Sessizliğin Yalın Hali
Kapının kapanmasıyla önce masamdaki kâğıtlar uçuştu ardından beynimde henüz konumunu bulamamış düşünceler… Kâğıda bulaşan mürekkep lekesi pek bir sevimsiz sanırım kâğıda en çok yakışan harfler olsa gerek. Bugün kitabın bitmesine az kalmıştı, sonunda mektup okuyacağım için mutluydum. Kitabın son sayfası nihayet bitince mektubu elime aldım.
‘Dünyadaki hiçbir şehrin nüfusu insanların kafalarının içindeki nüfustan daha kalabalık olamaz. İçerinin kalabalığı girift bir temaşa sanatı gibi… Nüfuz etmek için her insan kendine özel bir lügat çıkarması gerekir. Birinci tekil zamirin iktidarında kurulan bütün cümleler diğer cümlelerinizi esir alan 21. yy devi. Masallardaki devler korkutucudur ve etrafındakilere zarar verir. ‘Ben’ zamiri ile kurulan cümlelerde harflerin ötesindeki manayı korkutur. Gestalt Kuramındaki şekil-zemin ilişkisi gibi insanlar önce şekli görür ardından zemin belirginleşir. Hayatımızdaki şekiller bazen oldukları yeri hak etmezler, bazen zemin daha önemlidir. Olayların sadece görünen kısımlarıyla oyalanmak yerine zemine yani ardındaki sebeplere daha çok odaklanmak gerekir.
…Ve Dünya farklı coğrafyadaki masum çocukların ağladığı günden beri yeterince kirlendi. O günden beri kimse için teselli cümleleri kurmamaya başladım. Zaman kavramının göreceli olduğunu ‘vakit’ ve ‘saat’ kelimelerinin aynı şey olmadığında anlarsın. Saat sayılardan ibaret, sayarsın, vakit ise beklemektir ve ne kadar bekleyeceğini bilmemektir. Karmaşanın olduğu ülkelerde çocukların kollarında saat yoktur ama vakit kavramını en iyi bilenler onlardır. Aldığın her nefeste aşina olup ancak farkına varmadığın mucizenin başrolündesin. Bir babanın çocuğuna bıraktığı bu satırlar birer mektup değil mekteptir.’
Mektuplar hep aynı cümleyle biter. Mektubu katlayıp yerine koydum, her zaman yaptığım gibi bir kütüphaneye bağışladım. Kaç kişi okumak için bu kitabı alırsa mektubu okuma şansı bulacak böylece. Raftaki kitap sayısı gittikçe azalmaya başlamıştı. İçimi kaplayan hüzün yukarıdan aşağıya zarif bir çizgi olup belirginleşir. Kitabı elime aldığımda ilk kez karşılaştığım bir nesneyi tutar gibi ellerim hep ürkektir. Henüz yaşım kadar yaşlanmamıştım ve hala insanlar için teselli cümleleri kurabiliyordum. Belki de benim mektup yazmak için daha vaktim vardır. Dağılan sayfaları topladım, düşüncelerimi toplamak içinse biraz daha zamana ihtiyacım vardı.
- Bu haber 27-03-2017 tarihinde yayınlanmıştır.