Eziyetle Harmanlanmış Bu Toprağın Şiiri
Bize emanet belki asırların eziyetiyle harmanlanmış bu toprağın şiiri. Okudukça afakanlar basar gönlümüzü, kederli mısralar arasında. Hüzün sızar göz yaşımıza, her hecenin bitiminde. Çile kalemini tutan o nasırlı elin, nasıl da derdine yanarız. Okudukça, okudukça vatanın derdini üstlenmişlerin kaderine ağlarız.
Bir hasretin temsilidir şu Şar dağı ile Polog ovası. Sessiz çığlıklarla anlatılır her şeyi akıp giden Vardar. Hüzün ve özlem bir olup, dağı taşı deler geçer belki kim bilir?
Bir kısrak üzerinde gezinir şu diyarlarda çifte yüreklilerin anlı şanlı davası. Çoğu hafızalarda hayal meyal hatırlanır. Bir de görseniz mezar taşlarında, her birinin hasreti dirilir. Onlardan geriye artık dudak ucunda dualarla özlem giderilir.
Rifaî Tekkesinde sevgi gönüle düştü yavaşça, hissetirmeden. Üsküplü Şeyh Sadeddin Efendinin elinden en büyük eseri Yahya Kemal hazırlandı. O ki memleketi kavuranlardan. Hasretini göğe kazanlardan. Doğduğu memleketini hep uzaktan sevdi, özlemini sevdasıyla belirti. Kaybolan Şehir şiiriyle doğduğu şehrine nasıl da seslenir ve der ki;
Üsküp ki Yıldırım Beyazıd Han diyârıdır,
Evlad-ı Fatihân’a onun yâdigârıdır.
Firûze kubbelerle yalnız bizim şehrimizdi o;
Yalnız bizimdi, çehre ve rûhiyla biz’di o.
Onun ardından yıllar yılları kucaklar. Gecelerin hüznünde var olma mücadeleleri başlar. Yaşanan mücadelelerin tozunda ' Sedâ-yı Millet' serilir önümüze. Karanlığa karşı Abdülfettah Rauf'un elinden bir kıvılcım. Etrafında ise toplanacak harlanmış bir avuç delikanlı. Bir avuç biçare gönül. Onlar ki gök yüzüne kök salıp, firuze kubbelerin altında filizlenmiş nadir güllerimiz. Şiir söyleycek zalimin karşısında dilleri. Hürriyetini anlatacak nesillere. İmanı haykıracak dör bir yana! Korkusuzca, hece hece, dimdik duracak.
“Yurdumda kapanmış şan tarihinin
Müstakil muazzam hür merîhinin
Sen kaldın bugün tek kalmış bir izi
Yıkılma unutma terk etme bizi
Ölüler evinde diri kal daim
Cihan yere batsa sen tek kal kâim
Türbenle yaşasın milyonla cana
Milyonla şöhretli şanlı insana
Ebedî nişana kalmış son timsâl
Türbenle bağışla tarihe emsâl”
Abdülfettah Efendi, asırlık derdi perçinler yüreğimize öyle değil mi? Kalem ucuyla, garbın rüzgarında savrulan tarihi, nakış nakış işler sırtımıza, ebediyete taşımak arzusuyla. O da hemşerisi Yahya Kemal gibidir hani. Tek farkı uzakta değil de, kokusu içine çeke çeke sever diyarını.
Dört bir yandan yankılanır ızdırap. Refah denilen bu yer artık yangın yeri. Toprağa savrulmuş Taş Köprü'den asırlık asaletin külleri. Günden güne daha ağır geliyor omuzlanan yük. Yahya Kemal'in hasret kaldığı diyara artık hüzün çökmüş.
Her ne olursa olsun, bu topraklar sahipsiz değil. Karış karış bu diyarlar, uğrunda kan dökmüşlerin torunlarına emanet. Onlar var oldukça, sahipsiz kalmaz!
Kim demiş ki, zorluklar bitirir, tüketir. Aksine beraberliği perçinler. Var olma hırsını kat ve kat artırır. Bundan olsa gerek ''Birlik'' zamanı denilecek. El birliğiyle gönül verilecek. Şükrü Ramo, Necati Zekeriya, Enver Tuzcu, Fahri Kaya, İlhami Emin gibi mürekkebe dert ekleyip çabalayanlar vuku bulacak. Çocuktan büyüğe, her yaşa kalemle kelam sunacaklar. Necati Zekeriya'nın bağrından ''Şiirler'' kitabı gün yüzüne çıkacak karanlık günlerin güneşi misali. Ardından diğer eserler sırasıyla onu takip edecek. Sürdürülen çalışmalar meyvesini verecek ki '' Sevinç'' ve ''Tomurcuk'' dergileri okullarda çocukların yüzünü renklendirecek.
''Birlik'' gazetesi ilerleyen yıllarda bu topraklarda Türk Edebiyatının zenginliğini artıracak ve sırasıyla o dönemin genç yazarlarını sayfalarında parlatacak ki bunlar ; Avni Engüllü, Fahri Ali, Selahattin Sezair, Suat Engüllü, Sabit Yusuf, Esat Bayram ve diğer isimlerdir. Fahri Ali, Ah Canım şiiriyle süre gelen derdi sızdırır yüreğimize;
“güneşe bakma canım
aynı ısıtır
sesimizde bir başka ateş
çirkinlikler kaçınılmaz gerçek
her geçen güne şaşma canım
aynı dert
içimizde bir başka duygu
eşitsizlikler kaçınılmaz gerçek”
Ardından merhum şairlerimizin deyimiyle yeni yeni kuşak şairleri vuku bulacak. Bu hızlı gelişim “Birlik” gazetesinin kapanmasıyla bir duraksamaya girecek.
Belki de bu durum harlanmış dillerden eyvahı dedirtecek.
Fakat her şey bitmiş değil. Arzular toprağı delen filizler misali. Durmayacak, beyaz sayfalardan tat almışlar. Şiirlerini gençlerle dergilerde paylaşacak. Eksik olsa da biz varız, burdayız diyecekler.
Yıllar yılları aratacak. Zorlukların gölgesinde yine bir adım belirecek. 2004 yılında Yeni Balkan gazetesi Kosova'dan Yeni Dönem gazetesi ile yayın hayatına başlayacak. Bu adım daha sonra 2006 yılında Üsküp'e atılacak. Sahibi ve Genel Müdürü Mürteza Sulooca çalışmalarıyla hem gazete açığını hem de kitap yayınlarıyla Makedonya Türk Edebiyatında eser açığını üstlenecek. Bu hususta yerli yazarlarımızın ve Türkiye'den gelen üniversite hocalarının çeşitli araştırmalarını kitap haline getirecek. Darlık, yeniden varlığı getirecek. Makedonya Türk Edebiyatının verimli şairlerinden Fahri Ali'nin emekleriyle gazete aynı zamanda 2013 yılında ''Genç Filizler'' kitabıyla Makedonya'da genç şairlerin şiirlerini toplayacak. Akabinde ''Genç Filizler 2'' kitabıyla burada ki edebiyat yeni şairlere merhaba diyecek.
Bu serüven, bu heyecan hiç bitmeyecek.
Zorluklar görecek, kapanacak, çiğnenerek toprak altına dahi girecek ama bitmeyecek. Eziyetlerle harmanlanmış asırlık şiirlerimiz beyaz sayfalarla, genç filizlere hece hece aktarılacak.
- Bu haber 04-12-2018 tarihinde yayınlanmıştır.