YEDİ KİTAP
Elime yeni kitap geçtiğinde gonlüm dolar, ruhumda bayram rüzgarları eser. Sevinç kelimesi pek hafif kalır. Yeni dünyalar keşfetmenin verdiği mutluluk çepeçevre sarar benliğimi. Kitaba dalmak için sabırsızlanırım. Başka herşeyi unutur, manevi bir hamleyle okumaya başlarım...
(“Yeni kitap”tan kastım yeni yayınlanmış değil, kütüphaneme yeni katılan kitap anlamında kullanıyorum, yani eskiden yayınlanmış bir kitap da benim için yeni olabilir).
Böyle bir yaşantı aldı beni bugünlerde, ancak normalden kat kat daha şiddetli bir duygu sarmacıydı, çünkü bu kez sadece bir kitap değil, tam 7 kitap elime geçti. Kitapları teker teker okşarken başlıklarını ve maklaplarını süzdüm. Yeni dünyaları tanıma merakı ısıtmaya başlıyor ve bu kitapların içine itecek olan roketimin fitilini ateşliyorum!
Birinci kitap: “Eski Türk-Moğol Kişi Adları Sözlüğü”. Kitabı Prof. Dr. Tuncer Gülensoy ile Doç. Dr. Paki Küçüker hazırlamışlar. Hem tarihsel hem coğrafik olarak ne kadar da uzak kalmışız kendi kendimizden! Yani Orta Asya’dan, daha doğrusu Türkistan’ımızdan. Daha da öte-Sibirya’dan. Unutulmaya yüz tutmuş eski uygarlık ve kültürümüz ne güzel ki böyle eserlere meydana çıkıyor ve yokolmaktan kurtarılıyor. En eskilerimizle bağlarımızı yenileme zamanıdır düşüncesi takılıyor kafama. İslam öncesi olduğu için bu zengin maziyi yok sayamayız! Buna hakkımız yok! Kitapta her adın anlamı konusunda ayrıntısına kadar inceliklerle dolu açıklamalar. Hatta belirli adları hangi ünlü tarihi simamızın taşıdığını da görebiliyoruz. Yani bir nevi ansiklopedi de diyebileceğimiz bi eser bu. Kitabın 566 sayfasına rağmen arka kapakta şunlar yazılı “Bütün eski Moğol ve Türk kişi adlarının toplamı bu kitabın mutlaka 4-5 katı daha fazladır. Peçenek, Kuman-Kıpçak, Bulgar, Avar ve Selçuklu adlarını da eklersek Türk-Moğol adlarının zenginliği görülecektir”.
İkinci kitap: “Taşlara akseden edebiyat”. Bu kitapta, kendisini artık hemşehrim olarak saydığım Yrd. Doç. Dr. Ertuğrul Karakuş, Makedonya Debre-Jupa bölgesi kitabeli Osmanlı mezar taşlarını meşakatli çalışmaları sonucu elimize sunuyor. Kitapta her mezar heykelinin hem fotografı hem de tercümeli yazısı yer almakta. Makedonya Osmanlı mirasının sadece minnacık, ancak önemi devasa boyutlara ulaşan bir kısmını tanıtmaya çalışırken, bu kıymetli araştırmacı yok olmaya yüz tutmuş tarihimizin bazı katmanlarını yerli yerine oturtmaya başarıyor. Yokolan bir tarih yeniden mirasçılarına kavuşuyor. Bu müellifin Makedonya konulu araştırma eseri (aynı ve benzer konuda daha birçok kitabı mevcut) silinmeye, yok edilmeye çalışılan Makedonya Türk tarihini yeniden canlandırmakta ve hayata bağlamakta. Bu yüzden olacak ki Ertuğrul Beye 21. asrın Sarı Saltuğu diyorum. Bir canlı Osmanlı hatırasıdır bu eser, ve sıradan bir hatıra asla değil, olsa olsa tarihi misyon niteliğinde bir çalışma. Bu kitap fazla açıdan önemli. Yrd. Doç. Karakuş tarihimizi yeniliyor, adeta refresh yapıyor. Bu kitabı elimize alırken, biz Makedonyalı araştırmacılarının gerektiği şekilde sahip çıkamadığımız tarihimizle yüzyüze geliyoruz. Makedonya Türk kültürü ebediyete uzanıyor...
Üçüncü kitap: “Tevarih-i Deşt-i Kıpçak”. Kitabın müellifi Abdullah Bin Rıdvan Osmanü’l-Kırımi, yayına hazırlayan ise Türkiyeli değerli hocaefendimiz Rasih Selçuk Uysal’dır. Selçuk Bey aslında sadece Türkiyeli değil, o aynı zamanda bir Makedonyalıdır, dünyanın neresinde bulunursa bulunsun! “Karabeyaz” köşemdeki yer darlığından ötürü kitabın içeriğine kısaca değinmek gerekirse, bu kitap Kırım Tatar Hanlarının ve hanedanlarının tarihçesini ve soy şecerelerini ele alıyor.
Dördüncü kitap: “İştip’li Hacı Salih Rif’at Efendi Divanı”. Kitabı yayına Hasan Fehmi Kumanlıoğlu hazırlamış. Makedonya Türk manevi kültürürünün kadri zor ölçülür parlak bir yıldızıdır bu Divan’ın yazarı. Bu şiirlerle o kadar derinlere dalabiliyorsunuz ki aslında kendinizi göğün en yükseklerinde bulursunuz. Ülkemizde yakın tarihte zuhur eden Üçüncü Devre Melamiliğin kutbu Seyyid Hace Muhammed Nur ul Arabi’nin güneşinden nice feyz alıp nice ışık kapmış İştip’li Hacı Salih Rif’at Efendi. Böylesi ince, ama aynı zamanda da abidevi eserler, Makedonya Türk kültürünün bekası ve varlığımızın teminatı olarak kültür geçmişimizle gurur duymamız için varolur. Böylesi bir kültür geçmişimiz varken, geleceğimizi tesadüfe bırakamayız!
Beşinci kitap: “Belagat - Edebi Sanatlar Lügatı”. Yine R. Selçuk Uysal’ın kaleminden. Bu ışıltılı eser için kendisine ne kadar teşekkür etsek az. Şahsen beni öyle bir aydınlattı ki viran kaldım, bilgisizliğimle mahçup oldum. Eski edebiyatımızı sözlük biçiminde ve bazı örneklerle anlaşılır dille okuyucuya yakınlaştırır iken, yazarları ve edebiyatseverleri uçsuz bucaksız edebiyat dünyamızın en uzak ufuklarına götürebiliyor. Tabii meraklısı için. Bu eser hem bilgilendiriyor, hem de sevdiriyor. Şahsen nice boşluklarımı doldurdu diyerek buraya nokta koyuyorum, çünkü önümüzde böyle bir eser varken, onu tanıtmak yüzlerce, hatta binlerce sayfanın yazılmasından sonra ancak noktaya ulaşır.
Altıncı kitap: “Ebu Muslim Horasani (Bir İhtilalcinin Hikayesi)”. Yazarı Faik Bulut. Kimdir bu Ebu Muslim Horasani? Türk ve İslam tarihinin dönemeç sayılacak hamlesini gerçekleştiren ulu bir kahraman. En büyük kahramanlarımızdan biri, hatta en büyüğü de desek hataya düşmeyiz. Faik Bulut, Horasani’nin hayat hikayesini romanesk bir dille kitaba dönüştürüyor. İslam tarihinin binbir kontroverzlerle dolu bir döneminde, bu Türk yiğidinin yaptıkları daha nice romana konu olsun! Biz tarih yaptık, ancak yaptıklarımızı henüz öğreniyoruz. Bu roman şanlı tarihimize şahitlik yaparken aynı zamanda edebiyatımıza (ve kütüphaneme) yeni boyutlar kazandırıyor. Zalime haddini bildirenin simgesidir Ebu Muslim Horasani, bunu açıkça diyebiliyorum.
Yedinci kitap: “Bedi’ uz-Zaman Ebu’l-İzz İsma’il b. Er-Rezzaz el-Cezeri”. Hazırlayanlar: Sevim Tekeli, Melek Dosay ve Yavuz Unat. Bu kitap, 13. yüzyılda yaşamış Türk bilim, teknoloji adamı ve mühendis El-Cezeri’yi konu eden kaliteli bir monografi. El-Cezeri bilindiği gibi, insanlık tarihinde robot (yani otomat) yapan ilk adam. Sayısı çok çizimleri kitapta yer alır. Cezerinin kaleme aldığı “El-Cami’ Beynel’L-‘İlm Ve’l-‘Amel EN-Nafi’ Fi Eş-Şinaa ‘Ti’L-Hiyel” eserinin Türkçeye çevirisi bu kitabın büyük bölümünü kapsar. İslamın Altın Çağ’ını belirleyen simaların önde gelenlerindendir Ceziri. Hakkında, internetin ansiklopedisi olan wikipedia’da şunları okuyabilirsiniz: “Sibernetiğin ilk adımlarını attığı ve ilk robotu yapıp çalıştırdığı kabul edilen Ebu’l İz El Cezeri’nin Leonardo da Vinci’ye ilham kaynağı olduğu düşünülür”. Nerelerdeydik, nerelere düştük :-( !!!
- Bu haber 28-07-2016 tarihinde yayınlanmıştır.