Bulanık hava, güneşli hava
Rifat Emin
Her kışın sonunda bahar gelir, bu kışın sonundaki bahar ise virüslü, tüm dünyayı ölümle korkutan bir bahar oldu. Yaşadığımız bu zaman kesitinde hava bir kötü, bir güneşli, değişiyor da değişiyor, hem de günden güne, hatta aynı gün içinde birdenbire. Bazen anında. İnsan bi hal oluyor. Bulanık hava, güneşli hava, derken, insanın toplumsal ve ferdi hayatındaki manevi boyutlar da aynı geçişlerin izini sürmekte. Karamsar bulutlar gökyüzümüzü örtünce ilkin çıkmaz gibi görünür durum ile karşılaşır, bakarsınız bir an sonra çıkış yolları gösteren güneşler belivirerir ardından. İklimde savaş var, insanın kendi öz içinde olduğu gibi. İnsan da hava gibi, hiç sabit ve stabil değil, hep bir değişim-tutarsızlık içinde, sanki kişiliksiz-omurgasız bir varlığa dönüşmüş şu modernitede. Havalar mı Koronayı getirdi, Korona mı havaları değişken yaptı, yoksa her ikisi de birden ve beraber insanoğluna ders verilmek ve sınanmak için mi vuku buldu. Her türlü değişimler tecrübe etmeye başlayacağız galiba. Hem havalarda, hem de dünya virüsünün her insanın iç aleminde yarattığı bocalanmalarda. Büyük değişikliklere gebe dünyamız, yazmıştım bir yazımda daha birkaç yıl önce. Bunca hızlı değişmelere insan psikolojisi dayanmaz oldu nerdeyse. İsyan edecek gibi. Koronavirüsü tüm bunları etkileyen ve tetikleyen tek olgu mu? Elbette değil. Dünyamızda çok şeyler oluyor. İnsanlık küresel çapta yeni bir çağa transfer oluyor.
Özellikle son zamanlarda, havalar sanki başıboş düzensiz bir şekilde seyrediyor gibime geliyor, bi öyle bi böyle. Mevsimlerin sultanı olan baharı alıştığımız gibi güzelce hissedip yaşayamadık hala. Tabi ki bunun diğer bir sebebi hiç kuşkusuz dünya virüs salgını.
Geçtiğimiz dönemin gözüme çarpan özelliklerinden biri, ki bu yazımın sebebi oldu, geçtiğimiz ayların içerisinde bulanık ve güneşli günlerin birbiriyle adeta mücadele, savaş etmeleri. Kim hakim olacak diye bir debeleşme. Işık-iyilik-güzellik ve karanlık-kötülük-çirkinlik. Dünyada her zamandan beri varolan bu savaş, bugünlerde sanki daha belirgin. İyilik var elbette, ama tabii ki kötülük de olacak. Hep güneşli olmayacak ya?
Kötü tecrübeler yaşanmasa güzelliğin ve iyiliğin tadına nasıl varılır ki? Karanlık yoksa, ışık nasıl bilinir? Gece olmazsa gündüz bilinmez. İnsanın içinde kötülükle iyilik yan yana beraber bir bütün oluşturur, ancak nadir kamil insanlar ışığı kendi içlerinde bütünün tek özelliği haline getirirler.
Bulanık hava ruh halini çok fena halde kötü etkiliyor, normal insanlar için. Ne var ki nerden aklıma geldi diye beni hayrete düşüren bir soru takıldı kafama: Acaba bulanık havayı güneşli havaya tercih edenler var mıdır acaba? Var gibi geldi. Kötülükle çepeçevrelenmiş vaziyetteyiz. Bunca kötülüğe şahit olduğumuz zamanımızda böyle bir şeyin de mümkün olabildiğini düşünebiliyoruz. Aklıma takılan bu sorunun cevabının olumlu olmasını bir gerçek olarak kabul etmemizi destekleyecek o kadar sebep var ki. Nerden bilelim, dünya büyük, her türlü sapıklık olağan. Bulanık havadan zevk almak için sebep olabilir mi hiç? Hem de nasıl olabilir diye düşünüyorum. Böylesi sebepler iblisçi sebeplerdir.
Karışık havaları yaşarken bu bahara çıkmamız kolay olmadı. Maalesef Koronalı, ancak yine de bahar bahardır, kıyamete kadar.
Kara ile beyazın birbiriyle mücadelesi devamlılık, süreğenlik gösteriyor, hiç bitmiyor. Bulanık hava yerini güneşli havaya, güneşli hava da yerini bulanık havaya bırakıyor. Hep böyle bir gidişat. Bu ilişki statik ve sabit birşey değil. Diyebiliriz ki değişim bu dünya aleminin esas kanunlarından biridir. Değişim, mücadele bitmez. Bir keresinde kara-bulanık hakim gelir, başka yerde beyaz-aydın. Bu, varlığın temel ilkelerinden, prensiplerinden biridir desek belki biraz fazla felsefe yapmış olduğumuzu diyebilirsiniz. Ancak ezeli rakiplerin birbiriyle mücadelesini kim görmezden gelebilir ki?!
Bulanık ile güneşli havaların ani değişiklikleri insanın kötü ve güzel duygularını iç içe yaşamasına neden oluyor. Hemen Koronaya bağlanalım. Bu salgın insanlarda hem korkunun hem ümidin birbiriyle karışmasına yol açabiliyor. Büyük Türk dostu ve Türk tasavvufunun hayranı Pakistanın manevi kurucusu Muhammed İkbal, “Cavidname” eserinde insanın manevi yolculuğunda “ümit ve korku”yu yan yan getirmekte.
Doğu dini öğretilerinde düalizm (ikicilik) çok yaygındır, özellikle İran ve Budizm’de. Bu öğretide “karşıtlıkların savaşı ve birliği” inancı temeldir.
Hava şartlarındaki belirsizlik koronanın getirdiği belirsizlikle birleşince psikolojik durumumuz ve ruh halimiz kimbilir ne iç karmaşıklarla doluveriyor. İnsanın gönlü bi tuhaf oluyor. Kendi kendimizle mucadeleye itiliveriyoruz, ki bu mücadele insanın fıtratında var. Havaların seyrinın insanın manevi dünyasının seyriyle paralel olduğunu düşünüyorum. İnsanı yüce Yaratıcının sınama yolları türlü türlü olabilir.
Biz Kuzey Makedonya Türkleri, dolayısıyla tüm dünya Türkleri de şu önümüzdeki yepyeni dünya ve yerel şartlarında içimizdeki bulanıklığın ve güneşin muhasebesini yapalım ki gerçekleri isabetli bir farkındalıkla iyice kavrayalım, böylece her bireyimiz, dolayısıyla tüm toplumumuz, bizim için en doğru ve en hayırlı olan yola koyularak refaha doğru sıyrılalım.
Bu yazımın yazılış sebebi Korona Virüsü müydü? Esasta asla. Ancak herkesi meşgul ettiği için bu yazıda da yerini aldı. Burda vurgu yapmak istediğim birşey var: Neredeyse dünya kamuoyunun tamamı Korona ile meşgul iken, hayati milli meselelerimizi unutmak tehlikesiyle karşı karşıyayız. Terorist Kürtler Türk askerini katletmeye devam ediyor, Suriye’de subaylarımız şehid oluyor, 2 milyon Uygur Türk’ü Çin toplama kamplarında en korkunç işkencelere maruz bırakılıyor. Kimseden çıt çıkmıyor.
Yazımdaki amacım korona değildi, esas amacım Üsküp’ün garip iklimine ve bu iklimin insanlara yansımasına işaret etmekti. Bu kış kar yağmadan geçti ama 1 nisanda bir günlük olsun kar yağdı. Küresel çapta, buna bağlı olarak bölgemizde, şehrimizde iklim şaşırtıyor. Epeyce uzun bir zaman dünyada zaten konuşulan bir mevzu olan iklim değişikliklerinden korkuluyordu ve bekleniyorlardı. Artık bunlar dünyanın sorunu. İnsanların hayatlarını büyük ölçüde etkilemeye başladılar.
Dünyayı sarsan şu Corona musibetinden sonra, tabi eğer dünyamız daha büyük felaketlere gebe değilse Allah muhafaza, yaşadığımız inişli-çıkışlı donemi atlattıktan sonra Türklük güneşi dünyayı yeniden aydınlatacak, tarihte defalarca olduğu gibi. Türkiye ne Doğudur, ne de Batı, Türkiye yeni bir güneştir. Umut olmazsa dünya batar. Biz Türkler tarih boyunca nice defalar ümidi çetin mücadelelerle harmanlayarak bulanıklık dağıttık, güneşlik getirdik, dünya buna şahit. Tarih tekerrürden yanadır. Hakiki Türklüğün ışığı dünyayı yeniden aydınlatacak ümidiyle evvela Kuzey Makedonya Türklerini ve tüm dünya Türklerine, ondan sonra da bütün cihana sağlık, sıhhat, huzur ve başarı temennilerimle bir soru sorarak yazıma son veriyorum: Biz insanlar mı havayı, hava mi bizi etkiliyor, yoksa bu iş karşılıklı mı oluyor? Uzunca ve derin düşünebiliriz şu “evde kal” günlerinde.
- Bu haber 24-04-2020 tarihinde yayınlanmıştır.