Başarılı Olana Engel Değil, El Uzatmalıyız
Hep birlik beraberlikten bahsediliyor. Her gün daha güçlü olmamız için mücadele vermek şart diyoruz. Ama gel bak, dersimizi iyi çalışmayıp tam tersini yapmaktayız. Birbirimize fitne fesat atmakla, aramızı açmakla, arkamızdan bıçaklamak ana hedefi olmuş hepimizin. Olayları örnek alacağımız yerde, kişileri kahraman ilan ediyoruz.
İşte bir olay yine Türk sporunda yaşandı. Hem de basketbol’da. Her şey iyi giderken, her şey yolunda iken kabak yine patladı. Olimpiyat eleme maçlarına ev sahipliği yapma yarışındayken, bazıları çıkıp su temiz iken kirletmeye çalışıyor.
Ezeli rekabet her zaman vardı, var olacak. Ama rekabet fair-play içinde olmalı. İki takımın yarışı başka tarafa çıkmamalı, federasyonu etkilememeli. Takımlar yarışacak, federasyon de işini yapacak.
Ama maalesef öyle olmuyor. Federasyon takımların işine, kulüpler de federasyon işine karışıyor. Böyle olmaz kardeşim. Herkes kendi işini bakacak, başarıyı elde etmek için. Biri diğerine sadece fikir olarak tavsiyelerde bulunursa o zaman sporun güzelliğini görürüz.
Fakat Türk basketbolu bunun çok uzağında. Bencilik her tarafa hakim. Bir diğerinin başarısını nasıl lekeleyebilirim düşüncesi hakim her taraf. O başardı biz niye başaramadık düşüneceği yerine başaranına ne engel çıkartabiliriz düşüncesine kapılmış herkes.
Başta, biri nasıl hem kulüp hem milli takım yönetebilir polemiği çıktı. Kim oluyor da bu iki görevi üstlenebilir sorusu atıldı ortaya. Ya kardeşlerim, adamlarda beceri var, başarı var. Yeteneği ve gücü yetişiyor, bir de başarılı olduğu taktirde neden yürütmesin? Engel çıkartacak yerine bu tür insanlara destek vermeli herkes.
Yok, sporcuların becerilerini okuyup lig maçlarında tedbirli davranıyor. Yok, başka takımın sporcularını zorla kendi takımına katmak istiyor. Bunların her şeyi bahane. Başaramayan kıskanır. Kıskanınca da engeller çıkarmaya başlar. Ya kardeşlerim, bırakın başaranı olanı. Siz nasıl başarılı olacağınıza bakın.
Hadi, bu problemi geçtik. Gelelim son hafta’ya bomba gibi düşen olay. Maça çıkıp alın teriyle kazanırsın ama bir hafta sonra maçı hükmen kaybettiğini öğreniyorsun. İşte bunun içinde başka çıkarlar olduğunu düşünüyorum. Nasıl olur da bu tür olaylar iki ezeli rakibin maçında oluyor?
Ardından da hafta boyunca alış-veriş diyalogu. Birbirini suçlama, duymak istenmeyen sözler. İşte bunları duymadan önce kimse dur demeliydi. Bu olayların çıkmasına izin verilmemeliydi. Kulüpler değil de, aynı oyuncuya iki farklı lisans veren yetkililer bunun içinden çıkmalıydı. Kulüpler zarar edecek yerine, federasyon görevlileri bu yanlışı üstlenmeliydi.
Federasyondan çıkıp çalışanımız hata yapmış, bize danışmadan iki ayrı lisans vermiş. Ya kardeşim, siz federasyonun içinde olan biteni bilmezseniz o kurumdan birşey olmaz. Vay Türk basketbolunun haline. Çalışanın yaptığı işi kontrol etmezsen sonuç ne olur çok merak ediyorum.
Yoksa bu kasti bir olay mıdır? Bu soru daha mantıklı galiba. Çünkü bir kurumdan bir belge çıkana kadar en az 5 görevliden geçiyor. Hadi bir hata yaptı, diğer 4 kişi neyi kontrol ediyor? Yoksa sadece belgeyi güzel yaptın oğlum deyip imzalıyor. Bu gidişle başarı geleceğini inanmıyorum. Birlik ve yardımlaşma olmayınca çok zor...Başarılı olana engel değil, el uzatmalıyız.
- Bu haber 07-12-2015 tarihinde yayınlanmıştır.