Osmanlı Kaynaklarında Yörükler
Osmanlı kaynaklarında Oğuzlar’dan göçerliği devam ettirenlere Türkmen ve Yörük denmiştir. Oğuz, Türkmen ve Yörük; her üç ad da Türkler’in, yaşama biçiminden dolayı aldıkları adlardır. Oğuz adı daha fazla Türkistan ve Anadolu, Türkmen adı Türkistan, Irak, Suriye ve Anadolu, Yörük adı ise Anadolu ve Balkanlar’da kullanılmıştır.
XII. yüzyıldan sonra Anadolu’da Oğuz adının kullanımı azalmış, bu adın yerine Türk, Türkmen ve Yörük adı yaygınlık kazanıp geçmiştir. Türk adı yerleşikliği, oteriteyi ve devleti temsil ederken Türkmen ve Yörük adı, göçerliliği ve geleneklere bağlılığı temsil etmiştir.
Yörük adı, XV. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Yörük adı, konar-göçer yaşamayı sürdüren “Oğuz boyları”na verilmiştir. Yörük adını ilkin onlara yerleşik komşuları vermiş, daha sonra Yörükler’in kendileri de bu adı sahiplenip kullanmışlardır.
Osmanlı devleti, Anadolu’da Kızılırmak’ın doğusunda yaşayanlara Türkmen derken Kızılırmak’ın batısında yaşayanlara Yörük demistir. Her ikisi de Oğuz olan Türkmen ve Yörük’ü Osmanlı, kendi siyasi sınırları içinde kalanlara Yörük, Türkmen beylikleri sınırları içerisinde kalanlara Türkmen demiştir. Siyasi olarak Osmanlı’yla uyum içinde olanlara Yörük, Osmanlı ile mücadele içinde olanlara Türkmen demiştir.
Balkanlar’ın Osmanlılarca fethedilmesiyle birlikte Anadolu’nun, “orta” ve “batı” bölgesinden Yörükler, Balkanlar’ın özellikle Bulgaristan, Kuzey Yunanistan ve Makedonya bölgelerine göçürülüp konduruldu. Balkan Yörükleri, Anadolu’nun “orta” ve “batı” yani, Kızılırmak’ın batısından, Yörükler’in olduğu yerden göçürülüp konduruldukları için Balkanlar’da Yörük olarak anıldılar, bilindiler ve o adla Osmanlı kayıtlarına geçtiler.
Balkanlar’da Yörükler once beylerin, cemaatların ve taifelerin adlarıyla anıldılar, Daha sonra bulundukları yerin adıyla; Örneğin Selanik’te bulunanlar “Selanik Yörükleri”, Ofçabolu’da bulunanlar “Ofçabol Yörükleri” diye kayıtlara geçtiler. 1691’den sonra Rumeli Yörükleri “Evladı-ı Fatihan” (Fethedenlerin Çocukları) adıyla yeniden örgütlendirilip adlandırıldılar. Evlad-ı fatihan adı Osmanlı devleti tarafından Yörükler’e verilmiştir ve Yörükler’e ait bir namdır, sandır, ünvandır!
Osmanlı döneminde Yörüklerle iligili olarak kanunnameler ve vakayinameler bulunmaktadır.
Kanunnamelerde:
-“Yörük taifesi göçer halkdır.”
-“Yörüğün bir yerde ikameti ve kararı olmayup daima hareket üzere olan…Çünkü Yörük konar göçer taifedir. Karyede ikametleri yokdur ki toprağa taallükleri ola.”
-“Yörükler evvelden yörüyegeldikleri yerlerde yöriyeler.”
-“Yörükler la-mekandır. Tayin-i toprak olmaz. Her kanda dilerse gezerler.”
-“Yörük taifesinin toprağı yoktur.”
Vekayinamelerde:
-“Göçer yörükler.”
-“Göçer evli”
-“Göçer il.”
-“Göçer halk.”
Görüldüğü üzere Yörükler adlarını yaşama biçiminden almışlar ya da bu yaşama biçimi onlara Yörük adıyla anılmalarına sebep olmuştur. Onların yaşama biçimi yörümekle, göçmekle; devinimle ifade edilmiştir.
Şecere-i Tarakime Müellifi: “Oğuz ili köçüp yörümedik yol var mı, ev tutup oturmadık yurt var mı.” demiş…
Evet, Oğuz’un yörümediği yol, yurt kurmadığı yer yoktur. Oğuz, Asya’nın, Anadolu’nun ve Balkanlar’ın her yerinde yörümüş; yörüdüğü için de adı Yörük olmuş. Türk’ün kanını, soyunu, töresini, dilini ve inancını (Göktañrı ile İslamı) her gitti yere götürmüş ve yaşatmıştır…
Dipçe: Yörükler’in ve Türkmenler’in gösterildiği harita Orhan SAKİN’in “XVI. Yy. Osmanlı Arşiv Kayıtlarına Göre Anadolu’da Türkmenler ve Yörükler: Boylar-Kabileler-Cemaatlar” kitabında bulunmaktadır.
- Bu haber 01-04-2017 tarihinde yayınlanmıştır.