GÜL BABA VE OSMANLI MACARİSTANI’NDA MÂNEVÎ MÎRAS
Doç. Dr. Zeki Gürel
Mehmet Emin Yılmaz, Ankara’da doğdu. İlkokulu ve ortaokulu Ankara’da, liseyi Çanakkale’de tamamladı. Anadolu Üniversitesi Mimarlık Bölümünü bitirdi. Türk Tarih Kurumu’nun Balkanlar’da yürüttüğü Yurtdışındaki Tarihi Türk Eserlerinin Tespiti Projesi’nde görev aldı. Gazi Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimini tamamladı. Yurtiçi ve yurt dışında muhtelif tarihî eserlere ait koruma-onarım ve müze projeleri hazırladı. Hâlen Ankara’da serbest mimarlık hizmetlerine ve araştırmalarına devam etmekte olup Türk mimârî eserlerini konu alan Türkçe ve İngilizce yayınlanmış kitapları ve makaleleri bulunmaktadır. Kitaplarından bazıları şunlardır:
.Macaristan Budin’de Gül Baba Tekkesi ve Türbesi/Gül Babna’s Lodge and Tomb in Buda, Hungary, Ankara 2013.
.Sigetvar’da Türk Mimârîsi/The Turkish Monuments in Szgetvar, Ankara 2015.
.Kiliseye Çevrilen Türk Eserleri/The Turkish Monuments Converted into Churches, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara 2021.
.Gül Baba ve Osmanlı Macaristanı’nda Mânevî Mîras/Gül Baba and religious Heritage in Ottoman Hungary, Ankara 2023.
Gül Baba ve Osmanlı Macaristanı’nda Mânevî Mîras
Biz bu yazımızda Mehmet Emin Yılmaz’ın Gül Baba ve Osmanlı Macaristanı’nda Mânevî Mîras/Gül Baba and religious Heritage adıyla yayınlanan eserinin içindeki Gül Baba isimli ilk kitabı tanıtacağız.
(Mehmet Emin Yılmaz; Gül Baba ve Osmanlı Macaristanı’nda Mânevî Mîras/Gül Baba and religious Heritage in Ottoman Hungary, Ankara 2023, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı TİKA Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı Yayını, 522 s.)
Kitabın kapağını açınca okuru, Uğur Derman Hocanın Arap harfleriyle yazdığı “Yâ Hazret-i Gül Baba, Feyz umarak nâmından, bu levhayı yazdı da yolladı Uğur Derman, İstanbul-1985/1406” hattı karşılıyor. Biz de; Avrupa’da Türk kültür coğrafyasının manevî bekçisi Gül Baba’nın namından feyz umarak söz konusu kitapla ilgili bir yazı kaleme almak istedik.
Kitaptaki ilk yazı TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kitabı takdimidir:
“16. Yüzyılda yaşamış bir Bektaşi dervişi olan Gül Baba, sahip çıkmamız gereken gönül sultanlarımızdan birisidir. Yaşadığı döneme şahsiyetiyle mühür vuran Gül Baba, Sultan Süleyman’ın daveti üzerine Budin seferine katılmış ve fetihten sonraki ilk Cuma günü vefat etmiştir. Gâziyan-ı Rûm’un son temsilcilerinden olan Gül Baba’nın türbesi Budin Beylerbeyi Yahyâ Paşazade Mehmed Paşa tarafından vefatından sonraki yıllarda yaptırılmıştır. Türbenin yanına Gül Baba adına büyük bir tekke de tesis edilmiştir.
Türklerin ve Macarların asırlardır devam eden dostluğunun sembolü olan Gül Baba, hangi inançtan olursa olsun 16. Asırdan bugüne ziyaretçilerine tarihin derinliklerinden seslenerek insanlığın bekâsının farklı kültürler arasında karşılıklı saygı, anlayış ve dostluktan geçtiğini hatırlatmaktadır.
Dinî, etnik ve kültürel farklılıkları kaşıyarak insanları birbirine düşürmeye çalışanlara mukâbil Gül Baba’nın, mânevî mirasıyla gelecek asırlarda da iki ülke dostluğunun sembolü olmaya devam edeceğine inanıyorum. (Erdoğan, 2023:6-7)”
Ey kari, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın; Mehmet Emin Yılmaz’ın hazırladığı Gül Baba ve Osmanlı Macaristanı’nda Mânevî Miras adlı kitabına yazdığı takdim yazısındaki bu satırlar, Gül Baba’nın kim olduğumu, nasıl yaşadığını ve ne yapmak istediğimi özetlemiştir. Ama biz, merak edenler için Gül Baba’nın kim olduğunu; bu kitaptan hareketle birinci tekil şahıs ağzından özetlemek isteriz:
Benim adım Seyyid Cafer’dir ama kitaplar benden hep Gül Baba diye bahsetmektedirler. Bana Gül Baba demelerinin sebeplerinden birini açıklayayım mı: Babam Yalınkılıçoğlu Seyyid Veliyyüddin Gâzî, bana ismimi koyarken Gül Baltal’ın ismini Cafer adını koymuş ve beni Gül Dedem diye severmiş. Sizin anlayacağınız Gül Baba lakabı, bana daha çocukken verilmiş, dedelerimden kalma bir lakap olup, gülü sevdiğim veya tacımın tepesinde gül taşıdığım için verilmemiştir. Atalarım, Abbasiler zamanında İslâm Halifesi tarafından Anadolu’nun fethi için vazifelendirilmişlerdir Atalarım, Medine’den Kûfe’ye oradan Bağdad ve Malatya’ya sonra da Hamid sancağına gelmişler ve burada Veli Baba Dergâhı’nı kurmuşlar. Ailemizin Hoca Ahmed Yesevî’ye bağlı Alp-eren gazi dervişlerden olması muhtemeldir. Gelincik Ana ismiyle bilinen annem Seyyide Fatma’nın da Horosan’dan geldiği anlatılmaktadır. Seyyid Hüseyin ve Seyyid Ali isimli iki kardeşim vardı. Veli Dede ismiyle bilinen Seyyid Hüseyin, Cezâyir’de, Sümbül Dede ismiyle bilinen kardeşim Seyyid Ali de Boğdan’da şehid olmuşlardır. Seyyid Hüseyin’in Cezayir’deki türbesi günümüzde de ziyaret edilmektedir ama Seyyid Ali kardeşimin mezar yeri bile belli değildir. Benim de Ali ve Hüseyin isimli iki oğlum vardı.
Aile fertlerimiz, Osmanlı Beyliğinin kuruluşunda Osman Gazi’nin daveti üzerine gelip İnegöl taraflarında birçok gazâya katılmışlardır. Hatta ailemizden Uzun Er, Süleyman Paşa ile birlikte Balkanlara geçmiş ve fetihlere iştirak etmiştir. Ailemizin fertleri gibi ben de savaşlara katıldım. Fatih Sultan Mehmed devrinden Kanûnî Sultan Süleyman devrine kadar birçok gazâlarda bulundum. Kanûnî Sultan Süleyman’ın daveti üzerine kardeşim Sümbül Dede lakaplı Hüseyin Velî ile birlikte Budin seferine katıldık. Budin’in fethinden sonra Cami-i Kebir diye bilinen Sultan Süleyman Camii’nde kılınan ilk Cuma namazından sonra 2 Eylül 1541’de vefât ettim. Macaristan’daki Budin Kalesi’nin teslim olmasından sonra kaledeki Matyas Kilise’si, Sultan Süleyman adına camiye çevrilmiş adına da Hünkâr camii/Cami-i Kebir denmişti. İlk Cuma namazı da 2 Eylül 1541’de burada kılınmıştı. Cuma namazı kılındıktan sonra cemaate şu vasiyette bulunmuştum: “cümle cemaat hazır iken dağılmasınlar, fırsat ganimettir, emanetimizi teslim edelim. Beni ılıca suyu ile yıkasınlar ve Süleyman’ım beni Budin’e defnetsinler. İstanbul’a sıhhatle gitsinler ve bütün oğulların öpsünler.” Vasiyetimi bitirmiştim ki “Yâ Cemâlallah” diyerek ruhumu teslim ettim. Tabutumu taşıyanların arasında Sultan Süleyman da varmış, cenaze namazımı ise Rumeli Kazaskeri Ebusuud Efendi kıldırmış. İki yüz bin kişinin katıldığı cenaze namazından sonra bugünkü türbemin bulunduğu yere beni defnetmişler. Sonraki yıllarda da kabrimin üzerine türbe ve yanına da bir tekke yaptırmışlar. Bu tepe daha sonra Gül tepesi /Gül Bayırı adıyla anılmış, türbemin etrafı Gâzîler Mezarlığı olmuştur. Budin’de Türk hâkimiyeti bitince 1686’da Gül Baba Türbesi Avusturyalılar tarafından kiliseye dönüştürülmüştür. Sultan Abdülaziz’in Batı Avrupa seyahati dönüşünde Macarlar Türbeme yeniden sahip çıkmışlardır. Türk-Macar dostluğunun bir hatırası olarak türbem Türkiye Cumhuriyeti tarafından yeniden yenilenmiş ve ziyarete açılmıştır. Zaman içerisinde 19. Yüzyılın başında Bela Toth’un kaleme aldığı Gül Baba hikâyesi Macar dostlarımız üzerinde etkili olmuş Macar müzisyen Jeno Hunzka bu hikâyeden etkilenerek Gül Baba operetini yazmış ve bu operetin 1940 ve 1956 yılında iki defa filmi de çekilmiştir. Gül Baba adıyla Macarların ve Türkiyelilerin de kitap yazıp yayınladıklarını da bilmenizi isterim. Belki bu filmleri seyretmek isteyenleriniz, kitapları da okumak isteyenleriniz olabilir (Kantar,2016).
Cesaretim ve kahramanlığımla meşhur samimî bir Müslüman Türk’tüm. Bugün türbemin bulunduğu yerde şehid oldum. Halk bana gülfidanları arasında bir türbe yaptırarak bana Gül Baba adını da vermiş olabilir. Bir başka rivayete göre de savaş sırasında Hristiyanlar tarafından atılan gülleleri ellerimle yakalayarak tekrar düşman üzerine attığım için Gülle Baba adını vermişler ama bu ad zamanla Gül Baba olmuş. Şimdi yeri gelmişken bir bilgi de vereyim: Üsküp Kalesinde bir zamanlar Gülleci Baba diye bir türbe varmış. Bu türbe ile ilgili bir araştırma yapmak ister misiniz? Benim adımın Gül Baba olmasıyla ilgili birkaç rivayet daha var: Gülü çok sevdiğimden, Türbemin bulunduğu yerin Rozsadomb/Gül Tepesi adıyla meşhur olmasından tutun da şeyhlik alameti olarak tacımın tepesinde gül taşıdığıma dair pek çok hikâye anlatılmaktadır.
Türkiye’de ve Balkanlarda Gül Baba adıyla bilinen 35 (otuz beş) türbe bulunmaktadır. Benim Türbem ise Macaristan’dadır. Balkanlarda Bulgaristan İslimye’de, Kosova Mitroviça’da, Yunanistan Selanik’teki türbeler bunlardan sadece üçüdür.
Bu son yenilemeyle ortaya çıkan türbe ve müzede, Macar kardeşlerimizin kurdukları Gül Baba Türbesi Mirasını Koruma Vakfı tarafından Gül Baba konulu pek çok etkinlik hayata geçmektedir. Böylece benim adıma yapılan Gül Baba Türbesi, ziyaret edilen dinî bir merkez olmanın yanı sıra orta Avrupa’da Türk-İslâm kültürünün yaşatıldığı bir mekân haline gelmiştir.
Kızılelma ülküsünün erleri, yolunuz Macaristan’a düşerse Budin’in Gözcüsü Gül Baba’yı da ziyaret etmeyi unutmayın. Hadi buralara kadar gelemediniz en azından Fatihalarla beni hatırlamanızı çok ama çok isterim… Hatırlatmak isterim sizler, milletimin, ümmetin ve insanlığın ümidi Müslüman-Türk çocuklarısınız. Sizler için nöbetteyim ve duacıyım…
*
Kitapta TC Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un takdim yazısını (s.8-9), TİKA Başkanı Serkan Kayalar’ın takdim yazısı takip ediyor (10-11). Bu yazıdan anlıyoruz ki; Türkiye ile Macaristan arasında 100 yıl önce Türkiye-Macaristan Dostluk Antlaşması yapılmış, “Budin’in Gözcüsü” Gül Baba’nın türbesinin restorasyonu ve bu kitabın yayınlanması da bu işbirliğinin sonucunda olmuştur.
Kitabın birinci bölümünde; Gül Baba’nın kim olduğu, Macaristan’daki Gül Baba’dan başka Gül Babalar da var mı, “Gül” sembolü ve Macarların “Gül Baba”sı etraflıca anlatılıyor (s.29-64). İkinci bölümde ise Macaristan’daki Bektaşî Tekkeleri ile Gül Baba Tekkesi ve bu tekkenin vakıfları belgelerle anlatılmaktadır (s.65-74). Bu bölümde Gül Baba’nın ziyaretçilerinden bahsedilirken tespit edilebilen en eski ziyaretçinin Bosnalı İntizâmî olduğu, Evliya Çelebi’nin de 1663’te burayı ziyaret ettiği yazılmıştır. 1877 yılında Nisan ayında Sultan II. Abdülhamid de buraya bir heyet göndermiştir. Bu heyete rehberlik yapan Macarlardan birisi; ziyaret sırasında viraneye dönen bu türbede Türk ziyaretçilerden Şeyh Süleyman Efendi’nin ellerini açarak Türkçe şu duayı yaptırdığını naklediyor:
“Allah’ım, Yüce Tanrımız, milletlerin Yaradan’ı! Müminlerin burada huzurunda bulunuyorlar. Onları yüce inayetinle takdis eyle. Şerefli bir şehidimizin ebedî istirahatında bu mukaddes yerde bizi rahmetine kavuşturman için sana yakarıyoruz. Bize yol gösteren sendin, şimdiye kadar bizi koruyan sendin. Bizim kaderimiz senin iradene bağlı. Çektiğimiz bunca çileden, çekiden, yaşadığımız fırtınalı günlerden sonra Osmanlı halkına saadet ve huzur günlerinin doğmasını nasip eyle. Bizim hak yolunda yürüdüğümüzü sen biliyorsun, bizi tehlikelerden ve felaketlerden koru. Bizlere haksızca ve alçakça saldıran düşmanlarımızı kahret. Bu felaket günlerinde kardeş elini bize dostça uzatan kardeşlerimizi, Macar halkını da takdis eyle. Bu milleti güçlendir ve şereflendir ve bu iki kardeş halkın ittifakını takdis eyle! Sen, yüzyıllardan beri bu mezarda dinlenen şanlı şehit, sen de artık huzur içinde uyu, rüyaların tatlı, iyimser olsun! Kemiklerin düşman elinde değil, kardeş halkın mukaddes topraklarındaki mezarında yatıyor. Burada, senin mukaddes mezarının başında, iki kardeş halk arasında doğan ittifak bağını mühürlüyoruz. Bu kardeşlik ittifakı senin mezarının başında hayat kazanıyor, gerçekleşiyor. Yarabbi, sen bu iki kardeş halk arasında meydana gelen kardeşlik ittifakının hayırlı ve ebedî olmasını nasip eyle! Kardeşlerim, şimdi Fatihâ’yı hep birlikte okuyalım.”(s.79-80).
Bu duaya Türklerle birlikte o gün orada bulunan Macarların da “Amin” dediklerini kaydediliyor… Bizler de bugün aynı samimiyet ve inançla bu duaya amin diyenlerdeniz!
Macar Şarkiyatçı Gyula Germanus, Gül Baba Türbesi’nin Batı dünyası için İslâm’ın temsilcisi olduğunu şöyle dile getirmektedir:
“Gül baba Türbesi, Batı kültür dünyası içerisindeki biricik Müslüman ziyaret yeridir. Mekke’den Buda’ya, Kâbe’den Gültepe’ye kadar Arap çöllerini aşarak Nil’in verimli kıyıları bpyunca Mezopotamya’nın buğday tarlalarını kat edip, Ganj’ın kutsal sularından Cordoba’yı, Sevilla’yı ve İstanbul’u, yedi tepeli İmparatorluk kentini geçerek ayaklarımızın dibine kadar getirmiştir.”
Macar Şarkiyatçı Gyula Germanus’un sembolik önemini vurguladığı Gül Baba Türbesini bir zamanlar sadece Türkler değil, dünyanın her tarafından Müslümanlar ziyaret ediyormuş. Türkistan bölgesinden bile ziyaretçileri olmuştur. Çağlayanlar adlı hikâye kitabıyla tanıdığımız Ahmed Hikmet Müftüoğlu da; hariciyeci vazifesiyle bulunduğu Macaristan’dan yazdığı raporunda Hindistan ve Mısırdan gelen ziyaretçilerin de eksik olmadığını dile getirmiştir. Anton Kral Fişher, “Dilde, fikirde, İşte birlik” fikrinin savunucusu Gaspıralı İsmail Bey, Uluğ Türkistan’ın şehidi Enver Paşa (Gürel, 2023:62-65), Anadolu’daki ve Avrupa’daki Türk varlığını M.Ö. 700’lü yıllara dayandıran Reşit Saffet (Atabinen) (1884-1965) (Atabinen, 2023:28-29) ve pek çoğumuzun edebiyat tarihi kitaplarından tanıdığımız İsmail Habib Sevük (Eski, 2007:578-580) de Gül Baba’nın ziyaretçileri arasındadır.
Pek çok şairimizin de şiirlerinde Gül Baba’dan bahsetmiştir. Bu kitaptan öğreniyoruz ki; Evliya Çelebi, Bosnalı Sabit, Peşteli Hisali, Kemali, Bosnalı İntizamî, Edirneli Tiğî, Edirneli Örfî, Seyyid Feyzî, Budinli Nâzî Çelebi, Budinli Samî Çelebi, Budinli Gâzî Çelebi gibi divan edebiyatı şairlerimizin yanı sıra Üsküplü Kemal Altınkaya tarafından derlenmiş Gül Baba Türküsü bile bulunmaktadır:
GÜL BABA TÜRKÜSÜ
Revân oldum seyre çıktım,
Tuna’dan Budin’e indim,
Kasr-ı gülde mihmân oldum,
Halkı gülbâde içerler.
Bağ-u sarayı güldür gül,
Nazm-ı aşkı okur bülbül,
Dilberinin dudağı gül,
Gülden libâde giyerler.
Gülden kurulmuş bir çadır,
Hey nimeti hazır nazır,
Kapıcısı İlyas Hızır,
Aşk şarabın bezl ederler.
Sordum nerdeyim sultanım,
Düşte mi seyreder canım,
Bu düş değildir imanım,
Bu yere Gül Baba derler (s.86)
Mehmet Emin Yılmaz’ın kitabının üçüncü bölümü Macaristan’daki Gül Baba Türbesi’nin inşa tarihi ve bânîsinin tespit ve anlatımıyla başlıyor bu türbenin mimarî özellikleri Osmanlı asırlarındaki süreçler de dâhil 1923 sonrası gerçekleştirilen onarım ve bakımların tamamı tek tek ayrıntılarıyla belge, çizim ve fotoğraflarıyla anlatıldıktan sonra 2013-2018 onarımına geliniyor (s.91-209).
“Teberrukât”, sözlüklerde, sahip olunan bir şeyi karşılıksız olarak bir kimse veya kuruma verme, bağışlama anlamındaki teberru kelimesinin çoğulu olarak kullanılan teberrukât terimi, câmi, tekke, türbe gibi kurumlara hayır sahipleri tarafından bağışlanan eşyalar için kullanılan bir tâbirdir. Kitabın dördüncü bölümde de; Gül Baba Teberrukatı; Gül Baba Türbesi’nin Teberrukatı, Gül Baba Müzesi’ndeki Teberrukat ve diğer teberrukât başlığı altında verilmektedir (s.210-362). Gül Baba Türbesi’nin bu son resterasyonunda Türbe ile birlikte artık çok amaçlı kullanıma müsait bir de müze yapımı gerçekleştirilmiştir. Söz konusu teberrukâtın sergilendiği müze, 9 Ekim 2018 tarihinde TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı bir törenle ziyarete açılmıştır.
Mehmet Emin Yılmaz, kaynakça kısmında; arşiv kaynaklarından başlayarak, bu eseri hazırlarken faydalandığı kaynakları, telif eserler ve süreli yayınlar olarak da sıralamıştır(s.269-273). Kitabın kıymeti bu kaynakçadan da anlaşılmaktadır. Ekler kısmında ise konu ile ilgili pek çok fotoğraf ve belgeye yer verilmiştir (277-345).
Bir not olarak şu husussu da burada belirtmemiz gerekmektedir: Mehmet Emin Yılmaz’ın bu eserinin ilk kitabı “Gül Baba”dır. Aynı eserin içinde ikinci bir kitap daha bulunmaktadır o da “Osmanlı Macaristan’ında Manevî Miras” adını taşımaktadır (s. 346-620). Biz bu yazımızda sadece Gül Baba kitabını tanıttık. Bir başka yazımızda da bu ikinci kitabı tanıtmak isteriz.
Evliyanın Kerameti Vefatından Sonra da Devam Eder mi?
19 asır şairlerimizden İsmail Sâdık Kemal, Asar-ı Kemâl adlı eserinin son bölümünde Hazret-i Gül Baba Kaddesa’llahu Tealâ Sırrıhû başlığıyla Gül Baba‘nın faziletlerinden ve kerametlerinden bahsetmiştir. Şair, Gül Baba’yı gördüğü rüyasındaki işaretlerin, daha sonra yaşadığı olaylarda ortaya çıkışını 57 beyitte anlatmaktadır. Bu metnin bir kısmını Mehmet Emin Yılmaz’ın Gül Baba adlı kitabında bulabilirsiniz (s.83).
Ben de yaşadığım bir hikâyeyi anlatayım: Kuzey Makedonya’nın başkenti Üsküp’te 2004 yılından beri Yeni Balkan Yayınevi tarafından yayınlanan ve benim de editörü olduğum “Balkanlarda Çocukların Türkçe Sevinci Bahçe Çocuk Dergisi”nin 36 sayısının “Gönül Sultanları” sayfası için Gül Baba’yı yazmaya karar vermiştim, bilgi için TDV İslâm Ansiklopedisini elime aldım Gül Baba maddesini açtım okudum ama bu bilgiler benim yazacağım yazı için yeterli değildi. Kendi kendime, keşke Macaristan’da Gül Baba Türbesinin restorasyonunda bulunan Mehmet Emin Yılmaz ile görüşebilseydim dedim. Ve tam o sırada telefonum çaldı, açtım bir ses “Zeki Hocam ben Mehmet Emin Yılmaz” yarın Kastamonu’ya geleceğim, Kastamonu’da mısınız?” demesin mi? Ve Mehmet Emin Yılmaz Kastamonu’ya geldi, hem de gelirken Gül Baba ve Osmanlı Macaristanı’nda Mânevî Miras/Gül Baba And Relıgıous Herıtage ın Ottoman Hungary adlı kitabını da bana hediye etmek için getirmişti. Bu nasıl bir tevafuktur?
**
*
Kadim medeniyetimizde insanlık tarihine iz bırakan, duruşları, öğretileri ve yaptıkları katkılar ile çağları aşan nice şahsiyetler bulunmaktadır. Bugün, köklü geleneğimizi anlamak ve yaşatmakla sorumlu olan bizlere düşen görev, bu tarihi şahsiyetlerin aziz hatıralarına sahip çıkmak ve onları gelecek nesillere aktarmaktır.
Hiç şüphesiz Osmanlı asırlarında yaşamış olan Gül Baba da tarihimizin bize emanet ettiği şahsiyetlerin en değerlilerinden biridir. Kanunî Sultan Süleyman döneminde Budin Kalesi’nin fethine katılan ve burada şehit olan Gül Baba, herkesin gönlünü fetheden bir alperen derviş gazi olmuştur. Vefatı sonrası, günümüzde Gül Tepesi olarak anılan yere defnedilen Gül Baba’nın türbesinin yanına yapılan tekke, serhat boylarındaki gâzilerimizin durağı olmuştur.
16. yüzyıldan günümüze uzanan bu gönül erinin bütün insanlığa verdiği mesaj, târihî Türk-Macar dostluğunun da önemli sembollerinden biri olmuştur. Türk-Macar işbirliğinin Gül Baba’nın etrafında kök saldığını ve türbede yapılan ortak çalışmalarla daha da güçlendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Gül Baba’nın târihî ve kültürel mirası, hem Türkiye hem de Macaristan için yadsınamaz bir değerdir. İlk defa bu kitap vesilesiyle neşredilen belgeler, fotoğraflar ve mimarî çizimler, sadece ortak târihî ve kültürel bağlarımızın bulunduğu Macaristan ile ilişkilerimiz açısından değil, bölgenin târihî birikimi bakımından da önemli bir katkı olacaktır. Kültürel miras alanında önemli bir boşluğu dolduracak olan bu eserin, dünya kültür mirasına da kalıcı ve köklü bir pencere açacağına inanıyorum (Kayalar, 2023:10-11).
Türkiye-Macaristan Dostluk Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinin 100. Yılında, TİKA desteğiyle hazırlanan Gül Baba ve Osmanlı Macaristan’ında Mânevî Mîras isimli eserin hazırlanması sürecinde başta Gül Baba Türbesi’nin restorasyonu olmak üzere, çalışmalar kapsamındaki diğer araştırmaları titizlikle kitap haline getirip bu güzîde çalışmayı ortaya koyan Yüksek Mimar Mehmet Emin Yılmaz’a ve çalışmaya katkı sağlayan herkese, bu çalışmayı kitap halinde yayınlayarak okurla buluşturan ve tarihe de bir not düşen TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı TİKA’ya alenen teşekkür ediyoruz.
“Hudâ’yâ ittifak üzre olanlar mülkin âbâd et,
Macar’la millet-i Osmâniyânı dem be dem şâd et.”
KAYNAKÇA
Atabinen, Reşit Saffet (2023). Türk Mimarisinin Ana Unsurları, Fransızca Aslından Tercüme Eden: Mehmet Fevzi Çetinkaya, İstanbul: Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayını.
Erdoğan, Recep Tayyip (2023). “Takdim”, Mehmet Emin Yılmaz; Gül Baba ve Osmanlı Macaristanı’nda Mânevî Miras/Gül Baba And Relıgıous Herıtage ın Ottoman Hungary, Ankara 2023, s. 6-7, TİKA T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayını.
Eski Mustafa (2007). “Sevük, İsmail Habib”, Türk Dünyası Edebiyatçılar Ansiklopedisi, C.VII, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayını.
Gürel, Zeki (2023). “Bir Gurûb İhtişamıyla Enver Paşa”, Şiraze Kitap Kültür Dergisi, Sayı:16.
Kantar, şefik (2016). Günümüz Diliyle Gül Baba, İstanbul: UKİD Uluslararası kalkınma ve İşbirliği Derneği Yayını.
Kayalar, Serkan (2023). Takdim”, Yılmaz, Mehmet Emin (2023). Gül Baba ve Osmanlı Macaristanı’nda Mânevî Miras/Gül Baba And Relıgıous Herıtage ın Ottoman Hungary, Ankara 2023, 522 s., TİKA T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayını.
Müftüoğlu, Ahmed Hikmet (1971). Çağlayanlar, Hazırlayan: Fethi Tevetoğlu, İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Yayını.
Yılmaz, Mehmet Emin (2023). Gül Baba ve Osmanlı Macaristanı’nda Mânevî Miras/Gül Baba And Relıgıous Herıtage ın Ottoman Hungary, Ankara 2023, 522 s., TİKA T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayını.
- Bu haber 12-02-2024 tarihinde yayınlanmıştır.