yüklenerek ayrıldım.

Kahramanmaraş'tan İskenderun'a bizi götüren baba mesleğini yapan şoförün "Eh babam neler çekmişti, bu eğri büğrü, dar, çamur yollarda. Bugün ise kaymak gibi otoyollar var."sözleri, hala kulaklarımda. O anda eskiden bayramlardaki feci kazaları hatırladım.

Doğru, her alanda olduğu gibi, fakat özellikle  kalkınmanın gelişmenin olmazsa olmazı altyapı-yollarla saatlerce kısalan yolların, 85 milyonun ömrüne ömür kattığı da doğrudur.

Yeni yüzyıl Türkiye'nin yüzyılı, 21. yüzyıl da dünyada barış, hoşgörü ve paylaşım yılı olsun, diyorum.

Gerçekleri görerek, Covid ile birlikte ardından yaşanmakta olan küresel ekonomik kriz etkisinin de bilincinde, Türk seçmenin yarın sandık başında, doğru karar vermesi, önemlidir.

Yurtta barış, dünyada barış için, yarınki seçimde  istikrar oyu, olsun.