Makedonya Türklerinin Neden Bir “SOYADI BELİRLEYİCİ TAKISI” Yok?
İzzet İbrahimsoylu
Balkan coğrafyasına dışardan gelen bir kimse ya da tam tersi, Balkanlardan dışarı çıkan bir kimsenin “soyadındaki takıya” bakılarak onun nereli, hangi ülkeden ve hangi milletten olduğu anlaşılır. Örneğin, soyadında “-ić” (iç) takısı olan bir kişinin Bosna, Sırbistan ya da Hırvatistan’dan olduğu kolayca fark edilir. Tıp (aynı) şekilde bir kimsenin soyadında “-ov/-ova” takısı bulunursa, bu kişinin de Bulgaristan, Makedonya ya da Rusya’dan olduğuna hemen hükmederiz. Bunlara benzer örnekleri “-ski/-ska” ekinde de görüyoruz; soyadında “-ski/-ska” takısını taşıyan bir kişinin Makedonya ya da Polonya’dan olduğunu hiç düşünmeden söyleriz. Aynı şekilde soyadında “-i” ya da “-iu” olan bir kimsenin de nerede olursa olsun, bir Arnavut olduğu hemen ortaya çıkar.
Balkan coğrafyasında var olan “soyadı takıları”na diğer Balkan, Doğu Avrupa, Kafkasya, Ortadoğu ve Avrupa ülkelerinde de rastlıyoruz.
Osmanlı yazılı kaynaklarında, Osmanlı Döneminde Balkanlarda, yerli halktan İslâm’ı seçen kişilere Arapça “Abdullah” (Allah’ın kulu) sanının verilmesi de buna benzer bir uygulama olduğu söylenebilir.
***
Bu takıların varlığı kimi milletlerin yaşayış biçimini de ortaya koymaktadır. Bu durum bize, bazı milletlerin “yere bağlı” (toprağa bağlı), bazılarının da “soya bağlı” bir millet olduğunu göstermektedir. Örneğin, Farslar yere bağlı (toprağa bağlı) bir millet iken, Türkler soya bağlı (boya ve hanedana/devlete bağlı) bir millettir. Farslar tarih boyunca aynı coğrafyada (aynı toprak parçasında) yaşadılar ve bu millet için ülke (toprak/yer) esas oldu. Türkler, tarih boyunca farklı coğrafyalarda yaşadılar ve her gittikleri coğrafyada yeni bir il (devlet) kurduklarından Türk Milleti için il (devlet) esas oldu.
Türk tarihi, bir yönden Türk hanedanları ve Türk boyları tarihidir. Türk hanedanlarına örnek olarak Selçuklu ve Otmanlı Türklerini; Türk boylarına da örnek olarak Oğuz ve Kıpçak Türklerini verebiliriz. Tarihçi Ahmet Taşağıl Hocaya göre de, Türk tarihi bir açıdan “Türk Boyları” tarihidir. Türkçede budun sözü “boylar” anlamına gelir; Türk Budun, “Türk Boyları” demektir. Bundan dolayı Türkler tarih boyunca daha çok “Boy Adları” ile anılmışlardı: Oğuzlar, Kıpçaklar, Karluklar gibi… Oğuz, zaten kelime olarak da “boylar” demekti…
Oğuzlar kendi içinde 24 boya ayrılmışlardı. Bunlar; Avşar, Kayı, Kınık, Eymür, Yıva, Salur, Çepni gibi… Anadolu’daki Oğuz boyları, Selçuklu ve Otmanlı hanedanları dönemlerinde bölünerek, dağıtılarak, karıştırılarak daha küçük birimlere (tâifelere/oymaklara/cemaatlere) ayrıldılar; Anadolu ve Balkanlarda kaybolan Boy bilinci yerini soya bıraktı; bu durum Makedonya Türklerinde soy bilinci olarak devam etti.
Türkler; tarih içinde, Türkeli’nde (Ötüken Yış’ta / Ötüken Ormanı’nda) olduğu gibi Hindistan, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Karadeniz’in kuzeyi, Doğu Avrupa ve Balkanlar’da birçok devlet kurmuştur. Türk milleti, boya/soya bağlı bir millet olduğu için her gittiği yerde devlet kurmayı ustalıkla gerçekleştirebilmiş bir millettir. Demem o ki Türkler, bir boyun/soyun etrafında toplanarak, daha doğrusu bir boy beyinin/soy beyinin etrafında örgütlenerek, her gittikleri yerde boyları/soyları bir araya getirerek “İli derleyebiliyorlar”; yani “İli” (devleti) kurabiliyorlardı.
Türklerin tarihi geçmişine baktığımızda, Türk Boylarının birinden bir soy beyi ya da boy beyi, diğer boyları, urukları, budunları bir araya getirerek Türk ilini derliyordu. Örneğin, bu şekilde “ili derleyen” bir Türk boy beyi, Türk Kağanlığı (Gök Türkler) döneminde “ili derleyen kişi” anlamında “İl Teriş” sanını (unvanını) aldığı bilinmektedir.
Türkler “İle” (devlete) bağlı bir millet olarak yaşamışlardır. Türklerdeki “İl” kavramı toplumun (budunun) en dorukta örgütlenmesi olayıdır. Bu örgütlenme; oguştan (aileden) başlar, uruk, boy, budun şeklinde devam ederek “İle” (devlete) kadar gider; özünde (aslında) “İl” Türk soyunun en yüksekte örgütlenme ve birleşme şeklidir.
Bu olguya dil açısından baktığımızda da tıp durum ortaya çıkmaktadır: Farsça’daki “-istan” takısı (kelimesi) ile Makedoncadaki “-ski/-ska” takısı “yer/ülke/toprak” bildirirler iken, Türkçedeki “İl” kelimesi ise toprağı değil, toprağın/vatanın üstündeki siyasi oluşumu, siyasi örgütlenmeyi “birleşmeyi, örgütlenmeyi” yani bir anlamda “devleti” bildirir olmuştur.
“İle”, “İl-ci” (elçi), “İlmek”, “İlgiç” kelimelerinin kökü Türkçe “İl” kelimesidir ve bu kelimenin kavram alanı “bağlamak”tır. Bu kelimelerin hepsinin kavram alanı içinde “bağlamak” anlamı bulunmaktadır. Buradan hareketle, “Devlet” anlamındaki “İl” kelimesi de “bağlamak” kavramından gelmekte ve “Türk boylarının birbirine bağlılığını” ifade etmektedir. Türklerde, Türk Kağanı tarafından Türk boyları birbirine bağlanarak Türk “İli” (devleti) kurulmuş/tutulmuş olurdu. Türk kağanı da “ili derlediği” yani “Türk boylarını birbirine bağladığı, birleştirdiği” için “İl Teriş” (il derleyen) olurdu.
Türk Boylarının dağılmasıyla, birbirinden ayrılmasıyla da Türk “İli” yıkılmış olurdu.
***
Türklerde soy “7 kuşak”tır ve soy atadan (babadan) devam etmektedir. Bundan dolayı da bugün taşıdığımız ikinci ada “soyadı” diyoruz; yani bu ad bizim, ata (baba) soyumuzun adıdır. “Yedi Ata Töresi” bugün dahi Kazak, Kırgız, Nogay, Tatar ve Balkan Türkleri arasında devam etmektedir. Bu töre; Türkistan’daki (Türkeli’ndeki) Türklerde olduğu gibi Makedonya Türklerinde de “7 kuşak”tır ve soy atadan (babadan) devam etmektedir.
Bir kişinin kronolojik olarak/doğal olarak “soyadı” önce, “kişi adı” sonra gelmesi gerekmektedir. Çünkü doğal bir şekilde bir kimsenin “soyu” önce, “kendisi” sonra doğmuştur/olmuştur. Bu doğal durumdan dolayı da kişinin soyadı önce olmalı; önce çağrılmalıdır. Bu doğal durum Türklerde de geçerlidir. Türklerde soyadı önce, kişi adı sonradır. Bugün dahi, Makedonya Yörüklüğündeki Yörükler kişinin ilk önce soyunu, sonra adını sorarlar. Örneğin Yörükler; “Hangi soydansın?” derler. Aynı şekilde bu soru Türkistan’da “Boyun kim?” olarak sorulmaktadır.
***
Anadolu Türklerinde ister Osmanlı Devleti dönemi ister ise Türkiye Cumhuriyet Devleti dönemi olsun, 1934 yılına kadar resmiyette “soyadı olgusu” yoktu. Tıp (aynı) olgu, Koca Bozgun’a (1912-1913 yıllarına) kadar Osmanlı Tutmasında (İdaresinde) bulunan Makedonya Türklerinde de yoktu. Zaten o döneme kadar Anadolu Türklüğü ile Makedonya Türklüğü tıp devletin; Osmanlı Devleti’nin tutmasında idi. Koca Bozgun’dan sonra, Makedonya Türkleri ile Anadolu (Türkiye) Türkleri siyasi olarak birbirinden ayrıldılar: Anadolu Türkleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içinde kalırken, Makedonya Türkleri sırasıyla; Sırp, Bulgar, Yugoslavya ve Makedonya Cumhuriyeti tutmasında kaldı.
Anadolu Türkleri Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte, 1934 yılında, “soyadı yasası” ile resmi anlamda soyadına kavuştular. Ancak bu soyadları, kişinin gerçek soyadı olmayıp, Türkçe bir kelimeden oluşan sıradan bir addı.
Makedonya Türkleri, Koca Bozgun’dan (1912/1913 Balkan Savaşları’ndan) sonra yani Osmanlı tutmasından sonra Sırp tutmasına geçti. Sırp tutması, Makedonya’nın kimi bölgelerinde yaşayan Türklerin gerçek soyadlarına, Sırpların kendi soyad takısı olan “-ić” (iç) takısını taktı. Yani, kişinin ya babasının babası adını ya da daha eskiye giderek, dedesin adını soyadı olarak belirleyip buna “-iç” (iç) takısın uladı.
Sırplardan sonra, 1941-1944 yılları arasında Bulgar tutmasında (idaresinde) kalan Makedonya’nın kimi bölgelerinde, özellikle Makedonya Yörüklüğünde (Makedonya’nın doğu ve güneydoğusunda), yaşayan Türklerin gerçek soyadları yine kaldı. Ancak, bu kez onların soyadlarına Bulgarlar tarafından “-ov” takısı getirildi. Türkler bu kez “-ov” takısıyla yaşamaya başladılar ve bu takının kullanılması birkaç istisnanın dışında günümüzde dahi devam etmektedir. Bu takının bugün, Makedonya Yörüklüğü’nün içinde yer alan Kızılalma-Karaman Yörüklüğü’nün kimi Yörükleri hariç, her yerde taşınmaya devam ettiği görülmektedir.
Sözünü ettiğimiz “-ov/-ova” soyadı takısı günümüzde, Kızılalma-Karaman Yörüklüğü’nün İştip ve Karbintsi İlciği (Belediyesi) sınırları içinde yaşayan Kızılalma-Karaman Yörükleri tarafından taşınmaz iken; tıp (aynı) Yörüklüğün diğer tarafında, özellikle Alakoç, Kocalı, Gerceli (Pırnalı) ve Süpürge köylerinde taşınmaya devam edilmektedir.
***
Gelelim günümüze…
Günümüzde Kuzey Makedonya Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan Makedonların hem “-ov/-ova” hem de “-ski/-ska” soyadı takıları var; “-ski/-ska” takısı diğerlerine göre daha çok kullanılmakta ve bu takı diğerlerine göre daha resmi bir görüntü vermektedir. Yine tıp şekilde Makedonya Arnavutlarının “-i” ya da “-iu” soyadı takıları mevcut. Makedonya’da yaşayan Boşnak ve Sırplar ise bilindiği üzere geleneksel “-ić” takısını taşımayı sürdürmektedirler. Ulahlar da genelde Makedonların taşıdığı soyadı takılarını yeğlemektedirler.
Türkiye Cumhuriyeti’nde “soyadı yasası” 1934 yılında çıktı ve her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gerçek soyadının dışında ve yalnızca Türkçe bir kelimeden oluşan bir soyadı aldı ya da seçti. Bu dönemde Türkçe olan “oğlu” ve “gil” gibi takılar (kelimeler) kullanılmak istense de bu takılar (kelimeler) pek yaygınlaşmadı. Bugün de Türkiye Cumhuriyeti’nde belirli bir “soyadı takısı” yoktur.
***
Peki, biz Makedonya Türklerinin neden bir “soyadı takımız” yok?
Günümüzde Makedonya Cumhuriyeti’nde yaşayan Türklerinin soyadı takılarına baktığımızda, karşımıza çok karmaşık bir durumun ortaya çıktığını görmekteyiz. Makedonya Türklerinin kimisi “-ov/-ova”, kimisi “-ski/-ska”, kimisi “-i” kimisi ise “-ić” takılarını kullanıyor; kimisi ise bunların hiçbirini kullanmayıp yalnızca iki ad kullanıyor (biri soy, öbürü kendi adı)…
Hem bu karmaşadan kurtulmak, hem de kendimize özgü bir “soyadı takısı” olsa Makedonya Türkleri için daha iyi olmaz mı?
Makedonya Cumhuriyeti’nde yaşayan tüm halkların soyadında böyle bir “takı” varken, biz Makedonya Türklerinde neden olmasın?
Peki, bu “takı” nasıl olmalı?
Burada herkes, her Makedonya Türk’ü kendi düşüncesini, fikrini ve görüşünü rahatça açıklayabilir. Bendeniz ise bu konuda şimdilik sadece kendi düşüncemi söylemekle yetineceğim.
Düşüncem şu:
Biz Türkler, tarihten günümüze “boya” (soya) ve boyların (soyların) derlenip örgütlenmesiyle “İle” (devlete) bağlı bir millet olarak yaşayıp geldik. Bugün Makedonya Türklerinde boy bilinci olmasa da soy bilinci yaşamaya hâlâ devam etmektedir. Özellikle Makedonya Yörüklüğünde yaşayan Yörüklerde tarihte olduğu gibi şimdi de “7 Ata Töresi” yaşamaya devam etmektedir.
Önerim şu:
Her Makedonya Türk’ü, 7 atasından birinin (babasının adı hariç) adını seçerek (ki şimdiye kadar öyle seçilmiş ve uygulanmıştır) kendine “soyadı” yapmalıdır (ki şimdiye kadar da öyle yapılmış ve uygulanmıştır).
Sonra seçtiği bu soyadına; Türkçe “-soy-” adını/kelimesini ve Türkçe “-lu” ekini ardı ardına eklemelidir. Örnek olarak bu yöntem: Ali (ad) + soy (takı) + lu (ek) = ALİSOYLU biçiminde olmalıdır.
Bu şekilde Makedonya Türklerinin;
Alisoylu, Hasansoylu, İbrahimsoylu, Mehmetsoylu, Mustafasoylu, Hüseyinsoylu, Ahmetsoylu, Mümünsoylu, Yaşarsoylu gibi soyadları olmuş olur.
Bu yöntemin sonucunda ise:
1. Makedonya Türklerinin “Bir soyadı takıları” olur.
2. Makedonya Türklerinin soyadında “Türkçe bir takı/ek” olur!
3. Türk Milletinde tarih boyunca var olan “Boy” (Soy) bilinci korunmuş olur!
4. Türk Töresindeki “7 Ata Töresi” devam eder; “Türklerin soy bilinci” korunmuş olur!
5. Makedonya’daki diğer halklar gibi Makedonya Türklerinin de “Kendilerine özgü bir soyadı takısı” olmuş olur!
6. Bu takı tüm Makedonya Türkleri arasında “Birleştirici bir öge-nesne-simge” niteliğinde olur!
7. Takı ayrıca Makedon devlet memurlarına kolaylık sağlar. Onlar da Türklerin soyadında “-soylu” ekini gördüklerinde, bunun bir soyadı takısı olduğunu kolaylıkla anlayacaklardır!
- Bu haber 27-01-2020 tarihinde yayınlanmıştır.